HDP Van Milletvekili Özdal Üçer TBB’ye sunduğu bir araştırma önergesi ile işsizlik sigortası hakkında bir araştırma yapılmasını teklif etti. Uygulanmakta olan Zorunlu İşsizlik Sigortası Sisteminin ihtiyacı karşılamadığı ve işsizliğin yol açtığı olumsuzlukların daha da derinleşmesine sebep olduğu gerekçesiyle; uygulanan sistemin ayrıntılı olarak incelenmesi isteyen Üçer, bunların saptanması amacıyla bir araştırma önergesi sundu.

TUİK verilerine göre Türkiye genelinde işsiz sayısı 2014 yılı Ocak ayında 2 milyon 841 bin kişiyi civarında olduğunu kaydeden HDP’li vekil Üçer İşkur verilerine göre ise; Mart 2014’te kayıtlı işsiz sayısının 2.156.813 olduğunu kaydetti. Üçer bu rakamları paylaşmasının ardından sunduğu araştırma önergesinin gerekçesini şu sözlerle ifade etti; “Oysa İşsizlik Sigortası Ödeneğinden aynı ay itibariyle sadece 254.897 kişi yararlandırılmıştır. Bu durum Türkiye’de Zorunlu İşsizlik Sigortası uygulamasının ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Bilindiği üzere; Sosyal güvenlik sisteminin “son halkası ve en yaygın güvenlik hamlesi” şeklinde ifade edilen issizlik sigortası, başta Avrupa Birliği (AB) ülkeleri olmak üzere birçok ülkede zorunlu hale getirilmiştir. Ancak hemen hemen bütün uygulamalarda özellikle devletin katkısı birincil bir yer teşkil etmektedir.”

İŞSİZLİK İLE İLGİLİ BİLGİLERİ PAYLAŞTI

“Türkiye’de ise finansman açısından devletin katkısı yakın zamanda sağlanmış olmasına rağmen, bu katkının düşüklüğü ciddi sıkıntıların yaşanmasına yol açmaktadır. İlk uygulamaya konulduğunda; prime esas aylık brüt kazançlar üzerinden Sigortalı % 2, Devlet % 2, İşveren % 3 oranında prim ödemekteyken, 2002 ve takip eden yıllardaki Mali Yılı Bütçe Kanunlarıyla bu oranlar birer puan azaltılarak uygulanmıştır. Nihayetinde 5754 sayılı Kanunun 90. maddesi ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 49. maddesinin değiştirilmesiyle; brüt kazanç üzerinden: Sigortalı % 1, İşveren % 2, Devlet ise % 1 oranında işsizlik sigortası primi ödemeye başlamıştır. Devletin %1 gibi düşük bir katkı sağlaması hem Anayasa’da ifade edilen Sosyal Devlet İlkesi ile bağdaşmamakta hem de İşsizlik Ödeneğinin düşük bir seviyede seyretmesine sebep olmaktadır. Aynı şekilde İşverenler tarafından ödenen miktarın brüt ücretin %2 seviyesinde bulunması, finansman sorununun daha da derinleşmesine yol açmaktadır. Başka bir sorun ise; ödeneğin miktarı ile ilgilidir. 4447 Sayılı Kanunun 50. Maddesine göre ödenek miktarı: sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde kırkıdır.”

‘ASGARI DÜZEYDE KARŞILAMIYOR’

Üstelik bu düşük oranla yetinmekle kalınmamış, madde fıkrasının devamında: “Ödenek miktarı… Onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez.” şeklinde bir düzenlemeye de gidilerek ödenek miktarının daha da düşmesine sebep olunmuştur. Türkiye’de özel sektörde çalışan birçok kişi yüksek maaş alsa bile işyeri tarafından asgari ücret üzerinden sigortalı gösterildiğinden, bu kişilerin aylık alacağı ortalama İşsizlik Ödeneği miktarı ancak 400 TL civarındadır. Durum böyle olmasa bile, getirilen ikinci sınırlama yüzünden bir kişiye ödenecek en fazla miktar 750 TL’yi geçmemektedir. Bu durum Türkiye gerçekleriyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Çünkü her iki halde de miktar, asgari ücretin net tutarının altında kalmaktadır. Türkiye’de asgari ücretin yoksulluk seviyesinin altında olduğu göz önüne alındığında; verilen ödeneğin kişiyi işsizlik riskine karşı koruyamayacağı ve bu kişinin ailesinin geçimini asgari düzeyde de olsa sağlayamayacağı ortaya çıkmaktadır.”

MAĞDURİYET HAT SAFHADA!

“Yine ödeneğinin süresi konusunda getirilen sınırlamalar da diğer bir önemli sorundur. Söz konusu yasaya göre işsiz kalan bir kişiye en ez 180 gün en fazla 300 gün ödeme yapılmaktadır. Alt sınırın 6 ay olması; bu ödeneğin, güttüğü amaca hiçbir şekilde hizmet etmeyeceğini göstermektedir. Yine üst sınırın 1 yılı bile bulmaması, İşsizlik Ödeneği Sisteminin Türkiye’de adeta sadaka kültürünün farklı bir biçimi olarak düşünüldüğünün kanıtıdır. Üstelik son 3 yıl içerisinde en az 600 gün sigortalı olunması ve yine bu üç yıllık süre kapsamında son 120 gün kesintisiz sigortalı olunması koşulları, işsizlikten kaynaklı yaşamsal darboğazın yükünü hafifletmek yerine, kapsamın daraltılmasına ve bu yolla mağduriyetlerin artmasına sebep olmaktadır.”


(MENDUH ÇALIŞKAN/ŞEHRİVAN)

Editör: TE Bilisim