Obezite yani şişmanlık hastalığı dünyada giderek yaygınlaşarak, en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen önlenebilir bir sağlık problemi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her 3 kişiden biri obez. Dünya Obezite Federasyonu da geçtiğimiz günlerde bir araştırma yayınladı. Obezitenin çocuklarda hızla arttığına vurgu yapılan araştırmada, 2030’da obez çocuk sayısının dünya genelinde 100 milyon artarak 250 milyona ulaşılacağı duyuruldu.

ÇİN BİRİNCİ SIRADA


Bugün dünya genelinde 39 milyon obez çocuk sayısıyla en yüksek rakama sahip olan Çin'de herhangi bir önlem alınmaması durumunda 2030 yılında obez çocuk sayısının 62 milyona ulaşacağı uyarısında bulunan araştırmada ayrıca şu detaylar dikkati çekti: 14 milyon obez çocuğa sahip ABD'de bu sayının 2030 yılında 17 milyon, 11 milyon obez çocuğun yaşadığı Hindistan'da 27 milyona çıkabileceği öngörüsünde bulunuldu.

Araştırmada, Dünya Sağlık Örgütü'nün bir organı olan Dünya Sağlık Meclisi tarafından 2013 yılında varılan çocuk obezitesiyle mücadele içerikli mutabakatı imzalayan 196 ülkenin yüzde 80'inin taahhüt edilen hedeflere ulaşma olasılığının, yüzde 10'unun bile altında kaldığı vurgulandı.
 

OBEZ ÇOCUKLAR OBEZ YETİŞKİNLERE DÖNÜŞECEK
 

Obez çocukların gelecekte obez yetişkinlere dönüşme ihtimalinin yüksekliğine işaret eden araştırma, bu çocukların başta diyabet olmak üzere birçok hastalıkla karşı karşıya kalabileceklerin habercisi. Biz de konuyu Memorial Bahçelievler Hastanesi Obezite Tanı ve Tedavi Merkezi’nden Obezite ve Diyabet Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Çağ ile konuşup ‘Çocuklarda obezite nasıl önlenir?’ sorusunu yönlendirdik.

OBEZİTE GENETİK BİR MİRAS
 

Obezitenin kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve kanser gibi pek çok hastalıkla yakın ilişkisi olduğunu söyleyen Doç. Dr. Murat Çağ, “Bazı hastalıklar tıpkı göz rengi, burun şekli gibi nesilden nesle aktarılabiliyor. Bunlardan bir tanesi de obezite hastalığı. Anne ve babadaki şişmanlık sorunu DNA üzerinde bulunan genler üzerinde tahribat oluşturduysa doğacak çocukta da obezite görülebileceği anlamına geliyor” dedi.

OBEZİTE ÇOCUĞUN DEĞİL EBEVEYNLERİN HATASI

Fetal hayattan çocukluğa kadar uzanan ilk bin günün obezite üzerine etkisi olduğuna değinen Doç. Dr. Murat Çağ, şu şekilde konuştu: “Annelerin hamile kalmadan önceki beslenme süreci bebeklerin tüm hayatını etkiler. Ayrıca sağlıklı beslenen annelerin ürettiği 'anne sütü', bebeğin obez olup olmayacağını da belirler. Annelerin emzirme sürecinde, bebeklerinin verdiği sinyalleri iyi gözlemesi gerekir. Bebekler, karınlarının doyduğunu, rahat uyumalarıyla, mutluluğuyla söyler. Bebekler acıktığını belli etmiyorsa gereğinden fazla beslemeye gerek olmaz.

Obezitenin sebebi bebeklik döneminde gereğinden fazla beslenilmesi. 5 yaşına kadar yüksek kilolu olmak çocukların değil, ebeveynlerin yaptığı beslenme hatalarından kaynaklanıyor.”
 

GÜRBÜZ ÇOCUK SAĞLIKLI DEĞİL
 

“Gürbüz çocuk sağlıklı çocuktur” algısının halen toplumumuzda hakim olduğunun altını çizen Çağ, “Eğer çocukların kolları boğum boğumsa, karnı yastık gibiyse buna dikkat etmek gerekiyor. Çünkü bu durum ileride yaşanacak kalp krizine, tip 2 diyabete ve kansere zemin hazırlayabilir. Bir çocuk 7 yaşına kadar 120 persentilin veya 40 Vücut Kitle İndeksi’nin üzerindeyse, tip 2 diyabet olma olasılığı normal çocuklara göre 5 kat; kalp krizi geçirme olasılığı ise 3 kat fazladır. Ebeveynlerin tedbir alması; çocuklarının verdiği ‘doyma’ sinyallerini iyi anlaması gerekiyor” dedi.

HAMBURGER MUTLU ETMEZ
 

Fast food türü yiyeceklerin beyindeki ödül ve zevk merkezlerinde bulunan opiat ve dopamin reseptörlerini uyararak bağımlılığı artırdığını belirten Çağ, “Beyinde artan dopamin nedeniyle kişi kendisine ödül vermiş gibi görünür ve bu tür gıdaları yaşadığı mutlulukla birlikte daha çok tüketmek ister. Çocukluktan gelen ödül alışkanlığı da mutluluğun yemekle eşit olduğu algısını oluşturur. Oysa gerçekte olan yenilen gıdanın mutluluk vermesi değil; çocukluktan gelen ve hormonları etkileyen madde etkisiyle mutlu olunduğu zannedilir” ifadelerini kullandı.


Çağ, “Yedikçe mutlu oluyorum demek doğru mu?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:

ŞİŞMANIM AMA MUTLUYUM DEMEK DOĞRU DEĞİL
 

“Obez bireylerin obez olmayan bireylere göre daha az mutlu olduğu araştırmalarca kanıtlandı. Ancak uzmanlar zararlı ürünleri tüketmenin kilo aldırdığını; gelen mutluluğun ise gerçek bir mutluluk olmadığının altını çiziyor. Şişmanlık hastalığına yakalanan kişiler toplumdan kendilerini izole ederken, depresyona sürükleniyor. Dolayısıyla “Şişmanım ama mutluyum” demek doğru değil. Çünkü bu hastalık aile içi ilişkileri, ailenizle ya da dostlarınızla rahatça gezmeyi, uzun yolculuklarda rahat oturabilmeyi engeller. Kimse hafif sıcak havada bile ölesiye terlemek, ailesiyle rahatça gezememek, ayakkabısını rahatça bağlayamamak gibi şeyleri yaşamak istemez.”

Çocuklarda obezite nasıl önlenir?
 

Çocukluk çağında beslenme, obezitenin önlenmesi açısından çok önemli olduğuna değinen Çağ, “5 yaş ve sonrasında çocuklarda ‘5-4-3-2-1-0 kuralı’nı uygulamak gerekir. Bu kural günde en az 5 tür sebze- meyve, en az 4 tür süt ile süt ürünü, en az 3 bardak su, en az 2 saat hareket, bir saatten fazla televizyon izlememek, 0 şekerli ve gazlı içecek anlamına gelmektedir. Ancak bu kurala ebeveynler de uymalıdır. Bir anne baba normal kilosunda değilse, çocuğun da normal kilosunda olması beklenmemeli. Obeziteden korunmak için yapılması gereken en önemli şey insanın kendi bedenini sevmeye başlaması. Kendi bedenini seven insan, düzenli beslenme alışkanlığını kendiliğinden edinir. Ayrıca bir aile sofrasında oturarak ve sohbet ederek yenen yemek en doğru yöntem. Bunu yaparken de çocuğunuza ya da aile bireylerinize yemek miktarını empoze etmemek doğru bir adım. Özellikle çocuklarda “Son lokmaya kadar bitecek” türünden cümleler kurmamak gerekir” önerisinde bulundu.

Editör: TE Bilisim