1 Kasım seçimlerinde aday adaylığını açıkladığında bir çok ismin uzak kaldığı Mehmet Rüştü Karabıyık, kısa süre içerisinde dikkatlerin çevrildiği bir siyasetçi olarak ön plana çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pınarhisar’da cezaevi arkadaşı ve yakın koruması olduğu haberi ile tanınan ardından da “7 Haziran’da HDP’ye oy verdim” diyerek dikkatleri üzerine çeken Karabıyık, Van’a da cesurca söylemlerle geldi. Adaylıkların belirlenmesine kısa bir süre kala gazeteciler ile bir araya gelen Karabıyık, bölge ve Van konusundaki analizleri, çözüm önerileri ve siyasi tespitleri ile dikkat çekerken söylemleri ile de Van’a çok sıradışı bir isim olarak geldiğini ıspatlamış oldu. Erdoğan’ın cezaevi arkadaşı olmasına rağmen bu misyonundan faydalanıp bir kazanım elde etmek için değil bir dava inancı ile Erdoğan ile gerek cezaevi birlikteliği gerek sonrasında bir muhabbet sürdürdüğünü söyleyen Karabıyık: “Biz bir dava için o gün cezaevindeydik, ardından da sonraki süreçlerde beraber olduk. İsteseydik daha Ak Parti’nin ilk dönemlerinde biz de siyaset arenasında girebilirdik. Ama şimdi Ak Parti’nin alternatif bir şekilde 7 Haziran’daki bir şeyleri değiştirmesi gerekiyor. Eğer değişmezse yine aynı tablo çıkacak. Ama eğer bu tablo değişecek ve toplum iyi okunacaksa biz de alternatif isimler olarak sorumluluk almaya ve Ak Parti’yi bir kez daha iktidar yapmak için mücadele vereceğiz.” Dedi.

 

AK Parti Van Milletvekili Aday Adayı Mehmet Rüştü Karabıyık, bir basın toplantısında gazeteciler ile bir araya geldi. Düzenlediği toplantıda aday adaylığından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçmişisen, HDP’ye oy verme nedenlerinden bölgede AK Parti’nin kayıplarına kadar birçok konuyu değerlendiren Karabıyık, çarpıcı söylemlerle bir kez daha ön plana çıktı. Karabıyık, söyledikleri ve siyasete dair tespitleriyle gözleri üzerine çekerken listelere girmesi halinde Van için alışılmışın dışında bir siyasetçi olacağının da ipuçlarını vermiş oldu.

 

KARABIYIK: BİZE CESUR İNSANLAR LAZIM

Siyasette sivil toplum kuruluşlarının, sözü geçenlerin yukarıyı zorlaması gerektiğini ifade eden Karabıyık şu ifadeleri kullandı: “Eksiklikleri tam anlamıyla dile getirmesi lazım. Ama maalesef STK’larımız bu konuda aktif değil. Kanaat Önderlerimiz aktif değil ve maalesef taraf oldukları için söyledikleri şeyler kayda alınır değil. Bundan dolayı öyle bir noktaya geliyoruz ki bu sefer sistem kendi içinde değişik argümanlar üretiyor. Kim daha fazla bağırır, kim daha fazla kalabalık getirir. Teknik olarak Van’ın usulü nedir? Miting alanına döndür, 500 tane araba gelsin. 10 bin kişi kapıda ‘çepik’ (alkış) yapsın. Gelir anlatır ve mücadelesini verir. Söyleyeceği olan insanlar gelir ve sözlerini söyler. Arkasında dirayetli bir şekilde durur. Akabinde de teveccüh bulur veya bulmaz ama en nihayetinde o ne demek istediğini anlatır. Bizim ihtiyacımız olan insanlar kendi özgüveniyle, tecrübesiyle bir yerlere gelebilmiş, ifadesi ve sözü söyleyebilecek hali olan konuya talip olabilecek kadar cesur olan halkla da arası olan, insanlar lazım. Biz de bu son devre gördüğümüz konu artık Türkiye’de adını koymak lazım. Yani 1990’lar, 1991’ler, 1992’lerdeki yapıya dönmeye başladık.”

 

“HÜKÜMETİMİZ KAVGANIN İÇERİSİNDE KALDI”

Suriye’de yaşanan olaylardan ve oluşumlardan dolayı Türkiye’nin kavganın içinde kaldığını söyleyen Karabıyık, “Bizler elimizle yaptığımızı dillerimizle yıktık bitirdik. Bu da bir hadistir. En büyük sıkıntı da biz hataları erteledik. Her seferinde belirgin olan, aşikâr olan şeyleri öteledik ve biriktirdik. Ak Parti hükümeti özellikle bu Tayyip Erdoğan’ın şahsından kaynaklanan bir şey idi. Hiçbir kimsenin göze almadığı bir riski göze alarak bir açılıma girdi. En basit şey TRT 6, TRT Kurdi dediğimiz yapılanma bile anayasal bir suç hükmündedir. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre farklı dilde yayın yapılamaz. Bu bile göz ardı edilmeden işleme girildi. Ama altı doldurulamıyor. Anlatılamıyor. Bunu yaparken içerik bulunamıyor. Bundan 2 yıl önce Diyarbakır’daki Nevruz’da Öcalan’ın açıklamasını Sırrı Süreyya Bey okuduğunda dediği şey artık tarafların bir demokrasi yoluna girmesi, silahların gömülmesi bununla alakalı Öcalan’ın bildirgesi olmuştu. Ama gördük ki bunlar olmadı. Yani ne olduğu belli olmayan bir yapılanma insanları bir şekilde karşı karşıya getirdi. Bizim örfümüzde usulümüzde olmayan, savaşında bir hukuku vardır. Savaşında bir kuralı vardır. Hiçbir hukuk gözetmeden, hiçbir örf ve şeriat gözetmeden tüketen bir topluluk Suriye’de bir yapıya girişti. Maalesef bu konuda eleştirmek gerekiyor. Söylemleriyle maalesef bizim hükümetimiz bu kavganın içerisinde kaldı. Suriye siyasetinde maalesef biz bir şeyleri ayırmak isterken, bir şeylere barış sağlamak isterken, bir şeyler dillendirmek isterken, bilerek veya bilmeyerek bazı elleri, bazı kolları tutuk. Tuttuğumuz eller veya kollarda diğerleri dayak yemeye devam etti. Ettiği zamanda sizi taraf bildi. Onun üzerine bir takım medyatik olaylar gündeme gelince siz sanki çevrenizde gelişen olayların tarafı haline geliyorsunuz.” Dedi.

 

KARABIYIK: KÜRTLER ÖLMEYE DEVAM ETTİ

Türkiye’de özelliklede Anadolu’da yıllarca Kürtlerin öldüğünü ifade eden Karabıyık, Kobanî’de, Tel Abyad’ta ve Suriye’de Kürtlerin ölmeye devam ettiğini belirtti. Karabıyık şöyle devam etti: “Bizim hani meşhur bir lafımız var ya Anadolu’da analar ağlıyor. Kayıplarından dolayı Anadolu diyorlar ve bu Anadolu hükmüne hiçbir zaman kaybetmedi. Bu coğrafya maalesef binlerce yıldır Anadolu kelimesini yitirmedi. Keşke Anadolu ismini yitirseydi ama yitirmedi. Bu coğrafya da bu yakın dönemde bu açılım varken, Kürtler ölmeye devam etti. Kobani’de, Tel Abyad’ta, Suriye’de ve birçok yerde Kürtler ölmeye devam etti. Geçen yıl Diyarbakır’a gelen cenaze sayısı 800 idi. Çatışmaların en yoğun olduğu dönemde Diyarbakır’a gelen cenaze yası budur. Ama Diyarbakır’ın bir ilçesinde de bir bakıyorsunuz diğer kesimden aynı Kürt kardeşlerimiz vefat etmiştir. Düşünebiliyor musunuz iki tarafta da çatışan aynı dili kullanıyor. Biz ne oldu da, ne zaman oldu da bu hale geldik. Bütün çatışmalar Suriye’deyken, cenazeler buraya getiriliyor. Bununda bir sebebi var. Kürdistan coğrafyası dediğimiz nüfusun İstanbul’daki Kürt kadar değildir. Kuzey Irak ve Suriye’deki güvenlik açığı Türkiye’den giden gençler sayesinde kapandı. Bugün bir realiteyi doğurdu. Hiç size ait olamayan bir savaşta, hiç size ait olmayan taraflara dönüştünüz. Buda Türkiye siyasetinde etkili oldu. İşte 6-8 Ekim olaylarının Türkiye’deki yansıması… İşte gelen cenazeler oluyordu ve o cenazeler sorumlusu şunlardır deniliyor. Bir takım insanlar karşı karşıya getiriliyor. Biz buna kontra hareketler diyoruz. Biz buna ‘gladyo’ diyoruz. Biz buna ajan provokatör eylem diyoruz. Maalesef bu coğrafya her zaman buna gebeydi ve ortam vardı. Karşılıklı olarak da bir güvensizlik ortamı doğdu. İktidar burada yaptığı işleri maalesef halka anlatamadı. Doğru bir şekilde dillendirilmemesi, kendi doğrularını bile halkın anlayabileceği dilde anlatamaması üzerine insanlarda bir kopuş yaşadı. Kendi ellerimizle rakiplerimizi, kendi ellerimizle muhalefeti, kendi ellerimizle düşmanlarımızı yarattık. Mutlak hâkimiyet isteyen mutlak liderler maalesef etraflarındaki kalabalıklarla mutlak körlükler sonucu mutlak hatalar yaparlar.”

 

“AK PARTİ BAŞKANLIĞI ANLATAMADI”

Ak Parti’nin başkanlığı iyi bir şekilde anlatamadığını söyleyen Karabıyık, Başkanlık sisteminin HDP ve Kürtler ile başarılabilecek olmasına rağmen anlatılamadığı için Kürtler’den destek almadığını belirtti. Karabıyık konu ile ilgili olarak: “Türkiye’nin önünü açacak şey başkanlık sistemidir ve maalesef Ak Parti’nin en büyük hatası başkanlık sistemi nedir anlatamadı. Hem de başkanlık sistemi en yakın millet olan Kürtlere anlatamadı. Teknik olarak başkanlık geleneğini muhalif Kürtlerin kabul ettiği ve mutlak başkanlığı kabul ettiği bir yerde siz en iyi anlaşacağınız, en iyi orta yol bulacağınız başkanlık sistemini anlatamadınız. Siyasetten hata, idareten hata, temsil olarak hata onun için biz bugün bunu anlatmak zorundayız. Türkiye’de neden başkanlık sistemi önemli? Türkiye gibi devletler kurumların çok kuvvetli olduğu hani biz cumhuriyetin 1923’te kuruldu şöyle oldu değil, zabıta bile 160 yıllık, itfaiye 260 yıllık, deniz kuvvetleri 570 yıllık, kara kuvvetleri 1200 yıllık bir gelenek konuştuğu sahne Türkiye’de her kurum birkaç yüz sene ile ağzını açar. Cumhuriyet görülmeyen tahammüllerle yönetiliyor ve bu cumhuriyetin görünür, görünmeyen tahammüllerden oluşan bir yapısı var. Bu yapı yıllarca defans yaptı. Kimisi buna bürokrasi dedi, hani bazı yerlerde polis devleti vardır, bazı yerlerde hakim devleti vardır. Rahmetli Erbakan Hocanın meşhur bir sözü vardır. Türkiye büyük devlet olacak ama mevzuatı müsait değil. Bizim Hz mevzuat dediğimiz büyümenin en büyük engeldir. Değiştirilemezdi ve bazı şeylerin değiştirilmesi önerilemezdi.  Türkiye başkanlık sistemini maalesef en doğru olması gereken bölgeye ait en müsait yapıyı anlatamadığı için kendi rakibini kendi yarattı.” İfadelerine yer verdi.

 

KARABIYIK: BAŞKANLIK ŞAHISLA ALAKALI DEĞİLDİR

Karabıyık, başkanlığın tek bir şahısla alakalı olmadığını belirterek şöyle devam etti: “Siyasi hatalardan bir tanesi de başkanlık sistemini derken Türkiye’nin en sevilen ve tarihte en fazla oy almış kişinin üzerinde durulması bunun bir etkisidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Recep Tayyip Erdoğan ismi tarihin her sayfasında rekorlarla yazıldı. Değiştirilebilecek rakamlar değil, parti liderleri olarak da gelmiş geçmiş demokrasi yoluyla en büyük lider Erdoğan’dır. Bu kesin bir sonuçtur. Onun için bunun üzerinde başkanlık sistemi kuruldu. Başkanlık sistemi şahısla alakalı değildir. Bu Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Türkiye’nin gitmesi gereken yoludur. Ak Parti’nin başkanlık sistemini iyi anlatması gerekiyor. Sayın Demirel döneminden bu yana başkanlık sistemi konuşuluyor. Başkanlık sistemi 1991,1992 senesinde Turgut Özal’ın ilk konuyu attığı bir sistemdir. Turgut Özal bunu ilk anlattığı zamanda bunu karşılayacak bir lider yoktu. 1994’ten sonra Tayyip Bey daha İstanbul Belediye Başkanıyken Türkiye’de yapılan başkan kim görmek istiyorsunuz anketlerinde ilk çıkan yine Tayyip beydir. Bir belediye başkanı ve bu çok öneldir. Teknik olarak Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi gerekiyor.”

 

“BUGÜNLERİN TEMELLERİ PINARHİSAR’DA ATILDI”

Karabıyık, medyada çok konuşulan Türkiye’de haberlere konu olan Başbakan ile cezaevi arkadaşlığı konusuna da açıklık getirirken geçmişteki o cezaevi sürecini şu sözlerle ifade etti: “Sayın Erdoğan o dönem okuduğu bir şiirden dolayı cezaevine girince bir öğle namazı sonrası götürülecekti. Ama öyle büyük bir kalabalık ve teveccüh vardı ki Pınarhisar’a adeta çelik korumalar eşliğinde götürülüyordu. Tabi ki böyle zor zamanlarda her şey iyi gitmiyor. Sizi mevkiden dolayı yalnız bırakmayan insanların yerini dostlarınız ve dava arkadaşlarınız alıyor. Biz de O zaman üzerimize düşeni yaptık. O zamanki bir çek kanunu vardı. Çekinizi ödemediğinizde ve bunu reddettiğinizde 4,5 ay ceza yatıyordunuz. Çıkıp borcu ödediğinizde sabıkanız da oluşmuyordu haliyle. Biz de böyle bir neden ile girdik bir şekilde. Kendisi ile cezaevinde yollarımız kesişti ve ondan sonra uzun yıllar boyunca farklı ortamda süren bir birliktelik oldu. Sonra medya da bizim Sayın Cumhurbaşkanının arkadaşı olduğum yazılıyor. Arkadaşım cümlesini tekzip etmek isterim. Çünkü o benim büyüğüm ve aile dostum. Kendi aramızda da reisim dediğim birisidir. Kendisini 1992’den bu yana tanıyorum kendisini. Bizim yapılanmamız tamamen bir gönüldaşlık, bir muhabbet yapılanması ve konumumuz gereği de ne korumalıktı nede harislikti. İçerdeki duruma gelince de gerçekten bir Medresiyi Sufiye mantığıyla bugünlerin temeli o gün orda atıldı.” Dedi.

 

“İNSANLARIN FİKİRLERİNİN YAYILMASINA TARAFTARIM”

Gizli saklıların olmaması gerektiğine inandığını ve fikirlerin yayılması taraftarı olduğunu söyleyen Karabıyık şöyle devam etti: “Partim dışında kendi şahsi düşüncem var ama. Hakaret ve iftira olmadığı sürece insanların fikirlerinin yayılmasına taraftarım. Fikirler vardır ve konuşulur, yazılır ve tartışılır. Hepimiz zamanında kaçak kitaplar okuduk. Hepimiz gizli gizli kaset dinledik. Belki de en büyük zevkimiz buydu gençlik yıllarında. Bandrol yasaklamanın ne anlamı var. Mem û Zin’i yasaklamakta ne demek oluyor. Ne manası var onlarca eserin yasaklanması. Kürtçe mevlit okutmanın ne zararı var. Leyla Zana’yı hatırlarsanız 92 yılında meclis kürsüsünde Kürtçe çok güzel bir şey söyledi. Bütün millet tarafından aforoz edildi. Bana Türkçe 24 saat küfür edeceğine Kürtçe güzel bir laf kullan başım üzerinde yerin var derim. Dillerinde, ırklarında sahibi Allah-u Teala’dır. Bunu inkar etmek yaratana karşı çıkmaktır. Herkes bilinir ve kayıt altında çalışmalı. Bizim gayemiz budur.”

 

KARABIYIK: AK PARTİNİN KAYBETTİĞİ OYLAR ORTADADIR

Ak Parti’nin oy kaybettiğini söyleyen Karabıyık, “Hiç kimse bir şeyi saklayarak ve inkâr ederek ne çözüm bulabilir, nede onun empatisini yapabilir. Kürdistan coğrafyasında AK Partinin kaybettiği oylar ortadadır. Milletvekillerinin sayısı ortadadır. Kürt siyasetinde bu kadar iyi bir noktaya gelinmişken sonrasında konunun başında bahsetmiş olduğum ister dış kaynaklı ister Suriye’den dolayı ve ister kendini ifade problemlerinden dolayı bir problem yaşandı. O problemin akabinde AK Parti’nin 13 senedir sürdürmüş olduğu güzel bir teknik vardı. O teknik tekleştirme tekniğiydi. Kimisi ötekileştirme dedi ama biz tekleştirme dedik. Başkanlık sisteminin olmazsa olmazı çeşitliliktir.” Sözlerine yer verdi.

 

“GENÇ FİLİMDEKİ GİBİ KOŞARAK ‘ÊDÎ BESE’ DEDİ”

Karabıyık konuşmasına kendisinin ve diğer Kürtlerin bir anda AK Parti’den HDP’ye kayma nedenini bir örnekle açıklayarak şöyle devam etti: “Bir örnek vermek istersek Ünlü Hollywood filminin ‘Rocky’i örnek verebiliriz. Orada dediler ki halkın içinden birini seçelim ve onu ringe çıkaralım dediler. Türkiye’de aynısını yaptı. Türkiye bir genç çıkardı ve iyi bir kampanya başlattı. O gençte tıpkı filmdeki gibi koşarak ‘êdi bese’ dedi. Ve proje tuttu. Bununla birlikte Türkiye’de Kürtler ana muhalefet konumuna geldi. Peki bu ortamda Kürtler neden HDP’ye oy verdi. Ortada bir açılım vardı. O açılımın 2 ayağı vardı. Biri Ak Parti diğeri HDP. Açılımın bir ayağı kuvvetliydi. Ama neydi bu. Mutlak iktidar olmama durumu gündemdeydi.”

 

“SİYASETTE İSTİKRAR ESASTIR AMA TÜRKİYE’DE DEĞİL!”

Karabıyık, siyasette istikrarın esas olduğunu ancak Türkiye’de bunun olmadığını sözlerine ekledi. HDP’nin bu tevecchüü değerlendiremediğinin altını çizen Karabıyık, “Biz bu sefer içerde kendimizi temsil edecek birisi olmazı lazım. Birincisi iktidara kim gelirse gelsin masanın bir tarafı boş kalmasın. İki, silahlı siyaset olmaması gerekiyor. Demokrasiye talip olup, meclise talip olan bir insan demek ki tercihini yapmıştır. Bir insan size ben mecliste bu siyaseti yapmak istiyorum dediğinde siz ona hak vermek zorundasınız. Bizde o hakkı tanıdık. Eskiden ne diyordu Mehmet Ağar, ‘Dağ değil ovada siyaset yapsınlar.’ Bu adam ovaya geldi, şimdi de ‘niye geldi’ diyorlar. Böyle bir şey olmaz. Siyasette istikrar esastır ama maalesef Türkiye’de değil. Ova da siyasete talip olan bir insan varsa ve Türkiye’nin her tarafında aday çıkarıyorsa, aday profili Türkiye’yi kapsayan bir profilse ve bununla alakalı insanlar beyanları kabul etmek zorundadır. Peki, bu insanların beyanı ne, ‘Ben ovada siyaset yapmak istiyorum, demokratik yollarla ve parlamenter yollarla bu işi yapmak istiyorum.’ Ve Önder kabul ettiği kişi yöntem budur, silahlarınızın gömün dedi. Kürtlerde bunu destekleyelim dedi. Kürtler Ak Partiye şunu dedi: ‘Ey Ak Parti çok güzel hizmetler yaptın ama dikkat. Ben sana demiyorum bir yedek lastik. Senin başkanlık sistemin için seninle çalışacak en uyumlu parti HDP’dir.’ HDP buna rağmen siyaset kariyerine rağmen bunu sürdürmüştür. Kürtler Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sözüne güvendiği için yine HDP’yi desteklemiştir. Kürtler inanmasalardı destek vermezlerdir. İnandıkları için destek verdiler.” Dedi.

 

HALİMİZ ADETLERİMİZDEKİ ‘ŞABAŞ’I ANDIRIYOR

İktidarın barajın neden kaldırmadığını da değerlendiren Karabıyık önemli açıklamalar yaparak hayattan örnekler verdi. Karabıyık şu sözlerin sarf etti: “Baraj Türkiye bir problemdir. Neden kaldırılmıyor biliyor musunuz? Biz Hertoşiler neden Şabaş’ı kaldıramıyoruz. Bunu kaldıramıyoruz. Çünkü ben 200 düğüne gittim takı taktım, benimde 3 tane oğlum var benim oğullarıma da takı takılacak, artık sıra bende. Maalesef iktidarların derdi şabaştır. Adam diyor ki ben bunca sene dayak yedim artık sıra bende. Bu bir realitedir. Türkiye’de bu değişmez. Türkiye’de bunun değişebilmesi için başkanlık sistemi, teknokrat bakanlar ve dar bölgelerde baraj otomatik bir şekilde kalmıyor. Yani başkanlık sistemi denildiğinde bu anlatılamadı. Anlatıla bilinseydi zaten barajın doğal olarak kalktığın ve akabinde çözümün üretildiği görülecekti. Ama anlatılamadı. Sanki bir adam çıkacak ve herkesi doğrayıp bırakılacak gibi görüldü. Ya yok böyle bir şey. İşte bizim de talip olma sebebimiz budur. Bugün siyasette yer işgal eden, teşkilatlar, aday adayları, adaylar ve unvanı olan insanlar anlatamadı. Eğer ki gerçekten dava adamıysanız o zaman anlatanlara yer veriniz. Bu kadar açık ve nettir bu olay.”

 

“ANAMIZ DEĞİL, ANILARIMIZ İLE ANILMAK İSTİYORUZ”

Herkes gibi adaylık başvurusu yapabileceğini ancak bu şekilde kötü anılmak istemediğini ifade eden Karabıyık, “Yüzde 58 oy alan bir cumhurbaşkanı, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı halkın karşısına gitmek zorundadır. Bu anayasanın değişmesi gerekiyor. Anayasa sorun çok var. Anayasanın değişikliği için bir araya gelindi ancak yine biri birine senin kravatına, bir diğeri başkasına senin ceketin dedi. Bu olayda böylece kaldı. Türkiye’nin teferruatında sıkıntı var. Ha şeytan teferruattadır o ayır bir mesele ama maalesef biz teferruatlara, kocaman kaideleri bozduk. Anayasa komisyonları kurulduğu zaman şimdi HDP ile komisyona girmeyen MHP o zamanlar iki yıl boyunca masadaydı. Kimse de demedi sen o zamanlar neden masadaydın. O gün diğerlerinde kimse bir şey demedi. Burası çıkmış diyor ki: ‘Bunu istiyorum ve sebebi de budur peki, ne lazım, işte bu lazım.’ Bu hiçbir zaman değişmedi. Peki, ne sıkıntı yaşandı. Hiç kimse bunu anlatamadı. Çünkü niye bizim kriterlerimiz. Ben bütün adaylar gibi gelseydim. Kapıda çok sayıda araba, bir sürü insan, biz başkasını istemiyoruz, biz şu aşiretteniz. Bu değil işte. Fikrin olan çıkıp konuşsun. Eğer ki sen bir dini bir siyaset yapıyorsan, fikrinde varsa tek başına çıkacaksın. Kalabalıklarla değil. Bizde çıkıp şık takım elbiseler, ihtişamlı tanıtımlarla bu işi yapabiliriz. Ama ne oldu yalan konuştuk. Biz analarımız ile değil, anılarımız ile anılmak istiyoruz.” Sözlerine yer verdi.

 

KARABIYIK: PATLAMALAR TÜRKİYE’DE SİYASETİ DEĞİŞTİRDİ

Suruç ve Diyarbakır’da yaşanan patlamaların Türkiye’deki siyaseti değiştirdiğini söyleyen Karabıyık şöyle devam etti: “Asıl olan ve beni kendimi yetiştirme şeklim seferdir. Zafer nasiple alakalı bir şeydir. Hiç kimse niyet okuyuculuğuna bakmasın. Suruç’ta, Diyarbakır’da patlayan bomba Türkiye siyasetini değiştirdi. Şu gün benim elimde olsa HDP’nin üst yönetimine 500’er koruma, Ak Parti’nin üst yönetimine biner tane koruma veririm. Fitneden uzak, güvenlik ortamında, bunları ben yapmış olayım. Ben doğruyu yapayım, eğri belasını bulsun. Eğer ki ben hata üzerine gidersem bunun ne farkı kalır. Hz. Muhammed geldiğinde savaşın taktiğini değiştirdi. Bu böyle olacak dedi ve bu yüzden devrimci oldu. Biz kendi devrimimizi yapacaksak öncelikle kendi içimizdekini yaşamalıyız. Bu partiyi savunan kişilerin can ve mal güvenliği artırılmalı. Bu olmazsa olmaz. Niye peki? Çünkü bu ortam sıcak tutulmalı ki insanlar kendi fikirlerini sunabilsin. İnsanlar inandığı için yaşasın. Bu yaptığı zaman bir şeyleri söyleyebilsin ve hesap sorabilsin.”

 

“AK PARTİ’DEN GİDEN ÇOK KÜRT OLDU”

Karabıyık, Ak Parti’ye tepki koyan ve küsen çok sayıda Kürdün olduğunu söyleyerek, “Ak Parti burada tutsa ve buradaki oyları barındıra bilse, Ak Parti ile HDP arasındaki birliktelik kadar başka hiçbir rakam tutturamazsınız. Açılım bu kadar çok dillendirilemezdi, keşke olsaydı. Sistemi şu an hangi siyasi parti tıkıyor. Bunu kimse açık açık söylemez ama bellidir. Türkiye’de HDP ile Milliyetçi partisi aynı oyu çıkarıyorsa büyük devrim yaşandı. Bu zihni bir devrimdir. Bunu görmekte güzeldi. Türkiye bunu kabullenmedi belki ama bu normaldi. Ben Türkiye’deki bu kayıpları bir aşı olarak görüyorum. Daha büyük kayıpların önüne biz geçersek bu aşı tutar ve biz çok kuvvetli bir bünye olarak çıkarız. Doz aşımı derseniz bence Türkiye bu doz aşımını aştı. Çünkü çok ciddi kırılmalar yaşandı. İnşallah buda seçimden sonra aşılacaktır. Ak Parti’den giden çok sayıda Kürt var mıydı? Evet, vardı. İnsanlar küsmüşler miydi? Evet, küsmüşlerdi. Ben ceketi koyarım ceket kazanır derseniz ceketin içine adam koyamazsınız. Ak Parti bir durulma yaşadı. Şu anda bir Z raporu çıkardı. Nedir bu Z raporu? Adayları, teşkilatları ve oylarıdır.” İfadelerine yer verdi.

 

KARABIYIK: HDP KRİZİ YÖNETEMEDİ

HDP’nin yaşanan krizi yönetemediğini söyleyen Karabıyık son olarak şunları kaydetti: “Böyle bir durumda HDP kendi içerisindeki muhalefeti idare edemedi. 15 yaşında çocuğun eline verdiğiniz argümanlar ile bunu yapmaya çalışırsanız, siz davanızdan koparsınız. Sizin dağınız ayrı konuşur, sizin şehriniz ayrı konuşursa siz sıkıntılar yaşarsınız. Şu anda sizin belediyelerde yapmanız gerekenleri yapamayıp, başka şeyler yapar ve konuşursanız sıkıntılar yaşarsınız. HDP’de bu krizi yönetemediği için kaybedecektir. Bir teveccüh oldu, bu teveccüh sonrasında bir kriz yaşanır. Sizin bu krize verdiğiniz karşılık önemlidir. HDP bunu yapamadı ve krizi yönetemedi. Ak Parti bu krizi yönetirdi. Çünkü bu krizi yönetmek için elinde kaynakları ve gücü vardı. Devlet zaten sana yeterli yer ve yönete yasası verildi. Ama siz elde silah ile özerklik için fotoğraf verdiniz. Buna ne gerek var. Zaten bir ili yönetmek için size yeterli destek verilmiştir. Bütün ili yönetmek için zaten size il verilmiş ve yerel yönetimler yasası çıkarılmıştır.”

 

“ALTERNATİF SIKINTISI VARSA TALİBİZ!”

Karabıyık on olarak adaylığı ile ilgili olarak ve AK Parti’nin değişmesine dair sözlerini şu şekilde ifade etti: “Kürtler tekrardan Ak Parti'nin dirayetli yapısına geri dönüp, kendi temsilleri olmak kaydıyla geri dönüş yapacaklardır. Ama Arapların meşhur bir sözü var; Denenmiş, denenmez. Aynı söze Einstein şunu söylüyor: Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç bekleyen ahmaktır. Geldiğimiz noktada biz diyoruz ki denemeyin, alternatif sıkıntınız varsa talibiz. deneyecekseniz sonuç bellidir. Denemeyecekseniz, arayışınız olacaksa ve kriter varsa bu kriter burada mevcuttur. Buyrun hep beraber burayı kaldıralım. Biz üstümüze düşeni söylemekte zorunluyuz. İyiliği anlatmak ve kötülüğü def edeceğiz. Artık nasip ve kader.”


ŞEHRİVAN SİYASET: ÖNDER ALTINAL

Editör: TE Bilisim