Büyük bir uygarlık olan Urartuların başkenti Van’da her geçen gün yapılan arkeolojik kazılarla tarih uyandırılıyor. Doç. Dr. Erkan Konyar, yönetimindeki arkeolojik çalışmalar Eski Van şehrinde bulunan Van Höyüğündeki kazılarda tarih gün yüzüne çıkarılıyor.

 

Her bir köşesinde tarihi ve kültürel zenginliklerle dolu bir kent olan Van’da tarih toprak altında saklı kalmaya devam ediyor. Bir dönem hızlanan çalışmalar duraklama dönemine girerken Van Kalesi eteklerinde bir ekip tarihin üzerindeki tozu toprağı kaldırmak için gece gündüz çalışıyor. İlgisizliğe rağmen Erkan Hoca ve ekibi bir yerlerde büyük bir tarihi çalışmaya imza atıyor…

 

KONYAR HOCANIN EKİBİ ARALIKSIZ ÇALIŞIYOR

Kazı çalışmalarının başında olan Doç. Dr. Erkan Konyar, arkeolojik kazıları ve Urartuların gün yüzüne çıkarılış heyecanını gazeteniz Şehrivan’a anlattı. Yıllardır hummalı bir çalışma ile Van’ın tarihini gün yüzüne çıkaran ve kentin kültürüne önemli eserler kazandıran Konyar Hoca ve ekibi çalışmalarını sürdürürken bir taraftan da desteğin biraz daha artması çağrısı yapıyor. Van’da bulunan tarihi mirasa ve yapılan çalışmalara rağmen Urartu gibi önemli medeniyetlerden izlerin çok az olduğunu söyleyen Erkan Konyar Hoca, tüm çalışmaları ve değerlendirmeleri Şehrivan aracılığı ile paylaştı. Yerel yönetimlerin daha ilgili olması gerektiğinin altını çizen Konyar, UNESCO’nun yerel yönetimlerden büyük ilgi beklediğini söyledi. Bilindiği gibi Akdamar Adası geçici UNESCO listesinde bulunan tarihi bir miras olarak yer alırken Van Kalesi’nin de bu listeye bu yıl girmesi bekleniyor…

 

YURTDIŞI BİZDEN DAHA İLGİLİ

Urartulara dair kazıların 19’uncu yüzyıldan bu yana yapıldığına dikkat çeken Konyar, 1958 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından çalışmaların yapıldığını ve bugüne kadar çeşitli hocaların yer değiştirmesi ile kazıların devam ettiğini kaydetti. Doç. Dr. Konyar, “1967 yılında İskele Caddesine kurulan tarihi araştırma merkezi ile ciddi bir avantaj sağladı. Ciddi bir lojistik merkez orası. Dolayısıyla bizim burada kazı yapabilme kabiliyetimizi artırıyor. Aslında İstanbul Üniversitesi’nin bu bölgedeki çalışma geleneğinin bu şekilde daha sağlam temeller üzerinde oturtulmasını sağlıyor. Bu lojistik bazen birçok kazıya da ev sahipliği yapabiliyor. Yurtdışındaki üniversitelerinde talepleri oluyor ama daha çok Türkiye’deki üniversiteler kazılara katılıyor bu bölgede. Bunun sebebini de bölgenin kendine has olan yapısı, siyasi nedenler ve dışarıya fazla açık olmamasına bağlayabiliriz. Yabancı bilim adamları katılıyor ama diğer bölgelerde olan kazılardaki kadar çok değil. Çok azdır yabancıların bu bölgede kazılara katılması. 1940’lı yıllarda çok fazla olurdu yabancı bilim adamlarının gelmesi ama yakın dönemde pek yaşanmadı diyebiliriz.” İfadelerini kullandı.

 

“ESKİLERİN HATALARINA DA DÜŞMEK İSTEMEDİK”

Van Kalesi ve Höyüğü’nün 97 hektarlık bir alan olduğunu belirten Konyar, “Bu bölgenin tümünde kazı yapma yetkimiz var. Yani çalışmalarımız kalenin güneyindeki eski Van şehri, kuzeyinde gördüğünüz höyük ve Van Kalesi’nde yapılıyor. Tabi alan büyük olunca dertleri de büyük oluyor.” Şeklinde konuştu. Kale ve civarında yaptıkları çalışmalarda 3 ana sektörde çalışma yürüttüklerini ifade eden Konyar, “Biz eski Van şehrinde ekibimizle birlikte 3 yıl boyunca 7 bin metre karelik bir alan açabildik. Çalışmalarımızın yüzde doksanını o bölgeye kaydırmıştık. Fakat çok sonradan çok geniş alanlar açtığımızı fark ettik. Ve eskilerin hatalarına da düşmek istemedik. Açıp korumamaktansa açmanın pek bir önemi yok. Eski Van şehrinde gördüğümüz kadarıyla daha çok pasif koruma var. Açtığımızı hemen koruma altına alma politikası ile hareket ediyoruz. Hem Kültür Bakanlığı yetkilileri hem de buradaki kültür müdürü, röleve ve koruma kuruluyla yaptığımız müzakereler sonucunda oranın artık çok fazla açılmaması ve restore çalışmalarının daha fazla yapılması gerektiğini belirttik. İlk etapta orada yapıların üzerinin örtülmesi gerektiğini söyledik. Biz yaklaşık 3 yıldır arkeolojinin pratikleri konusunda eserleri korumayı başardık. Biz 5 daha koruruz ama bunun bir sonu yok. Yapılması gereken şey aslına uygun restore edilip ayağa kaldırılarak yaşanabilir alanlara çevrilmesi gerektiğini savunuyoruz. 3 yıldır açtığımız alanların niteliğini çok iyi biliyoruz artık.” Dedi.

 

KONYAR: YEREL YÖNETİMLERİN DESTEĞİ YOK!

Çalışma yaptıkça ortaya çıkan eserlerin kendilerini heyecanlandırdığına dikkat çeken Konyar, çalışmalar esnasında zorluklarla pek karşılaşmadıklarını sadece ekonomik sıkıntı ara ara yaşadıklarını belirtti. Konyar, “Sponsor ve yerel yönetimler konusunda çok fazla sıkıntı yaşıyoruz. Diğer bölgelerde yerel yönetimlerin arkeolojik kazılara çok ciddi destekleri oluyor. Ama Van’da o bilinç yok. Yerel yönetimlerde Van’ın ne kadar büyük bir kültürel değere sahip olduğu konusunda bilinç yok. Burası bir başkent. Burası Van insanının yarattığı önemli kültür. Ama siz Van’ın hangi meydanında Urartu kültürünü yansıtan tek bir eser yok. Van tarafından Urartu kültürünü sahiplenilmiş hiçbir çalışma yok. Bu kültürü, bu tarihi Vanlılar üretti ama Vanlılar şuanda bu tarihe sahip çıkmıyor. Ben sadece yeni yerel yönetimden bahsetmiyorum. 23 yıldır buradayım ve bu süre zarfında bu sıkıntı hep vardı. Diyarbakır, Mardin ve Siirt belediyelerine imreniyorum. Tarihi miraslarının UNESCO kültür mirası olması için çabalıyorlar. Van belediyesi de bu konuda çalışma yapmalı. UNESCO’da yerel yönetimlerden sahip çıkmayı bekler. Sadece çöp toplamakla olacak iş değil. Bütün özellikleri ile o eserlere sahip çıkması gerekiyor yerel yönetimin.” Şeklinde konuştu.

 

“BURADA CİDDİ BİR İSTİHDAM SAĞLIYORUZ”

Yerel yönetimlerin diğer yıllara göre bu yıl biraz daha samimi yaklaşıldığını kaydeden Konyar, “Öncelikler farkı olabilir ama bizde burada ciddi bir istihdam sağlıyoruz. Biz burada her sezonda en az 50-60 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bu da memlekete sıcak paranın gelmesi demektir. Herkesin duyarlı olması gerektiğini belirtmek isteriz.” Dedi. Öğrencilik yıllarından bu yana bu işi yaptığını kaydeden Konyar, “Sonra tez yaparak doçentliğe geldim. İnat ederek hiç bu bölgeden ayrılmadım. Doktora tezlerimi hep bu bölgede yaptım. Doğubayazıtlıyım ama bu bölgede çalışmak daha cazip gelmiştir bana. 12 üniversiteden gelen öğrencilerimiz var. İlk zamanlar bölgeden korkan insanlar gelip tanıdıktan sonra buradan kopamaz oldu.

 

“HÖYÜK DAHA ZAHMETLİ BİR ÇALIŞMA”

2010’dan bu yana Van Kalesi Höyüğünde çalışma yaptıklarını kaydeden Konyar, Urartu arkeolojisinin kaleler üzerinden gitti için burada çalışma başlattıklarını belirtti. Konyar, “Biz ekip olarak daha çok erken dönem tarih ve sivil mimari üzerinde uzmanlık alanımız oldu. Kaleler yeterince kazılmıştı zaten. Kaleleri kazmak hep daha cazip gelir ama bu bölgenin bütün tarihi ele alınmalı. En erken dönem olan kalkolitik dönemden 20’nci yüzyıla kadar olan döneme kadar burada yaşayan insanlar hangi standartlar altında ve nasıl bir kronolojide, hangi kültürlerle var olduklarını öğrenmek gerekir. Tabi höyük daha zahmetli bir çalışma. Şu gördüğünüz 7 metre karelik alanda 7 bin yıllık Vanlının bütün aktivitelerini takip ediyoruz. Bu höyük 7 bin yıl önce bir köydü. Tabi finansal kaynağımız fazla olursa buradaki birçok tarihide gün yüzüne çıkarmayı istiyoruz.” Diye belirtti.

 

URARTU İLK ÇAĞ UYGARLIĞIDIR

Tarihte Urartular: Urartular Doğu Anadolu´da yaşayan ilkçağ uygarlıklarındandır. Urartu Devleti en parlak döneminde (M.Ö. 9. yy.) Hazar Denizi´nden Malatya´ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan´a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep´e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya´nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Urartular M.Ö. VIII. yüzyıla kadar Yakındoğu´nun en büyük devletlerinden biri olarak yaşadılar. Bu yüzyılın ortalarında Kimmer ve Îskit akınlarıyla sarsılarak dağlık bölgelere sıkıştılar, Îskit istilâsından ve VII. yüzyılda Asur Devleti´nin ortadan kalkmasından sonra Medlerin Anadolu´yu ele geçirmeleri üzerine Urartu Devleti M.Ö. 600 yıllarında son buldu.

 

URARTU ZENGİNLİĞİ VAN’A YETER…

Urartu Uygarlığı bugüne kalan yazıtlardan anlaşıldığına göre Urartu kralları başkent Tuşpa’da ve başka kentlerde kaleler, saraylar, su kanalları yaptırmışlar. Ortaya çıkarılan eserler Urartu mimarisinin yüksek düzeyde olduğunu gösteriyor. Urartuların yaptığı su tesisleri de ilgi çekicidir. Onlardan kalan madenî eşya ve kap kacak, taş, kemik ve seramik eserler sanat ve teknik bakımından ileri düzeydedir. Ancak yaşanan savaşlar, doğal afetler ve göçlerden dolayı diğer uygarlıklar gibi Urartular da tarihin derinliklerine gizlenmiş durumda. Uzun yıllardan bu yana yapılan kazılarla Urartu Uygarlığına ait tarihi gerçekler gün yüzüne çıkarılıyor. Urartulara dair arkeolojik araştırmalar 1879 yılında başladı. Van-Toprakkale bölgesindeki çalışmalar ilk olarak İngilizler tarafından sürdürüyordu. Sonra Ruslar, Almanlar, Amerikalılarda bu çalışmalara katıldı. 1938´de demiryolu yapımı sırasında Erzincan yöresindeki Altıntepe’de çok değerli Urartu eserleri bulundu ve Ankara Müzesi´ne götürüldü. Bu tarihten sonra konu yerli bilim adamları tarafından takip altına alındı. Urartu kralı I. Sordur tarafından, kalker bir kaya üzerinde yaptırılan Van Kalesi´nde birçok Urartu kralının mezarı ve yazıtları var. Aynı zamanda Van Kalesi eteklerinde Urartu halkına ait yerleşim yerleri de bulunuyor. 2010 yılında bu yana Doç. Dr. Erkan Konyar yönetimindeki kazı ekibi Van Kalesi ve Eski Van Şehrinde bulunan tarihi gün yüzüne çıkarmak için çalışmalar sürdürüyor.


ŞEHRİVAN ÖZEL – MERAL YILDIZ

Editör: TE Bilisim