Oluşumu 5-6 bin yıla dayanan ve birçok medeniyetin Van’da olmasının nedeni olan Van Gölü her gün yeni zenginliklerle anılırken bir taraftan da bilinçsizce kirletiliyor. Her gün yeni bulguların yeni zenginliklerin gün yüzüne çıktığı Van Gölü, yaşayan tek canlı türü olan Van Balığı kaçak avlanarak yaralanıyor, belediyeler tarafından tonlarca atık dökülerek öldürülüyor, daha da ötesi kente büyük katkı sunacakken bir kentin kendisine sırtı dönük bir şekilde kalması nedeniyle hak ettiği değeri görmüyor!

 

Geçtiğimiz hafta sonu Gevaş’ta Van Gölü’nde bulunan Selçuklu mezar taşlarıyla birlikte Van Gölü’nde başlayan araştırmalar devam ediyor. Selçuklu mezar taşlarından yapılan iskelenin ardından Van Gölü'nde 4 kilometrelik alanı kaplayan ve "su altı peribacaları" olarak bilinen yaklaşık 20 metre uzunluğundaki dikitler (mikrobiyalit) görüntülendi. Su Altı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve beraberindeki ekip tarafından bulunan bulguların devamı olduğu mesajı da verildi.

 

YENİ BULGULAR GÜN YÜZÜNE ÇIKTI

Su Altı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı ve dalış eğitmeni Murat Kulakaç, gölde yürüttükleri su altı çalışmalarında yeni bulgulara rastladı. YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Sarı, her sene iki kez yaptıkları dalış programının sonuncusunu gerçekleştirdiklerini ve yeni bulgulara rastladıklarını anlattı.

 

SARI: AĞAÇ GİBİ BÜYÜYORLAR

Van Gölü'yle ilgili birçok bilginin eksik olduğunu, gölle ilgili sırları çözmek için yola çıktıklarını dile getiren Sarı, Van Gölü'nde dünyanın bilinen en büyük mikrobiyalitlerinin yer aldığını söyledi. Sarı, gölün altındaki çatlaklardan içerisine sızan kalsiyumda zengin sular olduğunu anlatarak, "Bu suların etrafından siyanürlü bakteriler, fitoplankton toplanıyorlar, hem kalker çözeltileri hem de kireç taşı çökeltileri oluşturuyor. Bu oluşum esnasında da su, boru gibi yukarıya doğru yükseliyor ve planktonlarla siyanür bakterileri de bunun etrafından çökelmeyi sürdürüyor. Böylece Van Gölü'nün altında, ağaç gibi büyüyen kocaman yapılar oluşuyor." diye konuştu.

 

“EN BÜYÜK MİKROBİYALİTLER VAN GÖLÜ'NDE”

Dünyada mikrobiyalitlerin 2 ya da 3 metre olduğuna ilişkin literatür kayıtları bulunduğunu ifade eden Sarı, şu değerlendirmede bulundu: "Biz boyu 20 metreyi bulan mikrobiyalitler tespit ettik. Yani dünyanın bilinen en büyük mikrobiyalitleri Van Gölü'nde yer alıyor. Gevaş ilçesi sınırlarında farklı mikrobiyalit alanları tespit ettik. Hatta mikrobiyalitlerin oluşumundan yaşlanmasına kadar ki süreçleri bir laboratuvar gibi izleyebileceğiniz bir yer bulduk. Buralar o kadar harika alanlar ki daha önce literatürde yer alan bilgilerin hemen hepsi alt üst oldu. Mikrobiyalitlerle ilgili tüm bilgilerin değişebileceği aşamaya gelindi."

 

30 METRE BÜYÜKLÜĞÜNDE FOSİL BULUNDU

Sarı, Tatvan'da da çok önemli bulgular elde ettiklerini söyleyerek, şöyle dedi: "Van Gölü'nün oluşumundan itibaren oluşmuş ama su seviyesi düştükten sonra fosil mikrobiyalit alanları tespit ettik. Gölün içerisinde bulduğumuz mikrobiyalitlerin kıyaya doğru uzantılarını takip ettiğimizde gölün hemen kıyı noktasında 30 metre büyüklüğünde karada kalmış mikrobiyalitlerin fosillerini gördük. Bu, çok kıymetli bir bulgudur. Ahlat'ta da mikrobiyalitlerin oluşum ve gelişim hızlarıyla ilgili inanılmaz bir laboratuvar tespit ettik. Adilcevaz'da da bir mikrobiyalit şehriyle karşılaştık. Adeta bir şehir, birbirine eklenmiş, birbirine bağlanmış. Sanki New York'un gökdelenlerinin haritası gibidir. Muhteşem bir yapıyla karşılaştık. Böylece iki yıldır devam ettirdiğimiz Van Gölü'ndeki mikrobiyalit alanlarını belirleme çalışmamız tüm kıyılar taranarak tamamlanmış oldu." Bundan sonra araştırmalarını daha da derinleştireceklerini dile getiren Sarı, dikit alanlarının çok iyi haritalandırılması ve dalış turizmine kazandırılması için çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı.

 

CEYLAN: DÜNYAYA ANLATMAMIZ LAZIM

Su Altı Görüntü Yönetmeni Ceylan da dalışlarda keşiflerde bulunduklarını belirterek, amaçlarının Van'ın tanıtılmasına katkı sağlamak olduğunu söyledi. Görsellerle göldeki ekosistemin ve mikrobiyalitlerin anlatılmasının önemine değinen Ceylan, "Van Gölü'nün mercanları artık literatüre girdi. İnsanlar mercanları görüntülemek için Kızıl Deniz'e ve dünyanın başka yerlerine gidiyorlar. Bu açıdan burada mercan olduğunu Türkiye'ye ve dünyaya anlatmamız lazım." sözlerine yer verdi.

 

GEVAŞ’TA SELÇUKLU MEZAR TAŞLARI BULUNMUŞTU

Van Gölü'ndeki araştırmaları sırasında binlerce yıllık mercanların yerini tespit eden su altı görüntüleme yönetmeni Tahsin Ceylan'ın son keşfi Selçuklu dönemine ait mezar taşlarından yapılmış iskele oldu. Yapılan incelemelerde iskelenin, Van-Bitlis yolunun güneyindeki Selçuklu mezarlığından sökülen Arapça yazılı mezar taşlarından oluştuğu belirlendi. Ceylan, gazetecilere yaptığı açıklamada, yıllardır Van Gölü'nün orijinal ekosistemini su altından incelemek, inci kefalinin yaşamını görüntülemek, dünyanın en büyük mikrobiyalitlerini kayda almak ve su altında kalan tarihi yapıları belirlemek amacıyla dalış gerçekleştirdiğini söyledi. Van Gölü'nde canavar olduğu iddialarını araştırmak üzere 1994 yılında kente geldiğini anımsatan Ceylan, o dönem yaptıkları araştırmalarda tarihi kalıntılara rastladıklarını kaydetti.

 

"BURASI BENZERİ OLMAYAN BİR COĞRAFYA"

Cihazları teknolojik açıdan yetersiz olduğu için kalıntıları kayıt altına alamadığını ifade eden Ceylan, şöyle devam etti: "Tarihi kalıntılarının yerini uzun süre kimseyle paylaşmadım. Daha sonra bu konuyu müze müdürüyle paylaştım ama insanlar orayı yağmalarlar diye hep gizli tuttum. Aradan baya zaman geçti ve önceki gün ilçedeki etkinlik sırasında konuyu belediye başkanıma anlattım. Başkanımız yeri bildiğini söyleyince burada dalış gerçekleştirdik. Su altındaki kalıntıları bir kez daha fotoğrafladık. Burayı keşfederek Van'a bir katkı sağladığımızı düşünüyorum. İnanın bundan sonra birçok su altı fotoğrafçısı buraya gelmek isteyecektir çünkü Van Gölü yaşayan bir organizma. Burası benzeri olmayan bir coğrafya ve benzeri olmayan bir sürü yapı da mevcut."

 

"DALIŞTA İNANILMAZ BİR ÜZÜNTÜ DUYDUK"

Yapılan dalışa eşlik eden YYÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı ise Van Gölü'nün eşsiz bir ekosisteme sahip olduğunu vurgulayarak, "2010 yılından beri süreli dalış yapıyoruz ama tarihi kalıntıların yerini bulamıyorduk. Son dalışımızda gördük ki aşağısı inanılmaz. Selçuklu mezarlığındaki taşlar, aynı motiflerle beraber getirilip burada iskele yapılmış. İskelenin üzeri mezar taşlarıyla oluşturulmuş. Dalışta inanılmaz bir üzüntü duyduk. Bir tarih, yani mezar taşları orada iskele yapılmış. Bu mezar taşları kime ait olursa olsun, bu kültür kime ait olursa olsun bizim buna saygımız var. Bir mezar taşı yerinden sökülüp böyle bir şeye maruz kalmamalı. İnşallah belediye başkanımız Kültür Bakanlığı ile irtibata geçerek buranın korunmasını sağlayacaktır." diye konuştu.

 

"MEZAR TAŞLARIYLA İLGİLİ ÇALIŞMA BAŞLATILDI"

Gevaş Belediye Başkanı Sinan Hakan ise dalış esnasında inanılmaz görüntüler yakaladıklarını dile getirerek, Selçuklu mezarlığındaki mezar taşlarının sökülüp iskele yapımında kullanıldığına dikkati çekti. Mezar taşlarının "hoyrat ve bağnaz" bir şekilde yerinden sökülerek iskeleye getirildiğini aktaran Hakan, "Mezar taşlarının her biri tarihi bir vesika ve bir sanat eseridir. Kültürümüzün bize bıraktığı en önemli hazinedir. Bu önemli bir keşiftir. Bununla ilgili bir çalışma başlattık. Ya mezar taşlarının eski yerine naklini yapacağız ya da burayı su altı müzesi şeklinde tasarlayacağız. Burayı dalış turizmine kazandırmamız gerekiyor. Yani şerden bir hayır çalışması yürüteceğiz. Bunun yaparsak kültürel değerlere olan algıda da bir ilerleme sağlarız." ifadelerini kullandı.


ŞEHRİVAN GÜNCEL: ÖNDER ALTINAL

Editör: TE Bilisim