Elveda, ey aziz misafir elveda! Elveda ey şeref ve izzet ayı Ramazan elveda ! Seninle olan birlikteliğimiz ne kadar da erken bitti. Sana doymadan hasret gidermeden, gidiyorsun. Ey aziz misafir Elveda! Bir daha sana kavuşup kavuşmayacağımızı bilemiyoruz. Nitekim geçen yıl beraber olduğunuz milyonlarca dost ve muarızın elan aramızda değiller. Elveda ey kerem ayı elveda! Ey şanlı misafir! Bir hadiste de ifade edildiği gibi, insanlara ya şefaatte bunacak, ya da onları Rabbimize şikayet edeceksin. Ey aziz yolcu! Bazı semtlerimiz seni kabul etmedi, bazıları seni alaya aldı, bazıları açık-gizli seninle mücadele etti.

Ey rahmet, mağfiret ve af ayı! Tüm bunlara rağmen bağışlamayı senden öğrendik. Ne olur bizleri şikâyet etme, şefaatini bizlerden esirgeme.

Ey şerefli konuk! Şimdiden tekrar seninle beraber olmanın heyecanını yaşıyoruz, özlem ve hasretini çekiyoruz. Ne olur çabuk gel, bizi öksüz ve yalnız bırakma. Elveda, elveda, elveda!

Ramazan ayı ile vedalaştıktan sonra, bir nebze idrak edeceğimiz Kadir gecesinin anlam ve önemi üzerinde de durmak istiyorum. Kadir, şeref, kıymet, tedbir ve takdir anlamlarına gelmektedir. Kadir gecesi, yeryüzüyle Melei’l-A’lâ’nın birleştikleri gecedir. İnsanlık tarihinde bu geceden daha önemli ve daha tesirli bir gece olmamıştır. Bu gecede gerçekleşen inkılap, tesir ve değişiklikler binlerce ay; hatta, yıl ve asırda meydana gelen tesir ve değişikliklerden daha etkili olmuştur. Bu nedenle bin geceden daha hayırlıdır.

Ey Kur’an Milleti! Bazen tek bir saat, birlerce yıla bedel olabildiği gibi, bin yılda da bazen hiçbir şey ifade etmemektedir. Nitekim bazı zatların çok kısa ömürleri asırlara damgasını vurmuştur. Bazılarının da asırlık ömürleri bir incir çekirdeğini dolduramayacak derecede cılız ve anlamsız kalmıştır.

Kadir Gecesi, Allah’ın mü’minlere verdiği büyük bir ihsandır, hayırlı amellerle hayatı bereketlendirmenin, dal budak salmanın mümkün olduğunu göstermektedir. Kadir gecesi, bir ömre denk bir fırsattır. Değerlendirebilene bin aylık ibadet sevabı vaat edilmişidir. Ramazanın hangi gecesine denk geldiği kesin değildir. Bu konuda onlarca görüş vardır. Resul-i Ekrem, “Kadir gecesini Ramazan ayının son on günü içinde arayın!” buyurmak suretiyle gerçekleşeceği zamana dikkat çekmiştir. Ebu Hanife, Kadir gecesinin ramazanın yirmi yedinci, İmam Şafii ise yirmi birinci gecesi olduğunu söylemişlerdir.

Kur’an şöyle buyurur: “Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.” Yani, ramazan, İslam Ümmeti ve hatta Hz. Peygamber de şeref ve değerlerini Kur’an’dan almaktadırlar. Kur’an da bu mübarek gecede nazil olmaya başladı. Onun nüzulüyle hayat yeni bir anlam kazandı, değerler ve dengeler değişti, ruhlarda, toplumlarda ve inançlarda değişim oldu. İnsanlığa yeni bir ölçü geldi, ilahî hitap tüm hayata müdahale etti, insanlar onun sayesinde tek bir ilaha ibadet etmeye başladı, başlar sadece O’nun önünde eğildi, eller yalnız O’na kaldırıldı, zülüm yerine adalet, hüküm sürdü, insanların insanlara kul ve köle olmasına son verildi, dağılma, bölünme yerine kardeşlik, cehalet, bağnazlık yerine, ilim ve irfan geldi. Onun sayesinde yirmi üç yıllık süre içerisinde dünyanın en kaba, en cahil toplumu, tüm insanlığa örnek bir toplum haline geldi.

Milletler, anayasalarının kabulü, meclislerinin açılışı, kurtuluş vs. günleri çeşitli etkinliklerle kutlar ve bayram ilan ederler. İnsana varlık sebebini gösteren, nereden geldiğini nereye gideceğini bildiren, ahlak esaslarını öğreten, dünya ve ahiret mutluluğunu gösteren, ona gereken değeri veren, nefis, madde kulluğundan kurtaran, hür ve güven içinde yaşamasını haber veren, başta Rabbiyle olmak üzere nefis, eşya ve insanlarla iletişim, adap ve ahlâkını öğreten eşsiz düstur Kur’an’ın nüzul gününü en azından Müslümanlarca Kur’an Bayramı olarak idrak edilmelidir.

Elektrik ampulünü bulan Thomas Edison, fizikte büyük hizmetlere imza atan Albert Einstein, buharı yönlendirmeyi başaran Roberte Fulto gibi kâşif ve bilginlerin ceht ve gayretleri takdire şayandır, büyük hizmet gerçekleştirip, insanlığa bazı kazanımlar sunmuşlardır. Ne var ki Kur’an, nüzulüyle insanlığa bunlardan çok daha büyük ve çok daha önemli kazanımlar gerçekleştirmiştir.

Kadir gecesine özgü bir ibadet yoktur. Resul-i Ekrem’in Kadir gecesiyle ilgili olarak Hz. Ayşe validemize öğrettiği “Allah’ım sen af edensin af etmeyi severisin beni/bizleri de af et,” duasıyla gecemizi ihya edelim. Bu vesileyle Kadir gecenizi tebrik eder, insanlığın uyanışına vesile olmasını, nice ramazanları idrak etmenizi Cenabi Allah’tan niyaz ederim .

(Merhum Abdulcelil Candan’ın İlmi Hutbelerle Minberin Gücü adlı kitabından alınmıştır.)

DİPNOTLAR
Malik, Muvatta’, İtikâf,1.
2 Kadir, 97/1.

HADİSLERİN IŞIĞINDA
Barışa Açılan Kapı: Selam

“İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde seveceğiniz bir işi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!” (Müslim, İman, 93.)

Allah Teala, Hz. Adem’i yarattığında ona: “Git şu meleklere selam ver ve senin selamına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle, çünkü senin ve neslinin selamı bu şekilde olacaktır.” buyurur.

Bunun üzerine Hz. Adem (as) melekleri,
- es-Selamu aleykum, diyerek selamlar.

Melekler de:
- es-Selamu aleye ve rahmetullah, şeklinde Hz. Adem’e karşılık verirler. (Buhari, Enbiya, 1.)

Selam, Allah’ın sıfatlarından biridir. Kullarını afet ve belalardan kurtaran, zulmetmeyenleri zulme karşı koruyan, güven arayanları güvene kavuşturan demektir.

Ayrıca selam, barış ve esenlik yurdu (Daru’s-Selam) anlamına gelen cennetin isimlerinden biridir. Aynı zamanda selam esenlik, barış, güven ve korktuğundan emin olmaktır. Bu nedenle Müslümanlar birbirleriyle karşılaştıklarında “selamün aleyküm” diyerek birbirlerine dua eder, güzel dilek ve temennilerde bulunurlar.

“Selamün aleyküm”, en etkili iletişim ve en güzel dualaşmadır. Selam yerine “Merhaba, iyi günler, günaydın, iyi geceler” gibi sözler kullanılıyor ise de bunlar selamın içerdiği manaları tam olarak ifade etmez.

İnsanlar arasında sevgi ve dostluk bağlarını güçlendiren en güzel davranışlardan biri de selamlaşmadır. Selamlaşma hem dini bir görev hem de medeni insana yakışan bir davranıştır. Selam veren kimse karşısındakine sağlık, esenlik, güven, barış içinde ve korktuğundan emin ol diye dua eder. Selamı alan kişi de aynı sözlerle veya daha güzeliyle karşılık verir. Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de bu durumu şöyle açıklar: “Size selam verildiği zaman, siz de ondan daha güzeliyle selam verin; yahut verilen selama aynı şekilde karşılık verin…” (Nisa, 86.) Bu nedenle bir Müslüman diğer bir Müslümana “selamün aleyküm” diye selam verdiğinde karşısındaki ise “ve aleyküm selam” diyerek aynıyla selamı alır. Eğer daha güzel bir şekilde karşılık vermek isterse, “ve aleyküm selam ve rahmetüllahi ve berakatühü” diye cevap verir.

Bir gün Resül-i Ekrem’e bir adam geldi ve:
- es-selamü aleyküm, diye selam verdi.

Hz. Peygamber de aynı şekilde:
- Ve aleykümü’s-selam, diye selamını aldı. Sonra adam yerine oturdu.

Hz. Peygamber (sav):
- On sevap kazandı, buyurdu.

Ardından başka bir adam geldi, o da:
- es-selamü aleyküm ve rahmetullah, diye selam verdi.

Peygamber efendimiz de:
- ve aleykümü’s-selam ve rahmetullah, diyerek selamını aynı şekilde aldı.

O da yerine oturunca:
- Yirmi sevap kazandı, buyurdu.

Derken bir adam daha geldi, ve:
- es-selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatüh, diye selam verdi.

Resül-i Ekrem (sav) onun selamını da:
- Ve aleykümü’s-selam ve rahmetüllahi ve berakatüh, diye aldı.

O adam da yerine oturunca:
- Otuz sevap kazandı, buyurdu. (M. Yaşar Kandemir, Peygamberimizden 101 Hatıra, s. 92.)

Selamlaşmada gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü gibi değerlerin hepsi vardır. Böylece kişiler arasındaki karşılıklı dualaşma; sıcak bir iletişim, güven veren bir yakınlaşmaya dönüşür. Dolayısıyla selamlaşan insanlar daha rahat iletişim kurar ve kaynaşırlar.

Uzun süre Peygamberimiz yanında kalan Hz. Enes’in anlattığına göre, Peygamberimiz ona şu tavsiyede bulunmuştur: “Yavrucuğum, ailenin yanına girdiğin zaman onlara selam ver ki, selamın hem sana hem de ailene bereket olsun.” (Tirmizi, İsti’zan, 10.)

Peygamberimiz büyüklere olduğu gibi çocuklara da selam vermiş ve bu konuda bizleri teşvik etmiştir. Nitekim Hz. Enes (ra): “Ben çocuklarla beraber (oynarken) Resulullah (sav) bize rastladı ve selam verdi…” (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Terceme ve Şerhi, c. 10, s.174.) der. O halde bizler de Peygamberimizin yaptığı gibi çocuklara değer verdiğimizi göstermek ve selamı öğretmek amacıyla selam vermeliyiz.

Selamlaşmada bazı kurallara uymak gerekir. Nitekim Peygamberimizin belirttiğine göre, öncelikle küçük olan büyüğe, bir binek üzerinde olan yaya olana, yürüyen oturana, az olan çok olan kimseye ve bir yere giren kişi içeride bulunanlara selam verir. (Buhari, İsti’zan, 5-6.) Nitekim Allah (cc) şöyle buyurur: “…Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından mübarek pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size ayetlerini böyle açıklar.” (Nur, 61.)

Peygamberimiz (sav) Müslümanlar arasında bir sevgi köprüsü olarak selamlaşmayı yaygınlaştırmamızı tavsiye eder ve önemini şu hadisiyle açıklar: “İman etmedikçe cennete girmezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir işi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!” (Müslim, İman, 93; Tirmizi, Et’ime, 45; İbn Mace, Mukaddime, 9.)

Selamlaşarak insanlarla aranızda sağlam bir iletişim ve sarsılmaz bir kardeşlik oluşturabiliriz. Aramızdaki önyargıları ve engelleri aşabiliriz. Böylece selamı, birlik, beraberlik, sevgi ve kardeşlik ve barışın biricik parolası haline getirebiliriz.

DUA

Her derdimize dermanın vardır Allah’ım.
Bize, birbirimizi sevdir Allah’ım.
İmanımızı kemale erdir Allah’ım.
Bizleri cennetine girdir Allah’ım.

NÜKTE-HİKMET
Geri Dönemeyeceğin Bir Gün Gelecek

Muhammed Emin Erbilî hazretleri bir defasından cenazeden dönen bir talebesine:
- Nereden geliyorsun, diye sordu. Talebe, kabristandan geldiğini söyleyince Muhammed Erbilî hazretleri ona şu düşündürücü sözü söyledi:
- Bu sefer kabristandan döndün. Ama unutma ki, kabristana gidip de geri dönemeyeceğin bir gün de gelecektir.


Hazırlayan: M.İkbal CANDAN...

 

Editör: TE Bilisim