Geride bıraktığımız süreçte ardı ardına gerçekleştirilen Yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra hiç şüphesiz Van’ın ve ülkenin geleceğinde etki bırakacak en büyük seçim Haziran 2015’te yapılacak olan genel seçimler olarak görülüyor.

Van’da on yıllarca süredir devam eden yerel seçim dengelerini değiştiren ve Ak Parti’nin yereldeki gücünün düştüğünü gösteren 30 Mart seçimleri ardından Erdoğan’ın güven tazelediği Cumhurbaşkanlığı seçimleri aslında Haziran seçimlerinin ne derece kritik olduğunu da gösterir gibiydi. Seçimlerde hal böyle iken, bu süreçte çözüm sürecinin iniş çıkışları, Kobanî olayları derken Van siyasi de yerel yönetimler de çok büyük adımlar atamadı.

Seçimden bu yana henüz ciddi bir yerel yönetim atağı görmediğimiz gibi, iki dönemdir yeni anayasa çeşitli engellere bağlayan AK Parti cenahından da Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarıya rağmen beklenen adımları görmedik. Ne Kürt sorunun çözümünde ne de yerel yönetimler de ‘mahrumiyet’ bölgesi olma anlamında çok iyi işler yapmadığımız gibi, yaşanan ekonomik krizin kente feci halde sirayet ettiği zorlu bir dönemden de geçiyoruz.

Siyasi ve yönetimsel zayıflığın kentte havasını iyice hissettirdiği bir dönemde yine herkesin beklenti, temenni, çözüm ve bilumum hayalleri Haziran 2014 seçimlerine taşındı.

Seçimlerin her zaman çok da öyle önceden kestirilebilecek şekilde geçmediği gibi sürprizleri de fazlasıyla hissettirdiği Van’da AK Parti’nin iyice düşüşe geçmesine rağmen bölgede hatırı sayılır tabanı elinde bulundurduğu bir gerçek. Öte yandan HDP’nin Selahattin Demirtaş ile ‘çelik’ gibi ön yargıları kırması, çözüm sürecinin Kobanî olayları ile ‘bitiyor’ eşiğine gelip ardından hızlanan görüşmeler ile yeniden ‘umut’ vermesi bu seçimlerin de şüphesiz kaderini belirleyecek.

Türkiye’de de bölgede de siyasi gidişat hızlı değişiyor. Şu sıralar çözüm süreci kadar konuşulan en önemli konu HDP’nin seçime parti olarak mı yoksa bağımsız adaylarla mı girecek olacağı hiç şüphesiz…

Şimdiye kadar sol partiler, demokratlar, bağımsızlar ile mecliste temsiliyeti sağlayan HDP’nin seçime girmesi hiç şüphesiz üzerine günlerce sürecek tartışmalara konu olacak şekilde ilerliyor.

Öyle ki bu seçimde parti olarak girmesi üzerine yazılan senaryoların haddi var hesabı yok. Kimi HDP ile hükümetin baraj konusunda sürecin ilerlemesi anlamında anlaştığını söylerken kimi HDP’nin, CHP veya diğer partiler ile flört ettiğini fısıldıyor. Bazılarına göre Kandil’in “Parti ile seçime girin” telkini yaptığını ifade ederken, HDP’de parti ile girmenin riskli bir adım olduğu şeklinde tartışmaların sürdüğü de söyleniyor. Tabi bu arada bir de seçimden sonra DBP olan BDP’nin yereldeki örgütlenmeleri sürüyor… Şüphesiz Demirtaş’ın aldığı oyların Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın başarısının önüne geçtiği bir dönemde Haziran 2015 seçimlerinde de HDP’nin hamlesi ve seçim başarısı/başarısızlığı konuşulacak.

Tabi AK Parti ile HDP arasında devam eden süreç ile birlikte HDP kadar AK Parti’nin de rolü önem arz edecek. Kobanî protestoları sırasında Ak Parti’ye ‘bölgedeki hakimiyet’ konusunda büyük bir gözdağı verilse de AK Parti’nin de şüphesiz bölgenin politikasında etkili olduğu bilinen bir gerçek.

Fakat gelin görün ki mevzu bahis Van olunca, iki kesimin de politikalarının ‘dibine’ vurduğu bir siyaset anlayışının hâkim olduğu bir tablo ile karşılaşıyoruz.

Şimdiye kadar kaleme aldığım köşelerde vurguladığım gibi yerel seçimlere kadar iki partinin de teşkilatlanma adına ülkenin en kötü teşkilatı olma yarışı verdiği bir dönemden geçtik adeta.

Gerek ‘büyükşehir’ olan bir kentte siyaset üretme noktasında gerek kenti temsil edecek belediye başkanları, milletvekilleri ve siyasi temsilciler belirleme noktasında ciddi eksikliklerin yaşandığı bir dönemin getirilerini yerel seçimlerde ziyadesi ile gördük.

Fakat yerel seçimden sonra yaşanan kıpırdanmaların genel seçimler üzerine olacak etkisi üzerine henüz bir kestirme yapabilmek mümkün değil. BDP’nin yerelde DBP üzerinden siyasete devam edip yerel yöneticilerin bağlı olduğu bir parti HDP’nin ise Türkiyelileşme adına kurulan bir parti olarak devam etmesinin Van’da da kıpırdanmaları yaşanıyor. Yerelde DBP olan Kürt siyaseti temsilciliği genelde HDP üzerinden yürüyecek. Demirtaş ile genel anlamda büyük prestij kazanan HDP’nin önümüzdeki hafta Van’da oluşturacağı yönetim de en az genel politika kadar büyük bir önem arzediyor. Zira yerelde güçlü iktidar, ülke genelinde çözüm sürecinin ortağı olmasına rağmen Kürt Sorunu’nun çözüme yaklaştığı bir dönemde Van’ın bu işin merkezi olmak yerine soğuk kesimi olarak kalmasının altında ‘kalifiye’ siyasetçi ve siyaset eksikliğinden başka bir şey değil.

Eğer HDP’si de AK Parti’si de Van’da istediğini almak, bu kentin insanını mutlu etmek istiyorsa tüm bunları hesaba katıp bu yönde hareket etmesi gerekiyor.

AK Parti’de yerel seçim sonra Zahir Soğanda’nın atandığı ve geçtiğimiz haftalarda ise güven tazelediği il ve kendi egemenliğindeki ilçe yönetimleri kadar HDP’nin Van’da oluşturacağı yönetimler de bu kentin ülke geleceğindeki rolü anlamında söz sahibi olması anlamına gelecek.

Yeni yıl ile birlikte genel seçim kulislerin startının resmen verileceği bir döneme girerken Van’ın siyasetinde nasıl değişiklikler ve kıpırdanmalar olacağını merak ediyorum doğrusu.

Çünkü önümüzdeki seçimler ne AK Parti ne de HDP için geride bıraktığımız süreç gibi işlemeyecek.

Türkiye’nin hem geleceğini hem de uluslararası camiada yerini yeniden belirlediği bu yeni dönemde geçmiş süreçte de izlediğimiz üzere Kürt halkı üzerindeki politikaları ve karaları belirleyecek. Çözüm süreci gibi önemli bir konu ikinci yılını doldurmuş ve HDP’nin değimiyle henüz ‘müzakere’ aşamasına geçilmemiş, AK Parti cenahına göre ise ‘son’ aşamaya gelmişken Türkiye süreci zaman zaman ‘rafa’ kaldırtan önemli olaylara da şahitlik ediyor.

Ortadoğu’da ve bölgede suların hiçbir şeklide durulmadığı bir dönemde, çözüm sürecinin IŞİD’in gölgesinde kaldığı, Kürt Siyaseti’nin Kobanî protestoları ile yeniden şekillendiği bu dönemde gelecek adına iki partinin de politikaları üzerine bir yerine on düşünmesi gerektiğini de yaşadık, gördük.

HDP nasıl Kobanî konusunda sokak eylemleri ile ilgili güç göstergesi ile birlikte arada kontrolün de kaybedilebileceğini gördüyse, AK Parti’nin de IŞİD ve dış politikada ‘dediğim dedik’ şeklinde bir siyaset ile hakimiyet kuramayacağını en azından küresel güçlerin buna izin vermeye çok da istekli olmadığını tecrübe ettik bu süreçte.

Hal böyle iken genel seçim öncesi iki partinin aday adayları üzerine yaptığı çalışmalar dışında şimdiden adaylık için kolları sıvayanların her geçen gün arttığı bir dönemde önce genel politika üzerine birkaç kelam etmenin doğru olacağı fikrindeyim.

AK Parti Tuşba kongresi ile birlikte Van’da seçime gireceği merkez ve ilçe teşkilatlarını oluşturmuş durumda.

Hafta sonu ise HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın gelişi ile HDP’de yeni yönetim belirlenecek ve genel seçimin startı bir nevi Van’da böylelikle verilmiş olacak.

Liderlerden çok, adayların yarışacağı, ülke gündeminin o günkü atmosferi ve siyasetçilerin iki dudağının arasından çıkacak laflar ile son gün bile şekillenebilecek bir milletvekilliği seçimi öncesi bölgenin seçim nabzını tutmak için vakit geldi diye düşünüyorum.

Önümüzdeki günlerde kimin, kiminle, nerede nasıl bir siyasi çalışma yaptığı ve Van’ın genel seçimlerle birlikte gireceği konum kadar kimler tarafından nasıl temsil edileceği bir seçimin analizlerini yapmaya başlayacağız.

Şimdiden adaylar konuşulmaya, seçim üzerinde senaryolar yazılmaya, kulislerde adaylık üzerine pazarlıklar yapılmaya başladı bile.

Süreç içerisinde kimlerin, hangi partiden, kimlerle hareket edip, hangi hesaplarla çalıştığını beraberce izleyip, değerlendirme fırsatı bulacağız.

O zaman, seçim ‘parti’si başlasın diyelim! Değil mi?