Hayvanlarına daha iyi otlaklar bulmak amacıyla her yıl bulundukları bölgelerden çevre illerdeki yüksek kesimli yaylalara çıkan göçerler, yaylalarda zorlu ramazan mesaisinin ardından oruçlarını çadırlarında açıyorlar.

 

Hayvanlarından daha iyi verim alabilmek için yılın 5 ayını yaylada geçiren göçerler, süt, peynir, yoğurt ve tereyağlarını kentte satarak geçimlerini sağlıyor. Hayvanlarının bakımıyla güne başlayan göçerler, iftar saatine kadar koyunların kırpılması, berivanlar tarafından koyunların sağılması, yoğurt, peynir yapılması ve odun ateşinde yemek pişirilmesi gibi gündelik işlerini yapıyorlar. İftarın ardından çadırlarda toplanan yaylacılar günün yorgunluğunu çay eşliğindeki sohbetlerle atarak serin havada ve doğal hayatın içinde ramazanlarını geçirmenin mutluluğunu yaşıyor. Göçerlerden Fatih Çekin, yaptığı açıklamada, Batman'dan yaklaşık 3 bin hayvanla Ağrı'daki Zozan yaylasına geldiklerini söyledi.

 

Batman'ın sıcak olması nedeniyle yaz mevsimini serin yaylada geçirdiklerini anlatan Çekin, "Batman gibi değil burası. Batman şimdi sıcaktan yanıyor. Çok zor orada ramazan. Oruç tutanlar evden çıkamıyor ama burası gayet serin. Susamadan hayvanlarımıza bakabiliyoruz." dedi.

 

"BURASI BİZİM İÇİN BİR NİMETTİR"

Yaylada doğal beslendiklerini de ifade eden Çekin, şunları söyledi: "Hayvanlarımızı sağıyoruz, süt çorbası yapıyoruz, mantar toplayıp yemek yapıyoruz. Akşam ateş yakıyoruz, çayımızı yapıyoruz. Biz her sene yaylaya çıktığımız için bu mevsimde Batman'da duramayız. Çünkü serin havaya alışmışız. Burası çok serin, suları çok soğuk. Çeşme suyuna bakıyorsun sanki buzdolabından çıkmış gibi tertemiz doğal su. Burası bizim için bir nimettir. Kar var, iftar saatinde o karı ayranın içine koyarsan çok iyi oluyor. Hem doğal besleniyoruz hem de hayvanın sütünü sağma, yoğurt ve peynir yapma ve koyun kırpma gibi gündelik işleri yapıyoruz. Tamamen günümüz hayvanlarla geçiyor."

 

Hakim Sarıboğa da ramazan ayında yaylaların serin olduğunu belirterek, "Yayla serin olduğundan dolayı Doğubayazıt merkezden akrabalarımız, İstanbul'dan arkadaşlarımız geliyorlar, ramazanı serin yaylada geçiriyorlar." dedi. Sabah erkenden güne başladıklarını anlatan Sarıboğa, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sabah 4 buçuk 5 gibi hayvanları alıp gidiyoruz. Ramazan ayı olduğu için erken geliyoruz, 7 buçuk gibi. Ramazandan sonra da gece 11-12 gibi ancak eve geliyoruz. Kadınlar koyunları sağdıktan sonra sütü ısıtıyor, yoğurt ve peynir yapıyorlar. İftara yakın yemek hazırlıyorlar. İftarımızı açtıktan sonra arkadaşlarla çadırda toplanıp muhabbet ediyoruz. Elektrikte yok burada. Buranın havası soğuk, kış gibi. Akşamları üşüyoruz ve yorgan kullanıyoruz. Gündüz vakti mont giyiyoruz. Ramazan burada güzel geçiyor."

 

Şirvan Sarıboğa ise yaylada yaklaşık 4 ay kaldıklarını ve ramazan ayının yaylada çok güzel ve serin geçtiğini söyledi. Ramazanın tadını yaylada aldıklarını ifade eden Sarıboğa, "Herkes şehirde otururken biz burada çalışınca ramazanın tadını da alıyoruz. Hayat yaylada çok güzel geçiyor. Her gün başka bir çadırdayız. Elektrik yok burada ve televizyon ile internet derdi de yok. Sabah kalkıyoruz, gündelik işlerimizi hallediyoruz. Yayla yorucu olsa da çok harika geçiyor. Bazı insanlar şehirde akşamın gelmesini beklerken biz yaylada akşamın nasıl geldiğini bile bilmiyoruz. Akşamları çok soğuk oluyor ve soba yakıyoruz. Sahurda yatağımızdan zor çıkıyoruz." diye konuştu. 

Editör: TE Bilisim