Türkiye'nin doğa harikalarından biri olan Muradiye Şelalesi'nin üst ve alt kısmında yapımı tamamlanan Ayrancılar HES'in faaliyete geçmesi ile doğa dengesi bozularak akışı her geçen yıl gittikçe azalıyor. Çevreciler yaşanan duruma karşı harekete geçiyor.

 

Muradiye İlçesi'nde bulunan ve "Doğa harikası" olarak tanımlanan Muradiye Şelalesi'nin üst ve alt kısmında yapımı tamamlanan Ayrancılar HES'in faaliyete geçmesi ile birlikte şelalenin akışında her yıl azalma meydana geldiği söyleniyor. Çevreciler, Hidro Elektrik Santrali'nin (HES) yarattığı tahribattan dolayı Muradiye Şelalesinin önce belli dönemlerde kesileceğinden ve bir süre sonra ise akışını tamamıyla kaybedeceğinden endişeli. Muradiye Elektrik Enerji Üretim A.Ş. tarafından 56 Milyon Euro harcanarak yapılan ve yılda 168,96 GWH enerji üretiminin hedeflendiği Ayrancılar HES, çalışmasını yıllarca sürdürdü. Ayrancılar HES, daha önce Muradiye Belediyesi tarafından ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mühürlenmesine rağmen, şirket yetkilileri mühürleri sökerek çalışmalarına devam edip HES projesini tamamladı. Muradiye Belediyesi tarafından 2011 yılında aynı çay üzerinde yapılmak istenen köprüye ise DSİ, flora ve fauna yapısına zarar vereceğinden dolayı köprüye izin vermezken, köylüler ise HES'in yapılmaması için Muradiye Savcılığı'na itiraz dilekçeleri verdi. Doğayı talan eden HES'in çevrede yarattığı tahribat yıllardır görmezden gelinirken, köylülerin verdikleri itiraz dilekçeleri ise işleme alınmadı.  Muradiye’deki doğal dengenin bozulduğu yönündeki tespitlerle yeniden gündeme gelen HES’le ilgili Şehrivan’a konuşan YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Bizim şu an karşı çıktığımız HES’lerde ölçek sorunu ve ekolojik hassasiyetler göz önüne alamama yaklaşımları söz konusu. Buna karşı çıkarken de tüm ideolojiden uzak ve tamamen çevreci bir şekilde yaklaşıyoruz. Şuan özellikle bu bölgede HES’lere karşı verilen savaş ideoloji savaşına döndü. Hâlbuki HES’ler bütün Türkiye’nin ortak sorunu. Bir grup HES istemiyoruz diyor diğer grupta ‘Siz vatan hanisiniz’ diyor. Bunun ortası yok mu?” şeklinde konuştu.  



SARI: KİMSE TUZUM KURU DEMESİN

HES'in yapımı ile birlikte 25 kilometrelik bir alanda suyun yatağı değiştirilerek doğal akışı engellenirken su kapalı bir havzaya alındı. Suyun akışının değişmesi ile birlikte canlı yaşamının büyük oranda etkilendiği gözlemlenirken kanunda yer alan yüzde 10'luk can suyunun Bendimahi Çayı'na akıtılması gerekirken suyun tamamı havzaya alındı. Yapılan doğa tahribatı ile su havuzlarında oluşan çamurun ise doğaya saçıldığı iddia ediliyor. Çevrecilerin yaptığı gözlem sonucu şelalenin akışının her gün azaldığı, endemik canlılar ve inci kefalinin de yok olmayla karşı karşıya olduğu tespiti yapıldı. Konuya dair Şehrivan Gazetesi’ne konuşan YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, toplum olarak enerji ihtiyacının her geçen gün arttığına dikkat çekerek, “Hepimiz her gün biraz daha fazla elektrikli teçhizat kullanıyoruz. En çevrecimiz bile doğaya zarar veren elektrikli cihaz alıyor. Sürekli daha çok enerjiye ihtiyaç duyan daha çok enerji kullanan daha çok işimizi kolaylaştırdığını düşündüğümüz enerji kullanan teçhizat alıyoruz. Dolayısıyla toplum olarak sürekli enerji talebimizde artıyor. Bu devleti kim yönetirse yönetsin artan enerji talebini karşılamak zorunda. Bu yüzden HES’lerden bahsederken kimse ‘tuzum kuru’ ekolojik kahramanlığa soyunmamalı. Yani kere hepimizde bu durumda birinci suçluyuz. Eğer bugün HES yapılıyorsa, bugün baraj yapılıyorsa, bugün termik santral yapılıyorsa ve bugün nükleer santraller konuşuluyorsa toplum olarak hepimiz suçluyuz. Çünkü sürekli enerji talebini yükseltiyoruz. Bu taleplere göre de arzı arttırmak gerekiyor.” İfadelerini kullandı.

 

SARI: TEMİZ ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELİNMELİ

Enerji arzı oluşturulurken yapılan tercihlere dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan Sarı, buradaki tercihlerde temiz enerji kaynaklarına yönelinmesi gerektiğini belirtti. Doğal kaynaklarının 3’e ayrıldığını söyleyen Sarı, “Yenilenebilir kaynaklar, yenilenemez kaynaklar ve tükenmeyen sonsuz kaynaklar. Yenilenebilir kaynaklara İnci Kefalini örnek verebiliriz. Her yıl belli bir miktar çoğalıyorlar. Eğer çoğaldığı kadar avlarsak bu balıklardan sonsuza kadar yararlanabiliriz. Ama artış miktarından daha fazla avlarsak o zaman birkaç yıl sonra İnci Kefali tehlikeli bir gidişata girer.” Dedi.

 

“ÖLÇEK SORUNU YAŞIYORUZ”

Petrol, doğalgaz ve kömür gibi madenlerin yenilenemeyen kaynaklar olduğunu belirten Sarı, madenlerin tükenen kaynaklar olduğunu söyledi. Sarı, “Güneş enerjisi, rüzgâr ise tükenmeyen sonsuz kaynaklardır. Bizlerde diyoruz ki bu enerji arzını karşılarken temiz ve tükenmeyen enerji kaynaklarına yönelelim. Bu temiz enerji kaynakları güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi ve sudan elde edile enerji kaynağıdır. HES’ler aslında temiz enerji kaynaklarıdır. Lakin biz burada bir ölçek sorunuyla karşı karşıyayız. Ben yıllarca büyük barajların doğaya, ekosisteme büyük zararlar verdiğini iddia ederek hep karşı çıktım. Dedik ki daha küçük enerji santralleri oluşturulsun. Örneğin, Fırat’ın üzerine Keban kadar büyük ikinci bir santral kurarak Hakkâri’nin enerjisini oradan getirmeyelim. Hakkâri’de Zap suyu var. Zap Suyundan elektrik üretelim. Bahçesaray’ın enerjisini Keban’dan taşımayalım, Bahçesaray’ın çayından elde edelim. Çatak’ın enerjisini Çatak’ta elde edelim. Bu perspektifler küçük enerji santrallerinin teşvik edilmesini savundum yıllarca. Ama bu seferde ne çıktı karşımıza. Yine şirketler devreye girdi. Şirketler devreye girince de bir çayın üzerinde 18 tane HES planlandı. Kardeşim büyük barajlara biz neden karşı çıktık. Doğaya zarar veriyor diye küçük enerji santrallerini tavsiye ettik.” Diye konuştu.

 

SARI: EKOLOJİK HASSASİYETLER DİKKATE ALINMIYOR!

Bir çayın üzerine 18 tane HES yapmanın doğayla barışık olma ihtimalini yok ettiğini kaydeden Sarı, “O yüzden şuanda dere tipi HES’lerin zararı ekolojik hassasiyetler dikkate alınmadan yapılması ilginçtir. Yoksa bunların sayısı azaltılarak, ekolojik hassasiyetler dikkate alınarak çevreye en az zarar verilerek elektrik üretilebilir hale getirilebilir. Bu bizim savunduğumuz bir şeydir. Tüm enerjinin güneşten ve rüzgârdan elde etmek için büyük bir çaba elde edilmeli. Ve ondan sonra diğer kaynaklara geçilmeli. Şuanda devlet politikası olarak maalesef geçemiyoruz. Neden derseniz de çünkü şirketler o teknolojiye yabancı. Şirketlerde işin kolayına kaçıp inşaata atılıyorlar. Baraj yapmayı, HES yapmayı iyi biliyorlar. İşin kolayı da o olunca şirketler doğrudan HES’e yöneliyor. O zamanda hükümetler şirketlerin doğrultusunda HES’lere ve barajlara yatırım yapıyor.” Dedi.

 

SİZ VATAN HANİSİNİZ”

Özellikle bu bölgede küçük ölçekli HES’lerin yapılmasını sürekli savunduklarını ifade eden Sarı, “Kalkıp Muradiye Şelalesini baypas edecek bir HES yapılmamalı. Eskiden bir tane vardı. Ama şimdi bakıyoruz onlarca HES yapılıyor. İtiraz ettik ama gücümüz yetmedi. Çatak çayı üzerinde 5-6 tane HES yapmak adalet değil ki. Çay darmaduman olur. Oralar yok olur. Önerilerimiz uygun ve ekolojik hassasiyetler göz önüne alınarak bir tane yapılabilir. En azında o bölgenin elektrik ihtiyacını karşılayacak şekilde yapılmalı. Bizim şuan karşı çıktığımız HES’lerde ölçek sorunu ve ekolojik hassasiyetler göz önüne alamama yaklaşımları söz konusu. Buna karşı çıkarken de tüm ideolojiden uzak ve tamamen çevreci bir şekilde yaklaşıyoruz. Şu an özellikle bu bölgede HES’lere karşı verilen savaş ideoloji savaşına döndü. Hâlbuki HES’ler bütün Türkiye’nin ortak sorunu. Bir grup HES istemiyoruz diyor diğer grupta ‘Siz vatan hanisiniz’ diyor. Bunun ortası yok mu?” şeklinde konuştu.  

 

SARI: SOMUN BALIĞI NORVEÇ’TE YAŞIYOR MURADİYE’DE DEĞİL!

HES’lerin bir deredeki bütün akışı durdurduğuna işaret eden Sarı, “Akarsular denizlere besin taşıyan çok önemli etkenlerdir. İnsan bedeni gibi düşünürsek akarsular insanın vücudunda bulunan damar görevi taşıyor. Bu yüzden de akarsuların büyük bir önemi var. Ekolojik açıdan önemlidir. Akarsular balıkların denizlere geliş gidişlerini sağlayan önemli kollardır. Bu yüzden de HES’ler yapılırken balık geçitleri yapılmalı. Ama Muradiye’ye öyle bir HES yapılmış ki Somun balıklarının geçmesine yarıyor. Peki, sorarım onlara Muradiye’de Somun balığı var mı? Somun balığı Norveç’te yaşayan bir balıktır. Bakanlığa sorsanız bakanlık size kanun gereği bir balık geçidi yaptık der. Şirkete sorarsanız evet ben balık geçidimi yaptım der. Şimdi de bana soruyorsunuz oradan balık geçiyor mu diye. Üzgünüm ama orada balık geçmiyor. HES’lerle ilgili en büyük sorun balıkların geçişine engel olması ve dere yataklarının kurutulmasıdır. HES’lerde bırakılan can suyunun miktarı çok az. Haliyle de dereler kurumakla karşı karşıya kalıyor.” Şeklinde konuştu.

 

EYLEMLERLE PROTESTO EDİLDİ

Muradiye Şelalesi'nin önce belli dönemlerde kesileceği ve bir süre sonra ise akışını tamamıyla kaybedeceğinden endişeli olan çevreciler 25 Mart'ta HES'in yarattığı tahribatı protesto etmişti. DTK Ekoloji Komisyonu ve ÇEV-DER öncülüğünde gerçekleştirilen protesto eylemi ile "HES'e dur" denilerek "Muradiye Şelalesi özgür aksın" mesajı verilmişti. 


ŞEHRİVAN ÖZEL – MERAL YILDIZ

Editör: TE Bilisim