ŞEHRİVAN HABER: MERAL YILDIZ - Van Barosu 'cezasızlığın önlenmesinde hak savunucularının kapasitelerinin ve araçlarının güçlendirilmesi' projesinin yeni aşamasını basınla paylaştı.

 

Van Barosu Haziran ayında Van, Samsun, Batman ve Diyarbakır’da gerçekleştireceği atölye çalışmasının projesini basınla bir araya gelerek açıkladı. Basın toplantısında konuşan Van Barosu Başkanı Murat Timur, yeni bir projenin başlangıcı için bir araya toplandıklarını belirterek, “Van baromuz Hollanda Büyükelçiliği ile birlikte cezasızlığının önlenmesinde hak savunucularının kapasitelerinin arttırılması ve aracıların güçlendirilmesi konulu bir projeye başlıyoruz. Bu projeye Van Barosu olarak 2015 yılında başvurduk. Özellikle henüz sokağa çıkma yasaklarının ve hak ihlallerinin bu kadar yoğun başlamadığı bir dönemden hemen önce başvuru yapmıştık. Bu projemizin değerlendirme aşamasından sonra inceleme değerlendirme aşaması biraz uzun sürdü. Sonucunda projemiz kabul edildi.” Diye belirtti.

 

TİMUR: KAMUOYUNU RAHATSIZ EDEN BİR DURUM

Özellikle insan hakları soruşturmalarında faillerin bulunmaması ve cezalandırılmamasının cezasızlık olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Timur, “Kamuoyunda bu konuyla ilgili hemen hemen her gün tartışmaları görmekteyiz. Bu tartışmalar Cezasızlık ile değerlendirilen önemli dosyalardan biri de Roboski olayının faillerinin ortaya çıkarılmamasıdır. Yine bizim bölgemizde Sündüz davası katliamı, yine Şemdinli davası iki sanıkla birlikte olayın geçiştirilmeye çalıştırılması gibi örnekler verebiliriz. Diğer taraftan Van’da göç idaresinde Lüyfullah Tacik isimli mültecinin yaşamını yitirmesi, Gezi olaylarında birçok kişinin yaşamını yitirmesi, Baran Tursun, Ceylan Önkol, Tahir Elçi gibi dosyalarının tamamındaki durum faillerin cezalandırılmadığı için toplumda adalet yönünde kamuoyunu ciddi bir şekilde rahatsız eden bir durum ortaya çıkmaktadır.” Dedi.

 

“CEZASIZLIK BARIŞI TEHDİT EDİYOR”

Bu dosyaların kamuoyunda devamlı olarak tartışıldığına vurgu yapan Timur, “Türkiye’de ne şekilde cezasızlık tartışılıyor özellikle bu bahsettiğim dosyalarda faillerin ya yasama ya yürütme ya da yargıda görev yapanların bir takım engelleri ile karşılaştıkları zaman failler hiçbir ceza almamaktadır. Bu durum ise cezasızlık olarak değerlendirilmektedir. Cezasızlıkta toplumda adaletsizliğin ortaya çıkmasına, adaletsizlik de ortaya çıktığı zaman toplumsal olarak bir kaos yaratmaktadır. Sürekli toplumda cezasızlık toplum barışını tehdit eden bir duruma dönmüş.” Şeklinde konuştu.

 

TİMUR: ASIL AMAÇ ETKİLERİ ORTAYA ÇIKARMAK

Timur konuşmasını şu ifadelerle tamamladı: “Biz bu projeye henüz başvurmadan önce özellikle bölgemizde sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Sokağa çıkma yasakları ile birlikte birçok hak ihlalinin yaşandığına şahit olduk. Fakat bu hak ihlalleri ile ilgili bir tane şüphelinin beyanına başvurulmadı. Bu açıdan bizlerde tam olarak projemizin esas amacı da aslında cezasız kalan bu dosyalar ile ilgili bir çalışma ve analiz yaparak toplumda adaletsizliğe yol açan bu durumu bilimsel ve hukuki anlamda detaylı olarak tartışıp toplumsal anlamda yarattığı etkileri ortaya çıkarmaktır.”  

 

ZİNGİL: DİNAMİKLERİ ANALİZ ETMEYE ODAKLANIYORUZ

Timur’un ardından projeyle alakalı detaylı bilgi veren Avukat Özlem Zingil, ‘Cezasızlığın Önlenmesinde Hak Savunucularının Kapasitelerinin ve Araçlarının Güçlendirilmesi” projesinin 2015 yılı sonunda ilan edilen sokağa çıkma yasakları devam ederken ve bu uygulama yaygınlaşırken geliştirildiğini dile getirdi. Zingil: “Projemiz, hukukun üstünlüğünün önündeki en büyük engel olan cezasızlık ile mücadele için cezasızlığın biçimlerine, devletin yükümlülüklerine ve cezasızlık kültürüne dair farkındalığın arttırılmasını, hak savunucularının daha kapsayıcı bir stratejik yaklaşım geliştirmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu genel amaca ulaşmak için özel olarak, cezasızlığın anahtar kavramlarını/aktörlerini ve dinamiklerini analiz, teşhis ve teşhir etmeye odaklanıyoruz.” Dedi.

 

“CEZASIZLIK AĞ HARİTASI OLUŞTURULACAK”

Cezasızlıkla sonuçlanmış vakaları analiz ederek her bir vakanın soruşturma, yargılama sürecinin ağ haritasının çıkartılacağını kaydeden Zingil: “Cezasızlık olgusunun anahtar kavramlarını ve aktörlerini ilişkisel olarak gösterecek olan ağ haritası, ortaklaştığı anahtar kavramlar veya aktörler aracılığı ile birbirine bağlanacak ve Cezasızlık Ağ Haritası oluşturulacaktır. Böylesi çok yönlü bir olgu olan cezasızlığı bütünüyle ele alacak bir çalışma bu Proje’nin amaç ve hedeflerini aşacaktır. Bu nedenle, metodolojimizi oluştururken kapsama ve zamana yönelik olarak bazı tercihlerde bulunma zorunluluğumuz doğmuştur.” Diye konuştu.

 

2008 İLE 2015 YILLARI ARASI DİKKATE ALINACAK

Zingil, cezasızlık olgusunun kapsamının belirlenmesinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Ağır İnsan Hakları İhlallerinde Cezasızlığın Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Rehber İlkelerinin referans alınarak ve içinde bulunan durum dolayısıyla temel olarak yaşam hakkına odaklanılacağına vurgu yaparak, “Zaman aralığı vaka seçimlerimizde ise Ergenekon davasının açılması (Temmuz 2008) ile Temizöz davasında karar verilmesi (Kasım 2015) arasındaki davalara odaklanacağız. Türkiye, ne 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde gerçekleşen uygulamaların ne de 90’lı yıllarda Kürtlere yönelen ağır insan hakları ihlallerinin askeri, idari, siyasi sorumlularının yargı önünde hesap vermesini sağlayamadı.” Diye konuştu.  

 

ZİNGİL: İLKELER BELİRLEMİŞ

Zingil, çeşitli dönemlerde imkanlar belirmesine rağmen bunun gerçekleşemediğini kaydederek, şöyle devam etti konuşmasına: “1996 yılında AİHM, güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen köy yakmaya ilişkin olarak verdiği ilk kararı sonrasında 90’larda güneydoğuda yaşanan ağır insan hakları ihlallere dair çok sayıda başvuru aldı. Faili meçhul cinayetlere, zorla kayıplara, yerinden edilmeye, köy yakmalarına, işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye, etkili soruşturma yapılmamasına, sorumluların yargılanmamasına, mülkiyet hakkı ihlaline ilişkin binlerce başvuruda İHAM, içtihatına yön veren tespitler, değerlendirmeler yapmış, ilkeler belirlemiştir. Örneğin İHAM, bu başvurulardan biri olan Yaşa/Türkiye kararında cezasızlık kavramını ilk defa kullanmıştır.”

 

“HESAP VEREBİLİRLİK GERÇEKLEŞEMEMİŞTİR”

Bu davalarda, idari mekanizmaların ve yargının işlevsizliği nedeniyle AİHM olgu-saptama yöntemini kullanmış ve başvuruların büyük çoğunluğunda ihlal tespitinin yapıldığını ifade eden Zingil, “Bu kararlar, inkar ve ulusal güvenliğe dayalı resmi söylemi ters yüz etmiş olmasına, bu çerçevede devletin sorumluluk üstlenmesi ve geçmişle yüzleşilmesi için bir kapı açma potansiyeli sahip olmasına rağmen ne yazık ki bu gerçekleşememiştir. Avrupa Birliği adaylık sürecinin parçası olarak karşılanması gereken kriterler uyarınca demokratikleşme adımları atılmaya başlanmış, bir reform sürecine girilmiştir. 1999 yılından bugüne devam eden bu süreçte de hesap verebilirlik gerçekleşememiştir. Bu anlamda Türkiye yakın tarihinin en kritik gelişmelerinden biri Ergenekon davasıdır. Bu dava, devlet kaynaklı insan hakları ihlalleriyle ilgili ilk dava değildir; bu konudaki öncül davalar Susurluk davası ve Şemdinli davası olarak bilinen davalardır.” Diye belirtti.

 

ZİNGİL: CEZASIZLIK TÜRKİYE’NİN KRONİK BİR SORUNU

Zingil konuşmasına şöyle devam etti: “Ergenekon davasını Türkiye yakın tarihinde büyük öneme sahip olan bu iki davadan ayıran özellik ise cezasızlıkla mücadele ve hesap verebilirlik anlamında yeni bir süreç için işaretçi olmasıdır. Ergenekon davasının başlamasından sonra geçmişte yakın dönemde yaşanan siyasi cinayetlerin ve 90’lı yıllarda Kürtlere karşı gerçekleştirilen ağır insan hakları ihlallerin soruşturulmasına yönelik davalar açılabilmiştir. Ancak, 2015 yılı sonuna gelindiğinde, bu gecikmiş yargılamalarda, zorla kaybetme, işkence, yargısız infaz gibi ağır insan hakları ihlallerinde dâhilleri olduğu gerekçesiyle yargılanan bir çok üst düzey askeri komutanın art arda beraat ettirilmişler ve hatta Musa Çitil, beraat etmesinin ardından terfi ederek çatışmaların devam ettiği süreçte Diyarbakır’da görevlendirilmiştir. Bu anlamda cezasızlık, Türkiye’nin kronik ve güncel sorunu olmaya devam etmektedir.”

 

Atölye çalışmalarının Van, Samsun, Batman, Diyarbakır’da yapılacağını ve ağ haritalama atölyeleri ile örnek vakalar temelinde cezasızlığın anahtar kavramlarını, aktörleri ve dinamikleri tartışmaya açılacağını söyleyen Zingil, atölyede tartışılacak ana başlıkları şöyle sıraladı: 4483 sayılı Kanun (Soruşturma izni), Etkin soruşturma yükümlülüğü, Davanın nakli ve zamanaşımı”  

 

PROJE 4 ŞEHİRDE KONUŞULACAK

Son olarak proje hakkında kısa bir konuşma yapan Avukat Haşim Baygümüş, “Hollanda Büyükelçiliği İnsan hakları fonunun desteği ile yürütülen proje, hukukun üstünlüğünün önündeki en büyük engel olan cezasızlıkla mücadele için cezasızlığın biçimlerine, devletin yükümlülüklerine ve cezasızlık kültürüne dair farkındalığın arttırılmasını, hak savunucularının daha kapsayıcı bir stratejik yaklaşım geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.” Dedi.

 

BAYGÜMÜŞ: FARKINDALIĞIN ARTTIRILMASI HEDEFLENMEKTEDİR

Proje kapsamında ilk aşamada proje danışmanları tarafından cezasızlığın anahtar kavramları ve dinamiklerinin analiz edildiği bir strateji belgesinin hazırlandığını dile getiren baygümüş, “Yeni aşamada yapılan bu analiz çerçevesinde Van barosu, Van, Samsun, Batman ve Diyarbakır’da Haziran ayında gerçekleştireceği atölye çalışmalarında avukatlar ve hak savunucuları ile cezasızlığın anahtar kavramları ve dinamiklerini tartışacak, örnek vakaları ağ haritalama yöntemi ile görselleştirecek. Özellikle son iki yıl içerisinde yaşanan insan hakları ihlalleri dolayısıyla cezasızlığın tekrar gündemde yer aldığı bir süreçte, karmaşık ve çok yönlü bir olgu olan cezasızlığın demokrasi ile ilişkisine dikkat çekerek cezasızlık pratikleri, devletin yükümlülükleri ve cezasızlık kültürü konusunda farkındalığın arttırılması hedeflenmektedir.” Şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim