Şehrivan Gazetesi, ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu ‘çözüm sürecini’ değerlendirmeye devam ediyor. Bu seferki adresimiz ise eğitimciler oldu. İşte eğitimcilerin çözüm süreci değerlendirmeleri…

 

2013’te başlayan ve son zamanlarda sekteye uğrayan çözüm süreci için değerlendirmelerde bulunmaya devam ediyoruz. Daha önce Van’da STK’larla görüştüğümüz çözüm sürecinin son durumunu bu kez Van’da eğitim sendikaları ile görüştük. Süreçle ilgili görüştüğümüz Eğitim-Sen, Eğitim Bir-Sen, Türk Eğitim-Sen ve Aktif Eğitim-Sen temsilcileri süreci ve sürecin eğitim boyutunu gazetemiz için değerlendirdi. Konuyla ilgili görüştüğümüz Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Süleyman Şakar, yeniden sağduyunun hâkim olması gerektiğini söyledi. Şakar ayrıca, sürecin devam etmemesi ve gergin ortamın olması halinde eğitimin çok kötü etkileneceğini ve özellikle öğretmenlerin Van’da ve bölgede durmak istemediklerini sözlerine ekledi. Süreçle ilgili görüştüğümüz Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Kutbettin Yıldız ise ilk olarak çözüm sürecini kabul etmediklerini ifade etti. Yıldız bu konuşmasına açıklık getirerek, Kürt ve Türklerin kardeş olduğu çözüm süreci adı verilen sürecin ise ayrıştırma ve Kürtlere hakaret olduğunu söyledi.

 

ŞAKAR: EVLERE YENİDEN ATEŞ DÜŞTÜ

Gazeteniz Şehrivan olarak Çözüm Süreci ile ilgili ilk olarak görüştüğümüz Eğitim Bir-Sen Başkanı Süleyman Şakar şu ifadelere yer verdi: “Yaklaşık olarak 30 yıllık yaşanan savaşta 10 binlerce genç kaybettik. 1 trilyon 200 milyar dolar kaybettik. Ülke 2013 yılında Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır nevrozunda verdiği mesajla çözüm süreci başladı. Ümit vardık ve yine ümit varız. Çözüm sürecinin bitmeyeceğine inanıyoruz. İnanıyoruz ki Türkiye asla 90’lı yıllara geri gitmeyecektir. 90 yıllarda kayıtlara göre 17 bin faili meçhul, insanların perişanlığını gördük. Bunu bir daha görmek istemiyoruz. Bu 2-2,5 yıl içerisinde coğrafyamızda barut kokusu almadık, evlere cenazeler gelmedi. Dedik ki herkes acıları içine gömecek ve bu acılar artık son bulacak. Ama ne yazık ki seçimden sonra yeniden sıkıntılar yaşandı. Evlere yeniden ateş düştü. Biz inanıyoruz ki çözüm süreci bitmeyecek. Bu süreç biterse eğitim boyutuyla sorunlar yaşanır. Çünkü öğretmenler bu coğrafyaya sıkıntılı bir şekilde geliyorlar. Öğretmenler bu sıkıntılar içinde geldiği zaman anne-babalar oralara gitme, öğretmenlik yapma diyecekleri. Van’da zaten 4-5 binlik bir öğretmen açığı var. Bu sayı daha da artacaktır.”

 

“ÖĞRETMENLER İL DIŞINA ATAMA İSTİYOR”

Van’da görev yapan öğretmenlerin il dışına atama beklediği ifade eden Şakar, “Son kaç gündür bende mesajlar alıyor. Öğretmenler bana, “Başkanım bakanlığı sıkıştır ikinci il dışı atamalar olsun” diyorlar. Ben bu mesajlardan onlarca mesaj aldım. Bu süreç öğretmenlerin yanı sıra okulları da çok kötü etkiler. Okullar kapalı kalmak zorunda kalır. TEOG ve LYS’de zaten sıkıntılı sıralamada yer alıyoruz, bu sorunlar olduğu zaman daha da kötü oluruz. Sadece öğretmenler değil, doktorda gelmemeye başlayacak. Barışın olduğu yerde ekonomi, eğitim, sağlık ve her şey olur ancak barış olmazsa bunun hiç biri olmaz. Barış çok zordur, ancak savaş kolaydır. Savaşın rantı, menfaati ve kirliği var, ancak barışta böyle bir şey söz konusu değildir. Bu yüzden ünlü yazarlarında dediği gibi en kötü barış en iyi savaştan çok daha iyidir. Biz iki tarafından ellerini tetikten çekmesini istiyoruz. Elbette ki devlet kendi koruyacaktır. PKK kurşun sıkmasın, devlette elini tetikten çeksin. Üst akıllar devreye girsin ve bu savaş bitsin. Türkiye olarak zaten sıkıntılı sınırı olan bir ülkeyiz. İçerde de böyle savaş olursa biz daha büyük sorunlar yaşarız. Şu anda mecliste çok güçlüyüz. Halk 4 siyasi partiyi mecliste istedi. Bu yüzden bu meclis yapması gerekeni yapsın. Biz eğitimciler olarak çocuklarımız için yeniden barış ve çözüm istiyoruz. Yoksa savaş herkesi çok kötü etkiler ve sorunlar büyüdükçe büyür. Biz yeniden sağduyunun hâkim olmasını istiyoruz.” Sözlerine yer verdi.

 

YILDIZ: TÜRKLER VE KÜRTLER KARDEŞTİR

Süreçle ilgili görüştüğümüz eğitimcilerden bir diğer ise Türk Eğitim Sen Başkanı Kutbettin Yıldız oldu. Süreci bizler için değerlendiren Yıldız ilk olarak şöyle konuştu: “Çözüm süreci olarak değil de, çözülme süreci olarak değerlendirelim. Biz bunu öteden beridir kabul etmiyoruz. Çünkü bunun adı yanlış konuldu. Buna tepkimiz şuradan geliyor. Biz insanları ayrıştırmayı hiçbir zaman benimsemedik. Türkiye coğrafyasında yaşayan bütün insanları Türkiye Cumhuriyetinin birer ferdi, birer vatandaşı ve kardeşler unsuru olarak görüyoruz. Yani Türk’ü Kürt, Kürt’ü de Türk olarak görüyoruz. Biz çözüm sürecini asla kabul etmiyoruz. Sebebi ise Kürt sorunu var demek, Kürtlere hakaret etmek demektir. Çünkü Kürtler, Türkler gibi bu memleketin öz sahipleridir ve Türk-Kürt kardeştir. Yüzyıllardır bu böyle olmuştur ve yüzyıllardır bu coğrafya da birlikte yaşamışlardır. Kürtler ve Türkler her zaman beraber olmuşlardır ve savaşlarda bile omuz omuza vermişleridir. Tarihi de birlikte yazmışlardır. Bu yüzden bir milletti sen Kürt’sün sen Türk’sün diye ayırmak yanlış. Bunu yapmak insan ayırmak demektir. Biz bu yüzden bunu kabul etmiyoruz. Bu yüzden bunu söylediğiniz zaman insanlara hakaret etmiş olursunuz. Bu ilde ya da ilçede yol, su, kalkına ve buna benzer sorun var diyebilirsiniz. Ama Türkiye’de Türk sorunu, Kürt sorunu var demek yanlış. Çünkü bizim düğünlerimiz, bayramlarımız buna benzer tüm günlerimiz aynı. Diyarbakır’da çalan davul zurnayla, Edirne’de çalan davul zurna aynıdır. Bu yüzden insanları ayırmak yanlıştır.”

 

“SORUNUN ÇÖZÜM YERİ MECLİSTİR”

Sorunun tek çözüm yerinin meclis olduğu ifade eden Yıldız ayrıca sorunun çözüm için herkesin aklını başına alması gerektiğini söyledi. Yıldız, “Teröristle vatandaşın istediği barışı karıştırmamak gerekiyor. Terörist elinde büyük silahlar, roket atarlar, uçak savarlar, mayınlar ile saldırılar yapılıyor, kışlalara traktörle bombalı saldırı yapılıyor, mayına basan askerler şehit oluyor. Ondan sonrada biz barış yapalım deniliyor. Barış için ilk önce o eldeki silahlar bırakılacak. Sizlerde bu memleketin insanlarınız. Yol kesmelerle, silahlar ve bombalarla barış olmaz. Bizim elimizde silah yok. Çünkü ihtiyaç duymuyoruz ve en çok barışı da bizler istiyoruz. Ben her zaman şunu söylüyorum. Askerler, polis ve teröristler dağa çıkarılmış, şehrin dışına çıkarılmış ondan sonra da vurun bir birinizi öldürün deniliyor. Peki, bunun sebebi kimlerdir. Elbette ki dış güçleridir. Bu yüzden barış istiyorsak ilk olarak silahlar elden bırakılması gerekiyor. Bakın günlerdir bu bölgede insanlar ölüyor. Asker, polis ve diğer hayatlarını kaybeden insanların hepsi bu memleketin insanlarıdır, başka dünyalardan gelmiyor. Bu sorunu çözmek için herkes aklını başına devşirecek ve barış yapılacak. Bizim üzerinde anlaşamayacağımız hiçbir şey yok. Ancak bu silahlarla olabilecek bir şey değil. Bu yüzden herkesin silah bırakması gerekiyor. İnsanlarımız ölmesin, can kayıpları olmasın. Biz eğitimciler olarak bu durumdan şikâyetçiyiz. Öğretmenler süreç böyle devam ederse buraya gelmezler. Öğretmenler şimdiden Van’ı soruyorlar. Can güvenliği olmadığı zaman hiç kimse buraya gelmez. Siz eğitimi, sağlığı ve diğer işleri ve yatırımları silahlarla halledemezsiniz. Bu ancak hizmetle olur. Hizmet için barış olması gerekiyor. Buda silahla değil konuşarak yapılır. Bunun tek çözüm yeri de TBMM’dir. Yoksa dışarda olmaz. Çünkü bütün etnik yapılara hizmet verebilecek bir meclisimiz var.” Dedi.

 

EĞİTİM-SEN: ATEŞKES MUHATAP BULAMADI

Çözüm süreci ile ilgili görüştüğümüz Eğitim-Sen yönetim kurulu ilk olarak şunları söyledi:” Aslında adına çözüm süreci veya başka bir şey denilen sürem hep söylemde var oldu. Fakat pratik adımları atmak konusunda hiç gerçekleşmedi. Evet, tek taraflı zaman zaman ateşkes PKK tarafından ilan edildi. Bu tek taraflı ateşkes muhatap bulamadı. Buda muhatapların bir birine olan güvenlerini sarstı. Ta ki 21 Mart 2013 Diyarbakır Newrozuna kadar devam eden süreç git-gellerle doluyordu. Diyarbakır (Amed) Newrozunda Sayın Öcalan tarafında gönderilen metnin okunmasıyla bütün haklar tarafında olumlu karşılandı. Buda savaşa ayrılan bütçenin bundan sonraki süreçte bu ülkenin geleceği olan çocuklarımızın daha iyi eğitim alabilmesi için harcanacaktı. Aynı zamanda ülke huzur ve refah düzeyinin yükselmesi ve Türkiye’nin uluslararası alanda hatırı sayılır bir ülke haline getirecekti. İki yıl boyunca zaman zaman olumsuzluklar yaşansa dahi artık bu süreçte annelerin acıları dinmiş, evlerde artık ölümlerden dolayı ağıtlar yakılmamıştır.”

 

“KAYNAKLAR BARIŞ İÇİN KULLANILMAYLI”

Eğitim-Sen yönetimi tarafından yapılan açıklamada ülkenin kaynaklarının savaşa değil, barışın inşası için kullanılması gerektiği söylendi. Yetkililer, “7 Haziran seçimlerinde önceki sürece baktığımızda Cumhurbaşkanı AKP adına alanlarda mitingler düzenleyip birilerini karalayabiliyordu. Bu anlayış demokratik sistemlerde doğru değildir. Halkın başı halkın her birine eşit olmak zorundadır. Düşünün bir ailede bir anne ya da babanın kendi evlatlarına çifte standart uyguladıklarını o ailede ne huzur kalır nede barış. 7 Haziran seçimlerinde sonra AKP umduğunu bulamayınca bu defa saldırganlaşmaya başladı. Kendi yandaş medyasıyla birilerini hedef tahtasına koydu. Bunun üzerine de siyaset yaptı. Çünkü daha önceki dönemlerde yani tek başına iktidar durumdayken yapmış oldukları bütün olumsuzlukların hesabını vereceklerdir. Bu hesabı vermek için erken seçim öngörüp toplumun kaosa sürüklemektedir. Bütün bunlara rağmen bu ülkede yaşayan farklılıklar güzelliktir anlayışıyla hareket ederek Demokratik Cumhuriyeti birlikte inşa edebilir. Bunu inşa etmek zor değildir. Bu ülkenin kaynakları savaşa değil, barışın inşa edilmesinde kullanılmalıdır.”


ŞEHRİVAN ÖZEL – ÖNDER ALTINAL

Editör: TE Bilisim