Türkiye Cumhuriyetini Sabatayist Yahudilerin kurduğu gerçeğini kabul etmediğimiz müddetçe bugün içinden çıkılmaz olayları çözmemiz ve düzen sağlamamız mümkün değildir.

 

Bunun yanı sıra sistemin 1960 yılında Kürtlerin bütün ileri gelenlerini Sivas Kampında toplayarak onlara Kemalist sistemin demir yumruğunu gösterip hizaya gelmelerinin ardından Kürt gençliğinin bir proje ile sosyalizme yönlendirmesi gerçeği de Müslüman Kürt halkı tarafından bilinmediği müddetçe bu olaylar son bulmaz.

 

Suruç katliamı ile başlayan süreçte gelinen noktada başta D.Bakır olmak üzere Cizre, Silopi, Şırnak, Nusaybin, Lice ve Yüksekova gibi yerlerde başlayan çatışma ve savaş sadece bina yıkımlarını getirmedi. Umutları çaresizlikleri ve her şeyi kaybetmeyi de beraberinde getirdi.

 

Ülke geçmişte bütün yatırımlarının ağırlığını batıya yaptı. Doğuya veya gerçek değimiyle Kürtlerin yaşadığı bölgelere yatırımların yapmadı. Kürtlerin büyük ekseriyeti hep hayat şartlarının altında ezildi. İlk dönemlerde sistemin Şark Islahat Fermanı gibi büyük eziyetlerin dayatılması ile sindirilip ötekileştirilen Kürt halkı 1960 yılından sonra daha da eziyetlere maruz bırakıldı.

 

Geleceği olan gençlerinin de sol hareketlere yönlendirmesi neticesinde gelinen bugünkü noktada bu yaşananlar Kürt halkını hem İslam’dan uzaklaştırdı hem de sol ile hak elde etme kaosuna yönlendirildi. Bunun yanı sıra Türk gençlerinin de sağa yönlendirilip sola olan düşmanlığı pekiştirilince bugünkü tablo karşımıza çıktı.

 

Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı devletini yıkıp batıya yönelmesi ile girmiş olduğu ana gerçek İslami düzen, hukuk ve siyasasından vazgeçmesi ile bu temel atıldı. Bu temel ile muasır medeniyet seviyesine yükselmek idealleri üzerine kendini bina eden sistem işe inkar, asimilasyon, hak mahrumiyeti ve öldürmelerle işe başladı.

 

Müslüman Kürt halkı sistemin batılılaşmasına İslam adına ilk karşı çıkmasına karşılık önlemini onlara jenosit’e uğratmaya dahi el atıp onları inkara dahi kalkışan yeni batıcı sistemin en belirgin düşmanı İslam olması gerçeği hep halktan gizlendi. Çünkü sistemi kuranlar Sabataist Yahudilerdi ve kendilerin hem Müslüman hem de Türk olarak tanıtmışlardı.

 

Kendilerine çok ciddi manada karşı gelen Müslüman Kürt halkını ileride önüme daha büyük bir güçle çıkmasın diye onları İslam’dan ve Kürt kimliklerinden uzaklaştırma ameliyesine girdi. Kürtler dağlı Türklerdir gibi ipe sapa gelmez sözlerle kitleler kandırılmaya başlandı.

 

İşte tarihi bu gerçekler karşısında bugün bir iç savaşa varacak şekilde bu temeller üzerinden gelinmesi halktan saklanan ve meseleyi başka şekilde aktaranlar her iki milletin Müslüman halkını yanıltmaktadırlar.

 

Solun dünya siyaset sisteminde marjinalliğini yitirdiği bir zamanda Kürt halkının kurtuluşunu sosyalizmde gören PKK’nın dağ kadrosu silahların gölgesinde yürüttüğü siyaset neticesinde son çatışmaların bilançosunda 7800 Kürt gencini öldürttü.

PKK saflarına 14-25 yaşlarında gençlerin katılmasını sağlayan yöneticiler bu gençlerin bütününü sosyalizmin birer bilinçli neferi olarak onları dağa eylemlere istekli götürmedi. Bu gençlerin tümü sosyalizmi ancak dağda oradaki yöneticilerin öğrettiği şekliye anlayarak Kürdistan’ın kurtuluşu için eğitildiler.

 

PKK çok önceden hazırlandığı bir halk ayaklanması için bütün ağırlığını ortaya koyarak militanların düze indirdi. Devlet bunun farkındaydı ve bütün çalışmalarını yakından takip ediyordu. Onların halk ile araların koparabilmek için sahaya inmelerine göz yumdu ve PKK yöneticilerinin siyaseti iyi okuyamaması neticesinde olaylar bugünkü haliyle yaşandı ve sadece bina yıkımları değil geleceğin umutlarını da yıktılar.

 

Devlet, bekası için her türlü tedbiri alır ve böyle bir örgütün elindeki yetersiz silahlarla kendisine karşı savaşmasını pek önemsemez ve gerekeni yarar. Ve nitekim yaptı da….

 

Diğer yerlerin yıkımı gibi Yüksekova’da da yıkımlar oldu. Bir heyetle olanları yerinde incelemek için gittik ve hem devlet yetkilileri ile hem de halk ile konuştuk. Kimsenin dediği diğeriyle örtüşmüyordu. Herkes kendi açısından bakarak meseleyi dile getirdi.

 

Çatışmaların olduğu mahallelere gittiğimizde yakılan ve bombalanan evler binalar gördük. Ev sahiplerine bunu kim yaptı dediğimizde aldığımız cevap devlet yaptı şeklindeydi. Sivillerin hiç hayatını kaybetmediği bu çatışmalarda zaten halk ilçeden boşaltılmıştı. Siz burada mıydınız sorusuna hayır cevabını alırken sadece tahminini bize gerçek olarak aktarıyordu.

 

Devlet yetkilileri ile konuştuğumuzda söylenenler şuydu; Birçok mahallede yollara bombalar döşenmişti. Bazı kamu kurumlarının kolonlarına patlayıcı yerleştirilmişti bunlar patlatılırken haliyle yıkımlar oldu. Birde bazı bina ve camilere yerleşen keskin nişancıların açtığı ateş sonucu birçok arkadaşımız öldürüldü. Bizde onları oradan çıkarmak için oralara tank namlularını doğrulttuk ve yok ettik şeklinde beyanlarıydı.

 

Yüzünü batının demokrasisine çevirerek siyaset ve ekonomisin batıya göre düzenleyen ülke, hedeflediği yüksek medeniyet yerine 93 yıllık geçmişinde inkâr, asimilasyon, ötekileştirme ve katliamlarla doldurdu. Hak mahrumiyetine uğrattığı Kürt halkının hakların insan hakları çerçevesinde bugüne kadar vermiş olsaydı ne canlar giderdi ne de bu kadar yıkımlar meydana gelirdi. Bu yapılanları ne adına ve kim için soruları karşılıksız kalıyor.

 

ABD emperyalizminin Siyonist İsrail’in önünü açmak ve hedefine ulaşmasına zemin hazırlaması için bu toprakların insanları ölmüş ve birbirine düşman olmuş hiç umurunda değil. Yeter ki Siyonist öğretinin gereği İsrail’in emeli gerçekleşsin.

 

Tekrar söylüyoruz Müslüman Türk ve Kürt halkı tarihteki birlikteliğini bu dönemde görmemek için onları birbiriyle çatıştıran düşmanı ciddi manada tanımamız gerekiyor.

 

Bunun için Allah Fatır Suresi 5. Ayetinde şöyle buyuruyor; “Ey insanlar! Allahın vaadi haktır. Dünya hayatı aldatıcıdır, aldatıcılar sizi Allahın adı ile aldatmasın” 

 

Öldürmekle Kürt halkı yok edilemez. Ve tarihi gerçeklerle yüzleşmeyenler geçmişte yaptıklarının hesabın yeniden masaya yatırarak nerede hak mahrumiyeti ve zulüm yaptıklarını bilip onun tamiri için gereken her şeyi mutlak manada yapmaları gerekmektedir. Batının siyasi emel ve argümanları ile tarihi geçmişindeki bu iki güzide Müslüman milletin birbiri ile savaşmasını değil yeniden tarihteki yerlerini alarak geleceği kurmaları öngörülmelidir…

 

Yıkım ve fakir halkın durumunu görmek isteyenler lütfen gidip görsün ve yapılanların kime fayda sağladığını idrak etsin…

 

Selam ve dua adaleti Allah adına ayakta tutanlara…