Özlü Söz: Öfke tutuşturulmuş bir ateş gibidir. Her kim ki, öfkesine hakim olursa onu söndürür ve her kim onu salıverirse, ilk yanan kendisi olur. Hz. Ali (ra)

Kobani bahane edilerek çıkarılan olaylar insanımızın ne kadar meselelerden uzak ve küçük bir bahane ile her yeri yakıp yıkarak öfkeyi ölümlere kadar götürmesi geleceğimizin ne kadar karartılacağının göstergesi oldu. Sokakları Kobaniye çevirin komutu ile sokaklara çıkarak önlerine önceden tespiti yapılan yerlerin yakılıp yıkılması ve ardından yağmalanması bir davanın peşinden olmaktan ziyade bunu yapanların dava adamlığından ziyade akıllarındakini yerine getirmekti...

Bir dava adamı geleceğini kurmak isterken kendisine destek vermesini beklediği halkının malına canına ve değerlerine zarar vermesini asla düşünmez...

Sokakları yangın yerine çeviren gençlerin özellikle 12-18 yaşları arasındakilerin bazı market ve iş yerlerini yaktıktan sonra içindeki malları yağmalamaları onları sokağa çağıranları bile endişeye sevk etti. Çünkü onlar bile bu kadarını beklemiyorlardı. Bu yaş grubu işsiz ve fakir aile çocuklarıdır. Evlerine giren ve onları yaşamaya adapte edecek bir düzenli gelirleri olmadığı için biriken öfke ve işsizliğin yanı sıra bunların siyasi olarak da motive edilmeleri bu neticeyi önümüze koydu.

Bu meselenin bir boyutu, diğer boyutuna gelince Müslümanlara ve genelinde de İslam'a olan öfke ve düşmanlık. Bu coğrafyamızda iplerin kopmasından sonra Müslüman milletlere enjekte edilen kin ve nefretin belirlediği bir kopuştur.

Bu kopuş İslam'ın siyasal zeminden indirilişi ile başlanan ve İslam ümmetini oluşturan milletlerin bugün düşman kardeşler konumuna getirilmesi ile sonuçlanan tablodur...

İslam coğrafyasında Allah'ın Kuranda beyan buyurduğu İslam yerine herkesin kendine uydurduğu ve en iyi İslam bendedir düşüncesi ile hareket edenlerin var olması neticesinde İslam adına yapılan zulüm ve haksızlıklar gerçek İslam'a yöneliş ve inanışı zayıflatmıştır.

Allah Kuran'ın Nisa Suresi 59. ayetinde; "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de..." buyurur. Şimdi bu ayete göre ben Müslümanım diyen her kişi Allah'a itaat etmek durumunda ve Allah'a itaatten kastın Kurana tabii olmaktır. Peygambere itaat ise O'nun sünnetine harfiyen uymaktır. Sizden olan emir sahibi de Ululemr yani İslam devlet başkanı genelde ise Halifedir ve ona da itaat farzdır.

Bu ayete göre itaat Allah'a, Resulüne ve Ululemre itaat farzdır. Ama bugün bütün Müslümanları temsil eden ve ümmet birliğini sağlayıp kuşatan İslam Halifesi mevcut değil. O halde bu eksikliğin giderilmesi gerekir. Ama mevcut duruma baktığımızda ümmetin fiziki ve fikri parçalanmışlığı bunu gerçekleştirmeye şimdilik gücü yok.

O halde bu zeminin hazırlanması için çalışma yapılması lazım. İşte bunun farkında olan Siyonizm Müslümanlara bu fırsatı vermemek için önce hilafeti kaldırdı sonra da Müslümanları ırklarını göre sınırlarla birbirinden ayırdı ve birbirine düşman ettikten sonra ne yazık ki bugünkü oluşumu gerçekleştirdi.

Osmanlıyı yıkan güçler karşısında İslam adına tek duran millet olarak Kürtleri gördü ve Kürtlerin ileride onların planlarını bozmama adına topraklarını dört işbirlikçi devlet arasında paylaştırarak Kürtlerin devlet olma istemini bu devletlerin inisiyatifine bıraktı.

Kürtlere devlet olma hakkını İslam'a olan bağlılığından dolayı vermeyen güçler ( ki, bu güç ABD'dir) bugün Kürtlere sahip çıkma adına onları koruma ve kollamayı üstlenmiş gibi bir siyasal durum sergiliyor. Oysa Kürtlere sahip çıkma emelinin arkasında Siyonist İsrail'in Nil ile Fırat nehirleri arasındaki topraklar üzerinde gerçekleştirmek istediği büyük devlet kurma hayaline şimdiden destek vermesini düşündüğü Kürtlere devlet kurma hakkını vererek desteklerini sağlamayı düşünüyor.

ABD, bir yandan Barzani'ye destek verirken şimdi de Suriye rejimi ile arası iyi olan Salih Müslim emrindeki PYD güçlerine silah vererek sahip çıkıyor. PYD'nin Suriye ile iplerin koparması ve karşı durması için baskı yapılırken ABD'nin onlara silah yardımı bu kirli oyunun bir parçası...

ABD, IŞİD'i İsrail ve İngiltere'nin de dahil olduğu bir organize ile kurdu. IŞİD'i iki kategoride değerlendirmek lazım. Birincisi yöneticiler diğeri de militanlardır. Yöneticilere öyle bir misyon yüklendi ki yukarıda mealine vermiş olduğumuz Nisa Suresi 59. ayetinde sizden olan emir sahibi olarak Ebubekir El-Bağdadi'yi halife ilan ettirerek birinci merhaleyi başlattılar.

IŞİD militanlarına gelince bunları bulmak ve halifenin emrine vermek o kadar zor bir olay değil. Özellikle son 40 yılda radikal İslami düşüncenin birçok ülkede gençlerden taraf bulması ve özellikle batılı ülkelerdeki kapitalizmin vahşiliği karşısında İslam'ı seçenlerin radikal bir İslami düşünceye girmesi IŞİD için ana sermaye oluyordu.

Özellikle Suud destekli Vahhabilik radikal düşüncesi "hüküm Allah'ındır" ayeti kerimesine göre ve kendileri dışında olanların Müslüman kabul edilmemesinin ve mezhebi görüşlerin radikal bir görüşle benimsenmesinin yanı sıra Şiia'ya kafir gözü ile bakılması IŞİD'e bol militan yetiştirildi. IŞİD saflarında Arap, Türk, Kürt ve batıda radikal İslami görüşlerle donatılan militanlara bir de Çeçen radikal İslami görüş sahiplerinin katılması ABD ve İsrail açısından bulunmaz bir fırsattı ve onlarda bu fırsatı kullanmaktan hiç tereddüt göstermediler.

Hüküm Allah'ındır ve Ulul Emre itaat farzdır ayeti kerimelerini bu radikal militanların önüne koyan organize onları İslam coğrafyasında istediklerin oturtma anlamında en iyi bir şekilde motive ettiler. Şimdi IŞİD ne kadar Kürt militan öldürürse ve Kürt militanlar ne kadar IŞİD militanlarını öldürürse bu kesinlikle İslam coğrafyasında büyük emeli olan Siyonist İsrail ve bu topraklara ciddi manada yerleşmek isteyen ABD'nin işine yarar.

PYD'ye silah veren ABD yanlışlıkla IŞİD'de de silah verildiğini duyurdu. Buna kim inanır. O silahlar bilerek ve arzulayarak verildi ki her iki tarafında birbirini yok etmesi onların işine yarıyor...

Müslümanları birbirine düşman eden Yahudi ve Hristiyan ittifakı öylesine bir oyun oynuyor ki birbirini katleden İslam coğrafyasının evlatları bu oyunu fark edecek duruma dahi sahip değil. İşte bu oyunun bir parçası sokakları yakarak kendini gösterdi.

Sokakları Kobaniye çevirin komutunu veren Selahattin Demirtaş kendi partisi içinde de eleştiriye uğradı. Altan Tan bu sokaklara inmenin ve Hüda-Par'a saldırmanın ilk kendilerinden başladığını duyurdu. Sırrı Sakık; "Sokaklara çağırırken bin kere düşünmek lazım, çünkü ölen bizim insanlarımızdır" demesi yapılan çağrının ne kadar kötü sonuç verdiğinin ispatıdır...

Van'da şehit edilen Muhammed Latif Şener'in katilleri bunu PKK'nın emri ile gerçekleştirdiklerini ifade ederken acaba onların düşüncelerini destekleyenlerin hiçbir eylemi olmayan ve sade bir Müslüman olarak hayatını sürdüren bu insana bu infaz niçin yapıldı sorusunu kendilerine sormaları gerekiyor.

Ayrıca Diyarbakır'da linç edilerek ve üzerlerinde araba geçirilmesi ile şehit edilen Yasin Börü ve arkadaşlarının hangi sebepten bu vahşete maruz kaldıkları sorgulanmalı değil mi? Sığındıkları evden onları öldürmek isteyenlere teslim edilenlerin bu durumu Kürt milletinin kendisine sığınanı malı ve canı pahasına koruması geleneği ne kadar da ucuza satılmış...

Siyonizm'in emelini gerçekleştirmek isteyen Amerika öyle sinsi bir plan ve proje ile bizi kuşatmış ki bu gerçeği bu oyununu figüranlarına kabul etmekte imkansız gibi görünüyor.

Allah bize bu gerçeği Fatır Suresi 5. ayeti ile beyan buyuruyor; "Aldatıcılar sizi Allah'ın adı ile kandırmasın." Bugün ABD İslam coğrafyasının evlatlarını IŞİD gibi bir terör örgütü kurarak ve başlarına bir sahte halife geçirerek kandırırken PKK da bulunduğu her yerdeki Müslümanları IŞİD militanı gibi görmesi onları çıkmazlara ve öfke ateşinin kendilerine dönmesine zemin hazırlamaya sevk eder...

Bizler Kürtlerin nasıl Müslüman bir millet olduğunu ve Osmanlı Devleti yıkılırken İslam adına ayakta duran ve İslam'ı savunan tek millet olduğu gerçeğini bilen ve bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesini arzu edenleriz...

Sokaklara dökülmenin yıkım, kin, nefret ve bağların yok olması olduğun gerçeğini hayata geçirenlerin çoğalması dileği ile...

Selam ve dua Allah'a gerçek manada tabii olanlaradır...