SOMA gibi bir facia hepimizin yüreğini ve aklını dondurdu. Toplum olarak bir süre mantıklı düşünme yeteneğimizi kaybettiğimizi ve içine girdiğimiz şoku atlatamayacağımızı düşünüyorum yazık ki. Bir kaç gündür, gazeteci olarak yerinde izlediğim son büyük travmamız Vandepremi ile Soma faciasını kıyaslıyorum hep. Bakın nereden nereye geldik:

Kriz Yönetimi: Van Depremi çok daha büyük ve çok daha yıkıcıydı ama hükümetin çok daha organize olduğu bir krizdi. Van’ın BDP tarafından yönetiliyor olması ilk üç gün hükümetle BDP’li belediye arasında gereksiz bir gerginlik yarattıysa da sonrasında işbirliği gerçekleşti. Yardımların dağıtımında ilk günlerde yaşanan karışıklık kış ayları olmasına rağmen hızla çözüldü. Sokaklarda polis ve askeri hiç görmedik Van’da. Oysa orada da protestolar vardı. Hatta basına bile tepki vardı. Ama devlet gücünü ölçülü ve şefkatli kullanmayı bildi. BDP de ilk günlerin acemiliğini atlattı ve“hizmet partisi” de olabileceğini ispatladı. Oysa Soma’da devletin bütün yükü tek bir bakanın omuzlarındaydı. Taner Yıldız olmasa belki Soma çok daha gergin günler geçirebilirdi. Bir artı not,Soma’da Yıldız’ın kriz masası ekibini de Kılıçdaroğlu’na ve yardım ekiplerine daha saygılı gördük.CHP Lideri Van’a ilk geldiğinde kriz merkezine bile alınmamış, Vali görüşmeyi reddetmişti.

Yardımlaşma: Van Depremi’nin ilk haftasında televizyon kanalları yardım kampanyaları için yarışır haldeydi. Devlet, Başbakan Erdoğan’ın dün söylediği gibi “Herşeyi bizim üzerimizden, AFAD’la yapacaksın, diğerleri suiistimaldir” dememiş, tam tersi, herkesi yükü kaldırmaya çağırmıştı. TIR’lar bir hafta içinde Van’ın girişinde kuyruk oldular. O kadar ki, gelen yardımı koyacak yer bile bulunamadı, yardımlar satılıyor dedikoduları yayıldı. Üniversiteliler, futbol kulüpleri, dernekler, çocuklarla ilgilenmek isteyen gönüllüler Van’a akın etmiş yerel ekonomi bir anda canlanmış, taksiciler, marketler, oteller para kazanmıştı. Uçaklarda yer bulunmuyordu. Ünlüler yardım için çırpınmış, halk aylarca Van’dan elini çekmemişti. Soma’ya gidebilenler ise şehre zor giriyor. Gruplar halinde gelenlere terörist muamelesi yapılıyor, tekme tokat dövülüyorlar. Muhalif partilerin gençlerinin kaldığı binalar basılıyor. Bu ülkenin en genç en dinamik çocukları, fakir madencilerin ailelerine yardım edemiyor. Onlarca insan, sessiz sedasız elden yardım götürmek için ofislerinde kampanya yürütüyor. “Devletin kurumlarına kuruş bile vermeyiz, yardım edecek aileler bulun, elden vereceğiz parayı” diyenler bizleri arıyor.

Dünyada Algı: Deprem gibi doğal bir facia değil elbette Soma. İşin içinde insan faktörü ve hatalar zinciri var. Ama dünya basını biraz da şüpheyle bakıp, “bunlar yine bir şeyler saklarlar” diyerek uçaklar dolusu muhabirle Türkiye’ye geldi. İlk günden teknik bilgileri paylaştılar, canlı yayınlar yaptılar. Sokaklardaki protestoları görüntülerken su, cop ve gaz yeyince Soma’yı terk ettiler.“Artık tek başınızasınız. Sizinle ilgilenmiyoruz” dediler bir anlamda. Van’da 15 gün boyunca kentten ayrılmamışlar ve iyi yapılan herşeyi anlatmışlardı. Çünkü anlatılacak şeyler vardı. Bu kez kalamadılar. Tekmeci danışmanı, tartışmalı süpermarket olayını gördüler. Üstüne bir de dayak yediler ve “Bu iktidarı siz seçtiniz” diyerek çekildiler. Kore’deki feribot faciasında 15 gün boyunca sahada kalan dünya basını, facianın 4.gününde Soma’yı kaderine terk etti. Dünya, Türkiye’yi madencilerini bir hafta içinde gömen bir ülke olarak tanıdı.

Sonuç: BDP’nin büyük bir güç merkezi olduğu Van’da hükümet ve devlet çok daha titiz ve dikkatli çalıştı, hassas davrandı. Batı’da ise fıtratı gereği alternatifsizlik refleksi ile, en sert yüzünü göstermekten çekinmedi. Kontrolsüz güç, güç değildir. Madenin derininde de iktidarın zirvesinde de.

Ahu ÖZYURT

HabereDikkat.com

Editör: TE Bilisim