Özlü Söz: Allah bizi İslam ile izzetlendirdi. Biz izzeti, Allahın bizleri izzetlendirdiği şeyin dışında ararsak Allah bizi zillete düşürür. Hz. Ömer (ra)

 

ORTADOĞUNUN AKTÖRLERİ VE BELİRSİZLİK…

 

Bugün İslam coğrafyasında yaşanan savaş aslı din temelli olan ama ideolojik kılıf giydirilmiş bir savaştır. İsrail, bozulmuş asli hüviyetinden çıkarılmış Tevrat’ın hükümlerine göre zoraki ve aynı zamanda terör sonucu kurulmuş bir köksüz bir devlettir. İşte bu devlet(!) kurulduğu günden bu yana İslam coğrafyası hep sancı çekti ve halen de çekmektedir.

 

İsrail’i korumak petrol, su ve enerji kaynaklarını hükümranlığı arasına almak isteyen ABD ve diğer emperyalist ülkeler ortak bir cephe kurmuş durumdalar. Diğer cephede BM’nin daimi ülkelerinde olan Rusya ve Çin’in bu enerji kaynaklarına sahip olmaması için İran ile kurdukları diğer cephe Ortadoğu coğrafyasını savaş alanına çevirmiş durumda.

 

ABD ile işbirliği kuran ve sözde İslami ülkeler olarak bilinen Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kurdukları Körfez İşbirliği Konseyi geçenlerde Hızbullahı terör örgütü olarak ilan ettiler.

 

Zaten bu karardan öncede ABD, Fransa, İsrail, Hollanda, Avustralya ve Kanada Hızbullahı terör örgütü olarak ilan etmişlerdi. Şimdi körfez ülkelerinin de Hızbullahı terör örgütü olarak ilan etmeleri özellikle İsrail’i sevindirdi. Çünkü Siyonist rejimin eski dışişleri bakanı Tzipi Livni Arap Birliğinin Hızbullahı terör örgütü ilan etmesini memnuniyetle karşıladığını ifade ederken bir sonraki adımın Hızbullahı siyaset arenasından silmek olması gerektiğini belirtti.

 

KİK’nin Hızbullah için almış olduğu bu karar Yahudi-Hıristiyan ittifakının kurmuş olduğu cepheden olduğunu ilan etmesidir. Haliyle bu cephe özellikle İran’a karşı oluşturulmuş bir cephe olduğu gerçeğini unutmayalım.

 

Oysa Hızbullah, Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı istikrarsızlaştırmak için Siyonist strateji uzmanı Oded Yinon’un 1082'de hazırladığı planını izleyen ve bu bölgeler içindeki egemen ülkeleri, onlar üzerinde kolayca tahakküm kurabilmek için daha küçük ülkelere ayırmaya çalışan İsrail’in yayılmacılığına karşı mücadele eden bir direniş örgütüdür.

 

İran İslam İnkılâbını gerçekleştirdiği gün hedefine Büyük Şeytan Amerika ve Siyonist İsrail’i koydu. Bunların boş durmayacağını bildiği için de o dönemde bütün dünya devletlerinin kapılarını kapattığı İran’a Suriye ve Cezayir kapılarını kapatmamıştı. İran bu fırsatı genişletti ve Suriye ile daha o dönemde başlayan siyasi ve diplomatik münasebetleri kurdu. Suriye üzerinden Lübnan’da Hızbullah’ın kurulmasına destek verdi ve elini her türlü silah ile güçlendirdi. Bu İsrail’in güvenliği tehlikededir demekti. Ve o günden başlayan İran’ı durdurma ve terbiye etme senaryoları hep devreye sokuldu.

 

Şimdi işbirlikçi Arap yönetimleri Sünni bir ordu kurmak ve bunu ABD ile diğer emperyalist ülkelerin yanında diğer cepheye karşı kullanma eğilimi göstermek için ilk adımda Hızbullahı terör örgütü olarak ilan etmeden geçtiğine karar vermesi tamamen köle ruhluluğun bir tezahürüdür. Asıl hedefin İran’a karşı olduğu artık açık olduğu ve hiç gizleme gereği dahi duymamaları bilinen bir gerçektir.

 

Suriye rejiminin yıkılması için harekete geçen ABD ve diğer işbirlikçilerin bakın hedefi nasıl bir niyetle oluşturulmuş;

 

Jullian Assange'ın kurduğu WikiLeaks internet sitesi ABD eksi dişişleri bakanı ve başkanlık adayı Hillariy Clinton'ın gizli yazışmaları yayımlandı. Yazışmalarda Clinton'ın "Esad'ın düşürülmesi ve mezhep savaşı İsrail'in güvenliği açısından çıkarınadır" ifadelerini kullandığı belirtildi. Wikileasks'ın yayımladığı belgelerde Clinton'ın; İran'ın Suriye rejimi, Lübnan'daki Hızbullah ve Filistin İslami Cihad hareketi ile ilişkileri sebebiyle İsrail için tehlike arz ettiğini açıkladı.

 

Wikileaks internet sitesi 16 Mart 2016 tarihinde Hillary Clinton'a ait 30,322 e-mail'in ve yazışmanın bulunduğu bir arşiv yayımlanmıştı. İsrail'in İran'ın büyüyen nükleer kapasitesi ile baş edebilmesini sağlamanın en iyi yolu, Suriye halkına Beşer Esad rejiminin devrilmesi için yardımcı olmaktır.

 

İran'ın nükleer programını sınırlandırmaya yönelik müzakereler ne İsrail'in güvenlik problemini çözer ne de İran'ın uranyum zenginleştirme ve nükleer silah programını durdurabilecektir. Çünkü şer güçler her ne önlem alırlarsa alsınlar galip gelecek olan sadece Allah taraftarlarıdır.

 

HENDEK SAVAŞLARININ ARDINDAN YOLUN SONU YÜKSEKOVA MI?

 

Suruç katliamının milat olduğu çatışmaların sonucunda gelinen nokta Yüksekova'ya dayandı. PKK'nın yönetim kadrosu hedeflediği halk ayaklanması olmayınca militanlarının direniş gösterip kanlarının son damlasına kadar çatışmaya katılmaları istenmiş gibi. Çünkü devlet her geçen gün il ve ilçelere gelen PKK militanlarını öldürürken kendi asker ve polisini de bu uğurda kaybetmektedir. Görünen haliyle PKK militanlarını bu savaşı kazanmaları çok zor görünüyor. Diyarbakır Sur ve diğer yerlerde sanki ölüme terk edilmiş gibi bir görüntü verilirken Yüksekova'da hangi direnişle neyi kazanacakları kafalarda bir soru işaretidir.

 

AKP iktidarı özellikle Suruç katliamının ardından başlattığı terörü bitirme operasyonları stratejik bakımından öyle bir şekilde organize edildi ki halk ayaklanmasına mahal vermeyecek bir duruma getirtilerek sonunu getirmek istiyor. Siyaseti iyi yönlendiremeyen ve biz Türkiyeleşeceğiz sloganı ile yola çıkan HDP bugün PKK'nın dağ yönetimi ve halkının arasında sıkışmış durumda. Çünkü 7 Haziran seçimlerinde almış olduğu oy oranı herkesi memnun etmişti. Bu oyların verilişi çatışma ve ölümlerin son bulacağı sevincini gönüllere nakşetmişti. Oysa bu süreci siyasal platformda iyi okuyamayan HDP bu durumu ile kendi tabanından bile şu anda tepki görmektedir.

 

Direnişin gösterildiği ve hendeklerin kazıldığı her yerde militanların öldürülmesi ile sonuçlanan bu gidişat acaba Yüksekova'da mı kazanacak. Belli ki oraya gönderilen militanların tamamının öldürülmesine göz yumulmuştur. Gencecik çocukların hayatlarını kurşunlara hedef edenler acaba nerede yanlış yapıldı ve ciddi manada bir öz eleştiri yapabilecekler mi?

 

Öldürülen her asker ve polisin ardından gözyaşı ve feryatların tv ekranlarından verilmesi ile gönüller yaralanırken öldürülen militanların da birer anne, baba, kardeş ve yakınlarının duyulmayan feryatları var. Ama bu feryatlar yansıtılmıyor. İslam hayat biçiminin 92 yıl evvel içimizden çıkarılmasından sonra ümmetin dağılması neticesinde bugün ümmetin çocukları farklı ideolojiler için birbirinin kanını dökmektedir. Burada en büyük suç sistem kurulurken yapıldığı için ne yazık ki o dönemdeki suçların faturalarını bugünün genç nesillerine ödetilmektedir.

 

Biran evvel bu kirli savaşın durdurulması için ve dış güçlerin parmağının kırılıp bu olayları karıştırmaması için Allah her iki tarafın yöneticilerine akıl ve fikir ihsan buyursun.

 

Selam ve dua ile...