Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlıklar derken atamaların ve törenlerin hiç eksik olmadığı bir hafta geçirdik. Ardı arkası kesilmeyen atamalarda Van’ın payına hiçbir şey düşmezken, atamalar hakkında kamyon dolusu yorumlarımızı ihmal etmedik.

Her konuda kapalı kapılar ardında ve kulislerde iyi yorum yapıp, bunu kente kazanım olarak dönüştüremeyen bir kent olduğumuzdan olsa gerek, kendi memleketimizin sorunlarına da bir o kadar suskun kalıp, en yakın arkadaşımıza bile ergen gençlerin birbirlerine ‘aşk’larını açıkladığı ürkeklik ile paylaşıyoruz:

“Ya aramızda kalsın da ne olacak bu Van’ın hali! İşsizlik diz boyu, ekonominin çarkı dönmüyor, tefecilik diz boyu, yerel yönetimler çivi çakmıyor, devlet Van’ı sahipsiz bıraktı gitti, vekiller göstermelik…”

Ötesi yok, üçüncü bir kişi ile konunun muhattapları ile paylaşmak yok, aman ha! Yoksa kelle gider. Hele ki bir STK temsilcisi, siyasetçi ya da kanaat önderi iseniz sohbet ortamlarında bangır bangır inlerken, mesele bunu paylaşmaya gelince her şey ‘off the record’!

Neme lazım. Bir duyan işiten olur, sonra halimiz nice olur!

***

HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK!

Başımızdaki belalardan en büyüğü ‘tefecilik’.
Kentin yöneticilerine, siyasilerine sorsanız ‘normaldir’ derler.
Ama son zamanlarda bu kentin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları irdelemeye gelince muhatap bulabilene ‘aşk olsun’!
Özellikle depremden sonra Van’da vatandaş kredilere sarıldı. Para parayı çekti KOSGEB ve benzeri yardımlardan yine sıcak parayı çevirenler aldı, orta halli esnaf ortada kaldı. Batmamak için kendisi, eşi, dostu adına kredi alma yarışına giren esnaf, tüccar ertelenen vergisini de, primini de kredi borcunu da ödeyemedi.
Baktı işin içinden çıkılmıyor banka borcunu ‘tefeci’den borç alarak ödedi. Bu süreçte de derdine derman bulmayan esnaf, tüccar iyiden iyiye bir batağa saplandı.
İşadamları işlerini bırakıp gidiyor, koca koca binalar ‘komple satılık’ ilanları ile kapatılıyor, azcık parası olan ‘O da gidecek’ mantığı ile metropollerde yeni bir iş kurmaya çalışıyor…
Aylardır kentte bu kadar huzursuzluk, sahipsizlik, dert-keder hakimken hiç kimse kalkıp ‘bu insanların derdine bir çare’ demezken, arada bir ‘tefecilik patladı’ cümlesine vurgu yapılıp konu kapatılıyor.
Peki, kardeşim tefeciliği yapanın günahı çok da bu insanları tefecilerin eline düşürenlerin, bu kente bu vefasızlığı ve ilgisizliği reva görenlerin hiç mi suçu yok!
İnsaf yahu…

***

İKİ İKTİDAR, İKİ MUHALEFET!

Aslında kentimizin istikrarsızlığını çok da uzakta, Ankara’da falan aramak gerekmiyor. Kent olarak ne tam iktidar olabilen ne de muhalefet olabilen iki ‘yarı’ iktidarın mücadelesi arasında hayatımızı idame etmeye çalışıyoruz.

AK Parti genelde iktidar, Van’da muhalefet.
HDP genelde muhalefet, yerelde iktidar.

Vatandaş olup derdinizi hangi tarafa anlatsanız, kabahatli siz çıkıp adamlardan neredeyse ‘özür’ dileyerek ayrılıveriyorsunuz yanından.

İşin aslı nedir biliyor musunuz. Bu kentin büyük bir çıkmazda olduğunun iktidarı da, muhalefeti de yerel yönetimi de farkında. Bunu kalkıp seçildiği vatandaşa söyleyemeyen siyasetçisi de yöneticisi de olayı subliminal mesajlar vererek çok da iyi anlatıyor oysa.

-Büyükşehir Belediyesi çöp temizlik kampanyaları ve vatandaş toplantıları ile kendisine zaman kazanıyor.
-İlçe belediyeleri çöp toplamaktan arta kalan zamanlarda düğün, taziye geziyor.
-Milletvekilleri Türkiye genelindeki gelişmeleri Van’a uyarlamak için iğneyle kuyu kazıp Van’a yakıştırmaya çalışıyor.
-Birkaç STK gündeme ayak uydurmaya çalışarak özel gün ve gecelerde mesaj yayınlamaktan öteye geçemiyor.
-Kurum amirleri deseniz kentte varlıkları ile yoklukları hissedilmiyor.

Bunların hepsinin aslında bu ‘eylemsizlikleri’ ile verdikleri mesaj nedir biliyor musunuz?

Biz kente bir şey yapamıyoruz. Yapamadığımız için de oyalanacak bir şeyler bulmaya çalışıyoruz!

***

BARIŞA DA SUSULMAZ Kİ!

Hadi icraat anlamında büyük bir suskunluk yaşıyoruz. Mesele toplumsal algıya hitap etmek ve ‘barış’ adına bir şeyler yapmaya gelince neyin suskunluğunu yaşıyoruz anlamış değilim. Bakın 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Van’da birkaç parti ve STK dışında kimse barışa sahip çıkmıyor.

Çözüm sürecinde sürdürdüğümüz ‘tedirginliği’ 1 Eylül’de de aynen devam ettirdik. Çözüme suskun kalmakla yetinmedik, Hakkari’de barış coşkusu koparken biz akşamdan evlere kapanıp, ışıkları kapatıp yataklarımıza saklandık. Sanırsınız memlekette OHAL var, yanı başımızdaki Hakkari’de bayram!..

Siyasilerden HDP, BDP STK’lardan da KESK ve diğer birkaç oluşum dışında ‘barış’ adına mesaj veren olmadı. Ne çözüme ortak olan AK Parti’si ne yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan STK’ları, meslek kuruluşları ‘barış’ adına tek bir cümle dahil etmedi. Barış adına bir şeyler düzenleyenler ise ‘siyasi’ kaygılarını ve öfkelerini seslendirmekten öteye geçmedi.

Kentteki bu suskunluğa diyecek söz, yakıştıracak ifade bulamıyorum gerçekten…

***

BİRİLERİ BİR ŞEYLER YAPIYOR

Kentte birileri susarken kimileri de uzak da olsa bir şeyler yapmak için çabalamıyor değil. Bu yıl 5’incisi düzenlenecek olan Akdamar Kilisesi’ndeki ayin geçtiğimiz yıllardaki ‘eylemsizliklerimiz’ yüzünden iyice klişeleşmişti ki, yeni seçilen belediye başkanı ile umutlar yeniden yeşerdi. Sahip olduğu birikim ve vizyonu ile Gevaş’a büyük işler katacağına inandığım fakat seçildiği günden bu yana önceki dönemden kalma enkazları toplamakla meşgul olan Belediye Başkanı Sinan Hakan, ayini fırsata çevirmek anlamında kolları sıvamış.

Önceki gün manşetimize de yansıyan ‘barış sofrası’ kurulması için bir adım atan Başkan Hakan, üşenmemiş gidip Ankara’da, İstanbul’da bu ayinde rol alan önemli isimleri tek tek bulup önemli bir işe imza atmış. Hakan’ın amacı Ermeni, Hıristiyan din adamları ile Van’daki din adamları, kanaat önderleri ve kentin önde gelenlerini ‘Gevaş’ın merkezinde bir yemekte buluşturmak.

Yemek bahane tabi. Hakan diyor ki, “Şimdiye kadar 4 ayin yapıldı, ilkinde başta olmak üzere dünya Akdamar’ı konuştu ama kimse Gevaş ile ilgili tek bir satır yazmadı.” İşte bu nedenle Gevaş’ı da işin içine katarak bir adım atmak istemiş. Üstelik devraldığı günden bu yana bir taraftan ilçeye hizmet etmeye çalışırken bir taraftan da döküntüleri toplamakla uğraşan Hakan’ın aklında gelecek yıllar adına da önemli işler var.

Ama bu noktada ‘birliktelik’ istiyor o da. “Büyükşehiri de Valiliği de STK’sı da yanımızda olmalı!” diyor. Van’ın en çok ihtiyacı olan o sahiplenmeyi bu anlamda da hem Gevaş hem de Van için istiyor. Van’dan yine kimler hangi siyasi ve idari kaygılar ile o barış sofrasına oturmaz bilinmez ama memleket adına girişilen böylesi birlikteliklerde uzak duran kentteki tüm önde gelenlerin ciddi bir vebal altına gireceği bilinmesi gerekiyor!

Sadece Gevaş için değil Van için de vizyoner bakışı olan Hakan’ın desteklenmesi gerekiyor. Malum az sayıda siyasetçisi, aydını ve akili bulanan bir kentiz…

***

Velhasıl, iki iktidar aynı zamanda iki muhalefet arasında kalan bir kentin mağdurları olarak biraz daha ses yükseltip, konuşmaya ihtiyacımız var. Aksi halde vatandaşı da ciddi bir panik durumuna sokan bu kriz hali, yöneticilerin başına büyük bir afet olarak dönecektir.

Demedi, demeyin…

Van bu kentin haline!