İlçeye bağlı Emek köyü ile Gültepe köyüne bağlı Eski Emek mezrasında küçükbaş hayvanların ekili araziye girmesiyle çıkan kavgada ve devamında yaşanan olaylarda biri ağır 4 kişi yaralanmıştı. Olay sonrası her iki köyde de gergin bekleyiş başladı. Kaymakam İsmail Çiçek, jandarma yetkilileri ile birlikte her iki köyün ileri gelenleri ile görüşüp olayın tatlıya bağlanmasını sağlamaya çalıştı. Jandarma ve Eski Emek mezrası ihtiyar heyeti de sürekli Emek köyüne giderek yaşanan sıkıntının husumete dönüştürülmemesi için çaba sarf ediyor.


Köy sakinlerinden Kazım Baltacı, yıllardır bu sıkıntıları ve talihsizlikleri yaşadıklarını söyledi. Baltacı, karşı tarafın kendilerine zarar vermekten hoşlandıklarını, kendilerinin ise sürekli onlara karşı olgun davrandıklarını belirtti. Daha önce yaşanan olaylarla birlikte kendileri ile mahkemelik olduklarını ancak tatsızlık devam etmesin diye de bağışlama yoluna gittiklerini ifade eden Baltacı, “Bunlar sürekli bizim suyumuza, tarlamıza, bahçelerimize, okulumuza, mandıramıza ve sulama boruları ve vanalarımıza zarar veriyorlar. Yani vermedikleri zarar yoktur. Ben senede 3-4 sefer vana değiştiriyorum. Bu konuları yetkililere ilettiğimiz halde olumlu bir sonuç alamıyoruz. Bürokrasi mi ağır çalışıyor ben anlamadım. Devlet yetkilileri de mi çekiniyor bunu da bilemiyorum. Eğer devlet öyle bir şeyden çekiniyorsa biz kendi başımızın çaresine bakmak zorundayız. Bizi örnek olsun diye Trabzon’dan buraya getirdiler. Hiç de örnek olamadık. Adamlar bizi sürekli asimile etmeye çalışıyor, göndermeye çalışıyor. Yani adam diyor ki, 'Bizim arazilerimizi aldınız, biz arazisiz kaldık.' Biz bu arazileri 25 yıl borçlanma ile aldık. Bu arazileri devlet bize sattı. Devlet gelsin, anahtarları ona verelim, paramızı da versin çıkıp gidelim” dedi.


Köy sakinlerinden Mehmet Nazım Baltacı ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan bir istirhamda bulunduğunu ifade ederek, “Barış sürecini başlattıklarını söylüyorlar. Bu barış süreci ile birlikte Doğu’da yaşayan Karadenizlileri de örnek gösterdiler. Acaba gerçekten yaşadıklarımızın modeli var mı? Bir de şunu rica ediyorum. Hak-hukuktan bahsediyorlar. Sayın Demirtaş, sürekli demokrasiden bahsediyor. Gelsin buraya bizim yaşadıklarımızı görsün. Demokrasiden ne anladığını söylesin. Yoksa biz mi demokrasiden yanlış anlıyoruz, onu bize izah etsin. Bu neticede Sayın Demirtaş’tan da yardım bekliyoruz” dedi.

“KARADENİZLİLER OLARAK YAŞAMA HAKKIMIZ YOK MU?”

Yaklaşık 50 yıldır bu bölgede sıkıntı çektiklerini ifade eden Baltacı, “Sürekli tarlalarımız otlatılıyor. Sürekli olarak dövülen, ezilen biz oluyoruz. Her şeyi olgunlukla karşılamaya çalışıyoruz. Amaç bir cahilin yüzünden tatsızlık çıkmasın. Tarla ekiyoruz, ardından otlatılıyor. Bahçedeki ağaçlarımız, meyvelerimiz tahrip ediliyor. Samanımızı, buğdayımızı kapımızın önüne koyup üzerini kapattığımız çadırlar kesiliyor. Acaba yaşama hakkımızı kimden soracağız? Bu demokrasi bize niye ulaşmadı? Doğu’daki demokrasi sadece Doğulular için mi geçerli? Karadenizliler olarak yaşama hakkımız yok mu? Bu devlet bizi buraya nasıl getirdiyse bizlerin sorunlarını da öyle çözmeli. Biz ne kaymakamlıktan ne jandarmadan ne de savcılıktan çözüm alamadık. Nereye başvurduysak sorunumuz çözülmedi. Biz civar köylerimizden sürekli olarak taciz ve rahatsızlık görüyoruz. Bunlar yıldırma politikasına girdi. Biz devlet büyüklerinden anlayış ve çok kısa zamanda çözüm bekliyoruz. Aksi halde bizim burada yaşama hakkımız yok” dedi.


Ticaretle ilgilendiğini ifade eden Baltacı, “Ben burada ticaret yapamıyorum. Sattığım hayvanın parasını zamanında alamıyorum. Ben sattığım samanımın ve buğdayımın parasını zamanında alamıyorum. Azınlık olarak görüldüğüm için ticaret yapamıyorum. Azınlık görüldüğüm için sattığım buğdayın parasını istediğim zaman alamıyorum. Biz Karadenizliler olarak bu bölgede yaşama hakkı istiyoruz. İnsanca yaşamak istiyoruz. Buradaki halk gibi yaşamak istiyoruz” dedi.


Devletin kendilerini bir amaç için buraya getirdiğini ifade eden köy sakinlerinde İbrahim Şahin de, “O amacına ulaştı mı, ulaşmadı mı? Devlet bizi buraya getirdiyse bizi verilen haklarla birlikte korusun, biz de burada rahatça yaşayalım. Eğer bizi bu baskılar altında burada koruyamıyorsa nasıl yaşarız bu memlekette? 30 senedir burada hayvanlarımızı otlatacak çobanımız yok. Tuttuğumuz çobanları da tehdit ediyorlar. Onlar da bırakıp gidiyor. Köyde yaşadığımız halde ineklerimiz yaz-kış içeride. Dünyanın hiçbir yerinde görüldü mü böyle bir model? Ne yapacağımıza şaşırdık kaldık. Devletine bağlı olan bu insanlara yaklaşma durumu bu mudur?” ifadelerini kullandı.


Olay sonrası hastaneye kaldırılan Emek Muhtarı Kasım Şahin ise, tedavisinin ardından yaptığı açıklamada olayı duyduklarında jandarma ile birlikte mezraya gittiğini, araçtan indikten sonra bir grubun saldırısına uğradığını söyledi. Kaldırıldığı hastanede kaşının üstüne dikiş atıldığını ifade eden Şahin, “Sürekli bu sorunları yaşıyoruz. Tarlayı otlatan çobanı yakalayıp mahkemeye veriyorsun, 'Çocuktur' deniliyor. Özalp’ta çocuk mahkemesi yok, haydi Van’a. Zarar tazmini yok. Jandarmaya haber verdiğin zaman, 'Tarla içerisinde fotoğrafını çek ya da cezasını kes' diyor. Ben cezasını keseceğim zaman askerin ne işi var o zaman?” iddialarında bulundu.

Editör: TE Bilisim