ŞEHRİVAN HABER - Ak Parti Van İl Gençlik Kolları İnsan Hakları Başkanı Yunus Altın, 28 Şubat ile alakalı bir açıklama yayınladı. 

 

Ak Parti Gençlik Kolları İnsan Hakları Başkanı Yunus Altın, 28 Şubat 1997 tarihinde Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir sürece dair açıklama yaparak, dünya kuruluşundan beri hak ile batılın mücadelesinin devam ettiğini ifade etti. Altın, “Birçok dönemde batıl taraftarı olanların çıkarlarına dokunulunca atağa geçmişlerdir. Vatan, millet bayrak, can, namus, şeref düşünmeden ihanet içerisine girerek hakkın karşısında yer almışlardır. İşte bin yıllık bir baskı olarak tasarladıkları 28 Şubat darbesi millete, devlete ve de İslam medeniyetinin merkezi ve beşiği olan Anadolu topraklarına bir saldırıyla daha denemişlerdir.” Dedi.

 

ALTIN: MİLLET DÜŞMANLARI İLK ADIMLARINI ATTILAR

Her şeyin Refah Partisi'nin sandıktan birinci parti çıkmasıyla başladığına dikkat çeken Altın, “Türkiye, Aralık 1995'te yapılan seçimlerde bir ilki yaşamıştı. Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan sandıktan zaferle çıkmış, yüzde 21 oyla Meclis'teki 550 sandalyenin 158'ini kazanmıştı. Milli görüş lideri ve bu milletin bağrından çıkan bir müçtehidin başbakan olması hem ülke içindeki dâhili bedbahtlar hem de dışarıdaki harici bedbahtların işine gelmemiş. Ve bu dâhili ve harici bedbahtlar korktukları bu zafere karşı var göçleriyle harekete geçmişlerdir. Çıkarlarına ters düşecek bir oluşumla karşı karşıya kaldıklarının farkındaydılar.  Bunu hazmedemeyen İslam medeniyet, devlet, millet düşmanları ilk adımlarını attılar.” Diye belirtti.

 

“BASINA BASKI KONUSUNDA SERT UYARILARDA BULUNULDU”

Altınü, huzursuzluğun ilk sinyalinin Ağustos 1996'daki YAŞ'ta belirmeye başladığını ifade ederek, “Erbakan'ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte Oramiral Güven Erkaya'nın garsona 'bana rakı getirin evladım' demesi gazete manşetlerine taşındı. Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuşmalarında şeriat ve laikliği gündeme taşıdılar. Ardından Gerekçeleri ise ekonominin kötüye gitmesini bahane ederek TÜSİAD'tan bir açıklama geldi. TÜSİAD, erken seçim talebini dile getirdi. Erbakan'ın, tarih 10 Aralık'ta toplanan Rektörler komitesi yayınladığı deklarasyonda, hükümete Susurluk ve basına baskı konusunda sert uyarılarda bulundu.” Dedi.

 

ALTIN: 11 OCAK 1997'DE MEŞHUR İFTAR YEMEĞİ GERÇEKLEŞTİ

Deklarasyonun YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün okuduğunu anımsatan Altın, “11 Ocak 1997'de ‘Meşhur İftar’ yemeği gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi. Ve harici ve dâhili bedbahtların çatışmaları devam ediyordu ve bunları bahane ederek Medyada da art arda çıkan "Taksim'e cami", "Ayasofya ibadete açılacak", "500 tarikat 5 bin şeyh", "Defileler yasaklanıyor" gibi manşetler millet devlet vatan ve İslam medeniyeti sevdası olmayan bazı askerler kılıklı bedbahtlar harekete geçti.” Diye belirtti.

 

“ERBAKAN'IN ÜLKEYİ İÇ SAVAŞA SÜRÜKLEDİĞİ İLERİ SÜRÜLDÜ”

Yaşanan olayların ardından yüksek rütbeli subayların Gölcük'te irtica toplantısı gerçekleştirdiğini belirten Altın, “Tarihi MGK'ya 1 ay kala artık manşetler iyice irtica haberleriyle süsleniyordu. 30 Ocak gecesi Sincan Belediyesi'nin düzenlediği ve İran Büyükelçisi Ali Rıza Bugheri'nin de katıldığı Kudüs Gecesi düzenlendi. Gecede sahneye konulan "Cihat" oyununun manşetlere taşınması bedbahtların daha da işlerini kolaylaştırdı.. Ardından dönemin başsavcısı Vural Savaş Erbakan'ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini ileri sürdü. Ankara Sincan'da tanklarla geçiş yapıldı.4 Şubat'ta Sincan'da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'irtica, PKK'dan daha tehlikeli' dedi.11 Şubat'ta Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü Ankara'da yapıldı. Korku senaryolarıyla ilgili her gün ekranlarda haberler yapılıyor, gazetelere manşetler atılıyordu. Muhalefet, sendikalar, iş dünyası aynı korkulardan bahsediyordu. O korkunun adı ‘İrticaydı’.” Diye belirtti.

 

ALTIN: RP'NİN KAPATILMASI İÇİN DAVA AÇILDI

Altın, 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan en uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Necmettin Erbakan'a yapılan baskıların iyice arttığını ifade ederek, “O MGK'da "bin yıl sürecek" denilen süreç içine girmiş olunuyordu. MGK kararlarını uygulama komitesi kurularak ülke çapında irticacı avı başlatıldı. 21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ''Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini'' söyleyerek, RP'nin kapatılması için dava açtı. Olayları fişlemeler takip etti. Akademisyenler, subaylar ve yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı.” Şeklinde konuştu.

 

“YAŞANAN SÜREÇTE BİRÇOK SENDİKA, DERNEK VE VAKIF BASKI ALTINA ALINDI”

7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koyduğunu kaydeden Altın, “10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi. 18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti.28 Şubat sürecinde binlerce hata sayısı milyonları aşan insanının inandıkları değerler ki bu değerler vatan, millet, İslam medeniyeti yüzünden sistemli bir şekilde psikolojik baskı altında tutulduğu, dışlandığı, ötelendiği ve kazanılmış haklarının birçoğunu yitirdiği bir dönem olmuştur.  Binlerce insanın akıl sağlığı hedef alınmıştır. Haksız yere tutuklananların ve hüküm giyenlerin, öğrenim hakkı elinden alınanların, okudukları okulu bırakmak zorunda kalanların, bizzat eğitim sürecinin dışına atılanların, meslekten uzaklaştırılanların ya da mesleğini bırakmak zorunda kalanların haddi hesabı yoktur. Yaşanan süreçte birçok sendika, dernek ve vakıf baskı altına alınmış, keyfi uygulamalarla bazıları kapatılmış ve mal varlıklarına el konulmuştur.” İfadelerini kullandı.

 

ALTIN: 28 ŞUBAT SÜRECİ 1996 YILINDA ABD’NİN VERDİĞİ GAYET AÇIKTIR

O süreçle birlikte milletin iradesine ipotek konulduğunu ve seçimlerin özgür bir ortamda yapılmasının engellendiğini söyleyen Altın, “Önce halkın tercihi ile birinci parti olan Refah Partisi kapatılmış, daha sonra da Refah Partisi’nin devamı olarak kurulan Fazilet Partisi de aynı akıbetle karşı karşıya bırakılmıştır. Bir siyasi hareketin tabanı resmen toplum mühendisliği çalışmasıyla zihinsel olarak yeniden dizayn edilmiş ve öğrenilmiş çaresizlik içinde bırakılmıştır. .28 Şubat Sürecinin niçin yaşandığı bizzat hedefteki isim olan dönemin Başbakanı Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından varlığı açıklanan gizli bir belge ile de ifşa olmuştur. O belgede 28 Şubat sürecini başlatan emri 1996 yılının Ekim ayında ABD’nin verdiği gayet açıktır.   O dönem Merhum Erbakan Başbakanlığında başlatılan D-8 projesi emperyalist güçleri son derece rahatsız etmiş ve 54.Hükümete karşı harekete geçirmiştir.” Dedi.

 

“BİR DAHA BÖYLE KARANLIK GECELERİN YAŞANMAMASI TEMENNİSİYLE”

Altın açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Aynı şekilde içeride Havuz Sistemi olarak bilinen Kamu-Tek hesabına geçiş rant ekonomisi ile beslenen küresel sistemin uzantısı kesimi de sömürü çarkını devam ettirme arayışına itmiştir. Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu "28 Şubat bin yıl sürecek" demiş olsa da hamdolsun halkın dik duruşu ve hakkın tecellisiyle 5 yıl aradan sonra olaylar farklı bir yönde ilerlemeye başlamıştır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan ve dava arkadaşları tekrar azimle, ferasetle, hakkı hakkaniyeti gözeterek; vatana, millete, devlete ve İslam Medeniyetine ve Anadolu halkına olan sevgileriyle 28 Şubatın karanlık gecesine bir perde çekerek halkı, Milleti ve devleti aydınlık bir sabaha kavuşturmuşlardır. Ellete ki batılın yaptığı 28 Şubat tahribatı unutulmayacaktır. Aziz Anadolu milleti bir kez daha asiliyetini göstererek 28 Şubat karanlığına bir imzayla son bulduran liderinin yanında olarak o vahim karanlık batıl adımlarını geride bırakmıştır. Bu süreçten sonra maalesef bedbahtlar vatan, millet, din düşmanları İslam Medeniyet düşmanları bir daha devreye geçerek 15 Temmuz darbe girişiminde bulunarak milletin geleceğiyle bir kez daha oynamışlardır. Rabbimin kuvvetiyle bu milletin değerlerine olan bağlılık ve inancıyla bu halk kadar bu vatanın bu milletin bu devletin sevdalısı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan, Başbakanımız Binali Yıldırım ve dava arkadaşlarının dik duruşuyla bir karanlık gece daha sabahın ışıklarıyla süslenmiştir. Bir daha böyle karanlık gecelerin yaşanmaması temennisiyle Rabbime emanet ediyorum sizleri.” 

Editör: TE Bilisim