Van Valisi Aydın Nezih Doğan, Van Valiliği görevinin 1’inci yılını doldurmaya az bir süre kala 10 aylık süreci Şehrivan’a değerlendirdi. Van’a dair izlenimlerinden ekonomik gidişata, Kapıköy Sınır Kapısı’nın transit geçişe açılmasından Van’ın turizm potansiyeline kadar bir çok konuyu değerlendiren Vali Doğan, hem ekonomiyi hem de ekonominin nasıl daha iyi olabileceğine dair görüşlerini paylaştı. Van’ın ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntıları da değerlendiren Doğan, bu noktada ekonomide yaşanan bu durağanlığın Van’ın büyükşehir olması ve temel sektör olan inşaat sektöründe imarın da çözülmesiyle azalacağını belirtti. Van’da son zamanlarda sıkça dillendirilen ekonomik kriz ve vergi ödemeleri ile ilgili söylemleri de değerlendiren Doğan, ödemeler başlamadan bir panik havası yaratıldığını bunun da piyasayı olumsuz belirtti. Geldiği günden bu yana daha çok ekonomi üzerinde yoğunlaşan ve Van’ın ekonomisine dair geniş kapsamlı çalışmalar yaptığı bilinen Vali Doğan, Van’ın turizmine dair de önemli tespitler paylaştı. Öte yandan yıllardır Van’a ‘İran’ın yol sorunu’ şeklinde aktarılan Kapıköy Sınır Kapısı’na dair de önemli görüşlerini paylaşan Vali Doğan, konuyla ilgili de çarpıcı ifadelere yer verdi.

Röportaj: Ömer Aytaç AYKAÇ-Orhan AŞAN

ŞEHRİVAN ÖZEL

Van Valiliği görevinizin birinci yılına az bir süre kaldı. Bu noktada 1 yıllık Van değerlendirmeniz nasıl olur?

10 Ayda bir Valinin ilin ekonomik, sosyal, kültürel arka planını tanıması için yeterli bir süre. Bir Valinin kenti iyi tanıması için 6 aylık bir sürenin yeterli olacağını düşünüyorum. Netice itibariyle Van’ı birçok yönüyle şimdi daha iyi tanıyorum. Van’la ilgili beklentilerimizin dışında, olumsuz herhangi bir problemle karşı karşıya kalmadığımız gibi beklentilerimizin üstünde gelişme alt yapısı olan bir il ile karşı karşıyayız. Bunun yanında elbette sıkıntı ve darboğazlılık var, ama fırsatlarda var.

Geldiğinizden bu yana daha çok ekonomiye dair söylemleriniz ile ön plana çıktınız. Bu 10 aylık dönemde Van’ın ekonomisi üzerine nasıl bir kanıya vardınız? Ekonomik gidişatı nasıl buluyorsunuz?

Aslında kentin ekonomisi üzerinde daha fazla konuşulması gereken bir konu. Van’ın ekonomisi için sadece bu günün değil, gelecek 10 yıllarında ön görecek daha ciddi alt yapı projeleri geliştirmemiz lazım. Biz hemen bugün ve yarına bir çözüm sunmayan ama orta ve uzun vadede Van’ın ekonomik hayatını önemli ölçüde tetikleyecek bir takım projeler hazırlamaya çalışıyoruz geldiğimizden bu yana. Tabi bilindiği gibi biz göreve gelmeden önce büyük bir afet yaşamıştı. Afetin en önemli tesiri insanların algı düzeyinde binaların yıkılması ve can kayıplarıdır. Elbette bu doğrudur. Ama biz afetin asıl yıkıcı etkisini beşeri sermaye ve kapital kayıplarında görüyoruz. Baktığınızda Van’da daima yaşanan bu problemi bir ölçüde yaşadı. Van’daki insanlar Van’dan ayrılırken bazıları 3, bazıları 6 ay hatta bazıları ise hiç dönmeyecek gibi ayrıldı. Ancak afet öncesi nüfus ile bugünkü nüfusu karşılaştırdığımızda nüfusumuzda bir artış eğilimi görülüyor. Bu artış eğilimi ile bütün Doğu Anadolu’yu dikkate aldığımızda tek nüfusu artan il olarak Van görülüyor. Ekonomide belli bir daralmayla karşı karşıya kalmamız normal görünmesi gerekiyordu. Ancak daralma beklenen süreyi geride bıraktı. Artık bundan sonra yeniden kendi külleri üzerinde doğmanın zamanı geldi. Piyasa bütün olaylara duyarlıdır. Biz ilden kaynaklanacak olan ekonomik duyarlılığı negatif etkileyecek problemleri asgariye çekmek durumundayız. İlden kaynaklanacak ekonomik kalkınmayı destekleyecek buluşları arttırmak zorundayız. Böyle bir yapı kurmamız lazım.

KOSGEB, SGK kredileri ödeniyor. Vergi ödemeleri de başlayacak. Bu ödemelerin ekonomik anlamda büyük bir kriz yaratacağını düşünüyor musunuz?

Bakın bu noktada bazı yanlışlar yapılıyor. Henüz daha ödemelere başlanmadığı halde başlanıldı gibi bir izlenim pompalanıyor. Henüz bir para çıkışı olmadığı halde sanki bir para çıkışı yapılıyor gibi bir hava pompalanıyor. Aslında ekonomi dış etkilere açık olan bir yapı olduğu için hemen hastalanmaya eğilimli bir yapı arz eder. Bu nedenle olmadık problemleri de var gibi göstermemizin kimseye bir faydası yoktur. Henüz bu kentin ürettiği artı değerlerden bir çıkış yaşanmıyor. Ama bugün itibariyle de bazı sektörlerde sıkıntıların yaşandığını da biliyoruz. Özellikle inşaat sektöründeki sıkıntılardan sürekli olarak söz ediliyor. Bu sorunun kaynağında da sanki öncelikli imar planları var biliyorsunuz. İmar planlarının süreci de geçti. Artık buna takılıp kalmanın bir anlamı yok. İnşaat sezonu açıldı. Etrafa baktığımızda ciddi anlamda bir yapılaşma çalışması da görüyoruz. Gözden kaçırmamamız gerekenler var. Mesela, köylerde EYY modeliyle yapılan konut ve inşaatlar devam ediyor. Her yıl neredeyse 3-4 bin köy konutu yapılıyor ki bu piyasa için önemli bir nakit girişi demektir. İmar planıyla ilgili beklentilerde artık sonuçlanmış oldu. Bundan sonra imar palanına katılarak yapılacak bir şey yok. Bundan sonra artık Belediyelerin kendi alacağı kararlarla ilgili olan bir şey. Yolumuza devam etmemiz lazım. Fotoğrafı iyi olarak görmemiz lazım. Daha olumlu bir tablo ile görmemiz lazım. Böyle gördüğümüz taktirde sonucunda iyi olacağını düşünüyorum.

Ekonominin önemli çarklarından birisi de Kapıköy. Fakat bu anlamda Van Kapıköy’den istenilen verimi yıllardır alamıyor. Kapıköy’den neler beklemeliyiz?

Bir kere fiziki yapılanmayla ilgili Kapıköy’ün ihtiyaç duyduğu temel imar planı çalışmaları ve mülkiyet oluşturma çalışmaları benim göreve gelmemden sonra başladı. Tartışmalar eski ama çalışmaların temeli benim Valilik görevine gelmemden sonra başladı. Göreve geldikten sonra yaptığımız çalışmaları da yanılmıyorsam 20 Mart gibi tamamladık. Mülkiyet ve alanları netleştirdik. Alana gümrük binalarının yapılması için hazineye devrini sağladık ve akabinde imar planını yaptık. Bütün bu çalışmaları 30 Mart öncesi tamamladık. Bu çalışmaların akabinde bu işlemleri Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na devrettik. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da bu alt yapı ile ilgili temel ihtiyaçları karşılamış. Yani arsa ve imar planı yapılan alanla ilgili Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) yazı yazdı. Tartışmalar eski ancak çalışmalar hepsi yeni. Sanki biz 3-5 yıl önce bu çalışmaları bitirmişiz de birileri bir şey yapmamış gibi bir izlenim var. Bu doğru değil. 20-25 Mart gibi biz bu çalışmaları tamamlayıp neticelendirdik. İl olarak üzerimize düşen imar planı ve arazi mülkiyeti oluşturma çalışmalarımızı 20-25 Mart gibi tamamladık. İşin bir tarafı böyle. İkinci tarafı ise Türkiye sınır kapılarının yapımını bir metot ile TOBB’a ihale ettirdi. TOBB yap-işler devret modeliyle bu kapıların yapımını üstlendi. TOBB bir bina yapacak ve bu binayı da işletirken masraflarını elde ettiği gelirle karşılayacak. Dolayısıyla sorun şu: Kapıköy’ü transit geçişe açmamız lazım ki, kapı için harcanan milyonlarca dolar yapımcı firmanın tekrar kazanabileceği bir hale dönüşsün. Şu haliyle açılırsa teknik olarak harcamaların geri dönüşüm hızı 10 yıllar alır. Ama kapı transit geçişe açılırsa bu harcama daha kısa süre içerisinde geri dönüşümü sağlanır.

Bu noktada transit geçişe açılma süreci nasıl olacak? Ne zaman başlayacak?

TOBB bu kapıyı önümüzdeki günlerde ihale edecek. Bu çalışmayı İran’dan bağımsız yani İran’dan Hoy’a kadar olan alt yapısından bağımsız olarak düşünüyoruz. Zaten biz İran ile yaptığımız anlaşmadan itibaren Kapıköy’e kadar olan yolumuzu duble hale dönüştürdük. Orada yapmamız gereken temel hizmetleri yaptık. Şimdi kapıyı da yaptığımızda kendi açımızdan vaat ettiklerimizin tamamını gerçekleştirmiş olacağız. İran’ın da bir yol problemi vardı, onlarda kendi aralarında alternatif bir takım çıkışlar düşünüyorlar. Dışişleri Bakanlığımızın kurmuş olduğu üçlü bir mekanizma var. Türkiye, İran ve Azerbaycan mekanizması. Bu sorun bu mekanizmada da gündeme geliyor. Kapıköy kapısı aslında sadece Türkiye’nin değil, İran’ın da bir ihtiyacı. Sadece Van’ın değil, Türkiye’nin de bir ihtiyacıdır. Sadece Hoy’un değil, İran’ında bir ihtiyacıdır. Dolayısıyla bu yüksek istişare toplantılarında da gündeme geliyor ve bizim de daime gündemimizde bir numaralı başlık olarak kalıyor.

“YOLU BEKLEMEYELİM ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPALIM”

Biz geçtiğimiz günlerde Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı Van’a gelmiş ve kendisine burayla ilgili bilgiler verdik. Sayın Bakanımızın şahsi kanaati, biz buraya X-Ray cihazını kurduk, yolu yaptık ve sınır kapımızı da hemen yapmamız biçimindeydi. Hiçbir hükümet yetkilisi de bunun dışında bir şey düşünmüyor. Bundan sora artık daha fiili durumlar görmeliyiz diye düşünüyorum. Transit geçiş dediğimiz şey tırların oradan gelip geçmesidir. Tırların oradan gelip geçmesi için yol alt yapı olarak özellikle kış mevsiminde elverişli değil. İran buraya yeni bir yol projesi hazırlıyor. Yani mevcut yolu ıslah edecekler, ama aynı zamanda yeni bir yol yapacaklarını söylediler. Dolayısıyla bir onların yol falan yapmasını beklemeden, üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyoruz.

Bir diğer önemli potansiyel ise turizm ve Van Gölü. Van Gölünü turizm de yeterince kullanamıyoruz. Bu noktada hem sınır illere ve ülkelere olan konumu itibariyle hem de turizmdeki potansiyeliyle turizmi nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanlar her zaman popüler laflar duymak isterler bu lafları duyduğu zamanda çok müşteri bulunur. Ama siz doğru ve reel bir politika izliyorsanız orada bu parlak laflardan çok sizin doğru laflar kullanmanız daha ilgi çeker. Bakıldığında Van’ında içinde bulunduğu Türkiye’nin doğusunun turizm açısında değerli kılan bir destinasyonu vardı. Mardin, Diyarbakır, Siirt, Bitlis, Van, Erzurum güzergahından Ağrı üzerinden Karsa giden bir destinasyon vardı. Bu destinasyon zaman içerisinde özellikle terör olayları nedeniyle turizmciler tarafından bu bölge destinasyondan çıkarıldı. Buda başta Van ve bu bölge açısından ciddi bir kayıptı. 110-120 binlerdeki turist sayısı maalesef 10-20 binlere kadar düşmüş oldu. Hangi zaman böyleydi 1970’lerde Van’a 110 bin yabancı turist geliyordu. Yabancıdan kastım elinde pasaportu olan turistler. Ama şimdilerde son kaç yılın sayısını elbette bilmiyorum ama bu sayı 10-15 binlere kadar düştü. Bizim sadece Van’ı merkez alarak turizm anlamında bir iyileştirme almamız mümkün değil. Van’ı da içine alan bir bölgesel vizyon oluşturmamız gerekiyor. Bu yüzden bizim birincil hedefimiz bölgeye de entegre edilmiş bir turizm hedefi oluşturmaktır. Akabinde sektör olmaya yönelik adımlara atmak. Bunu da sadece Van Gölüne bağlılara olarak yapmamalıyız. Turizmi zenginleştirmemiz gerekiyor.

“VAN’IN TURİZMİ KÜLTÜREL TURİZME DAYALI”

Van’ın turizm anlamda ilk adımı kültürel turizme dayalıdır. Deniz, kum, güneşe yatkın değildir. Bu yüzden birincil hedefin bu olması gerekiyor. Bu bizim açımızdan iyi bir şeydir. Çünkü bu tarihi uzatmaktadır. Ama bunun yerine deniz, kum ve güneş olsaydı, 2 ya da 2,5 aylık bir turizm zamanımız olurdu. Ancak kültürel olduğu zaman bu sürede epeyce uzuyor. Kültürel turizmin yanında bizimde elbette ki deniz, kum ve güneş turizmimiz var. Ancak biz bunu da yeteri kadar değerlendiremiyoruz. Şu anda bunu sadece manzara olarak ve ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz. Bu anlamda bizim denizde turizme yönelik bir çalışmamız bulunmuyor. Bununla ilgili bir çabaların yapılması gerekiliyor. Bununla birlikte birçok turizm alanların ve turizm anlamında turizm anlamında spor alanlarını oluşturmamız gerekiyor. Tüm bunların yanı sıra ilimiz kış aylarında büyük bir kar potansiyeli alıyor ve bizim bunu de çok iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Tüm bunların yanı sıra Kalkınma Bakanlığımız Çaldıranda bir kayak merkezi oluşturulması için bizlere kaynak sunacaklar bu anlamda projelerimiz yapılıyor. Bunun yanı sıra birçok ilçemizde gerek jeotermal gerekse de diğer birçok anlamda çalışmalar yapılıyor ve bunların sonuçları veriliyor. Biz bu tesisleri yaptığımız zaman sadece gelen turistleri düşünerek yapmamamız gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman buradaki insanlarımız ve bu bölgemize uygun olarak yapmamız gerekiyor. Büyükşehir olmakla birlikte bu daha da bir önem kazandı ve daha da önem kazanması gerekiyor. Bunun yanı sıra üniversitemize büyük önemleri verilmesi gerekiliyor ve çalışmalarında ona göre yapılması gerekiliyor. Van’da örnek olarak bir otel yapıldığı zaman o otel sadece turistler için yapılmamalı.

“YEREL YÖNETİMLER YETERLİ DESTEĞİ VERMİYOR”

Dışardan gelen insanların buralarda kongreler yapmaları gerekiyor. Ama bu kongreler yapılırken ya da bu çalışmalar yapıldığı zaman herkesin buna çok büyük destekler vermesi gerekiyor. Bu anlamda biz burada başta yerel yönetimlerden büyük destekler alamadık. Burada yapılan kongreler üniversite, valiliğimizce ve birkaç STK’lar tarafından küçük çaplı yapıldı. Bu da başlı başına bir turizm konusudur. Örnek olarak İstanbul kongreleri ile turizm anlamında çok iyidir. Antalya yaz aylarında deniz, kum ve güneş turizmdir ancak Antalya’da kış aylarında da kongreler yapılıyor ve gelir elde ediliyor. Bizim bu anlamda elimizde materyallerimizde bulunuyor. Bu materyallerin yanı sıra devlet tarafından da güzel destekler veriliyor. Biz bu anlamda daha çok yolun başındayız. Önümüzdeki yıllarda bunu daha iyi geliştirip daha iyi yerlere geleceğiz.

Editör: TE Bilisim