Nazif Çetin, Erciş’te bir okul sahnesinde başlayan tiyatro serüveni Van’ın ilk profesyonel filmi olan Vangölü Canavarı adlı filmin Türkiye’nin dört bir yanında vizyona girmesine kadar uzanan bir başarı hikayesinin adı. Yaklaşık iki yıldır hazırlığı yapılan Vangölü Canavarı adlı filmi tamamladı. Genç yönetmenin filmi yarın izleyiciler ile buluşuyor. İstanbul’daki galasında büyük beğeni toplayan film şimdi aynı ilgiyi Vanlı izleyicilerden bekliyor. Röportaj: Eda Aslan – Ömer Aytaç Aykaç ‘Vangölü Canavarı’nı konuşmak için sabırsızlanıyoruz. Ama önce bu filmin yaratıcısını tanıyalım. Biraz kendinizden bahseder misiniz nasıl başladı yönetmenlik tutkunuz? Ben 2000 yılında tek başıma tiyatro çalışmaları yapıyor bir yandan da radyoda dj’lik yapıyordum. Liseden sonra bir müzik grubu ve bir tiyatro grubu kurdum. İlk olarak bu anlamda İbrahim Şinasi’ye ait ‘Su Gelince’ ile sahneye çıktım. Seyircinin karşısına çıktığım bu ilk oyunumda 400 kişi tarafından izlendim. Bu da benim için çok büyük bir şeydi. Yönetmenliğini ve oyunculuğunu kendim yaptığım bu oyunu çok da güzel sahneledik. O gün oradaki o alkışlar işte bugün burada olmamın tek ve en önemli sebebidir. Ya sonra? Sonra iki üç yıl böyle devam etti. Liseden sonra İstanbul’a geçtim ve yaklaşık iki yıl Pendik’te yaşadım. İçimdeki tiyatro aşkından dolayı hemen orada bir tiyatro topluluğu oluşturdum. Pendik’te Atatürk Kültür Merkezi’nde sahne aldım. Hatta o zamanın popüler yarışmalarında biri olan ‘Türkiye’nin Yıldızları’ yarışmasına da katıldım. Hatta hiç unutmuyorum ‘Profil Alışveriş Merkezi’ diye bir yerde yapılıyordu elemeler. Bu alışveriş merkezi aynı zamanda benim geçtiğimiz günlerde İstanbul Galası’nı yaptığım yer. Yani yıllar önce sabah namazından gidip sırada beklediğim yerde yıllar sonra filmimin galasını yaptım. Çok garip oldum orada gala yapınca… Gerçekten büyük ve anlamlı bir tesadüf olmuş. Peki, yarışmada ne oldu sonra? Bir başarı elde edebildiniz mi? Ben orada büyük sıkıntılar yaşadım. Doğulu olduğumdan mıdır nedir, bir defa kapıdan çevrildim. Kimliğimi uzattığımda kimliğimde Van’lı olduğumu gördükleri anda zaten bir tereddüt yaşandı. Ama yine de istemeye istemeye değerlendirmeye alındım. Eleme üç masada olmak üzerde bir de ünlü isimlerin olduğu jüri de dahil toplum dört ayrı masada yapılıyordu. İlk masayı geçtim fakat daha ikinci masada yine garip tavırlara maruz kaldım. Burada zaten bir önyargı olduğunu hissettiğim için. Orada bu yarışmaya katılmaktan vazgeçtim. Öylece çıkıp gittiniz mi yani? Evet çıktım. Ama dışarıda abimler ve arkadaşlarımın büyük tepkisine maruz kaldım. Bu kadar emekten sonra bırakmamın saçmalık olduğunu söylediler. Güvenlik görevlisinin de yardımıyla ikinci defa içeri girdim. Elemelere girdim. Her bir eleme masasını hızlı hızlı geçtim. Birden kendimi asıl jürinin karşısında buldum. Ve elemeyi de geçtim. Benim için büyük bir mutluluktu. O zamanlarda İstanbul’da dershaneye gidiyordum. Eve gittim odama geçip ders çalışmaya koyuldum. Biraz geçmeden hemen televizyonda beni gösterdiklerini söyledi. Koşarak televizyona baktım ve tanıtım için hazırlanan reklamlarda benim görüntülerimin de olduğunu gördüm. Sonrası ise tam bir hayal kırıklığı. Babam aradı ve ders çalışmam gerekirken böyle şeyler ile uğraştığım için bayağı kızdı. Bu hayalime de oracıkta son vermiş oldum böylelikle… Devam etseydiniz belki şu an çok farklı olabilirdi sizin için… Aslında gerçekten de o gün benim için bir dönüm noktası oldu. Her ne kadar aileme karşı bir kızgınlık hissetmiş olsam da “Ben bu işi başaracağım” dedim ve yeniden memleketime döndüm. Erciş’te yeniden sıfırdan başladım her şeye. Küçüklüğümde bıraktığım sahneye geri döndüm ve ‘Bir Avuç Tiyatro’ adlı grubu kurdum. Halen de bu grup ile tiyatro etkinliklerimizi sürdürüyoruz. 2006 yılında tek başıma başladığım bu kulüple, birkaç yıl içinde turnelere başladım. 2009 yılında ise işi resmi boyuta taşıdım ve dernekleştirdim. Halen de tiyatro ile uğraşıyorum. Sinema ile de ilgileniyorum ama tiyatroya hiç ara vermedim. Hatta sineme sektöründen de teklifler alıyorum halen bile. Birkaç filmden de teklif aldım. İstersem nasıl yıllarca babamdan gizli tiyatro çalışmalarımı sürdürseydim sinemayı da öyle yapardım. Ama kesin kararlıyım ben bu işi burada yapmak istiyorum. Babanız hala bu işle ilgilenmenize karşı mı? Hayır. Beni arıyor, sürekli olarak düzenli uyumamı, sağlıklı beslenmemi ve çok iyi tiyatro oyunları yazmamı söylüyor(Gülüyor). Şu an beni destekliyor hatta filmimi oluştururken elinde avucunda ne varsa benim için harcadı. Şimdi filmi konuşma zamanı galiba. Filmi konuşmadan filmin isminden bahsedelim. Neden Vangölü Canavarı? Bu yıllardır yapılması gereken bir şeydi aslında. Ama bu büyük ve çok zahmetli bir işti. Çünkü hem maliyeti hem de manevi olarak büyük emek istiyor. Aslında filmin senaryosu daha farklıydı ve deprem öncesi biz bunun çalışmalarını yapıyorduk. Ama araya bu acı deprem girince senaryo da planlarımız da değişti. Adı Vangölü Canavarı olan filmimiz bu şekilde bir deprem filmine dönüşmüş oldu. Bu bir komedi filmi ama izleyince göreceksiniz. Bu film herkesi çok şaşırtacak. Van Gölü canavarı dememizin sebebi ise bugüne kadar hem Türkiye’de hem dünyada çokça konuşulan bir şey olmasıydı. Hatta bizim filmin ilk demosu da İngiltere’de bir sineme dergisinde haberleştirilmiş ve “Van Gölü canavarı nihayet film oldu” başlığı ile servis edilmişti. Bu yüzden biz dikkat çekmek ve “Vangölü Canavarını” markalaştırmak istedik. Sebep bu. Tabi bu başlık altında bir taraftan da bölgenin güzelliklerini göstermeye çalıştım. Belki bu filmde büyük bir bölümünü göstermedim ama bundan sonrakilerin her birinde Van’ı herkese tanıtmaya devam edeceğiz. Yani filmlerinizin devamı gelecek. Doğru mu anladım? Elbette. Bu film benim çıkış noktamdı. Hiçbir şeyimi tamamen yansıtmadım bu filmde. Bir sonraki filmlerde hem daha ünlü oyuncular hem de daha kaliteli bir teknik ile devam ettireceğim. Göreceksiniz bu filmden sonra Van tüm Türkiye’nin de dikkatini çekecek. Belki benim filmim beğenilmeyecek de bilemiyorum. Ama Van insanların dikkatini çekecek, sinema dünyasını şaşırtacak. Buna eminim. Bu film Van’ın belki de ilk profesyonel filmi. Büyük de bir cesaret isteyen iş dolayısıyla? Sizi bu yükün altına girmeye iten neydi? Biz filmin ilk çalışmasına Haziran 2011 gibi başladık. Bunu da ilk olarak Sayın Valimiz Münir Karaloğlu ile paylaştım. O da fikrimi beğendi ve teknik destek anlamında bize yardımcı oldu. Kendisinin üzerimdeki hakkı çoktur.  Manevi desteğinin yanı sıra , ulaşım, konaklama gibi önemli bir maddi destekte  sundu. Böylece resmen başlamış oldum. Hiç sermayem olmadan başladım bu işe. Bir arabam ve çok az bir param vardı. Hiç kimseden uzun bir süre destek almadım. Filmi çekmeye başlamıştık ve zaman geçtikçe baktım ki elimde avucumda olan her şeyi yavaş yavaş satıyorum. Bir tek arabamı satmamak için gayret gösteriyordum ve bir o kalmıştı. Hatta bu arabayı filmde de kullandım. Daha sonra arabayı da satmam gerekti. Sattım da. Fakat arkadaşıma sattığım bu arabayı daha sonra yine 15 günlüğüne ödünç alıp yine çekimlerde kullandım. Sonra ailem, sonra arkadaşlarımın destekleri uzun bir süreye kadar idare ettim. Ailem de varını yoğunu benim bu işime yatırdı. Açıkçası bu film bir süre sonra ben ve etrafımdakiler için bir gurur meselesi oldu. Düşünün öğrenci bir arkadaşım, aylık bursunu bile filme harcamam için bana göndermişti. Öyle bir süreçten geçtik. Sonra da işte bu güne kadar geldik. Filmin İstanbul galasından sonra da beğeni üzerine filmi çoğaltıp Türkiye’nin dört bir köşesine gönderecektik. Tam bu noktada yine büyük sıkıntılar yaşadık. Ama yaşanan binlerce sıkıntıya rağmen bunu da çözdük ve bugüne geldik. Tabi bu süreçte bin bir sıkıntı çektik bunları tekrar tekrar anlatmak istemiyorum. Çünkü çok zorlu ve çok uzun bir süreçten geçtim. Ama şimdi önemli olan filmi konuşmak. Bu filmin sinema seyircileriyle buluşacağını düşünmek bile bana büyük bir heyecan ve mutluluk veriyor. Bu anlatılmaz bir duygu. Filmi çekerken çok ciddi sıkıntılar yaşadınız mı? Yaşamadık diyemem. Ama Allah’ın izni, sevenlerimizin duası ve değerli büyüklerimizin desteğiyle sıkıntıları atlattık. Film çekilirken sıkıntılarımız çok oldu, bir çok imkânsızlığa rağmen filmimizi çektik sona getirdik. Eleştirenlerde oldu, destekleyenlerde. Biz her şeye rağmen yaptığımız işe inandık ve yılmadık. Yalnız her şey tam yoluna girdi derken, filmin vizyona girmesine sayılı günler kala bir hesap hatasından dolayı gösterim tehlikeye girdi. Bunun için birçok kapıyı çaldık olumlu yaklaşanlar olduğu gibi olumsuzlarda oldu. Bu yaşadıklarımı ve destek olanları daha sonra anlatmak isterim ancak biri var ki onun hakkını nasıl öderim bilemiyorum. Kim olduğunu açıklamanız da bir sakınca mı var? Hayır yok tabi ki. Bize bu desteği veren, ağabeylik yapan, Van ve Vanlılara sahip çıkma adına çok büyük bir çaba harcayan, bizimle beraber sorunun çözümü için sabaha kadar gözüne uyku girmeyen isin değerli büyüğüm, milletvekilimiz Sayın Burhan Kayatürk’tür. Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır, maddi ve manevi bu desteği sadece bize değil Van’a ve Vanlılara verdiğini de ifade etmek isterim. Peki, filmin İstanbul galasındaki tepkiler nasıldı? Ya da eleştirmenlerin görüşleri ne yöndeydi? Filmin Galası 13 Ekim’de İstanbul’da yapıldı. Galayı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül üstlendi. Yukarıda bahsettiğim gibi benim kariyerimin belki de başlangıç noktası olan Profil Alışveriş Merkezi’nde yapıldı gala. Galaya 230 kişilik yer ayırmıştık fakat 500 kişi katıldı. Yazarlar, eleştirmenler ve ünlü oyuncular katıldı. İnanılmaz bir kalabalık vardı. Bu yüzden Şişli Belediyesi kimsenin geri çevrilmemesi için 2 salon açtırdı ve gala iki salonda yapıldı. Ben çıkıştı bir çok eleştirmen, oyuncu ve izleyici ile konuşma şansı buldum. İnsanlar abartılı bir şey bekliyordu, belki de amatör olacağı düşünülmüştü. Biraz da ön yargı vardı tabi. Ama çıkıştaki beğeni beni de çok şaşırttı. Büyük bir beğeni olduğunu gördüm. Üstelik filmin her kesim tarafından rahatlıkla izlenebilecek bir film olması da diğer bir nokta. Bu yüzden de çok olumlu tepkiler aldık yani. Hele hele filmin Van’daki çekim açıları, filme konu olan güzellikleri film eleştirmenlerini oldukça etkilemişti. Bu anlamda da büyük bir başarı yakalayacağımıza eminim. Filmde rol alan ekibi ve teknik ekibi nasıl oluşturdunuz peki? Zor şartlarda çektik bu filmi. Çoğu zaman hareketli kameralar yerine akrabalarımın minibüslerini kullandık. Düşünün artık… Fakat oyuncular noktasında o kadar da büyük sıkıntılar yaşamadık, çünkü İstanbul’da yaşadığım zamanlardan kalan bir çevre vardı. Belki maddi imkanlar olsa çok daha ünlü oyuncular rol alabilirdi filmde. Ama bir dahakilerde bunları da göreceksiniz. Bir de son olarak bize film hakkında kısa bilgi verir misiniz? Vanlılar nasıl bir filmi izleyecek? Filmin konusu şöyle; 23 Ekim 2011’de yaşanan depremin ardından ailesini kaybetmiş olan Behçet, çocukluk arkadaşı olan Kamuran ve Nazif’i de yanına alarak İstanbul’a gitmeye karar verir. Kamuran ve Nazif de işsiz olduklarından dolayı bu teklife sıcak bakar ve yola koyulurlar. Otobüs de Behçet, ailesinin öldüğü inşaat yığınını görünce dayanamaz ve eşini, çocuğunu, şehrini bırakıp da gidemez. Otobüsten inerler ve Van gölü sahiline gelirler. Üç kafadar kara kara düşünürken Kamuran’ın aklına süper bir fikir gelir. “Van gölünde canavar ya gerçekten varsa?” derler ve göl sahilinde bir çay ocağı açmaya karar verirler. Şehre canavarın olduğu yalanını ise dedikoducu Halil yayar. Tüm şehir, sahile canavarı görmek için akın ederken, üç kafadarın işleri yoluna girer. Her gün gelen giden müşterilerin sayısı artar. Şehirde kahve işleten Mustafa bu habere inanmaz, fakat Mustafa’nın kızı Seda bu canavar olayını haber yapar ve böylelikle tüm basın Van gölüne akın eder. Şehir halkını sahile gitmekten kurtaramayan muhtar ise yapacak bir şeyinin olmadığını ilgili makamlara ilettikten sonra kendinden yaşça çok küçük olan karısı Canan’ı alır ve o da Canavar Cafe çay ocağına gider. Basının ilgisinden rahatsız olan yetkililer ve ahaliler, gençlerin canavar sevgisinden yola çıkarak gerçek canavarın aslında deprem canavarı olduğunun farkına vararak bu üç kafadarın yalanına göz yumarlar… Komedi filmi olarak çekilen ama içinde birçok duygusallık barındıran bu film eminim çok beğenilecek. VAN GÖLÜ CANAVARI:Yapımcı: Mustafa Çetin – Nazif ÇetinYönetmen: Mehmet BükülmezYönetmen Yrd. : Caner AygenSenaryo: Çetin Yeltekin-Mustafa Çetin-Hüseyin KırcaGörüntü Yönetmeni: Hasan Özhan SarıKurgu: Duygu ArabacıSes Tasarım & Mix: Soner KoçMüzik: İlhan Harmancı – Haydar TanrıverdiOyuncular: Selahattin Taşdöğen – Ceylan Yılmaz – Naci Taşdöğen – Nazif Çetin – Murat Ergün – Mesut Irk – Çetin Yeltekin – Kübra Yılmaz – İbrahim Kumral – Canan Halifeoğlu – Emre Dağ – Tibet Sökmenoğlu – Hüsamettin Ergül – Yelda Kaya – Barış Kul – Mustafa Erdem – Can Batmaz – Hasan Küçükyazıcı – Kadir Oğuz Deniz – Erdal Keser – Murat Yeniçeri – Ömer Faruk Bahtiyar 
Editör: TE Bilisim