Her geçen gün yaşanılan olaylar karşısında gösterilen abartılı tepkiler ve şiddetin arttığı günlerde, hayvanlara, insanlara, doğaya karşı yaralanma ve ölümle sonuçlanan haberlerle karşılaşıyoruz. Bu haberler çoğaldıkça her gün yayınlandıkça bu durum bir süre sonra normalmiş gibi algılanıyor. Bu hem toplum hem de bireysel otokontrol sistemimizin gitgide zayıfladığını gösteriyor ve toplumu duyarsız hale getiriyor. Hâl böyle olunca otokontrolün ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Otokontrolün yani kişinin kendi kendini yönetebilmesinin ne kadar önem taşıdığını görüyoruz. Bireysel otokontrol, yani hayatımızın kontrolünü sağlamak önemli ve zaman isteyen bir beceridir. Otokontrolü hayatımızda daha çok aktifleştirmek istiyorsak yapacağımız işlerin sonrasını da düşünmek, düşünerek hareket etmek, sonuçlarını gözden geçirmek, olumlu veya olumsuz planlı programlı hareket etmek ve önemli konularda illaki bir B planımızın olması çok önem taşır.

Uğraşlar bulmak, hobiler edinmek, ilgi alanları doğrultusunda bu alanlarda ilerleyip beynimizi aktif tutmak, otokontrolümüze yardımcı olacak aktivitelerdir. Resim, müzik vesaire gibi alanlar zihnimizi daha faal hale getirir. Başımıza gelen olumsuz durumlardan dolayı çevremizi suçlamamak, kendi başarısızlıklarımızın sorumluluklarını üstlenmemiz gerekir. Sürekli birilerini suçlamamız otokontrolümüzün gelişmesine engel olur.

Karşımıza çıkacak zorlukları kabul etmemiz, örneğin iş yaşamımız, aile hayatımız veya sosyal yaşantımızda sorunlar olabileceğini kabul edip hedeflerimizi ona göre belirlememiz gerekir. Kendimiz bir amaç belirlersek o amaç bizim odaklanmamıza ve amacımıza göre yaşamımızı disipline etmemize yardımcı olur. Otokontrol yetisine sahipseniz çevrenizle daha iyi bir iletişim sağlarsınız, bunun akabinde güçlü ilişkiler kazanırsınız, ama en önemlisi sağlıklı bir yaşam ve iş yaşamınızda başarı olacaktır. Bu güzel gelişmeler kendi kendimizi kontrol etmeyle başlar. Tam tersini düşünürsek, otokontrolü hayatımıza dahil etmezsek, öfke, suçluluk duygusu, kızgınlık, hayal kırıklığı, karamsarlık gibi duygularla baş etmek zorunda kalırız. Bu da tüm hayatımızı maalesef negatif etkiler. Kişisel gelişimde genç yaştaki karamsarlığın sonucu ileriki yaşlarda pişmanlığa, ertelenmiş, amaçsız yaşama ve kabullenilmiş çaresizliğe yol açtığı yönündedir. Bu durum çocuklarda ise şunu getirir; kendini kontrol becerisi gelişmediği için ‘’Yapma!’’ denilen şeyi zihninde neden yapmaması gerektiğini merak eder ve illaki o yasak konulan şeyi yapar. Ebeveynler çocukları acımasızca disipline etmekten kaçınmalıdır. Karar ve kuralları net bir şekilde ifade etmelidir, karşılaştırma yapmaktan kaçınmalıdır. Uyumlu ebeveynlerin anne baba çocuk ilişkisi, çocuklara psikolojik sağlamlık getirir. Geçmişteki yaşadığımız olumsuzlukları hayatımızın geneline yansıtmamak, olumsuz, negatif, duygusal, psikolojik yüklerden kurtulup pozitif düşüncelerle çevrelememiz gerekir. Psikolojik yüklerden arınmak ve bu yükleri onarmak sakin ve kontrollü tepkiler vermek gerekir. Kendimize değer vermeliyiz. Uzmanlar ‘’Sakin olduğunuz zaman, bağırdığınız zamana göre daha güçlüsünüz, bağırmak psikolojik yenilginin işaretidir.’’ görüşünde. Kendimize değer vermeliyiz, çünkü birey hep kendi kendiyle beraberdir. Negatif düşüncelerden uzak durmanın özgüveni arttırdığı da unutulmamalıdır.

Başımıza gelebilecek olumsuz olaylar karşısında sağduyulu davranmalıyız, baş edemiyorsak sebebinin kaynağını öğrenmek gerekirse bir uzmandan yardım almalıyız.

Sonuç olarak kendi kendimizi kontrol edip, sağduyulu davranıp, kendi benliğimize söz geçirmeliyiz.

Yazar Cengiz Erşahin’in bir sözüyle yazımı bitirmek istiyorum

‘’Sen tepkilerini kontrol edemezsen, tepkilerin hayatını kontrol eder.’’

Sevgiyle kalın.