“Allah’tan (CC) faydalı ilim isteyin” (Hadis-i Şerif)

 

Kemalatın her türlü zircesine ulaşmış bulunan ilmin menbaı Hz. Peygamber (SAV) faydalı ilmin önemine bir başka hadisle şöyle dikkatimizi çekmektedir:

 

“ Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten ve icabet edilmeyen duadan Sana sığınırım.”

 

Yukardaki hadis-i şerifte geçen dört unsur insanlık tarihi boyunca yaşanmış ve yaşanacak olan, bireysel ve toplumsal bütün yıkımların temelini teşkil etmektedir.

 

Neden fayda vermeyen ilimden sakınılmış?

 

Bu ifadeyi üç boyutta anlamak mümkün olabilir.

 

Direk zarar veren, faydalı olması mümkün olmayan ilim.

 

Faydalı iken, kişideki bir zaaf sebebiyle bu fonksiyonunu icra edemeyen ilim.

Kendisinden herhangi bir şekilde istifade edilmeyecek ilim.

 

 

Birinci maddeye göre bir insana ilmi Allah’a (CC) ulaştırmıyorsa ve aksi yönde ise faydasız ve zararlıdır.

 

 

İkinci maddeyi ulema şöyle açıklamıştır: Amele yansımayan, ahlakı güzelleştirmeyen ve batını mamur kılmayan ilmin sahibi için ancak vebal olabileceği bildirilmiştir. Bu kategorideki ilim faydalı dahi olsa Rıza’dan uzaklığından sahibini felakete götürür.

 

 

Üçüncü maddeyi şöyle açıklamak mümkündür; faydalanmayacağımız ilim öğrenilirken zaman, enerji ve imkan kaybı yaşattığından zararlıdır. Bu durumda kişi faydalı şeyleri öğrenme imkanını zayi etmiş olur.

 

 

O halde ilim Allah’u Teâla’ya götürdüğü kadar faydalı ve gereklidir.

 

Ulema en çok ikinci madde üzerinde durmuştur.

 

Hz. Peygamber (SAV) hadisin başında faydasız ilimden sakınmış, akabinde diğer maddeleri sıralamış. Dolayısıyla fayda vermeyen bir ilimde huşusuz kalp, doymayan nefis ve kabul olunmayan dua kavramları ve olumsuzlukları meydana gelecektir. Yani ilim faydasız ise geriye kalan her şey boştur.

 

 

Bilgi çağı ve faydasız ilim

 

 

Modern teknolojinin sağladığı internet, basın-yayın araçları vb. gibi sayısız imkândan dolayı bilgi edinme yolları oldukça kolaylaştı. Fakat bu bilgiye kolay ulaşma, neticede helakı da peşinden getirmektedir.

 

 

Bilgi çağında ilmin helakından bahsetmek çelişki gibi görülebilir.

 

İlim; yaradılış amacına uygun hareket etmek için öğrenilmelidir. İlimsiz amel dalalettir. Amele dökülmeyen ve kalpte arzu edilen safiyeti sağlamayan ilim ise kişi için yük ve vebaldir.

 

 

Günümüz dünyasında toplumda bir yer edinmek, saygınlık kazanmak, başkalarına üstünlük sağlamak, hayat standartlarını yükseltmek... Vb. beklentiler bilgi edinmenin başlıca sebepleri olmuş durumda.

 

 

Oysaki eskiden ilim insanı Allah’a (CC) yaklaştırıp, olumsuzluklardan sakındırırken; şimdi ise bu bilgi kişiyi Rabbinden uzaklaştırma aracı haline geldi.

 

 

 

Tabi ki ilim ve bilgi arasında da fark bulunmakta. Bilgi ahireti unuttururken, ilim İmam Gazali (ks) Hz.’lirinin buyurduğu gibi; geçici olandan kalıcı olana, dünyadan ahirete çağırır.

 

 

 

İşte bizi geçici olandan kalıcı olana götürmeyen her şey zararlıdır.

 

 

Gavs’ul Azam Seyit Abdulkadiri Geylani (RA) Hazretleri şöyle buyurmuştur:

 

 

“ Dünya bir zulmettir, karanlıktır. İlim de bu karanlıkta bir nurdur, ışıktır.

 

Kimin ki bu ilmi olmazsa, bu karanlığa düşer ve orada ıslah edeceğinden daha fazlasını ifsat eder.”

 

 

Bu nurlu cümlelerden de anlaşılacağı o ki; ilimsiz İslam olmaz ve lakin faydasız ilim ise felakettir.

 

 

“ Kullar içinde Allah’tan ancak âlimler hakkıyla korkar.” (Fatır-28). Günümüzde bu ayetleri bilmeyen neredeyse yoktur. Buna rağman neden Allah’tan (CC) hakkıyla korku yok? Çünkü gerçek âlime rağbet yok.

 

 

Yine “ Âlimler peygamber vârisleridir.” Hadis-i şerifini duymayan yoktur. Bu çağda ilim olan mirasa kolay ulaşım var, fakat vâris olan gerçek âlimler ya çok az ya da gerekli ilgiyi görememektedir.

 

 

Dolayısıyla bilgi çağında ilme ulaşım kolay, fakat bu ilim insanları günahından alıkoyma adına yetersiz kalmakta. Çünkü bu ilmi kalbimize sindirecek âlimler pek az veya onlara rağbet az.

 

 

Asr suresinde zamana yemin eden Rabbi Rahim (CC), zamanın önemine vurgu yaparak, faydasız ilme bir mi ‘mümin vakit ayıramayacağının da altını çizmekte.

 

 

Eğitimci bir arkadaşım; âlimlere ihtiyaç duyulmadığını, internetten binlerce hadise, meale bilgiye anında ulaştığımızı söylemişti.

 

 

Çok sayıda bilgiye kısa sürede ulaşma imkânı konusunda doğru söyleyebilir; fakat âlimlere ihtiyaç duyulmadığı konusunda yanlışı var. Zira

 

 

“ Ahir zamanda camiler dolup taşacak, fakat içlerinden bir tek Müslüman çıkmayacak.”

 

 

“ Onlar insanları Kitabullah’a çağırırlar, fakat kitaptan zerre kadar nasipleri yoktur.”

 

 

“ Bunlar Kur-anı okuyacaklar, fakat köprücük kemiklerinden aşağı geçmeyecek.”

 

 

Peş peşe sıraladığımız bu hadis-i şeriflere bakılırsa, ilim var; fakat amel ve itikat noksan. Bu ihlası Allah dostu âlimlerin terbiyesinden öğrenebiliriz. Zira çağlar boyunca ilmi sindirmek ve yaşamak, gerçek âlimlerin eğitimiyle sağlanmıştır.

 

 

 

Kişinin kalbine ve haline yansımayan ilimde faydasız ve boştur. Bu nedenle Allah Resulü (SAV) faydasız ilimden sakınmıştır.

 

 

Hadisle başladığımız yazımıza dua içerikli bir başka hadis-i şerifle son verelim.

 

 

“ Allah’ım! Günahlarımı, cehaletimi, işimdeki israfımı ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. Allah’ım! Ciddimi, şakamı, hatamı ve kastımı bağışla ki bunların hepsi bende mevcuttur. Allah’ım! Peşin yaptığım ve sonraya bıraktığım, gizlediğim veya açıktan yaptığım ve Senin benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla. İleri geçiren ve geri bırakan ancak Sensin. Sen her şeye kadirsin.” (Müslim ‘zikir’ )

 

 

Suphanallah!!! Kendisinin hürmetine âlemler yaratılmış, kâinatın mübarek ismiyle şereflendiği, İki Cihan Sultanı (SAV), asla gerçekleşmemiş günahlar için (şükür adına) bu yakarışla tövbe ediyorsa; her anı günah ve hatayla geçen ey nefis! Seni yakarmaktan alıkoyan nedir???

Editör: TE Bilisim