Ramazan ayında yaklaşık 16 saat oruçlu olunacağını belirten uzmanlar, sahura kalkmanın ve iftardan sonra spor yapmanın insan sağlığı açısından çok önemli olduğunu belirttiler. Ramazan ayında vücudun sıvı ihtiyacının arttığını ifade eden Budak, uzun süreli açlık sonrası gerekli olan sıvıyı yerine koyabilmek için iftar ile birlikte belirli aralıklarla gerekli olan su içiminin büyük önem kazandığını kaydetti. Oruç tutmanın dinimizin getirdiği farzlarından bir tanesi olduğuna değinen Budak, “Bu sürede beslenme programı biraz daha özen istemekte, biraz daha dikkat gerektirmektedir. Zira dikkat edilmediği zamanlarda, uzun süreli açlık sonucu birden ve fazla yemek yemek beraberinde birçok sorunu da ortaya çıkaracaktır. Yapılan çalışmalar sonucu açlık sonrası hızlı ve fazla yemek yemenin kalp krizi riskini arttırdığını göstermiştir. Uzun süren açlık sonrası yaklaşık 12 saat; metabolizma az enerji harcar, vücut hareketlerinde yavaşlama oluşur, bazal metabolizma hızı düşer ve bu nedenle Ramazan ayında doğru beslenme programı uygulanmazsa kilo alma kaçınılmaz olur” dedi. 

Oruç tutanların ortak sorununun fazla yemekten dolayı hazmedememe olduğuna vurgu yapan Budak, “Ramazan süresince çok fazla kilo aldıkları için bize gelen vatandaşların sayısı çok fazla oluyor. Halbuki Ramazan ayını küçük püf noktaları ile sorunsuz geçirmemiz mümkündür. Genelde 5 ya da 6 öğün olan beslenme sayımız Ramazan ayında 2 ya da 3’e düşmektedir. Bunun sonucunda kişilerin beslenme şekilleri de değişmiş olur. Bu mübarek ayda öğünlerimiz, 4 ya da 5 olacak şekilde düzenlenmelidir. Sahursuz bir Ramazan düşünülemez. Mutlaka sahura kalkılmalıdır. Zira açlık zamanı uzar ve bunun sonucunda hem kan şekerinde problemler oluşur hem de açlık hissinin daha çok artması ile iftarda tıka basa yeme durumu meydana gelir” ifadelerini kullandı. 

Sahurda hafif kahvaltının en ideal olduğuna değinen Budak, “Çay ya da süt, peynir, zeytin, domates, salatalık, birkaç ceviz içi, yumurta, kepekli ekmekten oluşan hafif bir kahvaltı en ideal olanıdır. İftarda birden karın doyurmak sakıncalıdır. Mutlaka yemek araları verilmelidir. İftarı bir bardak su yanında bir zeytin ya da hurma ile açtıktan sonra bir kase çorba içip 15 dakika kadar beklenilmelidir. Sonuçta tokluk merkezimiz bu süreç içerisinde uyarılacaktır ve aşırı açlık hissi biraz daha dizginlenecektir. 15 dakika sonra ana yemek (ızgara et, köfte, tavuk, kurubaklagil, etli ya da etsiz sebze yemekleri, pilav, makarna, erişte, salata, yoğurt, ayran, cacık gibi besinlerden oluşan yemekler daha idealdir) küçük porsiyonlar halinde tüketilebilir. Ekmeğin mutlaka kepekli ekmek olmasına özen gösterilmelidir. Lif oranı zengin besinlerin tüketimi ile konstipasyon (kabızlık) problemi de önlenmiş olur. Yine midenin tıka basa doldurulmamasına özen gösterilmelidir. Yemekler iyi çiğnenerek yavaş yavaş yenmelidir. Bu öğünden sonra da bir buçuk saatlik bir öğün arası verilmelidir. İftar sofralarının vazgeçilmezi olan tatlılarımızın baklava, şöbiyet, sargı burma, kadayıf gibi ağır hamur tatlıları yerine sütlaç, güllaç, komposto puding, muhallebi gibi hafif tatlılardan oluşması tercih edilmelidir. Ana yemek tüketiminden bir buçuk saat geçtikten sonra 3’üncü öğünümüz hafif bir sütlü tatlı ya da meyve yiyerek geçirilebilir” diye konuştu. 
Ramazan ayında vatandaşların özellikle su tüketimine oldukça özen göstermesi gerektiğinin altını çizen Budak, gün içindeki su kaybının mutlaka sahur veya iftar sonrası telafi edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. 

Editör: TE Bilisim