Özlü Söz: Bu sömürü beynini değiştirmedikçe ve yerine bağımsızlığa dayalı bir kafa yapısını getirmedikçe bu memleketi idare edemeyiz. İMAM HUMEYNİ

 

İhsan Süreyya Sırma hocanın “Sömürü ajanı İngiliz Misyoneri” adlı bir kitabını yıllar evvel okumuştum. O kitapta İslam coğrafyasında İngilizler misyonerleri vasıtasıyla Müslümanların maddi değerlerini nasıl sömürdüklerini ve onları dinlerinden nasıl uzaklaştırdıklarını Mustafa Bey adlı bir kaptanın hatıratını kitabında anlatmıştı.

 

Saltanat Hilafetine bile tahammül edemeyen batı emperyalizminin akıl hocaları elbette ki Siyonistlerdir ve öğretileri de Siyonizm’dir. Amaçları bayraklarında da gösterdikleri iki mavi çizginin Nil ve Fırat nehirleri arasındaki vaat edilmiş topraklarda Büyük İsrail İmparatorluğunu kurmak.

 

Amerika’da lobileri vasıtasıyla büyük güce sahip olan Siyonist Yahudiler bu güçle dünya yönetimini kontrol etmektedirler. Hilafetin ortadan kaldırılması ile Müslümanları sınırlarla birbirinden ayırmayı başardıkları gibi onları ulusalcılığa yönlendirerek ümmet bilincini Müslümanlardan uzaklaştırdılar.

 

Elbette ki İslam coğrafyasında Müslümanların elini güçlendirecek büyük ekonomik değerler var. Bunun başında da petrol geliyor. Ne yazık ki petrolden pay alması gereken Müslümanlar fakirleştirildikleri gibi coğrafyamız iki yönü ile işgal altında. Biri fiili işgal, diğeri beyinlerin işgali…

 

Biz Müslümanları nasıl sömürdüklerin Amerikalı ekonomist John Perkins 2006 yılında yazmış olduğu “Bir Ekonomik Tetikçinin Kitabı” adlı eserinde sömürünün ne şekilde yapıldığını aşağıdaki başlıkta anlatmaya çalışmış. Şimdi bu kitaptan bazı alıntıları bir Amerikalının kaleminde okuyalım.

 

Bizi yıllardır sömürenlerin kimler olduklarını ve iktidara getirdikleri partiler vasıtasıyla bizi nasıl sömürdüklerini düşünelim…

 

Emperyalizm geri kalmış ülkeleri nasıl ele geçiriyor…

 

“Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız.

 

Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle.
O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.

 

Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır… Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır… O ülkedeki birileri de nemalandırılır.

 

Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkânsızdır. Plan böyle işler..

 

Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki: ‘Bize büyük borcunuz var. Ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin! Askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Milletlerde bizim için oy verin!. Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın!

 

Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili üçlü dörtlü bir darbeler serisidir...”

 

İşte, Siyonist öğretinin emrindeki emperyalizm’in yeni yöntemleri. Önceden borçlandırırlar sonra bankalarını ele geçirirler.  Hatırlanacağı gibi AKP işbaşına geçtiği tarihten bu yana bankaların %40’nı dış sermayeye sattı. Daha doğrusu Siyonist kapitalistlere. Bankalara çöreklenen dış sermaye konut ve araba kredilerinin önünü açarak halkı isteklendirdiler.

 

Halkı borçlandır; kendine bağla… Ondan sonra zokayı yutan millet ve devlet zaten senin yoluna geleceklerdir.

Tabii, bunun için zokayı yutacak devlet ve devlet yöneticileri o zokayı yutmaya hazırlıklı olmaları gerekir. Zaten o iktidar heveslileri bundan dolayı ordadırlar. Çünkü sonuçtan zaten onlar da payını alır.

 

Milletin %90’ı siyasi ayak oyunları ile afyonlanmış, din, vatan, millet Sakarya edebiyatıyla uyutulmuştur. Olanlardan haberi bile yoktur. Zaten uyandıklarında, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir. Ondan sonra da ABD’nin üzerindeki yıldız sayısı bir tane daha artar. Belki açıkça değil ama tasarı olarak… Çünkü onlar milleti artık derinden ve içten kazandıklarını çok iyi bilirler.

 

Bakın AKP iktidarı dışarıdan kredi alıyor ve her yıl bu alınan kredilerin 52 milyar Türk lirası faizini ödüyor. Bu 1.300.000 konutun 40 bin liradan hesaplandığında karşılığı eder. Yani her yıl birkaç şehrimizin toplam konutunun değerini batı emperyalizmine peşkeş çekiyoruz.

 

Alınan kredilerle konut ve otobanlar yapıyoruz. Gönle hoş geliyor yol ve konut yapımı. Konut ve otobanların yapımı emperyalistlerin lüks arabalarının ülke içinde onlara ait bankalardan alınan kredilerle kat be kat geri alınarak sömürülmekteyiz. AKP ise birçok seçmenini ve halkın bütününü bu yolla emperyalistlere böyle sömürtüyor.

 

Oysa kendi inanç temellerimiz ve İslam Birliği Projesi çerçevesinde bu sömürüye set çekmek çok kolay. Yeter ki Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp dağılmayalım.

 

Allah; birlik olmayı ve dağılmamayı beyan buyururken Nisa Suresi 59. ayette de ululemre itaati de farz kılıyor.

 

Akledenlere...

 

Selam ve dua Allah yolunun yolcularına…