“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.‘’

 

Türkiye Devleti anayasasının 41. Maddesi aile bütünlüğünü böyle anlatıyor. Son dönemde gerek sosyal medyada gerek yazılı basında seslerini duyurmaya çalışan, kalabalığın içinde çığlık atan küçük bir azınlık var: Sözleşmeli öğretmenler. Yurdun dört bir yanına dağılmış, ailelerinden ayrılmış eğitim neferleri de denilenilir onlara.

 

2017 verilerine göre ülkemizdeki öğretmen sayısı bir milyon beş bin üç yüz seksen (1005380 ). Bunlardan yaklaşık otuz dokuz bini (39000) ise sözleşmeli.Buradaki 39000 sözleşmeli öğretmenin yaklaşık 5000 tanesi ise kapatılan dershanelerden özellikle Doğu ve Güneydoğu illerine atanmış, 35 yaş üstü, birçoğu evli ve çocuklu öğretmen…

 

Yıl: 2016...

Yer: Ankara...

Soru: Bilişsel eğitim modeliyle sınıfınızdaki engelli öğrencileri nasıl eğitebilirsiniz?

Beklenti: Sizlerin en az 15 yıllık dershane tecrübesinden faydalanacağız ve ülkemizin özellikle haritadaki kahverengiye boyanmış yerlerini eğitim ve öğretim tecrübelerinizle sarıya, maviye, yeşile boyamanızı isteyeceğiz.

Sonuç: Bu bölgelere isteyerek ve bilerek gittiniz, eşinizi ya da çocuklarınızı yanınıza alabilir, 6 yıl bu bölgelerin kalkınması için çorbaya tuz atabilirsiniz.

 

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık demişler. Maalesefmülakat madalyonunu boynuna takıp atanmış her öğretmen sanıldığı kadar mutlu değil.

 

Niye mi? Çocuğu epilepsi hastası olan bir baba, ya da kendisi kanser hastası olup evladını ve eşini geride bırakmış bir anne n’apsın? Şehir merkezine 75 km uzaklıkta bir dağ köyünde ulaşımın olmadığı noktalarda öğretmenlik yapan sözleşmeli öğretmen X ,köyde acaba kocasına nasıl bir iş istihdamında bulunup onları yanına çağıracak?

Ya da daha atanmadan 2 ay önce evlenmiş sözleşmeli öğretmen Y, çakılı görev mecburiyetinde olan eşini üniversitedeki görevinden nasıl el çektirip yanına aldırabilecek?

 

 Ya da annesi düzenli aralıklarla kemoterapi tedavisi gören sözleşmeli öğretmen Z, bakmakla yükümlü olduğu annesini bulunduğu ilçenin devlet hastanesinin olmayan onkoloji servisinden başka hangi servise rica edip muayene ettirebilecek ki?

 

Maalesef sözleşmeli öğretmenlerin -özellikle evli-çocuklu ve 6 yıl ailesinden ayrı kalmış kişilerin- işi çok zor. Her gün duyabilecekleri güzel bir habere kulak kesilmiş durumda. Vatanın her yerinde görev yapmayı şiar edinmiş bu öğretmenlerin bu coğrafyalarda görev yapmamak gibi bir derdi yok.Zaten hepsi mülakatla gelmiş ,liyakat sahibi ve vatanını seven kişiler. Onları üzen tek şey ailelerinin yanında olmaması. Bizlerin anladığı ve gördüğü şey şudur: Öğretmenlik ucuz bir meslek değildir, tam aksi alemlere rahmet gönderilmiş peygamber mesleğidir.Alt yapısı tam anlamıyla oluşturulmadan ,kişilerin eşlerine iş, çocuklarına aş istihdamı yeterince düşünülmediğinden bireyler karşılıklı olarak mutsuz.

 

Gönlümüzden geçen tüm sözleşmeli öğretmenlerin bir an önce aileleriyle kavuşması ve akıllarındaki bu sorunu yok etmeleri. Çünkü öğretmenlik telafisi olmayan bir uğraştır, hekimlik gibi, hakimlik gibi...

 

Hali hazırda güzel ülkemizin anayasasının 41. Maddesinde de yazdığı gibi önce aile bütünlüğü şarttır. Mutlu bireylerin yetişmesi için, mutlu yarınların mimarı çocuklarımız için önce onları eğitenlerin mutluluğu göz önüne alınmalıdır.

 

Öğretmen; annedir, babadır, dosttur, sırdaş hattta arkadaştır. Ama her şeyden önce öğretmen insandır. Büyük ümitlerle başladığı görevinde kalemi kadar onu ayakta tutan yegane şey ailesidir.