Okuyucularımız hatırlayacaktır.

Geçen hafta bu köşede bir dramı yazmıştım...

Van’a getirilip gelişigüzel sağda solda bırakılan göçmenlerin halinin perişan olduğunu söylemiştim.

Onların yol boyunca yaşadıkları dramı, Van’daki umut yolculuklarını paylaşmıştım.

Üzerinden bir hafta bile geçmedi...

Bir can pazarına daha şahitlik ettik.

Özalp’ten Van’a doğru gelen bir minibüse tam 67 göçmen sığdırılmış.

Yanlış duymadınız tam 67 kişi!

Ve bu insanlar canları hiçe sayılarak Van’a taşınırken kaza yapıyorlar.

Henüz çok genç yaştaki şoför, bir an önce kontrollere takılmadan gelmeye çalışacak ki şarampole yuvarlanıp 67 yolcusu ile birlikte feci bir kazaya karışıyor.

Normal şartlarda 15 kişinin sığdığı minibüsten cesetler, yaralılar etrafa saçılıyor.

Tarifi olmayan bir acı.

Tam bir can pazarı.

Çocuklar...

Bebekler...

Kadınlar...

Ölü bedenler...

Acı içinde kıvrananlar...

Yürek dayanmıyor yürek.

Ve ne acı ki bu manzaralar deyim yerindeyse uzun zamandır “geliyorum” diyor...

Çünkü her gün bunun gibi onlarca kaçak göçmen taşıyan isim bu insanları Van’a taşıyor.

Ama bir çoğu bu insanları mağdur edip hayalleri ile oynuyor.

İşin bir de farklı boyutu var.

Dünkü kaza sonrası bizzat Vali Mehmet Emin Bilmez tarafından paylaşılan bir bilgi.

Açıklamaya göre kazayı yapan şoför 95 doğumlu bir genç.

O da kazada hayatını kaybediyor.

Ve bu genç daha önce de aynı suçu işliyor.

Hakkında işlem başlatılıyor.

Başlatılıyor...

Başka da bir şey yok!

Haliyle devam ediyor.

Dönüp aynı işi yapıp insanları araca doldurmaya devam ediyor.

Netice bir, iki, üç derken bu büyük kazada tam 16 göçmenle birlikte o da can veriyor.

Göçmenlere de yazık, bu gence de...

Küçücük araçla daha çok adam taşımak, daha çok para kazanmak, daha hızlı gitmek için değer miydi?

Zaten yerinden, yurdundan edilmiş bu garipleri umut yolculuğunda bu hallere düşürmeye değer miydi?

Yazık bu insanlara...

Yazık...

Bize düşen bu gidişata dur demektir.

Bu iş bir nevi güvenlik kapsamında bir iştir.

Uluslararası düzenlemeler gerektiren bir durumdur.

Buraya kadar tamam.

Ki yurda girişler, kaçak olmaları, göçmen olmaları zaten devlet eliyle ilgilenilen bir durum.

Ama bu memleketin insanları bu umut yolculuğundaki insanların mağduriyetinden fırsat çıkarmaya çalışan taraf olmamalı.

Onlar yurda kaçak giriyor diye bu işi daha öteye girmek bize yakışmaz.

Onları kandırmak, onların paralarına göz dikmek bize yakışmaz.

Velev ki bu topraklarda umut arıyorlar.

Bırakalım da devlet eliyle ne yapılacaksa yapılsın.

Ama onları alıp daha büyük mağduriyetler yaratmak bize kazandırmaz.

Kaybettirir.

Dün giden 17 can...

Dile kolay tam 17 can...

Az değil.

Büyük bir acıdır.

O insanlar, kadınlar ve çocukların ailelerini bir düşünün.

Kendi öz vatanlarından uzak düştükleri acıyı bir düşünün.

Uzaklarda, çok uzaklarda ölürken yanı başlarında mezarlarını kazanları bile yok.

Hastanede acı içinde kıvranırken yapayalnızlar.

Bebeklerin anneleri, babaları yanlarında yok.

Bu memlekette kimsesiz, vatansız bir şeklide hastanelerde acı çekiyorlar.

Düşünmesi bile yürek yakıyor.

O yüzden...

Bu vebale...

Bu günaha daha fazla ortak olmayın ağalar.

Hali hazırda bu işi yapan herkesin bu olaydan ders alması lazım.

Bu işi yapan herkesin bu işten el çektirilmesi için toplumsal bir farkındalık oluşturulması lazım.

Bu işi yapan eş, dost, akraba kim varsa uyarılması bu işten el çektirilmesi lazım.
Varsın devlet eliyle bu insanların elinden tutulabilecekse tutulsun.

Ne yapılması gerekiyorsa yapılsın...

Öbür türlü bu insanların hakkını yemek, mağduriyetinden fayda sağlamaya çalışmak olmaz...

İki cihanda da yakamızı bırakmaz...

YETER!

Yeter artık...

Editör: TE Bilisim