Hep siyaset...

Hep şikayet...

Hep dert ve tasalar...

Nereye kadar...

Bazen yoruluyor insan.

Farklı insanları görmek, farklı şeyler onuşmak ve farklı şeyler görmek istiyor.

Hayatın o yorucu temposu yıpratıyor artık.

İnsan kendisine zaman ayırmayınca da, dönüp ardına bakınca iş işten çoktan geçmiş oluyor...

Sonra da hayıflanma, ah vah etme başlayıveriyor.
Bakın aylardır sıkıntıları, seçimleri, onları, şunları, bunları konuşup duruyoruz.

Burada bir mola verelim.

Hazır ülke ‘sakin’ bir moda girmişken bizler de kendimize biraz zaman ayıralım.

Mesela ne yapalım biliyor musunuz?

Yapılan bir araştırmaya göre Van’ın hala yarısından fazlasının Gevaş ilçesinde olduğunu bilmediği Akdamar Adası’na gidelim.

Akdamar iskelesinde tekne ile turkuaz Van Gölü güzelliğinde Akdamar’a doğru turlar iken derdi tasayı unutalım.

Termos çayımız, pastamız böreğimiz ile adanın yeşil havasını içimize çekelim, stres atalım.

Çoluk çocuk tavşan kovalayıp içimizdeki kurtları dökelim.

Sonra İnköy’e gidelim.

Dünyanın en güzel koylarında bakmaya doyulmaz o güzellikleri, o güzel toprakları görelim. Van’da kumsal yok diyenlere inat sahillerde dolaşıp kentin o kalabalığından boheminden uzaklaşalım.

Ya da Bahçesaray’a gidelim.

Daha çok yeşil daha çok doğa diyelim.

Yeşilliklerden, Karadeniz’i andıran güzel havasından bol bol içimize çekelim.

Dağlarında koşan yaban keçilerini izleyip kentin kasvetli ve stresli havasını unutalım.

Oraya gitmişken Çatak’ı esgeçmeyelim.

Kanispi’ye bakıp o bir serinleyelim. Buz gibi suyundan içelim.

Alabalık alıp yol boyunca uzanan buz gibi suyun yanında şöyle bir mangal sefası çekelim.

Sonra da bir semaver çayı...

Değmeyin keyfimize.

Yeter mi?

Yetmez tabi.

Karpuz kabuğu denizlere düştü.

Millet plajlara üşüştü.

Ne sandınız. Van’ın da plajları var ya artık.

O yüzden gidebiliriz.

Edremit Belediyesi’nin yeni plajında şöyle bir serinlemek ne güzel olur. Şu sıralar çekilmeyen bu sıcakların üstüne Van Denizi’ne sırt üstü uzanıp derdi tasayı unutmak iyi olmaz mı?

Vanlı mangalı da sever.

Edremit Belediyesi onu da düşünmüş.

Arabanın bagajında mangal gezdirme derdi yok.

Yol boyunca taştan mangallar var.

Yol kenarında bir kaç kilo kanat alıp hemen yapıverelim.

Akşam üzerinin o kızıl renginde ailemizle keyifle tadını çıkarılım.

Gülelim, eğlenelim.

Ne diye dert edeceğiz bu kadar.

Rızkı veren de Allah, derdi tasayı da.

Yüce rabbim. Güzelliği de nasip ediyor.

Bu güzelliklerden faydalanmayıp da ne edelim.

Güzellik deyince de bitmiyor ki.

Muradiye şelalesine uğramak mı dersiniz, yeşil Erciş’te soluklanma mı?

Hem Erciş’in de plajları var artık.

Bir de Erciş’te Van Gölü’nün serin sularında yüzmenin tadına bakmak lazım.

Ondan da mahrum etmeyin kendinizi.

Sağımız... Solumuz hep güzellik.

Hep tarih.

Bir gün Van Kalesi’ne gideriz.

Başka bir gün Eski Van Evlerine.

Allah’ın günü mü yok.

Yeter ki biraz kendimize vakit ayıralım.

Biz de her şey var.

Sıkılacak vakit bırakmayacak türden hem de.

Ama dönüp bir bakalım halimize.

Kendimizi ne kadar da yıpratmışız.

Ne kadar da vazgeçmişiz.

Değmez.

O yüzden...

Bu yaz kendi memleketimizde...

Kendi güzelliklerimizle buluşalım.

Olmaz mı?

Çoluk çocuğumuzla, sevdiğimizle, eşimizle, dostumuzla birlikte gülelim, birlikte eğlenelim.

Telefon, internet ile gelen yalnızlıktan kurtulup dost muhabbet ortamında bağımızı koparalım şu sosyal medyadan.

Bıktırmadı mı artık...

Ona da yeter diyelim.

Eski günleri yadedelim.

Hey gidi günler diyelim.

Eskinin derdi bile özleniyor değil mi?

O yüzden... Zararı yok.

Gidebildiğimiz kadar eskiye gidip.

Demli çay eşliğinde Van akşamlarının güzelliğini yaşalım.

Ne güzel olur değil mi...

O zaman ilk fırsatta.

Bu güzelliklerde buluşalım.

İş iş nereye kadar.

Haydi rastgele!

Editör: TE Bilisim