ŞEHRİVAN GÜNCEL: MERAL YILDIZ - Van İnşaat Mühendisleri Odası 2011 yılında yaşanan depreme ilişkin basın açıklaması yaptı. 2011 yılında yaşanan acıların bir daha yaşanmaması için uyarıda bulunan oda başkanı Turgut, güvenli bir yaşam için mühendislerin susmayacağını dile getirdi.

 

2011 yılında Van’da yaşanan yıkıcı depremin üzerinden 6 yıl geçti. Dün depremin yıl dönümünden dolayı birçok kesimden mesajlar yayımlandı. Van İnşaat Mühendisleri Odası da bir basın açıklaması yaparak, acıların bir daha yaşanmaması için uyarıda bulundu. Oda Başkanı Kamuran Turgut, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için mühendislerin susmayacağına dikkat çekerek, “İnşaat Mühendisleri Odası depremi unutmama, unutturmama ısrarını sürdürmektedir. İMO güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar da depremi unutmamaya, unutturmamaya, siyasi iktidarın görev ve sorumluluğunu hatırlatmaya kararlıdır. Bu salt, yapı üretim sürecinin asli unsuru olan meslek mensuplarının örgütü olmaktan kaynaklanmaktadır; toplumsal, kamusal sorumluluğun bir gereğidir.” Dedi.

 

TURGUT: PEK ÇOK YAPI KAÇAKTI

Turgut, inşaat mühendisleri Odasının insanın refahını ve mutluluğunu temel aldığını, güvenli ve sağlıklı yapılarda yaşamayı temel bir hak olarak gördüğünü, yapı üretim sürecinin kâr esasına göre düzenlenmesine karşı çıktığını ifade etti. Turgut, “Deprem bilinen ancak yok sayılan pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarttı: Tarih boyunca Anadolu coğrafyası sayısız depremle sarsılmış olmasına rağmen 1999 yılında depreme hazırlıksız yakalanmak başlı başına tuhaflığa işaret ediyordu. Anlaşıldı ki ülkemizde yapı stoku güvenli ve sağlıklı olmaktan uzaktı. Pek çok yapı kaçaktı ve mühendislik hizmeti almadan inşa edilmişti. 20 milyon olarak tahmin edilen yapı stokunun büyük oranlarda yenilenmesi, güçlendirilmesi gerekiyordu. İlgili mevzuat yetersizdi, yapı üretim süreci denetlenmiyordu, yapı malzemeleri nitelikli değildi. Toplumda deprem bilinci yoktu, afet anına ve afet sonrasına ilişkin merkezi, bütünlüklü planlama mevcut değildi. Bu sorunlar aynı zamanda deprem sonrası süreçte tartışma başlıkları olarak gündeme dâhil oldu.” Diye belirtti.

 

“YETKİN MÜHENDİSLİK TARTIŞMASI DERİNLEŞTİRİLDİ”

İnşaat Mühendisleri Odasının 1999 depremlerinden sonra konu ile ilgili hemen her girişimin içinde yer aldığını dile getiren Turgut, “Deprem Konseyi'nin, Deprem Şurası'nın çalışmalarının katılımcısı oldu; görüş bildirdi. 2001 yılında çıkartılan ve ancak uygulaması 19 ille sınırlı tutulan 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunu'yla ilgili görüş ve önerilerini kamuoyu ve ilgili idare ile paylaştı, eleştiri ve öneri geliştirdi. Kendi olanaklarıyla deprem ve yapı denetimi konulu çok sayıda bilimsel etkinlik düzenledi. Güvenli ve nitelikli yapı üretiminin sağlanması ve mühendislik uygulamalarının niteliğinin yükseltilmesi amacıyla daha önceki yıllarda başlatılan Yetkin Mühendislik tartışmasını derinleştirdi, zenginleştirdi, uygulamaya aldı. Aynı zamanda üyelerinin eğitimine ağırlık verdi; meslek içi eğitimler, kongre ve sempozyumlarla mesleki uygulamaların niteliğini yükseltmeye, Serbest inşaat Mühendisliği (SİM), işyeri Tescil Belgesi (İTB) ile meslektaşlarını denetlemeye çalıştı. Odamız sadece meslektaşlarının değil, yapı üretim sürecinin önemli unsuru olan usta ve kalfaların eğitiminde de rol üstlendi.” Şeklinde konuştu.

 

TURGUT: TÜRKİYE BİR DEPREM ÜLKESİDİR

İnşaat Mühendisleri Odası'na göre temel sorunları sıralayan Turgut, “Yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklanıyordu. Türkiye bir deprem ülkesidir, bir başka ifadeyle ülkemiz yer kürenin önemli deprem kuşaklarının üzerinde bulunmaktadır. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü değişik derecelerde deprem tehlikesini yaşamaktadır. Büyük kentlerimiz ve sanayi tesislerimiz risk altındadır.” Dedi.

 

“DEPREM BİR DOĞA OLAYIDIR”

Depremin bir doğa olayı olduğuna vurgu yapan Turgut, “Doğa olayı olan depremin ülkemizde doğal afet gibi yaşanması ve bir türlü önlem alınmaması sorunun kaynağını oluşturmaktadır.

Defalarca yineledik, Van Depremi'nin yıldönümünde bir kez daha tekrarlamak istiyoruz: İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. Doğa olaylarının doğal afet durumuna geçmemesi ancak her yapının mühendislik hizmeti almasını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçmektedir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları "kader” gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmeli, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkartacağı gerçeği görülmelidir.

 

TURGUT: YAPI STOKU İYİ BİR VERMEDİ

Ülkemizde, kentlerini, yapıların depreme karşı hazırlamanın iki temel yolunun olduğunu söyleyen Turgut, “İl ki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir. İkincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İl ki, mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır. İkincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir. Mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, mevcut binaların güçlendirilmesi bağlamı beraberinde pek çok soru işareti taşımakta, özellikle kamu binalarının akıbeti hakkındaki bilinmezlik devam etmektedir. Ne yazık ki ülkemizde aydınlanılmış yapı envanteri olmadığı için yapılarımızın olası bir depremde ne tür tepki vereceği bilinmemektedir. Ancak 1999 Marmara ve 2011 Van depremlerinde yapı stokumuzun iyi bir sınav vermediği açıktır. Bununla birlikte yapı stokumuzun yüzde 60'ının 20 yaş ve üzeri yapılardan oluştuğu, bunların büyük bölümünün ise ruhsatsız olduğu ve mühendislik hizmeti almadan üretildiği bilinmektedir.” Diye konuştu.

 

GÜVENLİ GELECEK İÇİN YAPI DENETİMİ ŞART

Bu gerçeklik, "kentsel dönüşüm", "riskli yapı", "riskli alan” gibi kavramları, bunlarla ilgili yasal düzenleme ve uygulamaları gündeme taşımış, uzun yıllar deprem tehlikesine karşı önlem almayan, adeta insanları deprem tehlikesi ile karşı karşıya bırakan siyasi iktidarlar, tek çare olarak gördüğü kentsel dönüşüm projelerini başlatmıştır. Türkiye gibi deprem coğrafyasında bulunan bir ülkede kritik soru, yapı denetiminin eksiksiz ve ihtiyacı karşılayacak bir işleyişe sahip olup olmadığıdır. Ne yazık ki bugün ülkemizdeki mevcut uygulama içimizi rahatlatacak, kaygılardan kurtulmamızı sağlayacak içerikte değildir. Yapı denetim sisteminin sorunlu, sıkıntılı ve zaaflı yönleri bulunmaktadır ki, bütün bunların doğurduğu olumsuz sonuçlar ne yazık ki depremlerle görünür hale geçmektedir. Bilinmelidir ki, yapı denetimi güvenli ve sağlıklı yapı üretimiyle sınırlı bir kavram değildir. Süreç aynı zamanda yer seçimi, zemin etüdü, projelendirme, yapım koşulları, çevre güvenliği, estetik, sağlık koşulları, ekonomi ve garanti sürelerini içermektedir.” Diye belirtti.

 

DENETİM ŞART!

Turgut konuşmasını şu ifadelerle devam ettirdi: “Yapı denetimin özel şirketler vasıtasıyla yapılıyor olması, onun özünde kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğini değiştirmemesi gerekmektedir. Ne yazık ki mevcut işleyişte, iş sahibi, işi denetleyecek yapı denetim kuruluşunu kendi belirlemekte, yapı denetim kuruluşu da ücret aldığı işvereni denetlemek durumunda kalmaktadır. Yapı denetimi gibi yapı üretim sürecinin olmazsa olmazı kabul edilen temel bir konu ne yazık ki piyasacı ve rekabetçi bir anlayışla düzenlenmek istenmektedir. Bu zemine oturtulmuş sistemin, denetimi istenen düzeyde yerine getirmesi mümkün değildir.”

 

TURGUT: MESLEK ODALARINI ETKİSİZLEŞTİRMİŞ

Turgut son olarak şunları söyledi: “Siyasi iktidar, son dönemde gerçekleştirdiği değişikliklerle Meslek Odalarını etkisizleştirmiş, devre dışı bırakmış, Meslek Odası-üye ilişkisini kesmiş, bunun yanı sıra yapı denetim sistemini başıboşluğa teslim etmiştir. Meslek Odalarının etkisizleştirilmesi ve devre dışı bırakılması, deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin anlaşılmadığının, işin ciddiyetinin kavranmadığının bir başka göstergesidir. Son söz olarak, insan hayatı; Siyasetçilerin oy kaygısına, Sermayenin kar hırsına, niteliksiz mühendislik hizmetine, denetimsizliğe terk edilemez değerlidir.” 

Editör: TE Bilisim