"Mamlaka" sahip olunan şey anlamında kullanılan Arapça kökenli sözcük. Bazen bir şehir, bazen bir insan, bazen bir eşya, bazen bir an memleketi olabiliyor insanın. Memleketin en yaygın kullanılan anlamı doğrultusunda ilerleyecek bu yazı. Çoğumuz, farklı bir şehirde, özellikle Türkiye'nin Avrupa'ya yakın kısmındaki şehirlerinde memleketimiz mevzu bahis olduğunda aşağıdaki diyalog geçmiştir. 


-Memleket neresi?
-Van
-Olsun olsun (bu ikileme ile başlayıp)
 - Benim oğlum orda askerlik yaptı çok iyi insanlar var.
 - Yurtta birlikte kaldığım arkadaşım Vanlıydı çok iyi anlaşırdık
 - Benim önceki komşum doğuluydu birbirimize git-gel yapardık, bi kötülüğünü görmedim (uzar gider).


 Bir de bunların "aaaa hiç Vanlılara bemzemiyorsun" diyenleri var ki sorma gitsin.


Bazı hemşehrilerimizin bu durumdan hoşnut olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. 
İnsanların aslında Doğu kötü bir yer değil, insanları da mükemmeldir algısını bize aktarma çabaları takdire şayandır. Bunun sebebini irdelediğimizde ortaya bir çok sonuç çıkar. Bana göre asıl sebebi, "Van'ın geçmiş yıllarda terör gibi baş belası sorunu varken bu imajı kurtarma çabasına girmekte geri kalmamızdır" dersem yanılmış olmam herhalde. (Tabi ki her seferinde terörün arkasına saklanmak hoş bir şey değil.) Medyanın buraların ismini kötü bir şekilde aksetmesinin yanı sıra memleketimizin bir abisinin ya da abilerinin olmaması da bunun başlıca nedenlerinden biridir. Ben Van için "sahipsiz" sıfatını kullandığımda "biz koyun muyuz sahibimiz olsun" diyerek eline degenek alıp beni  kovalayanların da her şeyi bir kenara bırakıp bunu anlaması gerekir.

Şöyle üstünkörü bir hesap yapalım şehirlerarası. (Korkmayın; İzmir, Bursa ya da Adana ile karşılaştıracak değilim ki buna benim de Van'ın da mecali yok zaten.) Çorum mesela 500 bin nüfusu ve buna oranla 4 milletvekili var. Bizim nüfusumuz 1 milyon 200 bin küsur, 7 tane milletvekilimiz var ve Çorum'unki kadar bir stad yapmayı beceremiyoruz. Burada aslında çokluktan ziyade kalitenin iş yaptığını görmekteyiz. Keşke diyor insan içinden; keşke sadece sözü geçen, her mecrada bizim hakkımızı savunan, önde gelen birileri olsaydı da bizim de yüzümüz gülseydi. 

Bu şehrin bir sırtımızı dayayacağımız büyükleri olsaydı nasıl mı olurdu? 
 

Yaşar Kemal Halk Kütüphanesi


Ruhi Su Kültür ve Sanat Merkezi


Feqiyé Teyran Kuş Gözlemevi ve daha sayılabilecek bir çok isim, bir çok nokta olurdu. (Bırakın Halk Kütüphanesini, Ada'mızı telgraf çekerek yıkılmaktan kurtaran Yaşar Kemal'in ismi ada-kara arasında mekik dokuyan bir teknede bile yok)


Bunlar kime dokunur bilmem ama bu meseleler bin kere yazılsa da çizilse de üzerine alınacak birileri çıkmıyor. Biz de yerimizde "badanaj" çekmiş oluyoruz. İyisi mi siz de bu yazıyı hiç okumamış gibi yapın maksat adet yerini bulsun. Birileri de başını iki elinin arasına alıp düşünsün; bizden bilmem kaç yüzyıl önce yaşamış olan Urartular mı daha ileriydi yoksa biz mi daha ileriyiz? diye. 
Neyse düşünmelerine de gerek yok ben cevap vereyim; Urartular Şamram kanalının boyu kadar bizden daha öndeydiler.