Maalesef! Maalesef beklentiler hüsranla sonuçlandı. Van bir kez daha siyaset narkozundan sağ çıkamadı! Van bir kez daha buruşturulan bir kâğıt parçası olmaktan öteye gidemedi! Van bir kez daha milletvekilleri tercihi hezimetine uğradı!

 

Kimse kusura bakmasın, buradaki beyanlarım adayları töhmet altına almak, onları liyakatsizlikle suçlamak değil. Aksine, buradaki açıklamalarım tamamıyla karşılaştığım sitemler, halkın endişeleri, hayal kırıklıkları ve üzüntüler… Ki bu durumun adayları da üzmesi beklenir; zira seçime aday adayı olan herkes ‘hizmet aşkıyla’ bu işe koyulduğunu belirtmekte…

 

Van’ın pek yakın zamanda tek parti ile yönetileceği fikri giderek ağırlık kazanmaya başladı. Şimdilerde iki partinin kıyasıya rekabet içinde olduğu Van’da 2002’den bu yana iktidar partisi olan Ak Parti cephesinde hızlı bir çöküşün yaşandığı gözlenmekte. Bu durumu sadece BDP lehine halkın kimliksel yönelimi ile ilişkilendirmek doğru değil; bu durumun asıl nedenleri, yeni adıyla HDP’nin ve bu partinin il teşkilatının doğru saptamaları, daha halkçı olan ve rantçı olmayan tutumları ve özellikle Van’ın her kesiminden isimleri kucaklayıcı tavrıdır. Peki, Ak Parti neden kaybediyor? Birçoğunuz “Kayıp mı, ne kaybı?” diye sorabilirsiniz; ancak Ak Parti 2002’de 6 vekil çıkarmış ve 2011’de bu sayı 4’e düşmüş ise matematiksel bir kayıp söz konusu…

 

Ak Parti’nin Türkiye rüzgârından beri, Van’ın siyasi geçmişine bir bakalım. 2002 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi (DEHAP) 105 bin oy almasına rağmen dönemin baraj uygulamasından dolayı milletvekili çıkaramamış, 66 bin oyla Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) 6 vekil, 13 bin oyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 1 vekil çıkarmıştı. 2007 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi seçime bağımsız girmiş ve 99 bin oyla 2 vekil çıkarmışken, Adalet ve Kalkınma Partisi 163 bin oyla 5 vekil çıkarmıştı. 2011 seçimlerinde ise Ak Parti 171 bin oyla 4, yine bağımsız giren BDP 200 bin oyla 4 vekil çıkarmıştı. Türkiye’de vekil sayısını her ilde bir önceki döneme göre arttıran Ak Parti Van’da tam tersini yaşadı.

 

Şimdi, dönemsel analizlere yöneldiğimizde şu yadsınamaz bir gerçek ki Ak Parti’nin çöküşüne sebep olan en büyük problem teşkilat kıyakları, kayırmalar, teşkilat içindeki taht kavgaları, milletvekillerinin ‘monopol’ sendromları ve hakimiyet. Her yeni dönemde Ak Parti vekilleri kendi nüfuzlarını teşkilata yansıtmakla beraber, tekelci yaklaşımlarla halkı idare etme uğraşındalar. Örneğin, 2002 seçimlerinden sonra Van’daki siyasi kararların nerdeyse tamamının Hüseyin Çelik etkisiyle alındığı herkesçe teyit edilen bir durumdu. Üstelik Çelik etkisi ta günümüze kadar devam etti.

 

Dolayısıyla teşkilat içinde Çelik’in bihaber olduğu bir durum neredeyse imkânsızdı. Bu durum hep devam etti ve ediyor; Ak Parti içinde tek olma, Van adına tek karar mercii olma fikri maalesef Ak Partili vekillerin birçoğunda vardı. Haliyle aday adayları belirleme sürecinde yine aynı durum söz konusu. Hâlihazırda vekil olan kişiler, yeni listenin oluşumunda elbette ki etkiye sahipler. Ancak ne yazık ki oluşturulan listelerde şu gözle görülür bir hakikat ki milleti kazanmaktan çok ferdi kazançlar ön planda tutulmuş…

 

8 adayın tamamı birey olarak elbette değerlidir. Kişilerin karakterizasyonunu yapmak üslubumuza da terbiyemize de yakışmaz; had aşmış oluruz. Fakat milleti temsil edecek isimlerin bir millet tarafından layıkıyla bilinmesi gerek. Kişiler çok başarılı olmuş olabilir, çok zengin olabilir, varlıklı olabilir, eğitim seviyesi çok iyi olabilir, yıllarca siyaset yapmış olabilir; ancak bunlar belli bir seçim bölgesinden MİLLET-VEKİLİ seçilmek için yeterli değildir. Halkın tanımadığı isimler, halkla hiç iç içe olmamış, o seçim bölgesinde sadece çocukluğunu yaşamış hatta sadece doğum yeri olarak o seçim bölgesi görünen isimleri o millete vekil tayin etmek millete hakarettir. Neden mi? Çünkü bir seçim bölgesinin sıkıntılarını (sosyal, ekonomik, politik, kültürel, ahlaki, dini, demografik durumu itibariyle) bilmek için o bölgede yaşamak asgari şarttır! Sıkıntılar sadece gazetelerden okumakla halledilemez. Vekillerden halkın beklentisi EMPATİ kurabilmektir. Masa başında ya da meclis koltuklarında fakirlik, yoksulluk, eğitimsizlik, okulsuzluk, öğretmensizlik, susuzluk, ilaçsızlık, doktorsuzluk, memursuzluk, kavga, gürültü, deprem, çamur, bataklık, uyuşturucu tiryakiliği, töre cinayetleri, kadın şiddeti, intihar vakaları görülemez, duyulamaz, hissedilemez.

 

Her sene her kutsal mitingde, Ankara VİP uçuşlarıyla Van’a uğrayıp mikrofonlarda Van’a dair konuşan vekiller Van’a ne yaptılar? Her yeni ‘amir vekil’ kendi emriyle atamalar yaptı, kurumsal dönüşümler oldu, bir isim gitti başka bir isim geldi. Van’ın adı büyük şehir oldu; millet yine vekilin gözünde ‘küçücük’ kaldı, şehir hiçbir büyüklük elde etmedi! Deprem oldu, güya Van yeniden inşa edildi; TOKİ yatırımlarının kendi emekleri sonucu olduğunu belirtenler oldu, sanki milletin deprem olmadığı halde her şehirde artık TOKİ yapılarının olduğunu bilmediğini varsayarak…

 

Sanki TOKİ inşaatlarının genel bir Ak Parti düzenlemesi olduğunu bilmediğimizi ima ederek…

 

Van turizm cenneti olacaktı, Edremit tatil kenti olacaktı; şimdilerde lağımın akıtıldığı panoramik bir gölet kokusu nefesimize karışmakta… Van ticaret merkezi olacaktı, Kuzey Irak- İran denge merkezi olacaktı; şu sıralar ekonomik buhran yaşayan esnaflar tavla oynuyor…

 

Olacaktı, olacaktı, çok şey olacaktı… Gelen gideni aratır dediler; nedense kaybolan halk oldu, kaybeden halk oldu!

 

Şimdi 8 vekil adayının ismini listeye sığdıran kişiler monopolden vazgeçemediklerini yeniden ispat ettiler. Teşkilat da, hâlihazırda dominant roldeki vekil[ler] de başarıya ulaştı. Kaybeden halk oldu! Ancak unutmayın! Bu halkın millet vekillere ihtiyacı var, vekil-vekillere değil!

Editör: TE Bilisim