Ömer Faruk Toktaş/ŞEHRİVAN


On yıllardır memleketinden uzak olan Günay Aslan, “30 yılı aşkın bir yaşama sığdırılan antoloji” adlı panelde sürgün yıllarını ve Kürtleri konuştu. Aslan konuşmasında çözüm sürecine sahip çıkma çağrısı yaparken; “Bizler çözüm sürecine sahip çıkmalıyız ama var olan her şey kabul ederek değil, uyanık olarak geleceğimize ve ilkelerimize sahip çıkarak bu süreci sahiplenmeliyiz” dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve MAZLUMDER Van şubeleri tarafından haftasonu düzenlenen ‘30 yılı aşkın bir yaşama sığdırılan antoloji’ adlı panelde sürece dair önemli mesajlar verildi. Van TSO toplantı salonunda düzenlenen ve moderatörlüğünü Van Milletvekili Kemal Aktaş'ın yaptığı panele, panelist olarak Gazeteci-yazar Günay Aslan ve KNK üyesi siyasetçi Rojhan Hazım katılırken, Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Hatice Çoban, İpekyolu Belediye Eş Başkanı Aygül Bidav ve çok sayıda sivil toplum örgütü ile siyasi parti temsilcileri izledi. Panelde ilk olarak konuşan Aktaş, Kürt halkının sürgünleri çok iyi bilen bir halk olduğunu, şuan Rojava'da yaşanan katliamlara bu nedenle sessiz kalmadığı ve yaşananlar karşısında mücadele ettiğini dile getirdi. Şengal'da 10 binin üzerinde yurttaşın IŞiD'in katliamı altında olduğunu dikkat çeken Aktaş, "Halkımız başta Rojava olmak üzere birçok yerde örgütleniyor. Şuan Şengal halkı yaşana katliama karşı dağlara sığınmış durumda" diyerek, direnişin her zaman kazanmaya götürdüğünü, teslimiyetin ise onursuzlaştırdığını ifade etti. Aktaş’tan sonra konuşan ve 30 yılı aşkın süredir sürgünde kalan Rojan Hazım Kürtçe yaptığı konuşmasında sürgün yıllarına dair bölümler ve Rojava’da, Şengal’de yaşananlara dair görüşlerini paylaştı.

“KÜRDİSTAN 5 PARÇA OLDU”

Kürtlerin hem Türkiye’de hem de diğer bölgelerde fikirlere saygılı olarak birlikte hareket etmesi gerektiğini ve bir olmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Hazım, "Bizler Avrupa'da olduğumuz sürece mücadele etmekten vazgeçmedik. Elimizden geleni yapmaya çalıştık. Yıllarca 4 parça olarak konuşulan Kürdistan aslında diasporaya giden bizim gibi insanlarla birlikte 5 parça oldu. Artık Kürdistan için 5 parçadan bahsetmek ve geleceğe dair bu söylemlerle konuşmak mümkün oldu. 1980 darbesiyle birlikte çok sayıda halkımız yurtdışına çıktı. Avrupa'nın bir çok ülkesinde dil konusunda çok çalışma yürütüldü.”

“YENİ KATLİAMLAR YAŞANMAMALI”

“Bizler kendi halkımız için elimizden geleni yapmalıyız. Bu neden yol almak ve kazanımımızı taçlandırmak için sorumluluk üstelemeliyiz. Safları daha çok güçlendirmek için hepimizin omuzların büyük bir yük düşüyor. Öyle bir evreye geldikte ki; küçük hesaplar yapacak lüksümüz yoktur. Tüm dinamikleri seferber edeceğiz ve kol kola vererek, düşmanı adım atmaya zorlayalım" diye konuştu. Hem doğu hem de batı Kürdistan'da büyük felaketler Kürtleri beklemektedir. Büyük bir katliam fermanı yeniden Êzidî halkının için verildi. Büyük bir katliam halkımızın başında. Bu nedenle bile olsa birlikte olmalıyız. Küçük hesaplara girmesiydik Êzidi halkımızın başına bu katliamlar gelmeyecekti. Bizim tutumun bu kadar pasif olmasaydı şimdi İslamcı katliamcılar Yezidi halkına böyle yaklaşamazdı. Bu durum bizi uyandırmalı ki, yeni katliamlar artık yaşanmasın" dedi.

VANLI ASLAN 21 YILLIK SÜRGÜNÜ ANLATTI

Hazım'ın ardından konuşan Günay Aslan da sözlerine yaşamını yitiren Kürt gazeteci Deniz Fırat'ı anarak başladı. Rojava ve Şengal'de yaşamını yitiren HPG ve YPG'lileri anan Aslan, "Ortadoğu'da diğer halklarla birlikte yaşamaya çalışan Kürt halkı, çeteler tarafından ağır silahlarla kuşatılmış durumda. Kürtler, ulusal birliklerini güçlendirdikleri oranda kazanabilirler" dedi. Türkiye’ye döndükten sonra hem memleketi Van’da hem de diğer bölgelerde bazı gözlemler yaptığını ve hem gelişim hem de eksiklikler anlamında tespitler edindiğini belirten Günay Aslan, çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğine vurgu yaptı.

ASLAN: SÜRECE SAHİP ÇIKMALIYIZ!

Özgür ve yaşanır bir dünya bırakmak için mücadele etmenin zorunluluğu içinde olunduğunu söyleyen Aslan, "Bizler tarihsel sorumlukla Kürdistan'a yaklaşmamız gerekiyor" diyerek, kendilerinin tek başına Türkiye'ye dönmesinin bir anlamı olmadığını, dağdaki HPG'lilerin, cezaevindeki tutsakların ve Avrupa'da yaşanan yurttaşların da dönmesi gerektiğini vurguladı. Aslan; “Ben 21 Mart 1993’de Van’dan ayrılmıştım. Geçenlerde döndüm. Van Halkı çok sıcak bir şekilde karşılamıştı beni. Tekrardan huzurlarınızda Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Sayın Hatice Çoban’a teşekkür ediyorum. Dönmek yetmiyor. Dönmesi gerekenler hala var. Diaspora’da olan arkadaşlarımız var. Gördünüz Maxmur’da yıllardır oradan oraya sürüklenen kitlesel bir halk var. Bunların hepsinin kendi ailelerin yanına ve kendi memleketlerine dönüp özgürce siyaset yapabilmeleri gerekiyor. Bu yüzden çözüm süreci hayati bir önem taşıyor. Bu yüzden çözüm sürecine sahip çıkmalıyız. Geldiğimde ilk işim gezip görmek oldu. Gördüğüm kadarı ile de çok büyük toplumsal sorunlar üretmişiz. Bu sorunlar siyasi sonuçlar elde etmemizi önemli ölçüde engelliyor. Bunları dikkatinize her fırsatta ve her programda sunacağız. Toplumumuzu bilgilendirmemiz, başımızı dik tutmamız ve her fırsatta sorunlarımızı masaya yatırmamız gerekiyor. Yolsuzlukla, uyuşturucuyla ve fuhuşla her türlü suçların karşısında durmamız ve uğraşmamız lazım. Kürdistan’ı bir Kolombiya’ya çevirmek isteyenler var. Kürdistan’ın Kolombiyalaşmasına izin vermemeliyiz. Kürdistan’da herkesin özgürce, refah içinde ve başı dik yaşaması için çaba sarf etmeliyiz. Bu bizim boynumuzun borcudur. Diaspora’dan baktığınız zaman çok farklı bir ülke görüyorsunuz ve Diaspora izlenimleri çok farklıdır. Bir eliniz yüreğinizde yaşıyorsunuz. Bir an önce ülkenize dönmek istiyorsunuz. Büyük bir heyecanla bu mücadeleyi yürüten insanlar ile birlikte olmak istiyorsunuz ama olamıyorsunuz. Bu travmaları ben 20 sene boyunca yaşadım. Rojan arkadaşım 34 yıl boyunca yaşadı. Diasporada yaşayan Kürtlerin çoğu orada bir kimlik oluşturdu kendi kendine. Örneğin ilk Kürt Gazetesi Cenevre’de yayınlandı. Kısacası bundan sonraki süreç içerisinde Kürdistan’ın bir parçası’da Diaspora’da bulunacaktır. Her zaman ve her yerde aynı yürek titreşimleri ile hareket etmeliyiz ve Diaspora’dakileri unutmamalıyız onlardan haberdar olmalıyız ve oranın da Kürdistan’ın bir parçası olduğunu hatırlamalıyız. İlerleyen süreç içerisinde eleştiriler ile birbirimizi aydınlatmalıyız. Birbirimizin hatalarına ortak olursak halkımıza ve ülkemize haksızlık etmiş olacağız.” Dedi.

“VEBALİ HEPİMİZİN BOYNUNADIR”

Ardından Ortadoğu’da yaşananlara da yer veren Aslan, konuşmasını şu sözlerle sürdüdü; “Yıllardır Rojava’da, haftalardır Şengal’de küresel sistemin tetikçisi bu çetelere karşı savaşarak hayatını kaybeden YPG gerillalarını rahmetle anıyorum. Bu kişilerin ailelerine sabır kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum. Orta Doğu’da Kürtlerin kazanmak için yüzyıllar boyunca savaştığı bu mevzileri yıpratmak için saldırılar düzenleniyor. Kürt halkı kendi ülkesinde söz sahibi olmak, kendi ülkesinde ve diğer azınlıklarda halklarla bir arada ve kardeşçe yaşamak istiyor. Gelin görün ki bugün bir çete çıkmış bu birlikte yaşam arzusunu yıpratmak ve halkları birbirine küstürmek için uğraş veriyor. Kürt halkı ağır bir saldırı altında, her zaman olduğu gibi bu halk tüm kökenleri ile direniş gösterecektir diye umuyorum. Kürtler bu saldırıyı geri çevirecek ve ulusal anlamda birliklerini güçlendirecektir diye umuyorum. Bizim geri dönüş sürecimiz Orta Doğu’da yeni bir hamlenin gelişme zamanına denk geldi. Bir elimiz yüreğimizde Rojava’yı ve Güney Kürdistan’ı çaresizce izliyoruz. Daha uzun yıllar boyunca ayakta durmamız, moralli ve motivasyonlu bir şekilde özgürlük mücadelemizi yürütmemiz gerekiyor. Biz ayakta durmazsak ve kendi özgürlüğümüz peşinde koşmazsak kimsenin bize bir yarar sağlayacağı yok. Unutmayın yıllar önce bu sınırlar çizilirken Kürdistan ve Kürdistan Halkı’nın inkârı üzerine bu sınırlar çizildi. Halkımız uzun yıllar boyunca büyük acılar çekti. Eğer bu önümüzdeki 5-10 yıllık süreç içerisinde bir statü elde etmez, Kürdistan’ın özgürlüğünü; coğrafyayı paylaştığımız bir halkla birlikte ya da kendi başımıza tayin etmezsek emin olun ki bir yüzyılı daha köle olarak geçireceğiz. Bir yüzyıl daha acılar çekeceğiz ve bizden sonraki nesillere savaş ve kin ile dolu bir gelecek bırakacağız. Bunu vebali hepimizin boynundadır biz sonraki nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakmak hedefinde olarak yolumuzda yürümeliyiz. Nerde olursak olalım hangi işi yapıyorsak yapalım bu bilinç ile hareket etmeliyiz.”

“AHMET KAYA DA YILMAZ GÜNEY DE GELMEK İSTİYOR”

Ardından kendisi gibi daha yüzlerce, binlerce insanın memleketine dönmenin özlemini yaşadığını belirten Aslan, “Ahmet Kaya’ da, Yılmaz Güney de” gelmek istiyor diyerek yıllardır yurt dışında yaşayan insanların özlemini de paylaştı. Aslan sürgündeki bu isimlerle ilgili sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Avrupa’dan dönmek isteyen epey bir vatandaşın olduğunu söylemek istiyorum. Fakat sadece yaşayanlar dönmek istemiyor. Avrupa’da çok yakın bir zamanda toprağa verdiğimiz Mezopotamya ve Kürdistan Halklarının çok büyük değeri Sanatçı Aram Diyarbakır’a gömülmek istemişti. Diyarbakır’da kendine bir mezar açılmasını istemişti ama Türkiye’nin bürokratik yapısı buna izin vermedi. Aram’da dönmek istiyor. Aynı şekilde yine yakın zamanda İsviçre’de toprağa verdiğimiz son yüzyılın en büyük Kürt aydınlarından İsmet Şerif Vanlı da kendi toprağına dönmek istemişti. Paris’te uyuyan Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney’de memleketlerine dönmek istiyor. Sadece yaşayanlarımız değil ölülerimiz de yurdun özlemi içerisinde. Bu perspektiften baktığımız zaman Türkiye’nin yasal sistemini bu dönüşlere göre değiştirmesi lazım diye düşünüyorum. Şu anda bir fiili durum var. Ben fikir suçlusu olarak ceza evinde yattım ve bu yüzden bu ülkeyi terk ettim. Ama bu ülkede henüz düşünce özgürlüğü tam anlamı ile sağlanmış ve anayasal güvence altına alınmış değil. Siyasal bir süreç var. Hükümet şimdilik fiili bir durum yaşatarak dönüşlerimize göz yumuyor. Ama yarın Allah korusun yine bir çatışma ortamı içerisinde kalsak eminim geçmişte yaşadığımız sıkıntıların aynısını yaşarız. Onun için bir an önce düşünce özgürlüğünün ve özgürce siyaset yapma özgürlüğünün yasalarla güvence altına alınması lazım. Diaspora’da da bazı sıkıntılar yaşanıyor. Kürtler kendi partileriyle yeni yeni siyaset yapmaya başlıyorlar. Bunun ağır bedellerini ödemiş bir şekilde siyasetlerini yapıyorlar.”

Panelin ardından soru cevap bölümüne geçilirken katılımcılar hem Türkiye’de hem de bölgede yaşananlar, Kürtlerin durumu ve Avrupa’daki yaşama dair sorular sordu. Panel karşılıklı sohbet bölümünden sonra sona erdi.

Editör: TE Bilisim