Seçimler üzerinden malum bir hafta geçti, halkın iradesine sahip çıktığı tarihi bir süreçten geçtik. Boy boy spekülasyonlarla dolu seçim sonuçlarına bir de “kedi lobisi” ve “kötü hava şartları” eklenince neredeyse verdiğimiz oylardan şüphe duymaya başladık.

Van genelinde halkın, BDP’nin Demokratik Özerk Yönetim Modeline sahip çıkması; kentte 1963’ten beri süre gelen tek düze yerel yönetim anlayışını yıkmasıyla üst üste iki dönem kazanan ilk parti olarak büyük başarı sağladı. Bu başarının ardında BDP’nin parti olarak disiplinli bir seçim çalışması yürütmesi ve mevcut belediyelerin eksikliklerinin çözümlemesiyle halka verdiği güven önemli derecede etkili oldu. BDP ayrıca sadece siyasi propaganda yapmayarak sosyal, kültürel, planlama anlamında kentin eksikliklerini görmesiyle de önerdiği projelerle halkla buluşup bu çalışmasının da verimini aldı. Açıkçası Van’da kazanmayı hak etmek için çok çaba harcadı ve kazandı da.

Bu noktadan sonra asıl önemli olan, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Hatice Çoban ve Bekir Kaya’nın Newroz’da açıkladıkları projelerin ve verdiği sözlerin hayata geçirmesi için belirledikleri kadrolarla bunu ne kadar nasıl başarabileceğidir. Bu hem parti politikalarının samimiyetini ortaya koyacak hem de eşbaşkanların seçim sonrası yaptığı açıklamalarda kendilerine oy vermeyen kesimlerin de ayırım gözetmeden hizmetle buluşturma samimiyetini ortaya koyacak.

Eşbaşkanların mazbatalarını aldıktan sonra, halkın kendilerine verdiği görevle gösterdiği teveccüh ve o soğuğa rağmen seçim kutlamasında çektikleri halaylar boşa gitmemesi için büyük bir özveriyle artık hizmete başlamak en önemli işleri olacaktır.

Kendilerini tebrik ediyor, bol hizmet dolu çalışmalar diliyor, halka hizmet konusunda kendilerinin takipçisi olacağımızı bildiriyorum.

***

Tüm ülkede milletçe seçim kulislerine Donkişotvari dalarken çetin kışı atlatma dönemlerimiz sona erdi nihayet. Ayrıca 17 Aralık operasyonları etkilerinin bize kazandırdığı beddua seanslarını VEDAŞa trans halinde ilettiğimiz dönemler de bitmiştir umarım. Çünkü bütün bir kışı Van’da böyle geçirdik. Hal böyle iken esnafın bir türlü yüzünün güldüğüne şahit olamadık maalesef, kredi borçları, eş dost tanıdık borçları, faizler, kiralar derken, herhangi bir esnafa beyaz bayrak sallamadan alışveriş yapamadık ne yazık ki.

Geçtiğimiz haftalarda İran vatandaşlarının kendi ülkelerindeki resmi tatil sebebiyle resmen istilasına uğradık. Bu durum ilk günlerde bizde “uzaylı gören masum köylü” şaşkınlığı yarattı. Neyse ki şaşkınlığımız fazla sürmeden esnafın yüzünü geçici olarak da olsa güldürdü. Esnaflarda bir Farsça ilan, fiyat ve malzeme listesi asma telaşı başladı, herkes gramer kurallarına uyup uymadığını önemsemeden Farsça bilen eş dost mela aramaya koyulup işe başladı. Bu alışveriş çılgınlığıyla bütünleşen istila bizi de etkilemedi değil; kaç yıldır giydiğim ceketi artık kullanmamak için yeni birine ihtiyaç duydum bir dükkana girip “abe cakêt lazımdı da” diye sorduğumda naif bir gülümsemeyle “walla bra hepisini İranlılar aldi” diye cevap alınca artık yapacak bir şey yok deyip çıktım ama bu durumun benden ziyade Vanlı esnafın yüzünü güldürmesi çok daha önemliydi.

Bunları neden mi anlatıyorum; artık Van olarak kent içinde bizim inşaat sektörü dışında kazanç sağlayacağımız bir durumun farkındalığını anlamaktır. Van şehri böylesine muhteşem bir denize sahipken bu coğrafyada önemli tarihsel kültüre sahipken bunun artık değerlendirme vaktinin çoktan geldiğinin belirtmektir.

Ulusal bölgesel ve uluslar arası bir turizm potansiyeline sahip olmamız ve bunu değerlendiremememiz bizi yönetenlere bir vebaldir, bir günahtır. Bundan arınmak için tamamen turizm potansiyeline sahip bir kent yaratmak hiç de zor değil. En basitinden İran vatandaşlarını Van’da tutabileceğimiz onlarca nedenimiz var. Bunlar karşısında kenti yönetenler, kentte söz sahibi olan kurumlar, STKlar herkes en kısa zamanda bu konu ile ilgili birlik olmalı ve elini taşın altına koymalıdır. Tüccarların, işletmecilerin, esnafın, evine ekmek götüren tüm emekçilerin kısacası tüm Van halkının ekonomik refahı için birlik olunmalıdır. Başta büyük şehir belediyesi olmak üzere merkez ilçe belediyeleri gerekirse bakanlıklara diplomatik baskılar kurarak bu kentin vizyonunu turizme yönlendirmelidirler.

Sosyal alanlar, doğa dostu turizm alanları, sahil düzenlemeleri tarihi yapıların işletmeler veya kooperatifler şeklinde değerlendirilmesi turizmin gelişmesine ön ayak olabilecek konulardan sadece bir kaçıdır.

Ekonomik refahın olduğu bir kentte sosyal ve kültürel gelişme her zaman ilerleme sağlar. Bu konunun Van için bir gereklilik olduğu kimsenin unutmaması ve bunu için çaba sarf etmesi elzemdir.

Seçimlerden sonra artık Van halkının belirlediği irade refahlık ve hizmet iradesidir, Van halkı olarak daha güzel günler görmek umuduyla; saygı ve sevgilerimle.