Siyasette devamlılık esastır derler… Ak Parti bu devamlılığı ne kadar sağladı bilmem ama şu sıralar Van’da bir devamlılık olmadığı kesin… 2000’li yılların başında Rahmetli Ebubekir Gülaçarlar, Yekta Haydaroğulları, Hüseyin Çelikler ile başlayan son derece başarılı ve şaşalı bir AK Parti dönemi şu sıralar sancılı bir köşe kapma yarışındaki partiyi andırıyor. Akıllara son dönemlerini andıran diğer birkaç partiye benzeyen bu durumun yansımaları da dolayısıyla teşkilat anlamında farklı oluyor. Lakin başlarda bir ‘dava’ partisi olarak temelleri atılan AK Parti’ye sadece basamak değil hala ‘dava’ gözüyle bakanlar da var. Yani birilerinin içinde hala o davayı 2023’lerin çok daha ötesine götürme umudu var. Konu her ne kadar ‘paranın ve imanın kimde olduğu bilinmez’ olayına benzese de kimi insanların bu konuda samimi olduğunu görebiliyorsunuz. Ben işte ‘’Burhan İnan’ın’’ da bu siyasetçilerden biri olduğunu düşünüyorum. Küçük yaşlarda bir AK Partili olarak tanıdığım Burhan İnan, yıllar sonra bayrağını devraldığım Şehrivan maceramda da hala AK Partili Burhan İnan olarak gördüğüm nadide siyasetçilerden. Nadide çünkü benim bir zamanlar Ak Parti ateşiyle yanıp tutuştuğunu düşündüğüm siyasetçilerin AK Parti’ye onun kadar bağlı olmadığına fazlasıyla şahit oldum. 2001’den bu yana Ak Parti’yi tanıyor, biliyor ve yükselişine şahitlik ediyorum. Ama en fanatik Ak Partililerin bile milletvekilliğinden emekli olduğu gün, il başkanlığının bittiği gün ve adaylık verilmediği günün ertesinde ‘ne hali varsa görsün’ muamelesi yaptığı bir sistem partisi gibi gördüğü Ak Parti’de bu samimiyetin kat sayısı her geçen gün biraz daha düşüyor. Burhan İnan ile defalarca söyleşiler yapmış ve onun iki il başkanlığı adaylığı sürecine şahit olmuş birisi olarak sayısız kez oturup dinlemişliğim ve defalarca kez hayranlıkla söyleşi yapmışlığım var. Gariptir, onun siyasette bir türlü beklediği makama gelememesini ve bir türlü o sevdasının mukafatını alamamasını siyaseten hep yeni CHP’li Sarıgül’e benzetirim. Görev almadığı için partiye ve etrafındakilere bu kadar sabırla ve metanetle yaklaşan saygılı,sabırlı sayılı isimlerden çünkü Burhan İnan. Dolayısıyla “Burhan İnan kimdir?” şeklinde bir söyleşiden ziyade Ak Parti’nin ‘sivri dilli siyasetçisi’ olan Burhan İnan’la ben de biraz duvarları kırmak istedim. İstedim ki Burhan İnan il başkanlığı yarışından sonra ne hissediyorsa onu anlatsın. İstedim ki herkesin yüklendiği il başkanlığı ile ilgili fikirlerini o da anlatsın ve yine istedim ki twitter’da sert çıkışlar yapan İnan’ın bu davranışının altında yatan sebep herkesçe bilinsin. O yüzden ben sordum o cevapladı. Cevaplarını da sizin için derledim. Buyrun bakalım:

 

Röportaj: Ömer Aytaç AYKAÇ - Fotoğraflar: Önder ALTINAL

 

Uzun süredir partide olan ve gündemde olan bir isimsiniz. Sizin Ak Parti’deki süreciniz diğer isimlere göre biraz farklı sanki. Kurulduğundan beri partidesiniz ama hala hatırı sayılır bir görev almadınız. Bizim tanıdığımız o Burhan İnan şu anda ne yapıyor?

 

Burhan İnan, hala bir Ak Partili olarak Ak Parti’ye ne kazandırırım düşüncesi içindeki biri olarak davamın peşindeyim. Şu zamana kadar bana görev verilmemesini de öyle hırs yapacak kadar da büyütmedim. Ben hala yola ilk çıktığım heyecan ile AK Parti’de çalışan biriyim. Burhan İnan hala gençlik yıllarında katıldığı yöneticisi olduğu Siyaset Akademisi’nde başarısının sertifikasını Başbakan Erdoğan’ın elinden alan bir partili heyecanı içindedir. Bu heyecanı da kaybetmedim bu partide iyi birşeyler yapabileceğime dair umutlarımı da. Bir partiye hizmet ederken eğer işin içinde dava varsa ve sonucunda bir şeyler düşünülüyorsa size verilecek bir yer var ise verilecektir. Bakın en basitinden geçtiğimiz seçimlerde AK Parti’ye 200 bine yakın oy verilmiş Van’da. Bu insanlar da bizim gibi AK Parti’ye gönül vermiş insanlar. Dolaysıyla bu insanların hepsini siz getirip yönetimlere ya da il genel meclislere veya belirli il meclislerine yerleştirmeniz söz konusu değildir. Önemli olan sizin buna bir gönül olarak bağlı olmanızdır. Dolaysıyla Burhan İnan da bu çalışmalar içerisinde parti kurulduğundan yani 2001’den beri var. Herhangi bir görev verilmese ‘küstü’ ya da bir sonrakinde başkan adayı olmazsa “Küsebilir” şeklinde düşünülebilir ama ben asla partime küsmedim,küsmem de. Kaldı ki partinin bütün çalışmalarında görev ve sorumluluk alanında hep en önde olmaya çalıştım. Milletvekillerimizle,adaylarımızla  birlikte tüm seçimlerde kol kola, köy köy, ilçe ilçe, sokak sokak, mahalle mahalle gezdik. Bu seçim de yine benim için aynı önemi barındırıyor. Yani benim bir görev almam gerekmiyor. İşte bu yüzdendir ki belediye meclis üyeliği için adaylık başvurusu yaptım. Bu kararı alırken de partimizin yetkili isimleri ile, sayın milletvekillerimle ve ailemle görüştüm ve en önemlisi değerli halkımızla görüşerek büyükşehir ile alakalı olmak üzere belediye meclis üyeliğine talip oldum. Bu da partimiz için bir görevdir nihayetinde.

 

AK Parti’de görev almadınız ama AK Parti’de bir ahde vefa olayı var bildiğim kadarıyla. Geçmişte bir Vesim Yaviç ve Hekim Karabıyık istisnası var elbette ama genelde böyle bir durum. Bir çok arkadaşınız da teşkilatlarda görev almışken siz almadınız. Bu anlamda partide size karşı bir tavır mı var?

 

Ben kaderime inanıyorum ve güveniyorum. Allah eğer bir şeyleri nasip etmemişse bir sonrakine, daha iyisini,daha büyüğüne karar verecek kanaatindeyim. Siyasette beklenti kaygısıyla hareket etmek yanlış olur. Eğer siz davanın peşinde çok rahat koşabiliyorsanız, size illa ki bir koltuk verilmesi gerekmiyor. Bir beklentiniz olmazsa gönül rahatlığı her şey yapabilirsiniz. Evet, doğrudur. Öbür arkadaşlarımız gibi makam sahibi olamadım. Ama bu halimle de halkımıza hizmet edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum.Bence onlardan daha çok makam sahibiyim. Bana göre onlardan daha ön palandayım, daha çok partiyi savunabiliyorum ve istediğim platformlarda partimle alakalı her konudan bahsedebiliyorum. Onlara şimdi koltuk verilmiş olabilir ama bugün veya yarının onlara tekrar koltuk verileceği anlamına gelmiyor.

 

Peki mesele koltuk değilse neden hala bu partidesiniz?

 

Ben partide görev almak ile ilgili olan iş içerisindenken illa ki bana koltuğu verin diye bir şeylerin peşine düşmedim. Karakterimden ve aile yapımda da böyle bir şey söz konusu değil, ailemin tamamı da ak parti içerisinde iken benim böyle düşünmem söz konusu olmaz. Biz değerli abim Naif Şabu ile birlikte 2011 yılında il başkanlığı seçim yarışına girdik ve kazanamadık, kazanamayınca grup olarak yönetimin  dışında kaldık diye bir şey yok ben kendileri ile olan bir çalışmadan dolayı halkın bildiği gibi olan ve ahlak kuralı çerçevesinde yapmazlarsa birlikte olamayacağımı söyledim ve o guruptan ayrıldım.

Daha sonrada partim içerisindeki birlik ve beraberlik için o zamanki İl Koordinatörümüz Sayın Yahya Akman ile de bizzati 3 defa görüştüm. İl başkanımız Sayın Abdullah Aras ile 2 defa görüştüm.Ben artık o grup ile beraber olmasam bile dedim ki; ‘Siz bu emeği çok olan arkadaşları partiye kazandırmalısınız’. Amacım kendimi düşünmek olsaydı sadece kendim üzerimden beklentilerle bu insanlarla konuşurdum. Ben koltuğu alamadım diye kin duysaydım, “Ben başkan olmadım Naif Şabu da başkan olmasın” gibi şahsi menfaatlerimi önde tutsaydım bunları gidip Sayın Akman ve Aras ile paylaşır mıydım? Ama amacım partiye birşeyler kanaat eden insanların yanında olmaktır.

 

Siz bir yanlış yapmadıysanız, bir Vesim Yaviç, bir Hekim Karabıyık gibi sansasyonel bir etki bıracak söylemlerle partide büyük bir etki bırakmadıysanız neden hala bu isimler bile partide görev alabiliyorken siz yoksunuz?

 

Sevgili abim Hekim Karabıyık’ın o gün şartlarında normal ama tahlisiz gibi algılanan bir açıklamasından sonra partimize istifasını verdi. Kendisi daha sonra partiyi bırakmamak üzere ve yine 2011 seçimlerinde hemen hemen en iyi çalışanlardan olmak üzere tekrar partiye hizmet etti. O yarışta Abdullah Aras ile birlikte oldu tekrar yönetime geldi şimdi. Biz kazanmış olsaydık o zaman sizin şu anda yönetimde gördüğünüz insanlar olmayacaktı. Mesele Burhan İnan değil meseleAbdullah Aras ve Naif Şabu meselesi de değil. Hele Hekim Karabıyık meselesi hiç değil, mesele dava meselesi. Biz partimizi Van da nasıl daha ileriye götürebileceğiz bayrağı şu an tutan arkadaşlarımızla biraz daha ileriye nasıl götürebileceğiz. Biz bunun çabası içerisindeyiz. Dolaysıyla koltuğun olup olmamasıyla, ya da onların koltuk sahibi olması benim nezdim de onların saygınlıklarını çok farklılaştırmadı. Bu aynı zamanda benimde koltuk sahibi olmayınca varlığın eksikliği ya da hiç bir şey olmamış anlamına gelmez. Ben Ak Parti’nin Van’da 200 bine yakın seçmeni içerisinde en önde yürüyenlerden biriyim ve kendimi şanslı biri olarak hissediyorum, hesaplıyorum.Ben koltuk sahibi olmadan da hizmet edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum bu bana yeter.Unutmamak gerek ‘Partimizin gizli kahramanları çoktur ve ben de o kahramanlardan biriyim’burada mütevazi olmamı gerektiren hiçbir hal yok, bu kendini beğenmişlik değil, kendine güvenin ta kendisidir.

 

Burada bir nokta koyuyorum. Soru sormayı bir kenara bırakıp İnan’a diyorum ki: “İktidarlarda da elbette bir yükseliş ve düşüş süreci vardır. Buna rağmen AK Parti özellikle Rahmetli Ebubekir Gülaçar’dan bu yana epey bir küs ve kırgın biriktirdi. Özellikle 2009 yılından sonra bu sayı biraz daha arttı. Mevcut başkan bunu azaltmak için bir çaba gösterdi ama hala bu insanlardan var. Nihayetinde rakibi olan bir Naif Şabu’yu da ilçe başkanlığına getirdi. Ama bazı isimler hala küs ve kırgın olarak duruyor. Siz de bu anlamda partiye dinamizim katacak isimlerden biriydiniz. Bu anlamda sizin gibi aktif insanlara da görev verilmesi kanaatindeyim.” Benim görüşüm bundan yana. Elbette ki takdir mensubu bulunduğu partinin. Ama ben olsam bu kadar dayanmazdım belki de. Karşımdaki ‘ben’ olmadığı için soruyorum… Diyorum ki:

 

Neden hala görev olarak partinin herhangi bir kademesinde değilsiniz? Bu anlamda Abdullah Aras’ın sizinle kişisel bir problemi mi var? Ya da sizin bir yerlere gelmenizde birileri engel mi oluyor?

 

Abdullah Aras'ın kesinlikle böyle bir kişisel hal içerisine ne benim için ne de başka bir arkadaşımız için girdiğini görmedim, şahit olmadım...Doğrudur, Bir dönem 1 bakan 6 vekil, bir belediye başkanlığı kazandırmış il başkanımız Rahmetli Ebubekir Gülaçar hayat’da olmuş olsaydı pati içerisindeki ahde vefadan dolayı bugün belki sayın vekillerimizden biri olabilirdi. Süreç ona doğru gidiyordu. Veya il başkanlığı döneminde her ne sebep olduysa bilinmez ama değerli büyüğümüz Vesim Yaviç beyin çok küçük bir açıklamasından kaynaklı olmak üzere bu ahde vefa olayı yerine gelmedi. Zaten saygın bir hal ile zirvenin en tatlı döneminde ve yerinde kendi kararı ile tekrar il başkanlık yarışına da girmedi. Görüyoruz ki sayın başbakanımız birkaç gün önce açıklamış olduğu  belediye ve başkan adayların içerisinde nerdeyse yarısı il başkanlarından yani bu partiye hizmet etmiş kişilerin atamasını yaptı. Velakin büyükşehir adayımız Osman Nuri Gülaçar da herkesçe bilinen önemli bir kanat önderi olması, şehir de yaşayan tüm kesimlerce kabul gören ve etkisi olan din adamı olması, sevilen sayılan bir aileden olması gibi sebeplerin yanında sayın başbakanımız ile ilgili olan sohbetlerden ve rahmetli babasından kaynaklı ahde vefa ile ilgili olan kısımın tamamlanması için teklifte bulunuldu. Nasip olursa bizimde büyükşehir belediye başkanı adayımız.Baktığımızda partiye bunca hizmet vermiş olan ve bir dönem tartışma konusu olan Hekim Karabıyık da yönetimde. Aynı zaman da aday E ne oldu?

 

Mesele dönüp dolaşıp dediğiniz gibi yine Burhan İnan’a geliyor. Benim Abdullah Aras’la hiçbir sorunum yok. Başkan Abdullah Aras’ın da benimle hiçbir sorunu olduğunu kesinlikle düşünemiyorum. Ama Abdullah Aras’a da laf götürüp getiren bazı çevreler de böyle bir algının olabileceği ihtimalinin de olabileceğini düşünüyorum. Kendisiyle her ortamda da görüşmeye devam ediyoruz.

 

O zaman Abdullah Aras kendisiyle dolaylı da alakalı olmayan durumlardan dolayı partililere karşı şahsi bir tavır sergiliyor mu? Ya da siyasi algısında kindar bir yaklaşım olabilir mi?

 

Abdullah Aras’ın kindar bir insan olmadığını geçmiş zamanlarda kendisi il başkanlığına geldikten sonra partiye kırgın, küskün ve gelmeyen bir çok partiliyi aramasından, görüşmesinden ve partiye davet etmesinden biliyoruz. Bir çok insanla görüştü, yanına gitti, ricada bulundu ve istirham etti. Birçok küskün olanları partiye kazandırdığını biliyoruz. Dolaysıyla benimle ilgili olan şeylerde de diyebilirim ki kendimi hiçbir zaman küskün hissetmedim. Abdullah Aras’ında bana bir telkinde ya da teklifte bulunmasına zaten ihtiyac yoktu. Kendisine seçimden kısa bir süre sonra uzattığım ‘zeytin dalından’ sonra da görüşüyorum. O da kaldı ki beni partili olarak kabul ettiği için küskün bir hava estirmedi. Ama ben hep söylüyorum bazı şeyler şansa da bağlıdır. Kader gelip beni bulsun diye beklerseniz kader gelip sizi bulmaz. Sizin de bazı çalışmaları yapmanız gerekiyor. Parti içinde çalışmaları yaptığım kanaatimdeyim küskün de değilim, olamam da. İnanıyorum zamanı gelince ben de hakettiğim görevi alacağım inşallah.

 

Ak Parti, rahmetli Ebubekir Gülaçar’ın oğlu Osman Nuri Gülaçar’ı birkaç dönem geçtikten sonra bile mükafatlandırabiliyorsa, partiye bağlı olduğu insanlardan vazgeçmiyorsa siz neden hala bir mükafat almadınız. Sizin suçunuz ne?

 

Partimiz her zaman arkadaşlarımızı mükafatlandırılmıştır. Van için önemli olan Ak Parti’nin başarılı olmasıdır. Burhan İnan’ın bir yere gelmesi önemli değildir. Yani sonuç itibariyle Naif Şabu’nun şu anda başkan olması nezdimde çok şey değiştirmiyor. Abdullah Aras diğer yaptığı işler gibi yönetimdeki rolünü paylaşmıştır. Bu seçimde de bir çok arkadaşımızla paylaşacağını düşünüyorum. Eğer Aras Van’da başarıyı yakalak istiyorsa partinin 2023 vizyonu doğrultusunda buna göre hareket etmesi gerekiyor. Abdullah Aras çok farklı bir konumda bile olsa bunu arka plana atmak zorunda. Başbakan’ın Van’daki temsilcisi olmak çok kolay değil. Ben şu zamana kadar da bunu verdiği kanaatindeyim.

 

Burhan İnan rolünü paylaştı diyor ama ben bunu kabul etmediğimi kendisine söylüyorum. Zira Aras kimse ile rolünü paylaşmadı. Şabu’ya sunduğu ilçe başkanlığı zaten yapmakla yükümlü olduğu hatta yükünü hafifletmek için yaptığı bir hamle idi. Abdullah Aras’a bizim gazetemiz aracılığı ile mesaj gönderdi İnan, zeytin dalı uzattı ama Aras bir çok kişiye olduğu gibi İnan’a da hala mesafeli bence. Hatta yeri gelmişken bu konu üzerinden soruyu hemen sıkıştırıveriyorum Araya’ya. Madem diyorum, “Aras, Şabu ile rolünü paylaştı o halde ben Burhan İnan’a bir İpekyolu belediye başkanlığını teklif etmesini beklerdim. Elbette ki encümenlik öyle basit bir görev değil ama görev istenmez verilir şeklinde hareket etmelerini beklerdim. AK Parti bunu sadece sizde değil kimsede yapmadı.” Ve soruyorum:

 

Size gerek ilçe belediye başkanlıkları gerekse de encümenlik için en azından bir teklif oldu mu?

 

Başkan Abdullah Aras’ın bana İpekyolu Belediye Başkanlığı yönünde bir telkini veya teklifi olmadı dolayısıyla ben onu şuna bağlıyorum benim istemiyorum, başkan adayı olmam tarzındaki bazı söylemlerimden kaynaklanmış olabilir. Benim bu dönem belediye başkanlık adaylığı ile ilgili herhangi bir düşüncem olmadı. Tabi Burhan İnan tek başına bir Burhan İnan değil. Çok güvendiğim ve birlikte hareket ettiğim değerli halkımız var,beraber olduğum bir ailem var, bir grubumuz var, babam ipek yolu bölgesinde uzun yıllardır muhtarlık yapıyor neredeyse kırkıncı yılını doldurmak üzere. Bütün aile eşrafım bütün akrabalarım İpekyolu sınırları içerisinde. Mesele sadece Burhan İnan’ın belediye başkanı olması değil biz şimdi bir şeyler yaparken tek başımıza karar vermiyoruz. Böyle bir tarz içerisinde de değiliz. Ben bu dönem kendimi belediye başkanlığı için düşünmedim, bu sorumluluğu üstlenebilecek kabiliyet ve beceriye sahibim sadece yetkinlik olarak müsaidim ama şu anda uygun görmedim. Ben şu konjonktör içerisinde belediye başkanlığıyla ilgili olan şeyde kendime uygun görmediğim için herhalde Abdullah Aras da böyle bir teklifte bulunmadı. Ama hizmet etmek istiyorsanız bence parti içerisinde yönetici olmak, başkan olmak,çaycı olmak,belediye meclis üyesi olmak,büyük şehir belediye meclis üyesi olmak yada büyük şehir belediye başkanı bile olmak aynı anlama geliyor. Naif Şabu meselesine gelince şimdi Abdullah Aras herkese bir rol verdi diyoruz, ya da herkese kendisiyle ilgili bir şeylerin paylaşımını yaptığını diyebiliriz. Elbette bu partide bireysel olarak herkese bir görev düşüyor. Ama herkese bir koltuk düşmüyor. Dolayısıyla zaman herkesin nerelerde olduğunu gösterecektir, bugün onlar vardır yarın bir başka kardeşimiz gelecektir. Bugün onlar vardır, yarın başkaları. Bir başka arkadaşım geldiği zaman o başarıyı biraz daha yukarıya tırmandırmak için büyük çalışmalar yapacaktır. Biz bu anlamada o arkadaşlarımızla birlikte olduğumuz gelecek olan arkadaşlarımızı da destekleyeceğimizi çok rahat söyleyebilirim. Bence Burhan İnan ismi çok önemli değildir önemli olan burada AKParti’nin başarısıdır. Eğer hepimiz bir aile isek Abdullah Aras’ın ismi de aynıdır, Naif Şabu’nun ismi de aynıdın, Yavuz Kuşan’ın ismi de aynıdır dolayısıyla Burhan İnan’ın ismi de aynıdır hiç fark etmiyor. Ben partimin yetkili kurullarının kendilerine göre bir çalışma yaparak kimi insanlara teklif götürdüğünü tahmin ediyorum. Ama sanırım sözlerimizden kaynaklı olmak üzere Belediye Başkanlığı ile alakalı böyle bir şeyi bize teklif etmediler.

 

Peki sizin İpekyolu’nda teklif gelmemesine rağmen biraz da İpekyolu’nun AK Parti tarafından kazanılamayacağı şeklinde bir düşünce yatıyor mu?

 

Hayır hayır, asla burayı biraz genişletebilirim. Asla öyle bir şey düşünmüyorum kaldı ki ben ipek yolunu çok rahat kazanacağımız kanaatindeyim. Zaten anketlere ve İpekyolu ilçe başkanı Yavuz Kuşan’ın ve değerli ekibiyle birlikte çalışmaları da etkili olmak üzere görülüyorki öndeyiz ve kazanacağız. Allah nasip ederse çalışmalarımız da bu yönde olacak. Şimdi geçmiş çalışmalarımıza baktığınız zaman Aytaç Bey on bir yıllık süreç içerisinde girmiş olduğumuz çalışmalar hem adayların hem milletvekili adaylarının hem de belediye başkanı adaylarının hemen yanı başında bu çalışmaları yapmışız. Kaldı ki o zamanlar daha çok rahat olmadığımız dönemler varken şimdi bu çözüm süreci ile ilgili olan rahatlığa da batkımız zaman sokaktaki boşlukları da gördüğünüzde çok mükemmel bir seçim olacağı kanaatiyle birlikte ben asla ve asla partimin İpekyolunda kazanmayacağı ile ilgili bir olgudan dolayı belediye başkanlığına aday olmadım diye bir şeyi kabul etmem. Herhangi bir arkadaşımın da bu anlamda böyle düşünerek bir çalışma yaptığını tahmin etmiyorum ve biz İpekyolu’nu Allah’ın izni ile alacağız ve AK Belediyelerin içerisine dâhil edeceğiz. Bizim adayımız her kim olursa olsun Ahmet, Mehmet, Salih çok önemli değil, velakin oraya gelecek olan adayımız bizim AKParti ipek yolu  ilçemizin adayı olacak, kendisiyle birlikte çalışmaktan çok da şeref duyacağım. Bizzatihi çalışmaların içinde olacağım hatta en önlerin en önlerinde olacağım dolayısıyla o söylemiş olduğunuz olguyu da otomatikman çürütmüş oluyoruz. Bakınız büyükşehir yasasını biliyorsunuz. O yasada aynen şöyle bir ibare yer alır: “Büyükşehir kapsamındaki belediyeler arasında hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından uyum ve koordinasyon, büyükşehir belediyesi tarafından sağlanır. Büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri veya ilçe belediyelerinin kendi aralarında hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili ihtilaf çıkması durumunda, büyükşehir belediye meclisi yönlendirici ve düzenleyici kararlar almaya yetkilidir.” Hal böyleyken siz büyükşehirden yana bir inanç sergilemezseniz sadece “Şurayı kazanır, şurada kaybedebiliriz” diye hesaplar yaparsanız aldığınız küçük bir ilçenin de anlamı olmaz. Biz büyükşehirle birlikte tüm ilçeleri kazanabiliriz diye bakıyoruz. Bence ilçe belediyelerin etkinliği büyükşehirin alınması ile taçlanacak. Büyükşehiri alabilen bir Ak Parti’nin İpekyolu’nu almaması da düşünülemez. Biz İpekyolu’nu da alırız, büyükşehiri de yeterki biz etkili bir şeklide çalışabilelim. İşte bunun için de doğru bir insanın getirilmesi konusunda biz kenara çekilip kararı Genel Merkez’e bıraktık. Umarım en doğru insanın getirilmesi konusunda doğru davranırlar.

 

Sizin belediye meclis üyeliği kararınız sadece herhangi bir görevi almak üzerine alınmış bir karar mıdır yoksa geleceğe yönelik bir karar mı?

 

Daha önce İl Başkanlığıyla ilgili olan 2009 yılındaki yarış içerisinde o zaman çok kıymetli bakanımız Sayın Hüseyin Çelik Bey Efendi benimde kongre seçimine girmeden öbür arkadaşlarla birlikte çalışmamı istemişlerdi. Bende başkanlığımda oluşturmuş olduğum yönetim ve birlikte çalışacağım arkadaşlarıma söz vermiş olmaktan dolayı böyle bir şeyi kabul etmedim. İllaki yönetime,bir şeylerin içine gireyim diye düşünürseniz ben zaten 2009’da bunun içerisine girseydim, yani Hüseyin Çelik’in dostane teklifini kabul etseydim herhalde şu anda çok üst düzeyde olabilirdim. Mesele sadece yukarıda olmak veya içerisinde olmak değil mesele hizmet edebilmekle ilgili sizin bu beceriyi gösterebilmenizdir. Ben kendim de bu kararı verdiğimizde belediye meclis üyeliği esnasında halkına çok daha yararlı işler yapabileceğim kanaatinde oldum. Dolayısıyla buna talipli oldum. Parti içerisinde de “Bu bunu sevdi, yok su şunu sevecek, bu bunun adamı”  diye bir şey zaten yok. Öyle bir şeyin olması da mümkün değil. Bende bu kararı verdiğim zaman tamamen sevgili halkımız,arkadaşlarım, beraber olduğum grubumuz ve ailemle görüşüp bu hizmeti yapabileceğim kanaatiyle ilgili duygu bende fazla uyandığı için kendimi buna uygun gördüm. Partim içerisinde bu sıfatta hizmet etmek istedim, nasıl ki memuriyette başladığı zaman en yukarıya tırmanmak isteği vardır yâ da siyaset yaptığımızda bunun en yukarısında milletvekili olabilmek vardır. Ben şu anda belediye meclis üyesi olarak hizmet etmek istiyorum. Eğer halkımız takdir ederse bunu daha farklı bir şekilde taçlandırırsa başımızın üstüne yok başka bir karar da verirlerse yine “başımız üstüne” der siyasetimize ve yapmamız gereken hizmetimize davamıza da devam edeceğiz.

 

Şahsım olarak Ak Parti’nin yerelde muhalefet görevini pek yerine getirdiğini düşünmüyorum. Yani genelde iktidar yerelde muhalefet bir parti bence bu kadar toplumsal konularda sessiz kalmamalıydı. Yani bu kentin dile getirilmesi beklenen bir çok sorunu var ve teşkilat bunu yapmadı. Bu bağlamda Ak Parti’ye yeri gelince sert çıkışlar da yapan İnan’a o soruyu sormanın tam vakti işte! Yakalamışken soralım:

 

Siz tepkilerinizi çok çabuk dışa vurabiliyorsunuz. Özellikle sosyal medyada her türlü konularda anında tepkinizi ortaya koyabiliyorken il başkanlığı niye duruma bu kadar sessiz kaldı?

 

Ben şimdi bu konuda pek bir şey söylemek istemiyorum söylememe de gerek yok bence. Herkesin bir yönetim tarzı vardır. Benim ismim Burhan İnan sosyal medyada yapmış olduğum bu çıkışlar birileri beni sevsin yada bana gülücükler göndersin diye yapmadım. Benim bir düşüncem, bir duruşum ve en önemlisi bir davam var.Bir görüşüm var benim “hakkımı bildiğim gibi haddimi bilmek” gibi çok güzel bir huyum var. Siz almış olduğunuz vasfı ve görevi üzerinize ifa etmezseniz onunla ilgili olan kısımdaki bütün çalışmalarını yapmazsanız bence o vasfı taşımanızın bir özelliği yok. Bizim değerli meclis üyelerimiz arkadaşlarımız beklide kendilerine göre farklı düşünceler içerisinde bunu yapmamış olabilirler ama ben Burhan İnan olarak o meclise gittiğim zaman Halkımızın yararına,lehine gerekli o belediye meclis üyesinin yapması gereken her hakkımı kesinlikle ve kesinlikle yapacağım. Bir başka yönetim tarzı olarak başka arkadaşımın yönetim tarzına karışmak da istemiyorum. Bu beni ilgilendirmiyor ama partimiz açısından düşündüğümüz zaman ben arkadaşlarımın rahatlıkla çok güzel muhalefet yapacaklarını ama neden yapmadıklarını bilemiyorum. Ben niye tepki vermeyeyim ki? Önümüzde büyük bir seçim var, büyük bir şehrin kaderini belirleyecek bir büyükşehir seçimleri var. Ben Ak Parti’nin buraya hakim olmasını istiyorum. Bakın bizim partililerimiz bunu halkla paylaşma gereği görmeyebilir ama biz parti kavgasını değil hizmet kavgasını yapıyoruz. Bu Kanunla büyükşehir ilçe belediyesi olan belediyelerce yürütülen su, kanalizasyon, katı atık depolama ve bertaraf, ulaşım, her çeşit yolcu ve yük terminalleri, toptancı halleri, mezbaha, mezarlık ve itfaiye hizmetlerine ilişkin olmak üzere personel, her türlü taşınır ve taşınmaz malları ve bu hizmetlerin yerine getirilmesine yönelik yatırım, alacak ve borçları, büyükşehir belediyesi ile ilgili bağlı kuruluş arasında paylaştırılıyor. Bir nevi bu kentteki tüm kurum ve kuruluşların başında Van Büyükşehir Belediyesi yer alacak. Ben tüm bunları biliyorken mevcut sorunlara sessiz kalmam. Bunu hem gerçekte hem de sosyal medyada yaparım. Yapacağım da!

 

Sosyal medyada ya da basın organlarında partinizin size yaptırım uygulayacağı ya da size zarar vereceği yönündeki düşünceniz olmadı mı? Parti bu anlamda bazen caydırıcı olabiliyor…

 

Aytaç Bey dikkat ederseniz sizin söylemiş olduğunuz şekilde biraz bakalım. Doğrudur belki bu anlamda cezalandırılmış arkadaşlar var ben isim olarak hatırlamıyorum böyle bir şeyi ama talihsiz bazı şeyler olabilir ama benim sosyal medyada şahsıma ait kullanmış olduğum  sözcükle bence benim partimi hiçbir zaman zor durumda bırakmayacak. Aynı zamanda partimizin hak ve hukuklarıyla çok eşdeş giden sözcüklerdir. Bence şimdiye kadar öyle bir şey olmuş olsaydı bunun cezasını fazlasıyla görürdüm. Bana göre bağımsız olarak kullanmış olduğum ve tamamen bana ait görüşler elbette partimi bağlamaz. Mensubu olduğum parti çok büyük bir parti. Türkiye’de belki insanların hayal etmediğini hayal ettiren ve gerçeğe dönüştüren  bir partidir. Dolayısıyla şehir merkezlerine baktığınız zaman bizim çok gerçekleri görmemiz lazım.

 

Ben örneğin KCK’dan dolayı tutuklu olan Bekir Kaya’nın tahliye edilmesinden sonra AK Partili olarak onu ilk tebrik ettiğim zaman bana; “Sen nasıl böyle bir şey yaparsın, nasıl edersin?” Yine bunu il başkanlığı yarışını kaybettikten sonra o zamanki rakibim olan Mustafa Bilici’nin kazanmasından sonra kürsüdeki konuşmamda da söyledim. O gün İl başkanlığı kürsüsünde il başkanlığı yarışında il başkanlığı konuşma kürsüsündeyken orda söyledim evet dedim bunu geride bırakmak lazım o adam artık belediye başkanı.

 

Peki o gün KCK tutuklusu olması bir yana herkesin arayıp geçmiş olsun dileklerini ilettiği, hatta ilk mesajı atan AK Partili’nin de siz olduğunu bildiğimiz bir dönemde aynı başkanın geçtiğimiz günlerde katıldığı bir Tv Programında bir ismi derin güçlerin adayı olarak görmesine ne diyeceksiniz? Bir diğer konu bu mesajı atmanız partiniz için ters bir durum değil miydi?

 

Öncelikle ben Başkan Bekir Kaya’ya bu konuda hem sosyal medyada hem de bir açıklama ile cevap verdim. Halk tarafından saygı gören Kaya’nın bu söylemlerini doğru bulmadığımı söyledim. Aynı dertten muzdarip bir insanın suçsuz olduğu bir davada tahliye edilmesine rağmen bu şeklide vurmasını hiç ama hiç haklı görmüyorum. Bakınız şu sıralar Başbakanımız Sayın Erdoğan’ı en çok “Devletleşti” diye eleştiren BDP’lilerin de sisteme uyum sağladıklarında nasıl söylemler söylediğini görüyorsunuz. Demek ki BDP’de bu sistem içinde geldiği yeri çok da çabuk unutabiliyormuş. Demek ki o koltuğa oturunca işler hiç de öyle halkın içindeymiş gibi olmuyormuş… Bir diğer konuya gelince… Eğer siz gerçekleklerden uzaklaşmaya çalışırsanız yaptığız hizmeti ya da ortaya çıkarmak zorunda olduğunuz başarıyı yakalayamazsınız. Uzak olmanız size bir kar etmeyecek. İçinde olup muhalefet ederek eksikler yanlışlar varsa müdahale ederek yaparsınız. O zaman siz daha başarılı olursunuz. Bence ben benimsediğim için ve söylemiş olduğum için sözcüklerde bir yanlış olmadığı için bununla ilgili bir şeye muhalefet olmadım. Kaldı ki Bekir kaya işte biliyorsunuz hapisten çıkarıldığı gün kendisine ilk twitter’da tebrik eden kişi bendim. O zaman bana sen nasıl böyle bir şeyi yaparsın diyen insanların pazartesi gazetelere beyanat verdiğini, kendisini evinde ya da işyerinde ziyaret ettiğini gördüm. Bana göre her şey vaktinde yapılmalıdır. Kullanmak zorunda olduğumuz ki günümüzde sosyal medya artık çok iyi bir araçtır. Kendimizi ifade etme aracıdır eğer orayı iyi kullanabilirseniz insanlarda sizi çok iyi algılayabilir. Attığım hiçbir mesajda hiçbirinde “Eyvahh! Şimdi şöyle yaparlar beni bir daha partiye almazlar, belediye başkanı şöyle yapar” diye bakmadım. Doğru olan, inandığın neyse o mesajları attım. Ben geriye baktığımda hepsinin de çok doğru mesajlar olduğunu gördüm. Bunu fevri bir çıkış olarak algılamamak lazım. Ben partimi düşünmek zorundayım. Mensup olduğum partinin bütün hukuklarına maddelerine kadar uymak zorundayım ve çok rahatlıkla uydum. Bana göre bir yanlış olmadığı içinde şu vakte kadar da herhangi bir şeyle karşılaşmadım.

 

Peki tüm bunlar çerçevesinde haksızlıklara tahammül etmeyen Burhan İnan seçim yarışını nasıl görüyor?

 

Bana göre partimizin durumu çok iyi görünüyor. 2009 da belki yirmi bin oy farkla bayrağı BDP’ye kaptırmış olabiliriz ama bu seçimde elli bin farkla inşallah bayrağı tekrar geri alacağız. Büyük şehir adayımızdan sonra parti içerisinde ve şehir merkezinde hizmet etmeyi bekleyen birçok insan var. Dolayısıyla biz göğüsleyeceğimiz bu başarı ipini ve insanlarımıza en iyi hizmete dönüştüreceğiz. Bugün tüm ilçelere verilecek bütün kişilerin, büyük heyecanla buna hazır olduğunu tahmin ediyor ve bekliyorum. Çalışmalarımız da bu yönde olacak ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birlikte tüm ilçelerde kazanacağız. Büyükşehir yasasındaki bir madde diyor ki, “Büyükşehir belediye başkanının seçiminde seçim çevresi, büyükşehir belediye sınırlarından oluşur.” İşte biz de parti olarak siyasi olarak da bu maddeye tabi gibi çalışıyoruz. Yani bizim oy sınırlarımız da aynen bu şekilde oluşuyor. Büyükşehir belediye sınırı olan en ücra köyler yeni yasayla mahallelere kadar gidip AK Belediyeciliğinin ne olduğunu ve büyükşehirde nasıl hayata geçirileceğini anlatacağız.Örneklerini verdiğimizde de çok zorlanacağımızı sanmıyorum.Öünkü AK Belediyelerin başarısı çok net olarak ortada.Halkımız bizi çok iyi anlayacak ve destekleyecektir.

 

“OSMAN NURİ GÜLAÇAR İSMİ EN DOĞRU TERCİH, YANLIŞ BİR BEKLENTİ YARATILDI”

 

Ya Ak Parti’nin büyükşehir adayı Osman Nuri Gülaçar’ı nasıl görüyorsunuz? Sizce Gülaçar ismi Büyükşehir için uygun bir isim mi? Bu yükü kaldırabilecek mi?

 

Osman Nuri Gülaçar’dan bahsetmek için öncelikle onu tanımamız gerekir. Ben kendilerini üç ayrı kimlikte görüyorum. Van kamuoyu kendisini belki siyasetten imam olduğu için ya da kanaat önderi olduğu için buna uygun görüyor olabilirler. Ancak Gülaçar benim bugüne kadar gördüğüm adaletli en temel ve iyi siyasetçilerden bir tanesidir. Çünkü onun adaletine inanıyorum, onun vicdanına güveniyorum, onun samimiyetine inanıyorum. Osman Nuri Gülaçar’ın teşkilat bazında Şehir merkezinde, Bahçesaray’dan tutun Özalp’e, Saray’dan tutun Başkale’ye kadar köylerde aşiret büyükleri olsun ve diğer insanlar olsun çok iyi ahbapları ve dostları var. Bana göre Osman Nuri Gülaçar hemen hemen en iyi adaylarımızdan birisidir ve bana göre olabilecek en iyi aday. Burada sadece yanlış bir algı var. Kamuoyunda Bakan ve onun üstünde bir çıtayla beklenti yaratıldı. Osman Nuri Gülaçar ismi açıklandığı zaman, sanki o çıtanın bir aşağısına düştük gibi bir boşluk yaratılmaya çalışılıyor. Ben buna şahsım olarak katılmıyorum. Osman Nuri Gülaçar bence bir bakan kadar ve en iyi çalışmayı ekibiyle birlikte yapacak aday kadar en iyi çalışmayı ortaya çıkaracaktır. Çünkü rahmetli babasının da bırakmış olduğu bir mirasta var. Bu miras ile birlikte, halkın gücünü de arkasına alarak, bu ipi göğüsleyecek ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapabilecek bir adaydır. Hayırlı uğurlu olsun. 


 

Editör: TE Bilisim