İktidar veya muhalefet üzerine konuşmak her zaman koyu bir tartışma ihtimalini içinde barındırır. Nitekim bahsedilen konu ilkeleri neredeyse kati olan fizik bilimi değil siyasettir. Daha da önemlisi fizik otoriteleri olabilir ama siyasette de tıpkı futbolda olduğu gibi herkes otoritedir. Neticede konuşulan konular eğer ekonomi gibi biraz teknik konular değilse çobanından mankenine herkesin fikir beyan edebileceği basitlikte! konulardır. Doğal olarak tıpkı din gibi siyaset de nakli olarak öğrenilmektedir. Yani herkes evinde gece yarılarına kadar 'memleket kurtarılırken' siyaseti öğrenir. Pek azı bu işi kitabından ya da bizatihi sahibinden öğrenme şansına sahiptir. Evet siyaseti diyoruz, yani yapılan da konuşulan da siyaseti. Yine futbola gönderme yapalım: Eğer onula ilgileniyorsanız bilfiil oynuyor olmanıza gerek yok. İçindesiniz. Durum böyleyken, herkesin milyonların seçtiği yüzlerce kişinin icraatlarını okuma şekilleri farklı olmaktadır.

 

Körlerin önüne getirilen fil darbımeseli malumdur. Hayatında hiç fil görmemiş iki köre önlerine getirilen ve adı fil olan bu hayvanı elleri ile yoklayıp tanımlamaları istenir. Filin kulağına rastgelen, fil denilen ince ve yumuşak bir varlıktır der,  boynuzlarına rast gelen ise, fil ince ama sert bir şeydir der.  Bu körlerin fil üzerine münakaşası ile siyaset üzerine konuşmak birbirine benzer. Bütünleşik, ancak bir çok cihetiyle görülmek suretiyle bilinebilir olan bir çok konunun sadece bir boyutu ile algılanma ihtimali yüksektir.

 

Daha kötüsü, günümüzde dezenformasyonlar, asparagas haberlerin kaotik dolaşımı bunların da üstüne sosyal mühendislik amaçlı yanıltıcı retoriğin zaman zaman siyasetin dahi doğal aracı olabilmesi sayesinde yorumlanması epey güç olan büyük bir gri bir alan ile karşı karşıyayız.

Öyle ya, bir ömür verilen siyasi kariyer tek kasetle bitirilebiliyor, ya da tozlu raflarda duran dosyalar ayaklanıp sahibinin peşinden koşabiliyor.  Bunlar binlerce yıldır kullanılagelen belki de klasik entrikalar kabul edilebilir.

 

İyi de, o zaman neden siyaset konuşmanın sonunda tartışmalar an meselesidir? Cevabı basit: Başta belirttiğimiz gibi, siyasetin de din gibi nakli öğrenilmesi ve yine din gibi özümsenmesi, duygusal temellerle bağdaştırılmasıdır. Magazin de siyaset de birer haber kategorisidir. Ancak magazin konuşulurken tartışmalar pek vaki olmaz. Elbette siyaseti magazin seviyesinde 'ciddiyetsiz' yorumlamak iyi sayılmaz. Ancak siyaset yanlızca anlık bireyler, söylemler ve olaylar üzerinden,  haber derinliğindeki yorumlardan yola çıkılarak oluşan bir paradigma ile 'sabit fikir' taşır bir alan değildir.

 

Yoksa politik agnosizm midir evla olan? Yani olan bitene sadece bakıp bir algı geliştirmemek midir makul yöntem? Evet! Belki de öyledir. Çünkü bırakınız güncel olanı, olmuş, bitmiş, üzerine kitaplar, makaleler yazılmış tarihi konularda bile tartışmalar sürmektedir. Objektif olan (öyle umduğumuz) bilimin, akademik saiklerle tartışmalarını devam ettirmesi doğaldır ancak herhalde bilimsel olarak hiçbir zaman bir fizik kanunu gibi 'kanun' olma vasfı olan bir tarihsel gerçeklik (oluşan konsensüsler veya kati olaylar değil, olayların kritiği bağlamında) yokken ve olamayacak iken, siyasetin kendine mitoloji yaratma çabası içerisinde sırtını dayadığı argümanları, argümanlıktan totemliğe terfi ettirmek doğal değildir.