- Ana! Anaaa!

- Geldim, geldim ne var oğlum?

- Ana, cumartesi günü Sibel'i sizinle tanıştırmaya getireceğim. Babama söyleme sürpriz olsun.

- Vallahi mi İbrahim? Çok sevinecek baban. Yasin geldi geçiyor oğlum. 31 yaşına dayandın. Köyde yaşıtların döle karıştı, oğul tuttu. Biz de ölmeden torunlarımızı kucağımıza alalım.

- Ana, Sibel'i tanısanız, çok seversiniz. Elinden her iş gelir. Sana gelinlik yapmaz

 Bak evde bir kızın vardı şimdi iki tane olacak. O da pazartesi günü falan ailesiyle konuşacak, kısmet olursa önümüzdeki hafta gider isteriz. Olur, mu ana, uygun düşer mi size?

- Münasiptir İbrahim'im. Baban da bir tanısın. Emir Allah'ın, takdir ailesinin, gider isteriz gelin kızımızı. Taraşçı düğün görsün o vakit...

 

***

 

- Behiye, Behiye! Gavurun kızı, neredesin? Behiye!

- N'oldu herif? Ne bağırıp duruyorsun?

- Ben şu damlamanın başında duracağım. Sen İbrahim'le pazar yerine gidip yarın satacaklarımızı bırakın. Siz gelene kadar ben şu toplayacaklarımı da bitireyim.

- Tamam herif. Bu arada bizim oğlan cumartesiye birini getirecekmiş buraya. Kız yerlisiymiş ilçenin. Babama deme dedi İbrahim. Sürpriz yapacakmış.

- Getirsin bakalım, yaşı epey oldu. Burada bizim yanımızda olmaz böyle.

- Sanki keyfinden bizim yanımızda kalıyor. Babamın ameliyatı ciddi, o iyileşmeden ben bir yerlere gitmem, pazar işlerinde de ona yardımcı olurum dediydi ya?

- Neyse ne işte... Hayırlısıyla bir evereydik... Hadi akşam okunacak neredeyse, hava kararmadan gidip gelin.

- İbrahim, oğlum malları arabaya yük et, baban pazara götürsünler dedi.

- Tamam, ana, ben yüklerken sen yufka ıslatıver, Asya da yemek yapsın, kurt gibi açım...

 

***

 

- Şerefine kardeşim.

- Sağlığına güzel insan. Ulan ne iyi ettik de geldik be!

- Baraj manzarası desen şahane. İnsan burada ne içtiğinin farkında bile değil. Oh be, yarasın. Karı dırdırı desen yok, gürültü desen yok, huzur var huzur... Hadi kaldır bardağını fondip yapalım...

- Yine gelelim buraya, ama rakılar benden bu sefer.

- Tamam lan! Geliriz.

 

***

 

- Ana, bitirdik sonunda. Hadi gidelim köyümüze. Sabah ezanla geliriz, satarız mallarımızı. Allah bereketini verir inşallah.

- İnşallah oğlum. Asya aradı, yemek hazırmış. Baban da bitirmiş işlerini.

 

***

 

- Ana, kamyonetin arkasındaki takoz düşecek herhalde. Ben arabayı sağa çekip takayım olur mu?

- Tamam oğlum, ben de geleyim mi?

- Yok ana, ben hallederim kolay zaten, mandalı gevşemiştir. İnip bakarım şimdi.

 

***

 

-  Oğlum benim kafam baya güzel oldu hani.

- İstersen ben kullanayım.

- Yok, oğlum ve ölmedik daha biz. Bu yolları gözüm kapalı giderim ben.

- Sen yine de yavaş git.

- Ulan var ya sen yavaş dedikçe benim gaza basasım geliyor.

- Yavaşşşş, yavaş, biri var çarpacaksın.

- Çarptım mı?

- Kaç hadi, bas gaza. Çarptın. Allah belanı versin.

 

***

 

- İbrahim'im, İbrahim'immm… Oğlum... yardım edin... Ambulans... İbrahimmmm...

 

***

 

- Hay anasını avradını...

- Oğlum nasıl görmedin koca adamı...

- Abi vallahi billahi görmedim, görsem hiç çarpar mıyım?

- Yavaş git dedim sana piç kurusu.

- Abi önüme çıktı birden. Abi napacam ben şimdi? Ölmüş müdür?

- Yalnız mıydı acaba? Plaka düşmüş. Plakayı bulmalıyız. Geri dön hadi, plakayı bulalım.

- Tamam abi.

- Yavaş git dedim sana, dinlemedin beni. Ben kullanayım dedim...

- Ellerim titriyor, ölmüş müdür abi? Ben napcam şimdi?

- Bu kadın kim? Koşarak geliyor bu tarafa?

- Çarptığımız adamın yakını herhalde, kadın ağlıyordu.

- Durma bas gaza, nerde çarpmıştın?

- Az kaldı, sen plakaya bak abi.

- Yavaş git, Yavaşşşş. Allah belanı versin yine ezdin adamı. Üstünden geçtin adamın, kör müsün oğlum sen?

- Abi görmedim ben, yine görmedim.

- Bu sefer kesin ölmüştür.

 

***

 

- Durumu stabil, yoğun bakıma kaldırdık, önümüzdeki 48 saat çok önemli. İkinci kez üzerinden geçtiklerinde vücudunun birçok yeri kırılmış, gözlerini kaybettik hastanın, Allah'tan ümit kesilmez, biz gerekeni yapıyoruz burada. Dua edin sadece. Hadi teyzeciğim burası yoğun bakım ünitesi. Burada beklesen de göremezsin oğlunu. Bak orda refekatçıların bekleme odası var...

 

***

 

(2 gün sonra)

 

- Geçmiş olsun teyze, ben Sibel. İbrahim nasıl?

- Oy kızım benim. Oy kınalı kuzum benim. Cumartesi İbrahim'im seni bana getirecekti. Ana seviyorum dediydi. İsteyecektik ya kızım biz seni. Ağzından düşürmezdi İbrahim'im seni.

- Biliyorum teyze, iyileşecek inşallah. Güzel torunlar vereceğiz size. Dua edelim.

- Önümde çarptılar, önümde vurdular İbrahim'ime. Gözleri düştü önüme, ben napcam onsuz? Adları ellere kalsın! Kıydılar dağ gibi oğluma!

- Tek yaşasın, ben ona gören göz olurum teyze... Dua et. Amca nasıl?

- Asya'nın yanında. Orada işte.

- Şey, bey amca geçmiş olsun, ben Sibel eğer müsaade ederseniz ben ziyaret saatinde gireyim İbrahim'in yanına.

- Tamam kızım. Sağ ol.

 

***

 

- Yanına sadece bir kişi girsin, beş dakika sadece. Ona göre ha!

- Aşkım, bak ben geldim, duyuyor musun beni. İyi olacaksın aşkım. Bir taburcu ol, ellerinden öpeceğim sizinkilerin, gelip isteyeceksiniz beni, telimle duvağımla senin olacağım, İbrâhim nolur duy beni. Ellerimden tut hep böyle. Sen olmazsan ben naparım. Kime yar olurum. Hadi aşkım bi tepki ver bana... Noluyor, hemşire hanım, hemşire hanım, İbrahim'in eli... Eli düştü birden. İbrahimmmm!

- Dışarı çıkın çabuk, doktor bey!

 

***

 

- Maalesef İbrahim'i kaybettik. Başınız sağolsun.

- Oyyyy...

- İbrahimmmm...

- Abiiiiimmm...

- Oğlummm...

- Aç gitti oğlum, aç gitti yufka istemişti, aç öldü İbrahim'im...

(Bugün Arif'ten olma, Behiye'den doğma İbrahim... Peki ya yarın? Trafik terörüne yaşamını feda eden herkese... Ruhları şad olsun.)

 

DİKİZ AYNASI

 

Sırf sen varsın diye yolun öbür ucunda

Şerit ihlali yapıyor gönlüm...

Ve benim her yolculuğumda

Gözüm seni arıyor...

Hem de

dikiz aynalarında...

 

YALAN DÜNYA

 

Üç günlük değil mi şu dünya

Bugün varsın yarın yok.

Ama

Seninle bu üç günü yaşamak var ya

İşte en güzeli..

Hadi o zaman

Bir

İki

Üç...

Editör: TE Bilisim