Geçtiğimiz günlerde yayınlanması ve Valilik tarafından yapılan açıklama ile büyük bir tartışmanın başlamasına neden olan Kobanî olaylarındaki polis müdahalesi gündemde kalmaya devam ediyor. Polisin göz göre göre araçları yangına ittiği iddia edilen görüntülerle ilgili açığa alınmalar yaşanırken Van milletvekilleri konuyu meclise taşımaya devam ediyor. HDP’li Nazmi Gür’den sonra bu kez de Özdal Üçer İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya ‘Vandalizm’ olarak lanse edilen Kobanî eylemleri sonrasında ortaya çıkan bu görüntüleri sordu. Üçer, Bakan’a “Hangisi Vandalizm?” şeklinde de soru yöneltti.

ÜÇER: VANDALİZMİ KİMİN UYGULADIĞI ORTAYA ÇIKTI

Önergesinde ilk olarak Van’da yaşana Kobanî olayları ve ardından ortaya çıkan bir panzerin yanan bir aracın üzerine diğer araçları da sürmesi olayını dile getiren Üçer, konu ile ilgili olarak “Van'da Kobanî protestoları sonrasında başlayan olaylarla ilgili ortaya çıkan skandal görüntüler, bütün yaşananları başka bir boyuta taşımış durumdadır. Van’daki sokak kameralarına yansıyan görüntülerde, yanan bir aracın üzerine giden polis panzerinin aracı söndürmek yerine, yanan aracın yakınındaki başka iki aracı daha sürükleyerek yakmaya çalıştığı görülmektedir. Yine polis panzerinin, yanması için araçları alevlere sürüklediği sırada başka bir polisin de olayların aksi istikametindeki evlerin pencerelerine doğru peş peşe gaz bombası attığı görülmektedir. Bu vahim olay medyaya yansıdıktan sonra Van Valisi Aydın Nezih Doğan açıklamada bulunmuş: 1'i komiser yardımcısı ve 2 polisin açığa alındığını; konuyla ilgili müfettiş talep ettiklerini söylemiştir. Ancak yaşanan gelişmeler; 3 emniyet görevlisinin açığa alınması ile açıklanabilecek türden spesifik bir durum arz etmemektedir. Ortaya çıkan görüntüler, ‘adeta bir suçüstü yakalama’ işlevini görmüş durumdadır. Böylelikle vandalizmi gerçekte kimin uyguladığı da ortaya çıkmıştır.” Dedi.

“EMNİYET DERİN BİR PROVOKASYON KONSEPTİNE SOKULDU”

Üçer önergesinde ayrıca şu sözlere yer verdi; “Olaylar sırasında yetkililer tarafından sürekli olarak demokratik haklarını kullanan protestocular provakasyon yapmakla suçlanmıştır. Oysa bu görüntüler asıl provakasyonun kim tarafından yapıldığını net bir şekilde ispatlamaktadır. Ayrıca Van’da benzeri durumlar birçok defa yaşanmış; asıl görevi halkın can güvenliğini korumak olan emniyet güçleri, (tam aksi bir şekilde) provakosyonların aktif bir öznesi olmaktan geri durmamıştır. Gözaltıların hala yoğun bir biçimde yaşandığı İlde ortaya çıkan tabloya bir bütün halinde bakıldığında; emniyet güçlerinin yaşananlarda sahip olduğu başat rol açıkça ortaya çıkmaktadır. Gaz silahları ve ateşli silahlar (yaralamak kastıyla) protestocuların bedenleri hedef alınarak ateşlenmiş, tomalar ve diğer zırhlı araçlar protestocuların üzerine (zarar vermek amacıyla) sürülmüş; ancak bununla da yetinilmemiş: gösterilerin başladığı günden bu yana başta Van Merkez olmak üzere Erciş, Çaldıran, Başkale, Muradiye ve diğer ilçelerde yüzlerce kişi sadece olaylar esnasında değil, bizzat evleri basılarak gözaltına alınmış; insanlar gerek gözaltı sırasında gerekse gözetim merkezlerinde ağır baskı ve işkenceye maruz kalmıştır. Bütün bunlar ortaya çıkan skandal görüntü ile birlikte ele alındığında; Van’da emniyet güçleri tarafından derin bir provakasyon konseptinin devreye sokulduğu açık bir şekilde görülmektedir.”

ŞİMDİ NE OLACAK?

Son olarak da bu yaşananlar ile ilgili bazı sorular yönelten Üçer; “Bu bağlamda; Bizzat şahsınızın; ‘göstericilerin sürekli olarak provakasyon yaptıkları ve Vandalizme başvurdukları’ yönündeki açıklamaları bilinmekteyken, ortaya çıkan bu skandal görüntüler hakkında ne düşünmektesiniz? Bu olaydan daha büyük bir provakasyon ve Vandalizm var mıdır? Emniyet güçlerinin Van İl’i ve ilçelerinde insan haklarına, demokrasiye ve hukuka aykırı uygulamaları ile ilgili olarak; söz konusu olay dışında tespit edilen başka olaylar mevcut mudur? Soruşturmanın sadece 3 polis ile sınırlı tutulması ve böylece diğer hukuk dışılıkların görmezden gelinmesi ne derece doğrudur? Böyle bir tutumun kamuoyunda: ‘emniyet birimlerince yapılan diğer bütün provakosyonların ve hukuk dışılıkların üstünü kapatıyorlar’ şeklinde yorumlanmasını nasıl değerlendirmektesiniz? Van’da yaşanan gerçeklerin tamamıyla ortaya çıkması ve provakasyon konseptini devreye sokan emniyet mensupları ile diğer sorumlu kişilerin saptanarak gerekli idari/cezai yaptırımlara çarptırılmalarını sağlamak adına kapsamlı bir soruşturma başlatmayı düşünmekte misiniz? İnsanların gerek gözaltı sırasında gerekse gözetim merkezlerinde ağır baskı ve işkenceye maruz kalmalarıyla ilgili olarak kapsamlı bir soruşturma başlatmayı ve sorumluları açığa çıkarmayı düşünmekte misiniz?” diye sordu.

POLİS ‘BİJİ İŞİD’ DEDİ Mİ?

Öte yandan Üçer’in bir diğer önergesi ise yine önemli iddialardan oluşan Özel Hareket Timi ile ilgili oldu. Etkisi haftalarca süren Kobanî olaylarından sonra Van’da gündeme gelen konulardan olan bir olayı daha gündeme getiren Üçer, özel haret timlerinin ‘Biji İŞİD’ şeklinde slogan attığını iddia etti. Bu iddialarla Bakan Ala’a sorular yönelten Üçer, bu konuyla ilgili olarak ise; “Van İli İpekyolu İlçesi’ne bağlı Bostaniçi (Sıhke) Mahallesi’nde bulunan Polis Karakolu’nda 31.10.2014 tarihinde saat 16:00 sıralarında giyimlerinden ve duruşlarından Özel Harekat Timi oldukları anlaşılan kişiler, ellerinde uzun namlulu silahlarla ‘biji IŞİD’ sloganı atarak halkı tahrik etmeye, sindirmeye ve baskılamaya çalışmıştır. IŞİD gibi barbar bir örgütün Ortadoğu halklarına ve Kürtlere karşı girişmiş olduğu katliam dünya kamuoyunun gözlerinin önünde cereyan ederken: halkın güvenliğini sağlamakla görevli olan kişilerin böyle bir slogan atması 2 açıdan çok önemlidir. Birincisi: bu olay halk arasında; hükümet nezdinde (ve dolayısıyla devlet katında) IŞİD’e karşı duyulan sempati iddialarının Kürt illerinde açıktan açığa gösterildiği yönündeki haklı algıların oluşmasına yol açmıştır. İkincisi: Katil IŞİD çetelerinin Ortadoğu’da neler yaptığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu insanlık dışı çete dünyada eşine az rastlanır katliam yöntemleriyle; baş kesmeleriyle; kız çocuklarını ve diğer insanları köle pazarlarında satmasıyla; kendisi gibi düşünmeyen bütün insanları en vahşi yöntemlerle öldürmesiyle insanlık tarihinin sayfalarına bir kara leke olarak şimdiden geçmiş durumdadır. Özel Harekât Polislerinin bu çeteler lehine sloganlar atması, 90’lı yıllarda Kürtlere karşıyürütülen vahşi imha politikalarının güvenlik güçleri arasında hala yaygın olarak kabul gördüğünü göstermektedir. Böylesi barbar bir çete lehine slogan atan kişiler nasıl devlet memuru olabilmektedir? Bu kişiler devlet memuru olabiliyorsa; demokrasiden, hukuk devletinden ve hatta daha önemlisi barıştan söz etmek mümkün müdür? Özel Harekât Timlerinin (devlet memuru olmaları sıfatı da göz önüne alındığında) atmış olduğu sloganın yasal/cezai müeyyidesi nedir? Bu sloganı atan Özel Harekât Timleri hakkında başlatılan bir soruşturma var mıdır? Yoksa; başlatmayı düşünmekte misiniz?” dedi.

Editör: TE Bilisim