Barındırdığı potansiyeller, tarihsel geçmiş ve kültürel zenginliklere rağmen Van, ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin sadece adının anıldığı bir kent olarak kalmaya devam ediyor. Kültürel anlamda büyük zenginliğe sahip kent, iptal edilen birçok önemli projenin mekânı iken sağlanamayan huzur ortamından dolayı sadece adı kullanılan il oldu. Çekilemeyen Ah Tamara filminden sonra çekimi geçen ay tamamlanan Osmanlı Subayı adlı film de Van’ı anlatan ama Van’da çekilmeyen bir film olarak kayda geçti. Fakat yüzyıllık komşu İranlılar “Hala umut var” dedi ve Van’ı gördükten sonra kentte film çekme sözü verdi.

 

Dünya’nın kadim şehirlerinden birisi olan ve en eski 10 şehrinden biri olarak anılan Van’da bu tarihi konuma rağmen Van hala gerçek anlamda Doğu’nun Paris’i olmayı bekliyor. Van’ın bu durumu kenti ilk kez gören her ziyaretçi tarafından dile getirilirken bu ihtişamın son şahitleri ise İran sinemasının önemli yüzleri oldu. Kente çıkarma yapan İranlı önemli yapımcı ve sinemacılar Van’ın bu anlamda büyük bir kültürel potansiyel barındırdığını söyledi.

Bir etkinlik için Van’a gelen İranlı yönetmen, sanatçı, senarist ve oyunculardan oluşan 27 kişilik grup Van’ın tarihi turistik yerlerini gezdi. Van’ı çok beğendiklerini ifade eden sanatçılar Van’da ve Türkiye’de film çekmek istediklerini dile getirdi. Van’ın büyük bir plato ve doğa harikası olduğunu ifade eden sanatçılar, Türkiye ile İran arasında soyut olarak sınırların olduğunu, ancak manevi olarak hiçbir sınırın olmadığını dile getirdi. Her fırsatta Türkiye ve Van'dan övgüyle bahseden İranlılar, iki ülke arasındaki kültür sanat çalışmalarına katkı sunmak istiyor.

 

ZENDEGANİ: VAN’DA GÜZEL PROJELER ÇIKAR

Bir etkinlik için Van’a gelen İranlı yönetmen, sanatçı, senarist ve oyunculardan oluşan 27 kişilik grup Van’ın tarihi turistik yerlerini gezdi. Kalabalık bir grup ile Van’da ziyaretler gerçekleştiren ekip Van’a deyim yerindeyse hayran kaldı. Aralarında dünyaca ünlü filmlerin yönetmenleri ve oyuncularının bulunduğu isimler Van’a dair izlenimlerini Şehrivan aracılığı ile paylaştı. Van’ı ziyaretleriyle ilgili görüştüğümüz, Hz. Süleyman filminin başrol oyuncu ünlü İranlı oyuncu Amin Zendegani şunları söyledi: “Kültürel bir faaliyet için buradaydık. Daha sonra buraya gelişimiz bir geziye dönüştü. Çok sayıda filmleriyle ödül alan arkadaşlarımızla birlikte buradayız. Van’ı gezdik. Van çok güzel bir şehir, Van’ın insanları çok sıcakkanlı. Yemekleri de çok güzel. Burada çok güzel projeler yapabiliriz. Van’da hiç el değmemiş yerler var. Bu yerlerde çok iyi projeler çıkabilir.”

 

“2 ÜLKENİN KÜLTÜREL YAKINLIĞI VAR”

2 ülke arasında kültürel yakınlığın olduğuna dikkat çeken Zendegani, “Mülkü Süleyman filminde oynadım. Bunun dışında Lübnan’da başka projelerde yer aldım. Türkiye için birkaç projemiz var. Burada dizilerde oynamak gibi bir niyetim var. Birkaç görüşme yaptık. Birkaç sinema filmi konusunda bize davetler geldi. Bunları değerlendirmeyi düşünüyoruz. 2 ülkenin kültürel yakınlığı var. Bu yakınlık projelerimizde önemli olacaktır. İkinci kez Van ile İran arasında düzenlenen etkinliğe katılıyoruz. Daha önceleri vardı bundan sonra da olacaktır. Eşimle birlikte buradayım. Bu bizim için çok iyi bir fırsat oldu. Güzel de bir tatil yaptık. Ben ilk kez Türkiye’ye geliyorum. Ancak daha önce Türkiye-İran arasında yapılan etkinliklerde bir kez bulunmuştum.” Dedi.

 

ZENDEGANİ: KOMŞULARIMIZ HUZURLUYSA BİZ DE HUZURLUYUZ

Türkçe teşekkür eden ve Türkiye’yi çok sevdiğini ifade eden Zendegani son olarak şunları söyledi: “2 ülke için dostluk ve yüreklerin bir birine yakın olmasını temenni ediyorum. 2 ülkenin tüm insanlarına barış ve huzur diliyorum. Bütün komşu ülkelerde barışın olmasını, huzurun olmasını istiyorum. Çünkü koşularımız huzurluysa bizde huzurlu oluruz. Değillerse bizde olmayız. Oynadığım filmlerin çoğu ödüllü filmlerdir. Hz. Süleyman filminden sonra 8 ödül aldım. Bunun dışında yeni projeleri var. Bizler festivallere özel olarak filmler çekiyoruz. Berlin Film Festivali için bir çalışmamız var. Bunun dışında yine festivaller için projelerimiz var. Onlar için çalışıyoruz.”

 

RAFEİ: VAN DOĞAL BİR PLATODUR

Yaptığı Oblivion Season Filmi ile 48 ödül alan yönetmen, yapımcı ve senarist Abbas Rafei ilk kez Van’a geldiğini söyledi. Rafei, “Bu Van’a ilk gelişim. Van İran’a en yakın şehirlerden bir tanesi. Van’a ulaşım İran’dan uçakla, kendi aracınız ve trenle her türlü yapılabiliyor. Van hem gezmek hem de alışveriş için İranlılar tarafından çok tercih ediliyor. Ben birkaç gündür Van’dayım. Van bu anlamda doğal bir platodur. Van Gölü, tabiatı ve tarihi ile çok güzel bir şehir. Van ayrıca modernde bir şehir, bu anlamda tarihi ve modern bir şehir olma özelliği var. Van’ın gölü de çok güzel.” Şeklinde konuştu.

 

“VAN’DA FİLM ÇEKMEYİ DÜŞÜNÜYORUM”

Türkiye’nin birçok şehrine gittiğini ancak Van’ın doğasını bir yerde görmediğini ifade eden Rafei şunları dile getirdi: “Daha önce Türkiye’nin birçok şehrine gittim. Ancak Van’ın doğasını hiçbir yerde görmedim. Van’ın kültürü İran’a çok yakın. Kendi memleketimdeyim gibi hissediyorum. Van o kadar hızlı gelişen bir şehir ki 5 yıl sonra buraya geldiğiniz zaman belki tanımazsınız. Çünkü Van çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Her yerde yeni yapılar yapılmaya devam ediyor. İnşallah Van’ı gördükten sonra benim fikrim çok değişti. Bu anlamda Van’da bir film çekmeyi düşünüyorum. Çünkü Van benim stilime uyan bir şehir. Tabiatı, doğası, insanları ve sokakları benim filmim için düşündüğüm bir yer.”

 

RAFEİ: VAN BENİ CEZBETTİ

48 ödül alan filmini Türkiye ve Van’da da gösterime koymak istediğini dile getiren Rafei, Van’ın kendisini cezbettiğini dile getirdi. Rafei, “Ben bu filmimi Türkiye’de ve şu anda içinde bulunduğum Van’da da seyirciyle buluşturmak istiyorum. Türkiye’deki genç potansiyeli gördüğümde bu filmin burada da oynatılması gerektiğini düşünüyorum. Buraya yönetmen ve yapımcı arkadaşlarla birlikte geldik. Bu şehir beni çok cezbetti. İnşallah ileri de buraya hem iş için hem de ailemle gezmek için Van’a geleceğim.” Dedi.

 

“DİLDEN ÇOK YÜREKLER BİR OLMALI”

Türkiye ile İran arasında soyut olarak sınırların olduğuna vurgu yapan Rafei son olarak şöyle konuştu: “İranlılar Türkiye’ye vizesiz gelebiliyor. Ben öyle bir film yapmak istiyorum ki sanki hepimiz biriz de aramızda bu sınırlar yok. Sınırların var olmadığı bir etkileşim üzerine bir film yapmak istiyorum. Biz biri birimize çok yakınız, dostuz, kardeşiz bizim aramızda somut olarak sınır var ama manevi olarak sınırlar yoktur. Buda Türkiye-İran halklarının kaynaşmasına vesile olacaktır. Bizim İran’da Türklerle aynı dili konuşan arkadaşlarımız var. (Azerileri kastediyor) Mevlana’nın dediği gibi dilden çok yüreklerinde bir olmasını arzu ediyorum. Çünkü dilden çok yürekler daha iyi anlıyor.”

 

FARID: 18 YILDIR TÜRKİYE’YE GELİYORUM

Türkiye’de birçok belgesel ve film çektiğini söyleyen yönetmen ve senarist Alıreza Farıd ise, “20 yıldır belgesel ve filmler çekiyorum. Türkiye’de 4 tane belgesel çektik. Türkiye, Hindistan ve İran’da geçen 13 bölümlük bir dizi çalışmamız oldu. Bu filmde bir kızın hikâyesini ele aldık ve filmde kızın bu ülkeleri gezişi vardı. Bunun dışında Türkiye’de 10 yıl önce Mevlana’nın hikâyesini ele alan bir belgesel çektik. Kültür Turizm Bakanlığının bir projeydi. Trabzon, Konta, Ankara, Bursa, İstanbul ve Kapadokya’da çekimler yaptık. Son 18 senede sürekli Türkiye’ye gelip gidiyorum. Türkiye’nin tarihini, coğrafyasını ve kültürünü biliyoruz.” İfadelerini kullandı.

 

“400 YILDIR KOMŞUYUZ AMA…”

İki ülke insanlarının bir birini daha çok Türkiye insanının İran’ı çok iyi tanımadığını söyleyen Farıd şunları dile getirdi: “Bana göre iki ülke bir birini tanımıyor. 400 yıldır sınırlarımızın aynı olduğu ve sulh içinde olmamıza rağmen hiç savaşımız olmamasına rağmen bir birimizi tanımıyoruz. Türklerin bize sordukları sorulardan kaynaklı olarak Türkiye’nin İran ve İranlılarla ilgili bir bilgi sahibi olmadıklarını gördüm. 2 ülke üniversiteleri bir birini çok iyi tanıyor. Ankara’daki dil, kültür ve tarih bölümlerinde İran ile ilgili çok iyi bilgiler var. Ancak halk bunu çok iyi bilmiyor. 2 ülkenin bir birini iyi tanıması için kültürel faaliyetler ve en iyi yol sinemadır. Sinema 2 ülkenin etkileşimi konusunda en iyi etkendir.”

 

KAZEMIPOUR: İKİ ÜLKE YARDIMLAŞMALIDIR

Türkiye’de her hangi bir proje yapmadığını ifade eden yönetmen ve senarist Parnıya Kazemıpour ise, Türkiye’de çok iyi aşk filmlerinin çekilebileceğine değindi. Kazemıpour, “Daha önce Türkiye’de 2 kere İstanbul’a gittim ve 10 gün kaldım. Ama sadece turistik olarak gittim ve bolca alışveriş yaptım. İstanbul’u gezmek için daha önce geldim. İstanbul’u bu anlamda iyi biliyorum. Şu anda da Van’dayız. Türkiye’de bir proje yapmayı isterim. Türkiye’de çok güzel yerler var. Türkiye’de bu güzle yerler çok güzel aşk hikayeleri ortaya çıkarılabilir. Buda iki ülke arasında yapılacak olan yardımlaşma ile mümkün olacaktır.” Dedi.

 

“VAN GÖLÜ ÇOK GÜZEL HİKAYELERE KONU OLUR”

2 ülkenin bir birine çok yakın olduğunu ifade eden Kazemıpour son olarak şunları ifade etti: “Bu anlamda bir birimize yakın hissediyoruz bir birimizi. Buda belki de 2 ülkenin Müslüman olmasından kaynaklanıyordur. Bir birimize daha çok yaklaşmamız adına kültürü kullanabiliriz. Kültürel alışveriş bu anlamda önemli bir yere sahip. Kültürle birleşmemiş her şeyle birleşmemiz anlamına gelecektir. Daha önce Van’a gelmemişti. Gördüğüm kadarıyla çok iyi bir iletişim olacak. Van Gölünü gördüğümüz aklıma aşk hikayeleri geldi bunları da kullanabiliriz.”

 

ABDULLAHİ: TÜRKİYE’DE OYNAMAK İSTERİM

Yaptıkları ziyaretle ilgili konuşan İranlı oyuncu Seher Abdullahi ise Türkiye’deki filmlerde yer almak istediğine değindi. Abdullahi, “Son çektiğimiz film daha vizyona girmedi. İran’da büyük yönetmenler ile çalıştım. Bunun dışında birkaç projemiz daha var. Onları da hayata geçireceğiz. Türkiye’ye ilk kez geliyorum. Buradaki misafirperverlik çok güzel, buraya geldiğim için çok mutluyum. Türkiye’nin güzel olduğunu tahmin ediyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Türkiye’de de filmlerde oynamak istiyorum. Türk sinemasında da yer almak isterim neden olmasın.” Şeklinde konuştu.

 

“SANAT OLARAK BİR BİRİMİZE UZAĞIZ”

Sanatsal anlamda 2 ülkenin bir birine uzak olduğuna değinen Abdullahi şunları söyledi: “Türkiye ile İran ilişkileri konusunda insanlar bir birini az çok tanıyor. Ancak sanat olarak bir birimize biraz uzağız. İran ve Türkiye’deki sinemacılar el ele verirse sinema görsel bir sanat olduğu için bu çok daha iyi yansıtılabilir. Sinemayla 2 ülke arasında ilişki artırılabilir. İnsanları ve kültürleri daha iyi tanıtabilirsiniz. Çok teşekkür ediyorum. Türkiye’ye yine gelmek istiyorum. Hem turist olarak hem de iş olarak Türkiye’ye gelmek isterim. Bir kez daha söylemek istiyorum. Türkiye’de bu ortam oldukça Türkiye’de filmlerde yer almak isterim. Daha önce böyle bir düşüncem yok. Ancak şu anda öyle bir düşüncem oluştu. Ülkemi incitecek bir sorun olmadıkça filmlerde yer almak isterim.”

 

VAN’I ANLATAN AMA VAN’DA ÇEKİLMEYEN BİR FİLM DAHA…

Öte yandan Van sadece İranlı yönetmenlerin değil geçmişti farklı isimlerin de dikkatini çeken bir kent olmayı başarmıştı. Tarihi süreçteki rolü ve medeniyetlere ev sahipliği yapması nedeniyle farklı ülkelerden isimlerin de ilgi odağı olan Van’da bir dönem de Akdamar Adası’nda yaşandığı anlatılan Ah Tamara efsanesinin film olması ile ilgili de çalışmalar yapıldığı söylenmişti. 2015 yılında başrolünde Tuğba Özay’ın oynayacağı belirtilen film uzunca süre konuşulmuş fakat bu film de yaşanılan olaylar ve çatışmalı süreç nedeniyle belirsiz ve yarım kalan projeler arasına girmişti. Bunun gibi önemli etkinlikler bir türlü sağlanamayan barış ve huzur ortamına kurban edilirken geçtiğimiz ay çekimi tamamlanan dünyaca ünlü bir film de Van’ı anlatan fakat Van’da çekilmeyen bir film olarak kayda geçti.

 

DÜNYACA ÜNLÜ İSİMLER OYNADI!

Dünyaca ünlü Hollywood yıldızlarının yanı sıra Haluk Bilginer ve Selçuk Yöntem’in rol aldığı “Osmanlı Subayı” filmi I. Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu’da ve Van’da yaşananları Amerikalı bir hemşirenin gözünden anlatan film olarak çekildi. , bu yıl içinde gösterime girecek. “Osmanlı Subayı”nın çekimleri Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ın yanı sıra Kapadokya, Kayseri, Niğde ve İstanbul’da yapıldı. Çekimler için Prag’da, Avrupa’nın en büyük film stüdyolarından Barrandov Stüdyoları’nda açık ve kapalı alanlarda dekorlar inşa edildi. 650 kişilik bir çekim ekibinin yer aldığı filmde 2 bin 400 figürasyon kullanıldı. smanlı Subayı filmi hangi dönemi anlatıyor? Filmin konusu 1915 yılında Van’da geçen “Osmanlı Subayı”, Van’da görev alan Amerikalı doktor Jude’la (Josh Hartnett) tanıştıktan sonra ona yardımcı olmak üzere Amerika’yı terk eden ve savaş ortamında Osmanlı subayı İsmail’e (Michiel Huisman) âşık olan güzel hemşire Lillie’nin (Hera Hilmar) öyküsünü beyazperdeye taşıyacak. 


ŞEHRİVAN KÜLTÜR: ÖNDER ALTINAL

 
Editör: TE Bilisim