Gezi Parkı olaylarının bir anda gündemi işgal etmesi ile ikinci plana düşen Çözüm Süreci sessiz sedasız devam ederken, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde süreç yüksek sesli olarak konuşulmaya devam ediyor. Siyasiler, STK’lar ve halk bir taraftan çözümü konuşurken bir taraftan da Kürt ve Kürt sorunu konuşuluyor. Bu kapsamda sessiz kalmayan bir diğer isim de tutuklu Van Milletvekili Kemal Aktaş oldu. Meclisin Kürt sorunu ile ilgili bir araştırma başlatması için araştırma önergesi sunan Aktaş, “Kürt Halkının varlığı dil ve kültürel değerlerinin yok sayılmasının yol açtığı çatışmalı sürecin bitirilmesi yönünde sürdürülen “Barış Süreci”nin sağlıklı bir zeminde ilerlemesi, Kürt Sorununu ortaya çıkaran tarihsel ve toplumsal gerçeklerin ortaya çıkarılması ve yaşanan acıların onanması için alınacak tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.” Diyerek talebini iletti.

 

Van’ın tutuklu vekillerinden Kemal Aktaş, TBMM’ye sunduğu bir araştırma öneresi ile Kürt Sorunu’nun temellerinin araştırılmasını istedi. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan aracılığı ile bir araştırma önergesi sunan Aktaş, Cumhuriyetin Kuruluşundan günümüze kadar devam eden “Kürt Sorununu” ortaya çıkaran tarihsel ve toplumsal gerçeklerin araştırılması ve bir arada yaşamı güçlendirecek tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98. ve içtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.” Dedi. Kürtlerin, Osmanlı imparatorluğunun gerileme sürecinde başlayarak Cumhuriyetin kuruluşu ve günümüze kadar çeşitli trajedi ve toplu kırımlara maruz kaldığını söyleyen Aktaş, Kürt halkıyla ortak bir geleceği kurabilmek için yaşanan sorunların tarihsel ve toplumsal arka planının sağlıklı bir şekilde ele alınması gerektiğini gerekçe göstererek şu ifadelere yer verdi, “Birinci dünya savaşı sonunda yenilerek dağılan Osmanlı topraklarının tamamı üzerinde yeni bir devlet kurma mümkün olmadığından İttihat ve Terakki Cemiyetinin öncülüğünde gelişen ve çeşitli kongrelerle kurulacak yeni devletin sınırlarının tayin edildiği Misak-ı Milli denilen ve Kürtlerinde içinde sayıldığı coğrafyayı esas alan bir devlet kurma çabası daha gerçekçi görülmüştür. Cumhuriyetin kuruluş süreci milliyete dayalı ulus devletlerin kuruluşuna tekabül etmiştir. Çok dinli ve etnisiteli Osmanlı bekası üzerinde tek ulusa ve tek inanca dayalı bir devleti kurma çabası daha başlangıçta sorunlu bir devlet olma nüvelerini içinde taşımaktaydı. Şüphesiz birinci dünya savaşı sonrasında Osmanlı topraklarından ayrılarak bağımsız devlet kuran halklar dışında Cumhuriyetin kuruluşunda da Türklerle birlikte hareket etme arzusunu gösteren Kürt Halkı sorunlu kurulan cumhuriyetin en büyük mağdurları olmuşlardır. Bu mağduriyetin giderilmesi yönündeki itirazlar hep Cumhuriyete karşı isyanlar olarak değerlendirilmiş ve toplu kırımlar ve sürgünlerle bu talep yok edilmeye çalışılmıştır.”

 

“Cumhuriyetin kuruluş belgeleri olarak bilinen protokoller ve kongrelerde Kürtlerin gerçek temsilcilerinin kuruluş süreçlerine dahil olmalarının önü çeşitli entrikalarla kesildiğini söyleyen Aktaş, bu protokol ve kongre belgelerinde Kürtlerle ilgili atıflarda bir süre sonra unutulmuş ve Kürtlere karşı tedip ve tenkil harekâtları ile ıslahat planları devreye konulduğunu kaydetti. Bundan sonrada inkâr ve asimilasyon politikaları uygulandığını da sözlerine ekleyen Aktaş, “Bu gün tarihçilerin ortaya çıkardığı Erzurum ve Sivas kongresinin belgeleri ve 22 Ekim 1919’da hazırlanan Amasya protokollerinde bu gerçeği görmek mümkündür. Erzurum kongresine katılması için belirlenen Elazığ, Diyarbakır, Mardin delegasyonunun kongreye katılımı yerel valiler tarafından engellenmiştir. Dersimden ise hiç kimsenin Erzurum Kongresine çağrılmadığı anlaşılmıştır.” Dedi.

 

“KÜRTLER KENDİLERİNİ ÖZERK OLARAK İDARE EDECEKLERDİR”

 

Tarih boyunca cereyan eden diğer olayları da paylaşarak konuşmasını örneklendiren Aktaş, “Sivas kongresinde de benzer bir durumun yaşandığını belirtmek gerekir. Kongrelerin hemen sonrasında 22 Ekim 1919 da hazırlanan Amasya protokollerinin ikincisinde yer alan Kürtlerle ilgili bölümlerin uzun yıllar sansürlendiği yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Bu belgelerde “ Yeni Cumhuriyetin sınırlarının Kürt ve Türklerin oturduğu araziyi kapsadığı, Kürtlerin gelişme serbestliğini sağlayacak ırk hukuku ve sosyal haklar bakımından daha iyi duruma getirilmelerine izin verileceği” gibi bilgiler yer almaktadır. 15 Temmuz 1922 tarihinde TBMM’nin El Cezire Komutanlığına yazmış olduğu talimatta da Kürtlere verilecek özerklikten genişçe söz edilmiştir. 16 Ocak 1923 yılında Atatürk İzmit te düzenlediği Basın Konferansında Kürtlerle Türklerin içice yaşadıkları onları ayıracak bir sınırın mümkün olmadığı ancak; başlı başına bir Kürtlük düşünmektense bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklik oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Şeklinde yapmış olduğu açıklama uzun yıllar kamuoyunda saklanmıştır.” Diye devam etti.

 

“BARIŞ SÜRECİ İÇİN SORUNUN TEMELİNİ ÖĞRENMEK ŞART”

 

Cumhuriyetin kuruluş belgesi olan Lozan Görüşmelerinde de Kürtlerle önemli tartışmaların yapıldığının bilindiğini kaydeden Aktaş, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında Kürtlere tanınması düşünülen statüden vazgeçilmesi ve Kürtlerin varlığının dahi inkâr edilmesi çeşitli dönemlerde isyan hareketlerine neden olduğunu kaydetti. Aktaş araştırma önergesinde ise şu ifadelere yer vererek araştırmasını sundu, “Koçgiri, Şeyh Said, ve Ağrı isyanları şiddetle bastırılmış yüzlerce kişi idam edilmiş ve on binlerce silahsız Kürt yurttaş derelerde ve mağaralarda katledilmişlerdir. Kalanların büyük çoğunluğu çıkarılan kanunlarla yerlerinden sürgün edilmişlerdir.1938 yılında yürütülen Dersim Harekâtı ise bir isyanı bastırmak için değil “Dersimi Islah “etmek için devletin planlayıp uyguladığı bir harekât olduğu dönemim mülkiye ve umum müfettişlerinin hazırlamış oldukları raporlarda açıkça ifade edilmiştir. Tüm bu yaşananlar açıktır ki Kürt ve Türk toplumunda ciddi duygusal ve sosyal kopuşlara sebep olmuş; karşılıklı önyargıların gelişmesine yol açmıştır. Kürt Halkının varlığı dil ve kültürel değerlerinin yok sayılmasının yol açtığı çatışmalı sürecin bitirilmesi yönünde sürdürülen “Barış Süreci”nin sağlıklı bir zeminde ilerlemesi, Kürt Sorununu ortaya çıkaran tarihsel ve toplumsal gerçeklerin ortaya çıkarılması ve yaşanan acıların onanması için alınacak tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.”


Menduh ÇALIŞKAN/Şehrivan

 

Editör: TE Bilisim