ŞEHRİVAN ÖZEL: HAMİT KARAKUŞ/ÖMER AYKAÇ - Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı katkılarıyla ve Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) organizatörlüğünde “COVİD-19 Sürecinde Sektörel Konferanslar” programı kapsamında Akademisyen Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’ın katılımıyla ‘Bölgemizde Ekonominin Geleceği’ konulu başlıkla zoom (webinar) toplantılarının dördüncüsü düzenlendi.

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı katkıları ve Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) organizatörlüğünde “COVİD-19 Sürecinde Sektörel Konferanslar” programı kapsamında Akademisyen Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’ın katılımıyla ‘Bölgemizde Ekonomi’nin Geleceği’ konulu başlıkla zoom (webinar) aracılığıyla ve Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı DAKA Planlama ve Koordinasyon Birim Başkanı Mehmet Emin Çakay, moderetörlüğünde gerçekleştirildi. DAKA’nın tüm dünyayı etkileyen salgın sürecinde sektörlerin mevcut durumunu ve geleceğini ele almak üzere başlatmış olduğu konferanslar serisi kaldığı yerden devam ediyor. Düzenlenen konferansta ‘Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikaları’ konusu ele alınırken, Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un ana konuşmacı olduğu konferansta birçok başlık ele alınarak konuşuldu. Özellikle bölgedeki kurum/kuruluş yöneticilerinin, tarım sektörü temsilcilerinin ve uzmanların panelist olarak yer aldığı “COVİD-19 ile Birlikte Değişen Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikaları” başlıklı webinarda, bölge tarımının geleceği adına önemli değerlendirmeler yapıldı. Salgın süreci ve sonrasında tarım sektörünü bekleyen fırsatların aktarıldığı konuşmada kırsal kalkınma için yeni dönemde yapılabilecek çalışmalar üzerinde duruldu. Gülçubuk, salgın sonrası en önemli sektörlerden birisi olan tarımda Doğu Anadolu illerinin öncü rol üstlenebileceğini Van’ın da bu noktada gençleri tarımla buluşturma noktasında adımlar atılması gerektiğini vurguladı!

“MEZOPOTAMYA BU SÜREÇTE ÇOK DAHA FAZLA ÖNEM TAŞIYOR”

Konferansta sunum gerçekleştiren Akademisyen Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, tarım ve kırsal kalkına noktasında yaşanan salgın sürecinden iki önemli sektörün ön plana çıktığı belirtirken, sağlık sektörü ve tarım sektörünün büyük önem arz ettiğini kaydetti. Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Neolitik Çağ’da itibaren çiftçiler bitkileri, hayvanları evcilleştirerek tarımı insanlığa sundular, insanlar toplayıcılıktan yavaş yavaş daha iyi tarım düzenine geçiş başlamış oldu. Neolitik Çağ’da çiftçiler bitkileri ve hayvanları evcilleştirirken geldiğimiz süreçte (COVİD-19) insanları maalesef salgın evcilleştirdi, evcilleştirmeye başlıyor. Tüm dünya da gözle görülmeyen bir virüs toplumu ve tarımı dizayn etmeye başladı. Bizim buradan hepimizin ciddi manada dersler var, tarımın beşiği Mezopotamya da bu süreçte çok daha fazla önem taşıyor” diye belirtti.

GÜLÇUBUK: BAŞLIKLARA TEK TEK DEĞİNDİ

Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, Koronavirüs Hastalığı (COVİD-19) sürecinde ‘Tarım ve Gıda Sektörü, Dünya’da Tarım Sektörü, Avrupa Birliği – Çiftçi ve Kırsal Kalkınma Destekleri, Türkiye’de – Çiftçi ve Kırsal Kalkınma Destekleri, Dünya ve Türkiye’de Gıda Fiyatları’ başlıklarına değinerek şunları belirtti: “Bu süreç bütün insanlarda ciddi bir kaygıya ve endişeye sürükledi. Hatırlarsanız ilk günlerde insanlarda ciddi bir beslenme kaygısı ortaya çıktı. ‘Beslenebilecek miyiz, gıda gereksinimlerimizi karşılayabilecek miyiz?’ sorusu ve kaygısı oluştu. İnsanlar hangi çağı yaşarsa yaşasın insanlığın en temel gereksinimi besin ve gıdadır. Burada halk sağılığı ve toplum sağlığı büyük önem taşımaktadır. Özellikle her ülke bunu karşılamak adına ciddi önemler aldı. Dünya’da salgın yayıldıktan sonra ülkelerin ilk aldığı kararlar şu oldu; tarım ürünlerinin ticaretine kısıtlamalar getirdi. Burada temel amaç şu öncellikle kendi vatandaşının gıda güvenliği ve güvencesini sağlamak, kaynaklarını doğru kullanmaktır” dedi.

“TARIM VE GIDA SEKTÖRÜNE YÖNELİK ÇOK DAHA CİDDİ ÖNEMLER ALINMALIDIR”

Bu süreçten en az etkilenecek sektörün tarım ve gıda sektörü olduğunu ifade eden Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, şunları belirtti: “Neden diye soracak olursanız? Tarım ürünlerinin talep esnekliğinin düşük-mutlak ihtiyaç malları maddesinden kaynaklanmaktadır. İnsanların tarım ve gıda yönünden sürekli ihtiyacı olması sektörü biraz daha ön planda tuttu. Bu süreçte en az etkilenecek sektörler arasında yer aldı. Kamuoyunda şöyle bir tartışma yaşandı; ‘Türkiye’de kıtlık yaşanır mı?’ diye özellikle bu konuda Türkiye sahip olduğu potansiyel noktasında gerekse de dünyadaki üretim açısından tarım ve gıda noktasında kıtlık yaşanacağına inanmıyorum. Fakat virüs bitkilere ve hayvanlara bulaşması halinde ve dünyada da etkileri yaşanırsa kıtlıktan söz edilebilir. Bu noktada özellikle ulusal ve küresel düzeydeki karar vericilerin COVİD-19’un üretim süreçlerinde yansımaması adına çok daha ciddi önemler alınmalıdır” diye ifade etti.

“BUNDAN SONRAKİ EN BÜYÜK SORUNUMUZ GIDA ARZ ZİNCİRİNDE”

Dünya’daki tarım ve kalkınma sürecine Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, süreç içerisinde Türkiye’deki tarım ve kalkınma sürecine ilişkin şunları söyledi: “Türkiye tarım açısından dünya da önemli bir oyuncu olduğunu söylemek gerekiyor. Tarımsal potansiyeli de avantajlı bir konumda yer alıyor. Özellikle salgının Türkiye’ye geç gelmesi ve alınan önlemler tarım ve gıda tedarikleri Türkiye’nin en az hasarla olumlu şekilde bu süreçten çıkmasına yol açtı. Fakat önemli olan bunun devam etmesidir. Gıda ve lojistikte bir eksiklik yaşanmadı. Bu da Türkiye’nin lojistik ve gıda da bir başarısı kabul edilebilir. Bundan sonraki en büyük sorunumuz gıda arz zincirinde; gıdayı pazara ve tüketiciye nasıl ulaştıracağız, uygun fiyatlara nasıl sağlayacağız ve iklim bu süreçte nasıl belirleyici olacak. Bunları düşünmemiz halinde Türkiye bu süreçten daha az hasarla çıkar. Türkiye tarımı ve kırsal kalkınmayı ihmal etmeden ikisini birbirine entegre ederek devam ettirmek durumunda ve ciddi önlemler almak zorundadır” dedi.

GÜLÇUBUK, GIDA FİYAT ARTIŞLARINA DİKKAT ÇEKTİ

COVİD-19 sürecinde Dünya’daki ve Türkiye’deki gıda fiyat artışı konusunda değerlendirmelerde bulunan Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, şunları kaydetti: “Dünya’da yağlı tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarındaki aylık değişimleri izleyen dünya gıda fiyatları endeksi, 2020’nin mart ayında bir önceki aya göre yüzde 4,3 düşüşle 172,2 puana geriledi. Türkiye’de aynı dönemde aralığında gıda fiyatları yüzde 1,95 artarak sağlık harcamalarından sonra enflasyonu artırıcı ikinci büyük etken oldu. Bunun en büyük nedeni tedarik zincirinde rol alan aktörlerden kaynaklanmakladır. Yani Antalya‘daki 1 TL’lik domates tüketiciye neden 5 TL’ye gidiyor. Bu dünya ile aramızda büyük bir tezatlık ortaya çıkmasına neden oldu. Ayrıca Türkiye’nin tahıl, baklagil ve yem bitkilerinde üretim açığı bulunmaktadır. Özellikle bu noktada DAKA’nın bu ürünlerin üretilmesinde çalışması gerektiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye’nin açığı olduğu ve ithalat durumunda kaldığı en önemli üçü ürün bu grupta yer almaktadır. DAKA bu avantajı ve fırsatı değerlendirirse bölge ve çiftçisine katkı sağlayacaktır”

“FİYAT ARTIŞI ‘FIRSATÇILIKTAN’ KAYNAKLANMAKTADIR”

Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, devamında sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya’da ocak ayında gıda fiyatları sürekli düşerken, Türkiye’de ocak ayından sonra dalgalanma olmakla birlikte her ay bir artış olduğunu görmekteyiz. Ocak ayında yaklaşık olarak yüzde 4,5 oranında artış, Nisan ayında yüzde 3,0, Mayıs ayında 0,5 oranında artış yaşandı. Türkiye’nin potansiyeli ve üretimi var, fiyat artışları ve bunların arasında açıklamakta zorluk çektiğimiz bir durum var. Bu lojistikten ve tedarikten kaynaklanıyor ve tüketiciye fiyat oluşumunda ‘fırsatçılıktan’ kaynaklanmaktadır”

GÜLÇUBUK, TÜRKİYE’NİN CİDDİ ÖNLEMLER ALDIĞINI BELİRTTİ

Türkiye’nin COVİD-19 sürecinde aldığını önemleri hatırlatan Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, Türkiye’nin ciddi önlemler aldığını belirterek şunları kaydetti: “Tarım ve Orman Bakanlığı özellikle e-tarım ile e-çiftçi portallarını yeniden düzenleyerek çiftçi, işletme, vatandaş ve firmalar için çok kapsamlı bir e-tarım portalına dönüştürdü. Tarım işçilerine yönelik önlemler aldı, bazı destekleri öne çekti. Sıkı denetimler gerçekleştirdi, geçici süreliğine de olsa limona ihracat yasağı konuldu. Özellikle üreticinin elinde ürün kalırsa devlet tarafından alınacağı garantisi verildi. Meyve ve sebze hasadının fazla olduğu bölgelerde çiftçiler tarafından dile getirildi” dedi.

“DOĞU ANADOLU BÖLGESİ ÜRETİMİNE EĞİLMESİ İLERİKİ SÜREÇTE ÖNCÜ ROL ÜSTLENEBİLİR”

Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, insanların COVİD-19 sürecinde ve sonrasında tüketime dayalı ihtiyaçlarının değiştiğini belirterek gelecekte tarım ve kırsal kalkınmaya yönelik şunları belirtti: COVİD-19 sürecinde bütün insanların yaşadığı en önemli olgulardan birisi tüketime dayalı alışkanlıkların değişme eğilimine girmesidir. Salgın sonrasında daha güvenilir, temiz ve doğal gıdaları tüketmeye yönelik eğilimler arttı, artacak. Özellikle DAKA Bölgesi’ndekilere önerim olacak; Dünya’da endüstriyel tarım ve dikey tarım konuşuluyor. Bunların olduğu yerlerde özellikler bireylerin doğal gıdaya olan talepleri artacak. Doğu Anadolu Bölgesi sahip olduğu topraklar açısından doğal gıdaların daha fazla üretimine eğilmesi ileriki süreçte öncü rol üstlenebilir. Bunun dışında açlık yaşayan insanlar var. Bu bizde tarım ve kırsal kalkınma politikaları açısında şunu ortaya koyuyor. Dünya’da 800 milyondan fazla insan kronik açlık ile karşı karşıyadır. Yaklaşık 60 ülke bu sorunu yaşıyor. Bundan sonra ülkeler sadece kendi beslenmelerini değil aynı zamanda insani gereksinimlerini karşılayacak gıda ve tarımsal üretim politikasını hayata geçirecek” dedi.

“DİKEY TARIM VE DOĞAL TARIMA YÖNELİM ARTACAKTIR”

Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, devamında sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan sonra tüm ülkelerin tarım politikaları sadece kendine yeterliliği veya ticaret avantajını gözetmeyecek aynı zamanda daha insancıl ve paylaşımcı politikaları da gözetmek durumuna gelecektir. Kırsal alanlar daha fazla önem kazanmaya başlayacak. Gözlemliyoruz insanlar kırsal alanlara yönelmeye ve göç etmeye başladı. Bu da tarım ve kırsal kalkınma politikalarını etkileyecektir. Yerel kalkınma-kırsal kalkınma daha fazla ön plana çıkacak. Sağlık ve güvenli gıda; kırsal alanlar-tarım yerelde üretim artacak. Dikey tarım ve doğal tarıma yönelim artacaktır. Özellikle DAKA ve TKDK koordinatörlüğünde yerelde üretim planlamasına doğru yerelde neler ön plana çıkacak. Türkiye hangi ürünler başı çekilecek daha önce dile getirdiğimi baklagiller ve yem bitkileri böyle bir plana bölgesel olarak geçişiniz büyük katkı sağlayacaktır”

GÜLÇUBUK, TARIM VE KIRSAL KALKINMA NOKTASINDA YOL HARİTASINI TEK TEK SIRALADI

Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, “COVİD-19 ile Birlikte Değişen Tarım ve Kırsal Kalkınma Politikaları” noktasında neler olmalı-neler yapılmalı konusunda şunları ifade etti: “Kırsalda iş ve yaşam şartları iyileştirilerek, gençler başta olmak üzere tarımla ve kırsalla ilişkili ve ilgili olanların tarıma ve kırsala dönmesi sağlanabilir, mevcut oturanların tutunabilirlikleri sağlanabilir. Bu noktada sağlık, eğitim, gelir ve iş olabilir. En önemlisi bugün Van’ın yaşadığı talihsiz deprem olayı, insanların oturduğu ev koşulları özellikle 5 şiddetinde bir deprem de kırsaldaki konutlar yıkılarak insan ve hayvan kaybı yaşıyorsak; ‘biz gençlere neden tarım yapmıyor’ sorusu yerine ‘ne yaparsak gençler tarımda kırsalda durabilir’ tartışmasını yapmalıyız. Bu yüzden kırsalda ciddi bir konut stokuna gitmemiz lazım. Tarımda kendine yeterlilik önemlidir. Yeterlilik aynı zamanda tohum, gübre, ilaç ve diğer bütün girdileri da kapsamalıdır. Ülkeler açısından, tarımsal ürünler ve gıda üretiminde kendi kendine yeterliliğin daha fazla önem taşıdığı bir döneme girdik. Kendine yeterli ve sağlıklı bir gıda sistemini daha fazla önemsemeliyiz ve bunun için çeşitli öncelikler geliştirmeliyiz. Bunun da en önemli araçları geleneksel ürünlerin, Yöresel ürünlerin, coğrafi işaretli ürünlerin üretimi ve bunları üretecek aile çiftçiliğinin yaşatılmasıdır” dedi.

“BU TÜM DÜNYA İÇİN CİDDİ BİR UYARIDIR”

Akademisyen Prof. Dr. Gülçubuk, son olarak şunları belirtti: “Gelecek açısından tarımda emekçilerin insanca yaşam koşullarına kavuşturulması, insana yakışır iş ortamının sağlanması önemlidir. Gerek Türkiye'de ve gerekse tüm dünyada tüm tarımsal ürünlerin üretim ve gelir kaynaklı sigorta kapsamına alınması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin ilk koşulu çiftçilerin üretimini ve gelirini güvence altına almaktan geçiyor. FAO, COVID-19 için alınan tedbirlerin tarımsal üretimde, gıda imalatında, tedarik zincirinde ve gıdaya erişimde kısa vadede arz ve talep yönlü şoklar yaratacağını ve bu şokların uzun vadede gıda krizine yol açabileceğini ifade etmektedir. Bu tüm dünya için ciddi bir uyarıdır. Ortak geleceğimiz için toprak, su, orman ve de insan kaynaklarına yani çiftçilere, tarım işçilerine daha fazla önem vermeliyiz” şeklinde konuştu.

Toplantı, katılımcıların değerlendirmelerinin ardından soru-cevap kısmıyla sona erdi.

Editör: TE Bilisim