Siyasi telaş içinde Van’ın yaşadığı talihsizliklere ‘reklam’ arası verilse de Van ile ilgili hangi konuyu tutarsanız tutun her şey elinizde kalıyor.

 

Bu halk öyle ya da böyle bir şeylerden mahrum bırakılıyor. Hangi yönüyle bakarsanız bakın gelişmişliği ile eğitim seviyesi ile ekonomisi ile Türkiye’nin 81 ili arasında hep 70 bilmem kaçıncı olmaya mahkum bu şehrin kaderini de deri koltuklarında oturan umarsız ‘adamlar’ belirliyor maalesef!
 

Örnek mi? Sürüyle maşallah!..

 

Önceki günkü gazetemizin manşetine taşınan ‘Bu ne ‘hava’alanı!’ başlıklı haberde görmüşsünüzdür. Van’ın yıllardır şantiye görünümünden kurtulamayan havaalanı ile ilgili tespitlere yer vermiş, havalanın halini fotoğraflarla okuyucunun takdirine sunmuştuk.

 

Haber alma hakkını kullanmak üzere havalimanındaki görüntüyü almak ve çalışma hakkında bilgi almaya giden muhabirimize tek bir cümle bilgi bile vermeyen aksine ‘bilgi milgi yok!’ diye kovar sözlerle gönderen havalimanı yetkilileri, belli ki bizi azarlayarak kendi beceriksizliklerini kapatmaya çalışıyor, arayıp telefonda kendine yakışacak ithamlarda bulunuyor.

 

Haber ile ilgili bilgi vermeyeceğini söyleyen ve adı haberde geçen yetkili telefonda bizi arıyor: “Benim hakkımda mesaj yayınlamışsınız!” diyor. Şaşırıyorum, mesaj falan derken, DHMİ’nin haberle ilgili kendilerini uyardığını anlatıyor. Sonra bizi haberden dolayı aradıklarını fark ediyorum.

 

“Benimle ilgili bu haber….” Demeden “Bu haber sizle değil havalimanı ile ilgili.” Diyorum. Haberde onların dediklerini değil havalimanının durumunu irdelediğimizi defalarca anlatmaya çalışıyorum. Velhasıl ben böyle bir şey demedim falan filan derken telefonu yanında başka bir isim alıyor. İsmini vermeye bile cesaret edemeyen ve müdür olduğunu düşündüğüm şahsın konuşması önceki beyefendiden daha tehditkar!

 

Kendisi birilerinin piyonluğunu çok yapmış ki, ardı ardına hakaretler yağdırıyor. Havalimanını idare eden efendi diyor ki:

 

-Ben sizin bu haberi kimin talimatıyla yaptığınızı biliyorum.

-Siz birilerinin piyonusunuz. Bu haberi birilerinin piyonu olduğunuz için yapıyorsunuz.

-Siyasetçilerin yönlendirmeleriyle bu haberi yaptınız.

-Edepli haber yapın!

-Neyi amaçlayarak bu haberleri yapıyorsunuz?

 

Kayıtlara geçen onlarca hakaret ve suçlama dolu ifadelerle haberin haklı olduğunu haksız ifadelerle savunan yönetici belli ki kendisine çok güveniyor.

 

Sorarım ben bu pehlivana:

 

Bu havaalanı yıllardır şantiye halinde, aylardır hendeklerin arasından insanlar bu havalimanına yolcu götürüp yolcu almaya çalışıyor. Sen bu rezaleti kendine hiç dert etmiyor musun?

 

Bizi birilerinin yönlendirdiğine, işin içinde siyaset olduğuna kafa yoruyorsun da havalimanının durumu için bir şeyler söylemeye neden çekiniyorsun? Siyasileri karşılayıp ağırlarken el pençe divan durup ‘ağam, paşam’ deyince siyasilerin yanaşması olmuyorsun da havalimanını köstebek yuvasını çevirdiğinizi yazdığımız için mi bizi ‘siyasi’ ithamlarla suçluyorsun?

 

Senin için bir küçük anı olarak kalacak bu memlekette neyine güvenerek arayıp “Sizin kim olduğunuzu, nasıl haber yaptığınızı, kimlerin yaptırdığını” biliyorum söyleyecek kadar hepimizi iyi biliyorsun da yanıbaşındaki havalimanının sorunlarını niye böyle ezbere sözlerle söylemiyorsun? Haberiniz yoktur muhtemelen ama 1 milyonu aşkın nüfuslu bu kentte vatandaşlar havalimanı çevresinde hendek atlayarak, park edecek yer bulmadan çevrede turlayarak, tıkış tıkış salonda uçağa binmeye çalışarak seyahat etmeye çalışıyor. Bir üst kattan eğilip görme zahmetinde bulunmuyor musun her şeyi bilen müdür?

 

Haberin doğru olduğunu biliyorsun, havalimanının bu durumda olduğunu biliyorsun, kazı alanına dönmüş işin çoktan bitmiş olması gerektiğini biliyorsun da bir haberin doğru olup olmadığını söylemenin de bir adabı bir usulü olduğunu mu bilmiyorsun? Arayıp efelenmeyi biliyorsun da adabınla konuşmayı bilmiyor musun da telefon ardına gizlenerek ‘asarım, keserim’ diyorsun!

 

“O haberi hemen tekzip etmenizi istiyorum!” diyerek bizi telefondan yalancı çıkarmaya çalışıyorsun da o fotoğraflara bakıp hiç mi kendinden utanmıyorsun! Bana o haberi yapmak için; “Bilmem DHMİ’ye dilekçe yazıp cevap bekleyeceksin, Valilikten izin alacaksın, şundan izin alacaksın” demeyi biliyorsun da yalanlamak için de hukuki ve yasal bir süreç olduğunu nu bilmiyorsun? Sizin paşa koltuğunuzda bize demeç vermeniz için ki yıllardır zaten şantiye halinde olan bir havalimanının bu rezil durumunu yazmamak için aylarca bir dilekçe cevabı mı beklememiz gerekiyor?

 

Yıllardır ha büyüdü, ha büyüyecek, ha uluslararası olacak denilen havalimanının komşu ve diğer illerin en kötü havalimanı olduğu gün gibi ortadayken neyin savunmasını yapıyorsunuz da yapmadığınız işi savunmak için bu kadar çaba harcıyorsunuz?

 

Havalimanının ulaşım sorunu, trafik sorunu, park sorunu diz boyu iken siz beceremediğiniz çevre düzenlemesini ve büyüme çalışmalarını halka gerçekleri ulaştırmak için haber yapan basına öfke kusup ağır ithamlar yaparak mı gizleyeceksiniz?

 

Bakın efendiler bu kentin kurumları sizin babanızın çiftliği değil! Bu kentte bir çivi eğri çakılıyor, birileri iş yapmıyorsa biz sonuna kadar bunu irdeleyeceğiz!

 

Doğru yapmadığınız işi yazdığımızda ‘terbiyesizce’ bizimle konuşup ‘beceriksizliğinizi’ telefon ardında gizlediğiniz, bu kentte göbek büyütüp iş yapmadan oturup koltuğunuzu okşadığınız müddetçe biz sizin karşınızda durmaya devam edeceğiz!

 

“Ben senin de, gazetenin de bilmem kimin de ne olduğunu çok iyi biliyorum.” Ama telefonu önce birilerinin eline tutuşturup arkasından fısıldıyorsun. Belli ki koltuğundan korkuyorsun. Yok, eğer edep çerçevesinde bu işi tartışacaksanız önce cesaret edip isminizle karşıma geçeceksiniz, sonra yeniden telefonda umarsızca sarf ettiğiniz cümleleri tekrarlayacaksınız!

 

Ama yapamazsınız! “Bizim kim olduğumuz önemli değil!” diyerek telefon arkasına saklanıyorsunuz ama kim olduğunuzu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bilmediğimiz bir şey var:

 

Sahi sen kimin piyonusun? Ya da eline telefona tutuşturduğun… Bu kadar acizsiniz işte!