Son günlerde iyiden iyiye ‘bitti’ yorumları yapılan çözüm süreci muamması sürerken Van’ın önde gelen temsilcileri de ‘süreç bitmemeli’ yorumları yaptı. Tarafların iyice gerildiği ve ölüm haberlerinin eksik olmadığı süreç tüm kesimleri tedirgin ederken, Van kamuoyu da günlerdir ülkenin dört bir yanında dillendirilen ‘Barış hemen şimdi’ mesajı verdi.

 

Son günlerde yaşanan çatışmalar ‘Çözüm Süreci’ bitti mi sorusunu akıllara getiriyor. Siyasi parti liderlerinin ve diğer siyasetçilerin süreç ile ilgili yaptıkları açıklamalar halkı tedirgin etmeye başladı. Koalisyon belirsizliği devam ederken önce Suruç olayı, ardından IŞİD ile mücadele sonrasında ise PKK ile karşılıkla çatışmalar unutulan savaşı bir kez daha hatırlattı. Son birkaç yıldır şehit haberlerinin gelmediği ülkede ‘savaş’ yeniden en çok konuşulan konu olurken ardı ardına gelen eylemler halkın tedirginliğini üst seviyeye çıkardı. Tam bu tedirginliğin zirveye ulaştığı dönemde ‘süreç bitti’ açıklamaları ile gidişata dair umut vermeyen siyasi kanadın TBMM’deki ‘terör’ buluşmasında yeniden ‘barış’ demesi beklenirken gündem yine meclisteki kavgalara takıldı. Olağanüstü toplanan meclisteki buluşma da gidişatı değiştirmezken ülke genelinde ‘acı’ haberler gelmeye devam etti. Tamda bu tedirginlik havası eserken bizde Şehrivan Gazetesi olarak süreci, yaşananları ve tedirginliği Van’daki; STK’lara, odalara, eski siyasetçilere ve başkanlara sorduk. Van’daki STK’lar, odalar, siyasetçiler ve başkanlar son günlerde yaşanan çatışmalardan sonra ‘çözüm Süreci’nin devam edip etmemesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Konuyla ilgili görüştüğümüz tüm isimler sürecin devam etmesi gerektiğini ifade etti. Görüşünü aldığımız tüm isimler siyasetçilerin üzerlerine düşeni yapmaları gerektiğini ve milletin gerek partilerden gerek liderlerden gerekse de siyasetçilerden üstün tutulması gerektiği mesajı verildi. İşte Van’ın çözüm mesajı:

 

ŞAHİN: BARIŞIN MUHASEBESİNİ YAPMAK İSTİYORUZ

Gazete olarak görüştüğümüz Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (SMMMO) Başkanı İbrahim Şahin, muhasebeciler odası olarak savaşın değil barışın muhasebesini yapmak istediklerini söyledi. Şahin, “Çözüm süreci Türkiye toplumunda çok iyi bir hava estirmişti. 30 yıldır süren iç savaşın, çatışmanın ülkenin insanlarına ve kaynaklarına ciddi zararlar verdi. Çözüm süreci ile birlikte Türkiye toplumu çok rahat bir nefes aldı ve insanların istihdam edileceği, kaynakların daha iyi kullanılacağı, eğitimin kalkınması adına daha iyi olacağını görmüştük. Fakat son süreç 78 milyon insanı olduğu gibi bizleri de derinden üzdü. Ne olursa olsun, Türkiye’deki bu sorunların hiçbir siyasi partinin kendine bir çıkar argümanı olarak görmeden ve bütün 78 milyonun sorunlarını çözen yani ‘yurtta sulh, dünyada sulh’ anlayışıyla evirilmesini istiyoruz. Çözüm sürecinin bitmesini kabul etmiyoruz. Yani biz mali müşavirler odası olarak şöyle de bir sloganımız var: ‘Savaşın değil, barışın muhasebesini tutmak istiyoruz.’ Dolayısıyla bu çatışmaların hiç kimseye bir şey kazandırmadığına inanıyoruz. Yani bu 30 yılda 100 yılda devam etse, sorunlar çatışmalar ile çözülmez. Mutlaka bu sorunların çözümle barış olacağını biliyoruz. Bunun dünya da örnekleri de var. Birçok ülkede var olan sorunların barışçıl ve çözüm yollarıyla çözüldüğüne tanık olduk. Dolayısıyla buradan siyasi partilere, TBMM’ye ve bütün STK’lara bu savaşın durdurulmasını talep ediyoruz. Çünkü savaşın getireceği tek şey kandır, gözyaşıdır ve işkencedir. Siyasiler her ne kadar süreç böyle gitmez deseler de, biz mutlaka şekilde sürecin devam edeceğine inanıyoruz ve istiyoruz. Çünkü süreç barış, kardeşliği ve istihdamı getirir. Biz bu anlamda sürecin devam etmesinden yanayız.” Dedi.

 

“MİLLET VEKİLLERDEN DAHA SAĞDUYULU”

Yaşanan olaylarda milletin vekillerden daha sağduyulu olduğunu belirten Şahin, şu ifadeleri kullandı: “Dün meclisi yöneten meclis başkanı Şafak Pavey çok güzel bir laf söyledi: ‘Egolarını bırakın, ülkenin sorunlarına bakın.’ Şimdi insanlar neden siyasiler seçer ve meclise gönderirler, sorunlarını çözmek için gönderirler. Ama ne yazık ki ülkemizde siyaset kişilere endekslenmiş. Siyasete toplum endekslenmemiş. Dolayısıyla biz insanları siyasi olarak bir yere gelmesinden çok ülkenin toplum olarak kurtuluşuna bakacak politikaların ele alınmasından yanayız. Dolayısıyla insanların seçtikleri vekillerin, siyasi görüşü ne olursa olsun 550 milletvekilinin bu sorunu çözme gibi bir mecburiyetti vardı. Bu sorun çözülmediği sürece herkesi yaralar. 550 milletvekilini de yarlar, toplumu da yaralar. Bu yüzden siyasilerin akıllarını başlarına almaları gerekiyor. Böyle bir siyaset olur mu? Benim dediğim olsun. Oysaki demokratik ülkelerde sorunları kim çözer? Elbette ki meclisler çözer, yani toplumu temsil eden vekiller çözer. Ama ne yazık ki ülkede millet vekillerden daha sağduyulu bir durumda. Milletin kendisi, kendi vekillerden daha sağduyulu davranıyor. Şu an bir iç çatışma var. 78 milyon insanlar vekillere diyor ki; “Bunu çözün.” Ama ne yazık ki vekiller kendini şaşırmış durumda. Biz vekil olalım bir yerlere gelelim yeter diyorlar. Vekillerin akıllarını başlarına almaları gerekiyor. Vekillerin milletin gerisinde kalmamaları gerekiyor. Sözde vekiller daha önde olması gerekirken ne yazık ki arkada kalıyorlar. Vekiller vicdanları ile hareket etsinler.”

 

IRAK: 7 HAZİRAN’DA NET MESAJ VERİLDİ

Konuyla ilgili görüştüğümüz eski Van TB Eski Başkanı Feridun Irak ise 7 Haziran seçimlerinde net mesajın verildiğini ve sürecin muhakkak ki devam etmesi gerektiği belirtti. Irak, “7 Haziran seçimlerinden sonra millet iradesini ortaya koydu. Hepimiz bu iradenin yapılmasını beklerken, gerilen ortam hepimizi son derece endişelendirmektedir. Nereye gidiyoruz, ne oldu ve ne olacak? Endişesi içindeyiz. Çözüm süreci muhakkak ki devam ettirilmelidir. Bizim için son derece umut verici bir süreçtir. Bunun gereği yerine getirilmelidir, taraflar üzerinde düşeni yapmalıdır. Ve her şeyden öncede artık erken seçim gündemden çıkarılıp, milletin iradesi doğrultusunda mutlaka hükümet kurulmalı, koalisyonlardan korkulmamalı, geniş tabanlı bir hükümet, ülkenin geleceği açısından çok daha hayırlı olduğuna inanıyorum. Ancak kurulacak olan hükümette mutlaka çözüm sürecini devam ettirmelidir. Milletin huzuru her şeyden önce gelir. Partiler ve liderler kendi ve parti çıkarlarını ikinci plana bırakarak, toplum çıkarını ön plana çıkarmalı ve üzerine düşeni yapmalıdır. Zaten siyasetçilerden bunun için vardırlar. 7 Haziran seçimleri iradeyi net olarak ortaya koymuştur. 4 partili bir parlamento çok geniş temsil imkânı vermiştir. Bunun yanı sıra sürecin devamlılığı konusunda da mesaj verilmiştir. Bunun gereğinin yapılmasını da herkes beklemektedir. 7 Haziran’ın mesajı nettir. Çok geniş bir temsil vardır ve bu temsilin çözüm süreci mesajı da çok net bir şekilde belirtilmiştir.” Dedi.

 

YAKUT: SÜRECE HAK EDİLEN ÖNEM VERİLMELİ

Gazete olarak çözüm süreci ile ilgili görüştüğümüz Van Aktif Sanayici ve İş Adamları Derneği (VASİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Halit Yakut şu ifadeleri kullandı: “Yaşanan son olaylardan sonra çözüm sürecinin sekteye uğradığını fakat bittiğini düşünmüyorum. Yani çözüm süreci türbülanslı bir aşamaya girmiş oldu. Bunu, sürecin karmaşıklığı ve zorluğu nedeniyle aslında doğal olarak karşılamak gerekir. Daha önce de buna benzer olaylar olmuştu ama yaşanan olaylar aynı zamanda sürecin rasyonel bir zemine oturmasını sağlamıştı. Bununla beraber Sürecin çok Şeffaf yürümesi gerektiğini halkın süreçle alakalı detayları bilmesi gerektiğini kanaatindeyim. Sadece bir kesimin değil her kesimin çözüm sürecini istemesi lazım. Bu yolda çok ağır bedeller ödendi, her ne şekilde olursa olsun, çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çözüm sürecine hak ettiği önemi verip hızla nihayete erdirilmesi için çaba gösterilmeli. Siyasi partiler topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeli, bizleri birbirimizden uzaklaştıracak dilden uzak durmaları bununla beraber ortak yaşam alanlarımızı bizleri buluşturup toplumsal bir uzlaşı merkezi ulaştırmaları lazım. Sonuçta çözüm süreci bir kesimi ilgilendiren bir durum değil. Siyasi partilerin bunu göz ardı etmemesi lazım. Çözüm süreciyle ilgili atılacak her adım geleceğimizi etkileyecek bir adım olacağı için, açık ve şeffaf bir şekilde atılmalı.  Fakat görünen şu, Türkiye şu an daha çok koalisyon ve erken seçime odaklanmış durumda. Bu da çözüm sürecinin sanki biraz daha bekleyeceği anlamına geliyor.”

 

ASLAN: SU SATMAK İÇİN YANGIN ÇIKARIYORLAR

Görüşlerini adlığımız Mazlumder Şube Başkanı Yakup Aslan birilerinin su satabilmek için yangın çıkardığını ifade etti. Aslan, “Mazlumder olarak en başından bu yana çözümün bu şekilde olmayacağını defalarca dile getirdik. Bundan dolayı da yapılan yanlış davranışlardan geri dönülmesi gerektiğini ifade ettik. Ne yazık birileri su satabilmek için yangın çıkarmayı düşünüyor. Ama yangın ne yazık ki hepimiz yakacak. Hepimizin felaketi olacak. Van’daki yoğun militarist baskılar, tutuklamalar, bir nevi polis darbesi görüntüsü veren tutumlar, yeniden başlayan çatışmalar ve yine gelmeye başlayan cenazeler canımızı yakıyor. Özellikle Cumhurbaşkanının başkanlık takıntısından dolayı ülkeyi yangın yerine çevirmeyi düşünüyor. Bu taktik ve yöntemler yanlıştır. Doğru bulmuyoruz. Yıllarca bu topraklarda savaşlar çıktı ama her defasında bu ülkenin yoksul halkı acı çekti. Bu Kürt-Türk kardeşliğine de vurulan bir darbedir aslında. Bu böyle devam ettiği sürece fiziksel bir kopuş daha da büyüyecek. Ve bu ateş daha da körüklenir. Ümit ediyoruz ki inşallah biran önce bu donmuş akıldan biran önce geri adım atılır. Barış hepimizin istediği ve bizi çözüme götürecek bir yöntemdir. Barış olmadan bu topraklar üzerinden kardeşliği inşa etmek mümkün değil.” Dedi.

 

“BU AKILDAN BİRAN ÖNCE VAZGEÇİLMELİ”

Aslan şöyle devam etti: “Biran önce barışın yeniden inşa edilmesi için herkesin yoğun bir çalışma içerisinde olması lazım. Tüm siyasilerin toplumun içinde olduğu kopuş karşısında duyarlı olması ve birleştirici olması gerekiyor. Ne olursa olsun barışın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Siyasilere düşen savaştan ziyade barışı ve kardeşlik hukukunun yeniden inşa edilmesinde öncü olmaktır. Tahrik edici ve insanları birbirine düşürücü sözlerden uzak durmaları gerekiyor. Bir siyasinin ufak bir tahriki büyük savaşlara ve çatışmalara neden olabiliyor. Bu dilden ve ahlaktan vazgeçilmeli. Savaşın insanlara ne kadar zarar verdiği Suriye’de ve Irak’ta en sıcak halini gördük. Bu akıldan biran önce vazgeçilmeli.”

 

KANDAŞOĞLU: HİÇ HUZURUMUZ KALMADI

İş adamı Zahir Kandaşoğlu ise süreçle ilgili yaptığı açıklamalarda yıllardır çok büyük kayıplar verildiği söyledi. Kandaşoğu, “2 yıldan bu yanadır feryat ediyorum. Bölgedeki bütün STK’lara çağrıda bulunduk. Her defasında gidişatın iyi olmadığını dile getirdim. Bölgenin insanı olarak 30 yıldır yaşamadığımız sıkıntı kalmadı. Artık bu kanın akmasına bir dur diyelim. Maddi ve manevi çok kayıplar verdik. Bizim hiç huzurumuz kalmadı. Yıllarca hep sıkıntı hep korku ve stres yaşadık. Panik içinde büyüdük ve yaşadık. Gerekirse bölgenin bütün STK birlikte bir çözüm arayışına gitmeli. Bu STK’lar Kandile gitsin, meclise gitsin ama elimizden ne geliyorsa bölge halkı olarak yapalım. Dün mecliste çok önemli bir konu konuşuldu. Ama ne yazık ki orada gündeme oturan ‘Kadın sus!’ oldu. Korkulan başımıza geldi ve çatışmalar tekrar başladı. Ne yapıp yapıp bölge halkı ve STK’lar olarak sağduyulu yaklaşıp sorunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Bundan sonra dayanacak gücümüz kalmadı. Bütün iş adamlarımız işi gücü bırakıp gidiyor bölgeden. Bu savaş acilen son bulmalı. Biran önce barış için kararlar alınmalı. HDP’nin 80 milletvekili meclise gitti. Bu vekillerin hepsi de birbirinden değerli. Bu arkadaşlar bu sorunu çözerler. Umut ediyoruz ki inşallah bu son olur. Artık kan dökülmez.” Sözlerine yer verdi.

 

ŞEN: ÖTELENECEK BİR SORUN DEĞİL

Süreçle ilgili görüştüğümüz eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) il başkanı Cemal Şen ise şu ifadeleri kullandı: “Bundan önce de 3 defa bu tarz süreçler gerçekleştirildi. Bir şekilde bozuldu bunlar. Biz en başından bu yana sürecin şeffaf olmasından yanaydık. Parlamento ayağı olmayan bir sürecin çalışma yürütmesi çok da resmi olmayabilir. Kürt sorunu ötelenecek bir sorun değil. Türkiye’nin gündemi olan bir sorundur. Bu tabi ki de parlamento ayağı olmadan yapılamaz. Baştaki kişiler Kürt sorununa anlamış değiller. Ki o yüzden kalkıp Kürt sorunu yoktur dedi. Hakaret etti. Bir ülkenin cumhurbaşkanı eğer şiddet dili kullanırsa karşılığını da alır. Etki tepki olayı budur işte. Asıl sorunun temelinde AKP’nin tek başına iktidar olmamasıdır. Bizim söylediğimiz anayasal bir çerçevede görüşmelerin sürdürülmesi, ülkenin birlik ve bütünlük noktasında buluşmasıydı. Ama yanlış bir yol izlendi. Sonra birçok noktada kötü olaylar yaşandı. Diyarbakır’daki patlama, Suruç’ta 32 gencin katledilmesi kılıçların çekildiğini gösteren en büyük kanıttı.”

 

“CEYLANPINAR’DAKİ OLAY PROVOKASYONDUR”

Siyasilerin çözüm konusunda çok da etkin olacaklarına inanmadığını ifade eden Şen, “Siyasilerin birçoğu hala savaş naraları atıyor. MHP’nin HDP hakkında suç duyurusunda bulunması çokta kabul görünecek bir şey değil. Halkın iradesine yapılan bir saygısızlıktı. Suruç’ta, Ceylanpınar’da ve Malazgirt’te yaşanan olayların hepsi de bir provokasyonun parçası olduğunu düşünüyorum. Şuan Türkiye’de çok farklı güçler var devrede. Birçok olay PKK ile devlet dışında gerçekleştiriliyor. Şu anki durumda bütün STK’lara ve barışsever insanlara büyük bir görev düşüyor. Kadınların özellikle bu savaşı durduracağına inanıyorum. Bütün kadınlar bir araya gelirse dökülen kadın son bulacağına inanıyorum. Barış yanlısı kadınların AKP’den daha kalıcı ve kesin çözüm getireceğine inanıyoruz.” Dedi.

 

BOZKURT: TÜRKİYE YOLUNA DEVAM ETMELİ

Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Şemsettin Bozkurt, ise süreç için şu ifadeleri kullandı: “En büyük umudumuz ve dileğimiz çatışmaların son bulması ve çözüm sürecinin yeniden kaldığı yerden devam etmesidir. Bir an evvel koalisyon kurulmalı ve Türkiye yoluna devam etmelidir. Türkiye’deki barış ve huzurun sağlanması için siyasilerin sorumluluklarının farkında olarak hareket etmelerinden yanayız.”  

 

TİMUR: SİYASİ AMAÇLA YAKLAŞILMAMALI

Soruna siyasi amaçla yaklaşılmaması gerektiğini ifade eden ve süreç ile ilgili konuşan Baro Başkanı Murat Timur ise; “Yaklaşık 3-4 yıldır başlayan çözüm süreciyle toplumun birçok kesimi tarafından olumlu karşılandı. 30-40 yıldır yaşanan çatışmalı süreç bütün bölgede çok ciddi acılar yaşattı. Çatışmalardan dolayı polis, asker ve gerilla cenazeleri bu toplumda hiç eksik olmadı. Çözüm sürecinin başlangıcından bu yana insanlar umutlandılar. Bu umudun daha sonra hayal kırıklığına dönüşmesi gerçekten çok ciddi acılar getirecek. Nitekim son 2 haftadır ciddi bir gerginlik var. Birçok yerde de ifade ettim. Bu soruna siyasal amaçlarla yaklaşmamak gerekiyor. Bu ülkenin 100 yıllık bir sorunu konuşulacaksa ve çözüm için çare bulunacaksa siyasal amaçlarla yaklaşılmaması gerekiyor. Bu sürecin aktörleri daha çok cesaretli yaklaşmalı sorunlara. Ancak sürecin geliş aşamasına bakıldığında dönem dönem hükümetin siyasal argümanlarla yaklaştığını görüyoruz. Bu toplum savaşın bitmesi için hem fikirdir.” Sözlerine yer verdi.

 

“BARIŞIN OLDUĞU YERDE GÜVEN VARDIR”

Kimsenin yeni ölümler yaşamak istemediğini ifade eden Timur son olarak şunları kaydetti: “Çatışmalı dönem yeniden başlamışken acıyla sonuçlanmaması için çözüm bulunmalı. Biz zaten yakın bir zaman dilimi içerisinde bölge barolarıyla Ankara’da bir takım girişimlerde bulunmayı planlıyoruz. Şuan bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Süreç bir şekilde kaldığı yerden devam etmeli. Çünkü barışın olduğu yerde güven vardır. Ekonomik kalkınma vardır. Ama güvenlik açısından sıkıntılı olan bir yere kimse gelmez. Demokrasilerdeki yaklaşımlarda sorunları siyasetçiler çözer. Bir yerde bir sorun varsa bunu silahlar değil siyasetçiler çözer. Siyasetçiler demokratik alanlardaki sorunları çözer. Zaten politik alana gerekli özen gösterilirse silaha hiç gerek kalmaz. Burada siyasetçilere daha ahlaklı ve daha vicdani bir şekilde yaklaşım sergilemeleri gerekiyor.” 


ŞEHRİVAN ÖZEL: MERAL YILDIZ – ÖNDER ALTINAL

Editör: TE Bilisim