Özlü Söz: Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur.

 

Son olayların gelişmesi ile gündem yine sıcak, hareketli ve kanlı geçmeye başladı. Suruç olayı ile başlayan bu kaos ortamı Ortadoğu’daki olayların bizim topraklarımıza sıçramasına kapı açtı.

 

ABD ve diğer emperyalist ülkelerin ortak çabası ile oluşturulan DAİŞ veya bizdeki söylemi ile IŞİD İslam topraklarına emperyalistlerin yerleşmesi için ilk adımdı. Bununla hedeflenen Allah’ın aziz dinini bütün dünyaya terörist bir dindir imajını vermek için DAİŞ kuruldu ve senaryo gereği bilerek canavarlaştırıldı.

 

Şimdi bu canavarı durdurmak için ikinci adım senaryosu işbirliği içindeki sözde İslam ülkeleri ile bir koalisyon kurmaktı. Koalisyona girmesi için İran ve Türkiye’nin de girmesi istendi. DAİŞ, Musul’a girdiğinde Şii oldukları için 1700 polisin kafasına kurşun sıkarak öldürdü. Bununla “bak bunlar Şiilere karşı ve katliam yapıyor” aldatması ile İran’ı da bu savaşın içine çekmek istiyorlardı.

 

Özellikle ABD ve diğer emperyalistlerin emelini çok iyi etüt edip takip eden İran bu tuzağa düşmedi.

 

Türkiye de bu isteğe ilkin olumsuz tavır takındı. Çünkü AKP-Cemaat çatışmasında görünen kadarıyla ABD Cemaatten yana tavır takınmış ve AKP’ye dirsek çevirmişti. Bundan dolayı Türkiye DAİŞ’e karşı koalisyona girmek istemedi.

 

Suruç’ta işlenen bombalı saldırı ve 32 gencin ölmesine sebep olan olay Türkiye’nin DAİŞ’e karşı koalisyona girmesine sanki hazırlanmış bir tuzak gibi oldu.

 

Kobani’ye yardım amacı ile günler öncesinden gideceklerini internet sitelerinden duyuran sosyalist gençler onların hayatları üzerine oyun oynamak isteyenlere malzeme vermiş oldular. Belki de katliam yapacaklara arayıp bulamadıkları kadar önemli malzemeydi bu beyan ediliş…

 

İplerin kopuşu Suruç katliamı oldu.

 

Suruç katliamının ardından DAİŞ militanları sınır ötesinden ateş açarak bir askeri öldürdü ve iki askeri yaraladı. Ve PKK Suruç katliamının intikamını almak için eylemlere geçti.

 

AKP iktidarı gelişen bu olaylar karşısında hem PKK’ya hem DAİŞ’e, karşı hava harekâtına başladı.

 

Sınırda asker vuran DAİŞ militanlarına karşı neden sınır ötesinde mevzi kazan DAİŞ militanları vurulmadı sorusuna cevap bulamadık…

 

DAİŞ kaplarına hava harekâtı düzenlendi ama ağırlık PKK kamları oldu. PKK birçok yerde araç yakıp bombalı eylemler düzenledi. Asker ve polislerin vurulması neticesinde halk yine eski çatışma ortamının yeniden gelmemesi için ellerin tetikten çekilmesi için gözlerini siyasilere ve yetkililere çevirdi.

 

Ama görünen o ki AKP iktidarı son terörist kalmayıncaya kadar harekatının devam edeceğini söylemekte…

 

Peki, bugüne kadar bu akılla bu kafayla ne elde edilebildi….

 

PKK bu kafayla bitirilebildi mi?

 

Geçmişten ders almayanlar bugün aynı yanlışı yaparak kendileri üzerinde emperyalist hesap yapanların hesabının figüranı olacaklarını bilmelidirler. ABD ve İsrail zaten Türklerin ve Kürtlerin birlik içinde olup dayanışmasını değil tam aksine birbirine düşman olup parçalanmasına zemin hazırlamakta.

 

Ve bunun için senaryosunu çok önceden de hazırlamış durumda. Sadece figüranlarının rollerini oynamalarını istiyor ve bunu isteklendiriyor…

 

ABD için Türkiye’yi DAİŞ’e karşı bir koalisyona çekmek çok zor değildi ve Suruç katliamı ile bunu gerçekleştirdi. PKK’nın Suruç katliamı ile harekete geçmesi ve Türk solunun aynı anda eylem gerçekleştirmeleri olayların bir merkezden yönetildiği görüşünü kuvvetlendirmekte…

 

Selahattin Demirtaş PKK’ya seslenerek araç yakmalarını ve ellerini tetikten çekmelerini isterken karşı bir cevap alamaması bu eylemlerin devam edeceğini göstermekte.

 

Eğer AKP iktidarı bu olayların bitmesini ve gerçekten Türk ve Kürt kardeşliğinin pekişmesini istiyorsa çözüm yollarını bulabilir. Bu olayların çıkması mutlak manada ABD ve İsrail’i sevindirmekte ama Türk ve Kürt halklarını da kan, gözyaşı ve kine sevk etmektedir.

 

Bugüne kadar çözüm süreci için İmralı’da yatan Abdullah Öcalan ile birçok temas kuruldu. Gerek istihbarat güçleri gerekse Kürt siyasetçiler vasıtasıyla çözüm süreci için A.Öcalan’dan katkı yapması istendi.

 

Suruç katliamı ile başlayan süreçte her gün kanın aktığı ve cenazelerin geldiği bugünde mesele çözülmek isteniyorsa yine çözüme sürekli katkıda bulunan Abdullah Öcalan’dan yardım alınabilir.

 

Malum olduğu üzere Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı üzerinde müthiş bir ağırlığı var. Ve bugün onun ağzından çıkacak her söze bu halk karşılık verecektir. Bunu sürekli aracılarla yerine getirmek yerine Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılıp çözüm sürecinin bu adımla yeniden ve kalıcı bir şekilde başlatılması kesin sonuç getirecektir.

 

Medya aracılığı ile halka yansıtılan Kandil ve HDP, Öcalan’ı devre dışı bıraktı onun için bu olaylar başladı demek yerine HDP tabanını destekleyen Kürt halkı Öcalan’a ne kadar bağlı olduğunu test etmek ve bu olayların bitmesi ile birlikte atılacak kardeşlik adımlarını yeniden tesisi için A.Öcalan serbest bırakılarak bu cesur ve yürekli adımın atılması gerekiyor.

 

A.Öcalan’ın serbest bırakılıp olayları bitirmesi için adım atıldığında gönüllerdeki kin ve düşmanlık yerini yeniden tesis edilecek bir kardeşlik ve dostluğa bırakacaktır.

 

Silahlarla bir meselenin çözülmediği gün gibi ortada. Silah sadece yıkım getirir ve silahla mücadelenin kazananı olmaz. Bunu için eğer kalıcı bir çözüm ve kardeşliğin yeninden tesisi isteniyorsa Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması bu işleri kökünden çözer.

 

Kürt ve Türk halkı dünya tarihinde hiçbir millete nasip olmamış bir kardeşlik ve kader birliğin gerçekleştirmiş Müslüman iki millettir. Ve bunun da gerçekleştireceğine yürekten inanıyoruz.

 

İslam topraklarında sınırlarımız çizen emperyalistlerin bizi birbirimize düşman ettiği bu durumdan sonra onların yeni oyunlarına alet olmamak için bu cesur ve yürekli adımı atıp kardeşlik bağlarını kendimiz kuvvetlendirmeliyiz.

 

AKP iktidarı bu cesur ve yürekli adımı atarak Türk-Kürt kardeşliğini İslami çerçeve içinde tesis ederek adını tarihe yazdırabilecek midir acaba?

 

Bu cesur ve yürekli adımı atmak için bütün unsurların harekete geçmesi dileği ile…

 

Selam ve dua bu kardeşliği tesis edecek cesur yüreklere…