Çocukluğumdan Kalan Bir Hatıra

"Hiç unutmam... Yüksekova'da, daha küçücük bir çocukken mahallemizden konvoy halinde geçen askeri araçlar olurdu.
Onların geçtiğini duyan-gören her bir çocuk soluğu mutlaka caddede alırdı. Çocukluk işte,onların nereye niçin gittikleri hangi birimizin umrunda olabilirdi ki,biz yalnızca onlara el sallayıp onlardan gelecek hediyelere bakıyorduk. Askerler öyle cömert insanlardı ki,onlar geçip gidene kadar mutlaka her birimizin elinde ya bir şeker, ya bir çikaloata veya konserve kutusuyla mahallemize sevinçle dönerdik. İçimizden birşey alamayan olsa bile, birilerimiz diğer alamayan arkadaşa şekerlerinden birini uzatırdı mutlaka.. Ne günlerdi o günler... Yolun kenarına fırlattıkları nane şekerinin bana verdiği hazzı anlatamam; heyecan,beklenti, sevinç ve ardından gelen mutluluk... Bu çocukluğumun bana kalan en tatlı hatırasıdır...
O şekerin damağımda kalan tadını, bugüne kadar yediğim hiçbir şekerde daha duymadım."

***

(2) Bir Ölü Görmek

Bugün,bir tramvay durağı kadar aşağımızda olan,caddeden geçiyordum. Aklımı vize sınavları ile bozmuştum. Mutsuz ama hırslıydım,düşüncelere boğulmuştum böyle. Bir ara başımı çevirdim.Her zaman sakin ve tenha olan sokağa ilişti gözlerim,durdum bir anda. Küçük bir kalabalık öylece bekliyordu,sokağın ortasında.Sonra istemsiz bir şekilde o tarafa dönüp, ilerlemeye başladım. O ara bütün duyularımın,bir noktaya kilitlendiğini hissettim. Heyecanım artıp,merakımla karıştı. Her adım atışımda,kalbimin daha hızlı attığını,gözlerimin o anı, bir tarayıcı gibi işlevi görürcesine,anılarıma nakletiğini ve her geçen sürede de hızlandığıni farkettim. İnsanlar pencerelerden başını çıkarmış ve öylece bakakalmış,rüzgar sanki başka bir esiyordu.Hatta esmiyor gibiydi. Ve sonunda oraya vardığımda,bir çocuk gibi kalabalığın içinden başımı eğe eğe ilerledim. Sonunda kendimi kurtardığımda,ayaklarımın dibinde;ellili yaşlarda,hafif tombul yanaklı,sakalları uzunca ve bembeyaz,açık tenli,orta boylu ve kilolu sayılabilecek bir adam duruyordu.Halinden belli olduğu kadarıyla sokakta yaşamını sürdüren bir insandı.Kıyafetleri kirli ve haftalardır yıkanmamış gibiydi. Ama yüzü o kadar temiz ve masumdu ki... O öyle boylu boyunca serilmişken sokağın ortasında,ruhumun bedenimden uzaklaştığını hissettim. Korkularım yüreğimde toplanmıştı.Sersemleştim bir anda,ve sanki farklı bir hava teneffüs etmeye başladım. Gözlerimin buğulandığını,ve gözyaşlarımın katre katre düştüğünü fark edince kendime geldim... O an farkettim ki,ölünün başında birtek ben duruyormuşum.Kalabalık ise bizden bir metre kadar ilerimizdeimiş meğer, ama aldırmadım. Öylece durdum,orda... "Bir ölüyü görmek" hiç nâsip olmamıştı.Keşkede olmasaydı... Neden orada öylece durduğumu bende anlamadım,ve öyle dakikalarca bekledim... Evet ilk kez bir ölü görmek,beni çok mütessir etmişti...Yine kendimden geçmiştim,ruhum sanki ruhunu arıyor gibiydi ve belkide bulmuştu,kim bilir? Boğazımda acı bir sancı duyuyordum şimdi.Ellerimin bu sonbahar soğuğunda ısındığını ve aşağıdan yukarıya doğru bedenimden ruhumun çıktığını hissettim,tekrar. O an ölüyü değil,ölümü gördüm sanki ve yine gözyaşlarım... Ben böyle kendimden geçmişken,birisi kolumu sıkıp,bıraktı. iki polis memuruydu,yana çekildim.Birisi ayaklarından diğeride koltuk altından tutarak,yolu kapatmış,adamı kaldırıp,kaldırımın üstüne koydular. O ara farkettim ki,memurlar onu kaldırırken,o kadar hafifti ki...O kocaman cüsse şimdi,küçük bir çocuk ağırlığındaydı,şaşırdım. Acaba ölen insan,böyle hafifler mi? Büyüklerimiz: "Eğer kişi cennetlikse(ki inşallah öyledir!), hafif olurmuş. Sonra gazete getirip,üzerine serdik.Akıl etmesek kimse zahmet edip,üstünü örtmeyecekti belki. Bir zamanlar, Peygamber Efendimiz'in: “Kostantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir.Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur ” sahih hadisinde kastettiği memleket şimdi,kimlere kalmış!... Bu konuda üzülmemek elde değil. Zavallı adam,Allah tahsilatını bağışlasın ve kimseyi kimseye muhtaç etmesin, zâtından ve Rasulünden gayrı... Sonra dönüp,arkamı gittim...Ama berûnumda bir acı ile...bugünü hiç unutmayacağım galiba,zira hiç böyle farklı duygular hissetmemiştim...

Mücahit Korkmaz yazdı...

Editör: TE Bilisim