Van son zamanların en renkli görüntülerine ev sahipliği yapıyor bu sıralar… Projeden projeye, yenilikten yeniliğe, forumdan foruma, dernekten derneğe, yatırımdan yatırıma koşuşturan (!) siyasilerimiz, başkanlarımız, kanaat önderlerimiz, sivil toplum adeta Rönesans sanatçıları misali ‘Bu kırmızı kurdele benim, ötekisi senin’ coşkusuyla makaslara yetişemiyorlar… Tabi kendilerini peşi sıra takip eden makas yaverlerinin de hakkını vermek lazım! Eeee, öldür yiğidi lakin hakkını yeme! demiş zamanında büyüklerimiz, değil mi?

 

***

 

Bu sözü pek manidar buluyorum doğrusu. Hazır yiğitlik ve hak konularından söz etmişken şu sıralar hizmet (!) aşkıyla yanıp tutuşan yiğitlerimizin (!) kendimce hakkını verelim!

Birincisi pek anlamlı ve bir o kadar da müthiş bir buluş olan Van Et ve Süt Kurumu’nun bilmem kaç bin liralık yatırımını Van’a lütfeden vekillerimizin jakarlı takımlarıyla poz verdikleri “İşte size bunu ben getirdim” fotoğraflarını konuşalım. Şimdi böylesi bir meselede, zaten Van’a ait olan ve bir süreliğine atıl olduktan sonra tekrar sayın bakanın temel atma töreninde bulunduğu bir açılışa, sırf bakan olduğu için ona eşlik edip iki fotoğraflık poz uğruna rol devşirmek Vanlıyı aldatmaktan öte değildir. Hele ki sahte hesaplarla bu kutsal fotoğraflarınızı RT’lemek, takipçisi ‘sen beni takip et, ben seni’ güdümlü olan kişileri etiketlemek, bir de akabinde tarafı olduğunuz siyasi partinin ilgililerine ulaştırma gayreti içinde tabiri caizse ‘Dostlar alışverişte görsün’ kurnazlığına bürünmek… Eziklik!

 

***

 

İkincisi, Van’da seçilmişler ve atanmışlar sezonunu yaşıyoruz bir süredir… Seçtiklerimizin ne yaptığı ortada… Daha doğrusu seçtiklerimizin hiçbir şey yapmadıkları ortada… Ancak ‘yiğidi öldür hakkını yeme’ üslubuna yaraşır bir valimiz ve kayyumlarımız var. Geldiği günden bu yana oldukça samimi bir şahsiyet olduğunu her oturumunda htiren sayın vali Murat Zorluoğlu kentimize sahip çıkan ve güç birliğine gönül veren biri. Hele ki karayolları ekibine haklı bir serzenişte bulunup halkın hakkını gayet şahsiyetine yakışır bir üslup ve adil bir yaklaşımla savunan ciddi bir yönetici! Halk bunu ve bunun gibilerini unutmaz!

Bir de Van sevdalısı belediye başkan vekilliğini yapan kayyumlarımız var. Mesela, kentin sosyo-kültürel dokusuna inanılmaz bir boyut kazandıran İpekyolu Kaymakamı sayın Cemil Öztürk ve karınca misali çalışan tüm ekibi için teşekkür ve takdirden öte söylenecek söz var mı? Edremit’e naif bir estetik kazandırmaya çalışan, halk yanlısı, atik, sosyal farkındalığı oldukça belirgin olan sayın Atıf Çiçekli için söylenecek söz var mı?  Erciş’i neredeyse Van’a rakip hale getiren, imajında ciddi bir düzenleme sağlayan sayın Mehmet Şirin Yaşar için söylenecek söz var mı?

 

***

 

Elbette kentteki bu olumlu çalışmalara rağmen suratının ekşiliği geçmeyenler var… Onları ‘kronik’ görüyorum. Klasik Türkiye muhalefeti gibi sağ göstersen sol, sol göstersen sağ diyecek bir grup onlar… Ancak değişimi arzulayan, dinamizm isteyen, sosyal beklentilerin dozunun olumlu yönde artmasını ümit eden koca bir topluluk var bu kentte.

İlginç olan şu ki seçilmişler, atanmışların yaptıklarına da ‘biz’ zamirini eklemeye girişiyorlar. Her paylaşılan fotoğrafta ‘biz hem oradayız, hem buradayız, hem de şurada! Biz her yerdeyiz!’ mesajı vermeye hevesleniyorlar. Yemezler!

 

***

 

Şu sıralar ne değiştiyse artık (!) vekillerimiz çeşitli oluşumların izindeler. Bu oluşumların ne olduğunu bilmeyeniniz vardır belki. Bir iki kelam edelim onlara dair. Birincisi, Ekonomi forumu! Ne konuşulduğu belli olmayan, sözüm ona ekonomistlerin izlerken bir taraftan ‘son dakika tweetleri’ paylaştığı, birilerinin de kentin ekonomisine katkıdan ziyade ‘hadi bugün de burada birkaç lafımız olsun’ gibi Pinokyovari boy gösterimlerine maruz kalan sınırsız eğlence ortamı! Şimdi soralım! Mesela şu akla ilk gelen sorulara ne gibi çözümler ya da alternatifler üretebildiniz: Elinizde bize somut olarak sunabileceğiniz ne var? Kentin ekonomik kazancına dair yapılabilirliği olan ne gibi projelere imza atıldı? Van hangi ölçeklerde büyüme kat etti? Öngördüğünüz büyüme oranı nedir?

Yok. Dediler bugün kurdelesiz bir ortam var. Gelin, boy gösterin. Biz de geldik!

 

***

 

Bütün bunları bir araya getirdiğimizde meşhur bir fıkra hatırıma geliyor.

Nasreddin Hoca ibadette ihlâsın önemini “Huşu ile ibadetinizi yapın. Esas kâr ondadır. Yoksa riya karışan ibadetle kâr değil, belki de zarar edersiniz” diye vaazlarında anlatırmış. “O kadar zahmete katlanıyorsunuz kârlı çıkmalısınız” dermiş.
Cemaatin kayıtsızlığı karşısında bu hususu çarpıcı bir misalle onlara anlatmak istemiş. 
Bir gün evlerden dokuz yumurtayı bir akçeye almış. Pazara götürüp, dokuz aldığı yumurtaya bir ekleyip onunu bir akçeye satmış.
- “Bu ne biçim ticaret, Hoca !” demişler.
- “Bir öbür satıcılara bakın, bir de bana” demiş hoca, “amacım kazanmak değil, yeter ki dostlar alışverişte görsün.”

Şimdi bu fıkrayı sosyal medya aldatıcılığıyla halkı kandıran yiğitlerimize (!) atfediyorum. Sizin amacınız belli ki halkı kazanmak değil; amacınız belli ki ‘kırmızı kurdeleli adam’ olmak. Riya karışan hizmet kâr değil, elbette zarar getirir. Önceki dönemlerden görüyoruz. Şu metal yorgunluğu size de bulaşmış belli ki. Sayın cumhurbaşkanımızın bu haklı tavrını keşke siz de anlayabilseniz! Ama nerdeee!

Kırmızı kurdelelere devam!             

 

Rumuz: Hayalet

Editör: TE Bilisim