Geçen hafta Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hemşerilerine önemli bir sitemde bulundu.

 

Keşke bu sitem tüm ulusal basın ve yerel basının manşetlerinde yer bulabilseydi.

 

Ama maalesef önceliklerimiz farklı olduğundan bu haykırış ve serzeniş toplumda ciddi bir karşılık bulamadı.

 

Diyarbakırlılara, Diyarbakır’ı uzaylıların kirletmediğini söyleyen Baydemir şu sözlerle sitemini dile getiriyordu; “Apartmanların 5'inci katından, 7inci katından artık aşağıya çöp atma alışkanlığından vazgeçin. Bir Diyarbakırlıya yakışmaz. En nihayetinde bu kenti kirletenler yine bu kentte yaşayanlardır. Uzaylılar gelip bu kenti kirletmiyor…”

 

O kadar çok sorun arasında çevre kirliliği hiçbir zaman önemli bir sorun olmadı bizler için. Osman Baydemir’in çağrısı sadece Diyarbakır için değil neredeyse Türkiye’nin tamamı için geçerli bir çağrı.

 

Önemli olan bu açıklamayı kamuoyu önünde tüm Belediye Başkanlarımızın yapabilmesi, çünkü Türkiye’de toplu yaşamın olduğu birçok yerde sık sık çöplük manzaralarına rastlayabiliyoruz.

 

İnsan ve doğa arasında ki ilişkide neredeyse son elli yıldır hep kirleteni ve kötü olanı oynuyoruz. Bugün Türkiye başta Kürt sorunu olmak üzere tüm kronik meselelerini rahatlıkla konuşabilecek bir düzeye geldi.

 

Biz Türkiye’nin sorunları arasına çevre sorunlarını ve çevre sağlığını, gülümseyen bir doğaya olan ihtiyacımızı önemli bir şekilde yerleştiremezsek, yarın daha büyük sorunlarla karşılaşacağız.

 

Osman Baydemir’in açıklamalarından sonra Van Valisi Münir Karaloğlu’da geçen hafta bizleri çok yakından ilgilendiren yöremizdeki doğal yaşamın en kalabalık popülâsyonuna sahip Van Balıklarıyla ilgili bir başka duyarlılığa davet ediyordu. Kısaca balıkları artık jandarma silahla değil Vanlılar sağduyuyla korusun diyordu Vali Karaloğlu.

 

Üreme göçü esnasında jandarma maharetiyle güvenlik çemberine alınan Van Balıkları hala bu yolla nesli tükenen canlılar listesine girmemeye çabalıyorlar. Bundan bahsetmişken Van Gölü dostu Prof. Dr. Mustafa Sarı’ya da tüm çabası için teşekkürü unutmak olmaz.

 

Geçmişe dönüp haberlere baktığımızda ve bugüne bakınca Van Gölü sahillerinin birer çöp yuvasına dönüştüğüne, göle akan akarsuların birer çöplüğe dönüştüğüne şahit oluyoruz. Balıkları korumayı jandarma bıraksa, Van gölü havzasının kentsel atıklarının sel gibi aktığı Van Gölünde bir müddet sonra balık bulamaz hale gelebiliriz.

 

On binlerce yıl temiz sularda yaşayan balıklar, şimdi sayısı milyonu geçen Van gölü havzası ahalisinin kentsel atıklarıyla 12 ay boyunca ciddi bir mücadele verir hale geldi. Bu gidişata ne kadar dayanabilirler Allah bilir…

 

Bir çok konuşmamda dünyanın en temiz evlerinin Van’da olduğunu iddia ederim. Nedenine gelince yazın tozun, kışın çamurun egemenliğindeki bu coğrafyadaki evlerin pencere camları her daim pırıl pırıl, tül perdeleriyse pamuk beyazıdır. Evlerin içi naftalin ve Arap sabunu kokar. Dünyanın en temiz ev kadınlarının Van’da olduğunu söylerim.

 

Ama bu ev içi temizliğe karşın, o evlerin sakini olan bizler, o temiz evlerin mimarı annelerin çocukları olan bizler, dışarıyı alabildiğine kirletmek için sanki gizli bir yarışın büyük bir rekabetin içindeyiz gibi.   

   

Belediye Başkanı Osman Baydemir’in son derece önemli çağrısı, Vali Münir Karaloğlu’nun İnci Kefaline karşı bizi davet ettiği sorumlulukla beraber bende başta kendime ve sonrasında tüm hemşerilerime, kurumlara ve Van Gölü ahalisine seslenmek istiyorum;

 

Van ve Van Gölü çöplük değil, kirletmekten VAZGEÇİN !!