Bir konu hakkında bilgi sahibi olmak, o konuyu yorumlamak veya o konuyu anlatabilmek için birinci öncelik okumaktır. Oku, ilk emirdir, ilk çağrı, ilk başlangıç… Okumanın olmadığı her toplum sadece çamurlu derede yüzmeye çalışır ve dizine kadar battığı çamurda boğulmaktan korkar.

Peki, biz bu çamurlu derenin neresindeyiz? Verilere baktıkça, verileri yorumladıkça ve verileri bir düzleme yerleştirdikçe olay bizim için de çok vahim gözükmektedir. Verilere bakarken daha gerçekçi olması için TÜİK ten faydalanmaya özen gösterdim. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 24 Temmuz 2023 tarihinde “Yaşam Kalitesi Modülü, 2022” araştırma verileri kamuoyuyla paylaşıldı. Çalışmadan alınan verilere göre son 12 ay içinde 15 yaş ve üzeri kişilerinin yüzde 69’u hiç kitap okumazken, yüzde 31’i ise yılda en az bir kitap okuyor. Bunun yanı sıra kitap okuma oranları yaş gruplarına göre incelendiğindeyse son bir yıl içinde okul kitapları hariç tutulduğunda en çok kitap okuyan yaş grubu yüzde 50,9’la 15-24 yaş grubu. En az kitap okuyan yaş grubuysa yüzde 14,1 ile 65 yaş ve üzeri. Kitap okuyan kesimin de büyük çoğunluğunun öğretmen ödevleri veya üniversite de verilen zorunlu kitap okumalarıdır.

Kitap okuma alışkanlığı ve devamında gelişecek olan yeni kitap arayışı hem yeni yazarlar hem de kaliteli kitap arayışlarını da ortaya çıkarmaktadır. Kitap okumak öyle sıradan bir aktivite düzeni değildir,  kitap okumanın kişiye ve topluma birçok faydası vardır. Empati yeteneğini artırma, hafızayı güçlendirme, kelime dağarcığınızı geliştirme, ülke gerçeklerine yeni bakış getirme ve dünya düzeninde ülkenin istikbalinde rol alma gibi sayısız faydaları vardır.  Ki örneklerini de açıkça görebilmekteyiz, kitap okuma oranı yüksek olan ülkeler bu sayısız faydalardan yararlanıyor ve kendi yorumladığı hayatı kendisi en yüksek düzeyde yaşıyor. Fakat okuma oranı az olan ülkeler ise bu faydalardan mahrum kalıyor, ithal görüşler ve ithal bilgilerle kendi meşrutiyetini yaşamaya çalışıyor. Peki, Ülkemiz bu faydalardan ne kadar yararlanıyor ve kitap okuma oranında hangi aşamada? Bu sorumuzun cevabını aslında UNESCO tarafından verilerle somut şekilde verilmektedir. 

UNESCO verilerine baktığımızda Türkiye’de kitap okuma oranı dünya ortalamasının altında kalıyor. UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. Bu veri bizi çok ta mutlu etmeyecektir ama gerçekleri kabul etmeden doğruya da ulaşamayız. Türkiye’deki insanlar kitap okumaya günde 1 dakika harcarken, televizyona 6 saat harcıyor. Peki kitap okuma oranının bu kadar düşük olmasının ve diğer yıllara göre hiç yükselmemesinin sebebi ne? Bunun sebebini tek bir nedene bağlamak bizi doğruya ulaşmada yanıltacaktır.

Kitap okuma alışkanlığı bir süreçten sonra meydana gelmektedir. Kitabın bu sıralamada bu kadar geri kalmasının sebeplerinden biri de çocuk yaşta kazandırılmayan okuma alışkanlığı. Bir kişi anca düzenle bir kitap okuma alışkanlığını çocuk yaşta iken başlamaktadır. Çocuk gelişiminde kitap okumak, çok önemli bir yere sahiptir. Çocuk yaşta kitap okumak, erken yaşta okuryazarlık yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur ve en önemlisi okuduğunu anlama yeteneğini erken yaşta geliştirmesine yardımcı olur. Çocuk gelişim sürecinin her anında oldukça önemli olan kitaplar, çocuklar ile mümkün olduğunca erken yaşta tanıştırılmalıdır. Çocukların telefon veya tablet ile terbiye edildiği ülkemizde ise çocuklar maalesef kitap ile sıkı bir bağ kuramıyor.

Bunun yanında ülkemizde, Kitap okumaya karar verdiğimizde önce hangi türleri sevdiğimize karar vermeliyiz. Aksi takdirde kitaptan soğuyacağımız için devamlılığı gelmeyecektir. Aynı şekilde çocuğumuza alacağımız ya da hediye edeceğimiz kitapların da çocukların hem seveceği hem de okuyabileceği kitaplar olmalıdır.

Son olarak kitap okuma alışkanlığının bulunmayan kişilerin yaşadığı toplum ve demografik yapı ile bağlantısına da değinecek olursak; Aile, okul, arkadaş ve iş ortamlarında okuryazar ilişkisi bulunmaması bu durumun en büyük etkenlerinden biridir. İnsan yapısı gereği örnek alır, ders çıkartır, toplumsal hareket eder. Örnek teşkil edecek unsur bulunmaz ise bundan haberdar olmayacağı için kitaba daha zor ulaşacaktır. Kitap okumanın öneminin aile ve kurumlar tarafından daha fazla anlatılması, buna yönelik etkinliklerin yapılması sonucu değiştirebilir.