Van ve Bitlis illerini kapsayan Van Gölü havzasındaki yerleşim alanlarında 20 yılı aşkın bir süredir devam eden ‘1655 Afet kodu’ sorunu çözüldü. Bakanlar kurulu imzasıyla 1652'ye düşen afet kotu kentte sevinçle karşılanırken kotun düşürülmesi ile birlikte kentte büyük bir değişim dönüşümün de önü açılmış oldu.

 

’20 YILLIK SORUN GİDERİLDİ’

1655 Afet kodunun düşürülmesini göreve geldiği günde itibaren her platformda yüksek sesle dile getiren ve gerek Başbakanlık, gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, gerekse Orman Su İşleri Bakanlığı ile AFAD ve diğer bakanlıklar nezdinde girişimlerde bulunan Tuşba Belediye Başkanı Doç. Dr. Fevzi Özgökçe, son olarak Ankara’da Van milletvekilleri Prof. Dr. Beşir Atalay ve Burhan Kayatürk’ün tertipledikleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda ilgili kurumların temsilcileri ile bir toplantı yaptılar. 1995 yılında 1655 koduna çekilerek afete maruz bölge olarak bakanlar kurulunda alınan karar kapsamına alınan Van Gölü havzasının afet kodunun 1652 - 1653 bandına çekilmesi konusunda görüş birliğine varılan toplantı neticesinde Bakanlar Kurulu’na sevk edilen karar, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de dün itibariyle yayınlanarak yürürlüğe girdi. 

 

ÖZGÖKÇE, ‘İLÇEMİZİN EN GÜZEL YERLERİNDE YAŞANAN İMAR SIKINTISI ORTADAN KALKTI’

Yeni çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile Van Gölü çevresinde 1652 metre kodu altındaki alanlarda Afete Maruz Bölge ilan edildiğinin altını çizen Başkan Özgökçe, 1652 ila 1653 metre kodları arasındaki mevcut yapıların muhafaza edildiğini ancak yeni iskan verilmeyeceğini söyledi. 1653 metre kodu üzerinde inşa edilecek yapılarda ise yapı taban kodu ile bina otopark gibi giriş kodlarının 1653 metrenin, 1 metre üzerinde olacak şekilde planlandığını vurgulayan Başkan Özgökçe, “Yıllardır en büyük sorun olan Afete Maruz Bölge kodunun düşürülmesiyle başta Tuşba ilçemizin İskele mahallesi olmak üzere Van Gölü havzasındaki tüm ilçelerimizde rahat bir nefes alacaktır. Van’ın en güzel yerleri olan sahillerimizdeki mevcut yapıların imar sorunu çözülecek, yeni yapılanmaların önü açılacak ve böylece ilçemizin en güzel yerlerinde yaşanan imar sıkıntısı ve mevcut alanlarda altyapı sorunu ortadan kalkmış olacaktır” dedi.

 

BASKILAR SONUÇ VERDİ

Van Gölü’nde su seviyesinin yükselmesi sonucu 1995 yılında Van Gölü Havzası’nın afet kapsamına alındığını hatırlatan Başkan Özgökçe, yaklaşık 20 yıldır bölgenin 1655 metre koduyla afet bölgesi olarak ilan edildiğini söyledi. Zaman içerisinde göl çekilmesine rağmen afet kodunun 1655 olarak sabit kaldığını vurgulayan Başkan Özgökçe, “Hali hazırda reel kodun 1648 m olduğu Bu kodun 1655 m olarak sabit kalması birçok vatandaşın yapı ve ikamet izni alamamasından kaynaklı bir mağduriyete sebep oluyordu. Biz de göreve geldiğimiz günden itibaren bu mağduriyetin giderilmesi noktasında yaklaşık 3 yıldır milletvekillerimiz ve bölge belediye başkanlarımız (Tuşba, Tatvan, Gevaş, Ahlat, Adilcevaz) ile birlikte çalışma yapıyorduk. Bunun neticesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda Bakan yardımcımız sayın Mehmet Ceylan başkanlığında, AK Parti Van milletvekilleri sayın Prof. Dr. Beşir Atalay ve Burhan Kayatürk, Tuşba Belediye Başkanı Doç. Dr. Fevzi Özgökçe ve Tatvan Belediye Başkanı Fettah Aksoy ile ilgili tüm bakanlık ve birimlerin katılımıyla yaklaşık 6 saat süren bir toplantı gerçekleştirdi. Yapılan toplantı neticesinde 1655 afet kodu ve yaşanan sıkıntıları bu toplantıda masaya yatırıldı. Toplantı neticesinde Bakanlar Kurulu Kararıyla 1655 olan kod 1652 bandına çekildi” diye konuştu.

 

VAN DENİZİNİN TEK PROBLEMİ ARITMA TESİSİ

Van Gölü’nün bir an evvel bu kirlilikten kurtarılması gerektiğini de vurgulayan Başkan Özgökçe, “Gerek yıllarca üniversitede yaptığımız bilimsel çalışmalar gerekse şu anki konumumuz itibarıyla tek isteğimiz Van Gölü’nün bir an evvel bu kirlilikten kurtarmaktır. Çevresel etkenleri konusunda yarın öbür gün bir sıkıntı meydana gelecekse biz bunu şimdiden göz önünde bulundurulmasını istiyoruz. Özellikle Kampus-İskele sahil bandında yıllardır çalıştırılamayan, adeta Arıtmama tesisinden dolayı yoğun atıklardan dolayı dip çamurlaşmanın çok yüksek olduğu, plankton ve bakteri yoğunluğundan göl renginin değiştiği ve bunların sonucu olarak kıyıya yakın yerleşim alanlarında ve üniversite, sanayi siteleri ve şehirde bile rahatsız edici ölçüde kokuşma olduğu görülmektedir. Her geçen yıl artan bu dip çamurlaşmanın derin olmayan bu sahil bandını gelecek yıllarda doldurarak daha vahim sonuçlar yaratabileceği kaçınılmazdır. Bu alanın temizlenmesinin çok ciddi miktarda maliyet doğuracaktır. Göle karışan evsel atıklar içindeki çeşitli kimyasalların giderek artması belli alanlarda Van Gölü’nde yaşayan endemik balık olan inci kefalı (Chalcalburnus tarichi) ve diğer faydalı organizmalarda toplu ölümlere yol açabilecek ve avlanan balıklarda kalıntı riski taşıyabilecektir. 1986 yılında kurulan ve arıtmayan Arıtma tesisi kurulmadan önce çok temiz ve berrak bir suya sahip geniş bir kumsal plaj olan arıtma tesisinin bulunduğu alan artık büyük bir bataklık ve çöplük şeridi, metruk ve mezbelelik olmuş durumdadır. Bu alanda göle girmek artık mümkün olmadığı gibi bir şekilde göl suyuna temas etmek dahi ciddi hastalıkların enfeksiyonuna sebep olabilmektedir. Bu alanda aşırı organik yüklemeden dolayı göl ve tatlı su ile karışık göletlerde aşırı miktarda göl sineklerinin arttığı görülmüştür. Makul yoğunlukta organik atıkları parçalayan ve esasen faydalı olan bu canlılar aşırı organik deşarj neticesinde çok yüksek yoğunluklarda çoğalıp kıyıya yakın yerleşim alanlarında sosyal yaşamı ciddi ölçüde olumsuz etkilemekte ve rahatsızlık vermektedir. Yürütülen mücadele çalışmalarında kullanılan kimyasallar çevre ve insan sağlığına zarar vermektedir. Yapılan mücadele sonraki yıl yeni artışları engelleyemediğinden her yıl milyonlarca lira boşa harcandığı gibi ekosisteme ciddi anlamda müdahale edilmektedir. Mutlaka kısa vadede Van denizi 100 arıtan ileri biyolojik bir arıtma tesisini hak etmektedir” dedi.

Editör: TE Bilisim