Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mirza Nadiroğlu geçtiğimiz günlerde yazdığı köşe yazısında kaleme aldığı ve 84 sivil toplum örgütünün ortak imzaladığı metne imza atmadığı için “Neden barıştan bu kadar korktular” sözleri ile eleştirdiği yazısına cevap verdi. Bu tür kirli haberlerle kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini söyleyen Nadiroğlu, barış ortamının sağlanması için süreci sonuna kadar desteklerini söyledi. Yazılı bir açıklama ile geçtiğimiz günlerde Naif Yaşar’ın yazdığı bir köşe yazısını eleştiren Mirza Nadiroğlu, “Odamız, 3 Ekim 2012 tarihinde Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın ev sahipliğinde düzenlenen ve bölge oda ve borsa başkanlarının katıldığı toplantıya iştirak etmiş, bölgedeki barış ve huzurun tesisi için her türlü girişim ve oluşumu destekleyeceğimizi açıkça dile getirmiştik. Bunun akabinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ev sahipliğinde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Başkanlığı’nda düzenlenen toplantıya katılım sağlayarak odamızın görüş ve önerilerini açıkça ifade etmiştik. 21 Kasım 2012 tarihinde bölgedeki 45 oda ve borsa başkanları olarak Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan, ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşülerek yaşanan çatışmalı ortamın bir an önce bitirilmesi gerektiği yönündeki taleplerimizi yinelemiştik.” Şeklinde konuştu. KİRLİ HABERLER…Yazılı olarak da barış görüşmelerine destek verdiklerini söyleyen Nadiroğlu, “Ayrıca Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğumuz raporda, İmralı sürecinin başlatılması, Barış ve Demokrasi Partisi milletvekillerinin İmralı ile görüşmelerini mutlak surette çözüme katkı sunacağını yazılı olarak ifade ettik. Sorumluluğumuzun bilincinde olarak göstermiş olduğumuz tüm bu çabalara rağmen bazı çevrelerce VATSO için ‘Neden barıştan bu kadar korktular’ gibi gerçeklerden uzak bir takım kirli haberlerle kamuoyu yanlış bilgilendirmektedir. Büyük umutlar yaratan barış sürecini desteklediğimizi, odamızın bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da bölgede akan kanın durdurulması, çatışmasız bir ortamın sağlanması, barış ve huzurun tesisi için üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmeye hazır olduğunu kamuoyuna saygıyla arz ederiz.” İŞTE NAİF YAŞAR’IN O YAZISI:VATSO, VASİAD, YANDAŞ MEDYA, BARIŞTAN NEDEN KORKTULAR?Kentin 84 STK ve meslek odası, bu çağrıya imza attı ve ‘Bizler bedeli ne olursa olsun barış istiyoruz ‘dediler.Çağrı metninde imzası olanlar arasında, Kadınlar, Sermaye çevreleri, doktorlar, avukatlar, barış anneleri, şehit aileleri, engeliler, gençler, eğitimciler, sağlıkçılar, esnaflar, kısacası kimi ararsanız vardı.Anlayacağınız, yıllardır yaşanan savaşta canı yananlar ve barıştan yana yürekleri titreyenler Elite World Otelin toplantı salonundaydılar.Bunlar ki, karanlık hesapları olmayanlar, rant, koltuk, mevki beklentileri olmayanlardı.Bunlar ki, dökülen, Türk ve Kürt gençlerinin kanları için yürekleri burkulan, gözleri yaşaranlardı.Bunların tek bir beklentileri ve çıkarları vardı. O da sadece ve sadece, akan kanın durması, ülkenin, kentin, köyün, mahallenin huzur kavuşması ve insanların barış içinde yaşayabilme umuduydu.Bu umutlarını yeşertebilmek ve hayata geçirmek için, depremlerin acısını geride bırakan kentte, kapı kapı dolaşmış, ulaşabilecekleri, her kuruma, her derneğe ve her kişiye, giderek ‘barış metinin’ altına imza koymalarını istemişlerdi.Barıştan yana olan 84 STK’da bu çağrıya icabet ederek ‘barışta bizde varız’ diyerek, çağrı metnine imza atmışlardı.Ama ne acıdır ki, birileri yine yan çizmiş.Birileri ki, kendilerini bu kentin en büyük ve en köklü STK’ları olarak görenlerdi.Birileri ki, yaşanan savaş sürecinde, tepkilerini ortaya koyan ‘biz ölüm istemiyoruz, biz silah istemiyoruz, biz kelepçe istemiyoruz’ diyenlere, ‘siz bu şehri viraneye çevirdiniz, siz esnafa kepenk kapattırarak iflasa sürüklediniz, siz cam kırdınız, siz barışı haykırdınız’ diye sitem edenlerdi.Ve birileri ki, bakanların, valilerin arkasına sıralanarak halka sevimli görünmeye çalışanlardı.Ve onlar ki, kanın durması, ölümlerin son bulması, anaların nefes alması için başlatılan süreçte, karanlık köşelerine çekilen, kentin kimi sermaye grubu ve yandaş medya temsilcileriydi.Ya peki, adına VATSO (Van Sanayi VE Ticaret Odası), VASİAD (Van Sanayiciler ve işadamları Derneği), Vangölü Gazeteciler Cemiyeti (VGC) denilen, bu kurum ve kişiler neredeydiler?Neden barıştan bu kadar korkmuşlardı?Onlar değiller miydi ‘Savaş ortamında esnaf yatırım yapamıyor’ diyenler.Onlar değiller miydi ‘ Savaş yanlılarına fırsat vermeyeceğiz’ diyenler.Onlar değiller miydi ‘Bakanların, bürokratların arkasına gizlenerek, bu memlekette huzurun, barışın bozulmasına müsaade etmeyeceğiz’ diyenler.Peki, barışın bu kadar yakınlaştığı bir süreçte, onlar neden gelip ‘barış’ demediler?Nelerinden korktular?Mevkilerinden mi?Makamlarından mı?Yoksa rant beklentilerinden mi?Ben değil, sizde olsanız böyle düşünmez miydiniz?Bu soruları sormaz mıydınız?Sayın Nadiroğlu, Senin bu metne imza atmana engel olan sebep neydi?Birileri mi “sakın ha yapma’ dedi.Hani sen bu memleketin mutluluğuna, barışına adamıştın kendini?Hani sen, Ankara’lara gidip, barışın tesisi için, bakanlara, başbakanlara dil dökmüştün.Ya peki, VASİAD başkanı Çiçekasay, sen değilmiydin, bu kentin değerleriyle, sermayene sermaye katan?Barış değil de, savaş mı senin işine yarar?Savaşın karanlık girdaplarında mı, köşe olmayı düşünüyorsun?Barıştan uzaklaşıldığı her adımda, keyfinin kaçacağı bilincinde değilmisin?Sen, karanlık ortamlarda karanlık çıkarların peşinde olabilirisin, ama bu coğrafyanın yoksul insanları artık karanlık hesaplardan bıktı ve usandı.İçime sinmese de, sizleri bir yere kadar anlarım, nede olsa sermaye grubusunuz, ’kurt sisli havayı sever’ hesabıyla belki de savaş ortamı sizin işinize yarar.Ya peki yemek masalarına üşüşen, klavye başında oturup, en kanlı süreçlerde dahi sahaya inmeyen yandaş basın siz neredeydiniz?Hani etiktiniz?Hani ‘kalemimizi halkın çıkarlarından yana kullanırız’ diye yemin etmiştiniz.Halkın çıkarlarını yazmak, barışa sırt çevirmek midir?Etik olmak, pusulara yatıp, savaşı beklemek midir?Yazıklar olsun.Yazıklar olsun ki, başında bulunduğunuz kurumun bir üyesiyim.Artık yazmanın da beyhude olduğuna inanıyorum..Çünkü akıtılan bu kadar kana, kaybolan bu kadar yaşama rağmen, gözler hala kör, kulaklar hala sağır ve diller hala suskun ise, ne yazsan, ne desen kar etmezSiz barışın karşısında duranlara, Elite World Otel salonunda dikkatimi çeken iki anekdotu hatırlatarak, yazıma son vermek istiyorum. belki sizlerin de dikkatini cezp eder.1-Bu savaşa üç çocuğunu kurban veren Barış anneleri adına konuşan Rukiye Ana yani nam-ı diğer Rukiye Aslan, altmış yaşın yorgunluğu ve yüreğindeki acıların ateşiyle “ Ölümler dursun, çocuklarımız ölmesin, dağda ölen gerilla için de, hayatının baharında yaşamını yitiren asker için de ‘ŞEHİT NAMIRIN’ diye sesleniyorum” diye haykırması,2- Şehit aileleri derneği adına konuşan Van şube başkanı Ahmet Baki’nin ’16 yıl önce bu savaşta ağabeyimi kaybettim. Kimse şehitlerimizi siyasi emellerine malzeme yapmasın, buna artık izin vermiyoruz hiç bir ananın ağlamasını istemiyoruz. çektiğimiz acıları bir biz biliriz.Barış istiyoruz. barış… bunun ötesi yok’Umarım barış çağrısına imza koymayanlar, savaş mağduru bu iki insanın söylemlerinden bir ders çıkarırlar.
Editör: TE Bilisim