Kalbimiz Şehrivan’da nice yazılar yazmaya gayret ettim. Bazıları yazdıklarımdı, bazıları kalem oynattıklarım. Ama daima başı gelince, sona vardırmak niyetiyle hareket ettim. Gönül yazıları koymuştum isimlerini, bizim Ferhat da yazıyor gönül yazılarından; bazen en sevdiğim dayım Möhyeddin dayı da yazıyor hatta kalbimiz Şehrivan’da. Ama bu mevzu farklı. Hocalarımın sen artık “uzman” oldun dedikleri, “baba” bildiğim Zafer hocamın bu çalışman artık senin “namusundur” diye eklediği ve 3 yıl boyunca çalışmaya gayret ettiğim “Van Kentinin Markalaş(ama)ması” konusuyla yüksek lisansımı tamamladığım bir mevzu bu.

Evet, markalaşma konusu özelinde Van’ı çalıştık. Neden ve nasıl markalaşamıyor sorusunun cevabıydı aslında bulmaya çalıştığımız. Tezin çok güzel sonuçları- çıktıları oldu. Amacımız kentin nasıl markalaşamadığını tespit ederek, oradan nelerin yapılmaması gerektiğini sıralamak ve buradan da yol haritası çıkarmaktı. Zamanında kısmen de olsa paylaştık kamuoyuyla. Paylaşımı arttırmakla ilgili farklı planlamalarımız var ancak, öncesinde de bakmak isterim diyen varsa YÖK Ulusal Tez Merkezinde de tezimiz duruyor. 

Gelelim şu Vanadokya! meselesine…

Cumhurbaşkanımızın, dün Başkale’de bulunan Yavuzlar Peribacaları’nın “Kesin Korunacak Hassas Alan” kararıyla birlikte, vatandaşın önceden konuştuğu, kimi zaman resmi ağızlardan da duyulan ilgili yerle ilgili Vanadokya isimlendirmesi tekerrür etti. Bugün Şehrivan’daki öğretmenimiz Aytaç abiye söylediğim gibi ilk duyduğumda da aynı “Abi nedir Allah aşkına?” tepkisini vermiştim. Tepkim Van isminin kullanılmasına değil, Van sözü kullanılınca, Van özünün olmayacağının bilinmemesinedir. Van biziz; özünde biz olalım, sözünde biz olmasak da olur.

Peribacasından bahsederler Vanadokya, kente turist çekmek isterler Vantalya, yok efendim Başpamukkale, şelaleden söz edince Vanavgat falan filan. Gerisini yazayım dedim de mideniz bulanacak valla. Dün gün boyu sosyal medyada dalgaya aldı bütün millet. Yani bu isimleri dalga niyetine söylemediler, bu isimler kullanılıyormuş onlarla dalga geçtiler. Utandım valla. Ama haksız da değiller hani. Soğuğuna da Vantartika diyorlarmış. Bu böyle uzar gider.

Hal böyle olunca insan garipsemiyor değil. Bizim tez çalışmasının çıktılarından bir tanesi yöneticilerin “vizyon” problemiydi. Hem de bunu yöneticiler söyledi. Bu her çubuğun başına Van’ı eklemek de vizyonla ilintili olsa gerek. Bu dar bakış açısı, sığ görüş meselesi…

Neyse tamam bu konu dursun şimdi.

Teselli olur mu bilmem ama bir şey daha söylemem lazım. Şu başka isimlerden (ç)alıntı yapma işleri bize has değil. Mesela marka çalışmacısı Alp Hacıoğlu’ndan alıntıyla “Salda Gölü – Türkiye’nin Maldivleri yani Saldivler; Kula Jeopark’ına Kuladokya.” Yani dışımız da içimizden iyi değil.

Ama unutmamak lazım, içimiz içler acısı. Vanadokya özelinde başladı mevzu. Ben bu ve türevi bütün hususlarla ilgili aynı yerde duruyorum. Kültüre has marka konumlandırma süreçleri işletilmeli evvela. Ardından da bunların tanıtım faaliyetleri. İlgili kurum kuruluşların kendi başlarına çalışma yapmalarının fayda sağlamadığını ve sittin sene sağlamayacağını not etmiş olayım. Kültüre has dedik mesela. Vanadokya için Elbak Derneği’nin “Kofiraz” ismini kullanma talebi var. Kofi: Kürt kadınlarının düğünlerde başına taktığı süslü başlığa deniyormuş. Raz ise kayalık mânasında. Kayanın süslü başlığı anlamında ifade edilecek yani. Bu olabilir veya olmayabilir. Bizim zaten ne olsun diye önerimiz yok, ne olmasın diye var.  Yani ne yapacağımız değil ne yapmayacağımız konusunda Vanlı Möhyeddin Dayı edasıyla “ver Allah xetrıne vazgeç bunlardan” talebimiz var.

Yazıyı uzatmamak için çok övündüğümüz kahvaltımız, Van kahvaltısının ucuzlukcu marketlerden alınan reçel, kaşar vs. ürünlerle “süslenerek” Van markasına en büyük zararı verdiğimizden bahsetmedim. Markamızı en fazla öne çıkarabilecek Urartu imgesini her fırsatta dile getirip, hatta benim de katıldığım “Urartu Yılı” düşünceleriyle taleplerde bulunup, Urartu’yu tanımadığımızı da söylemedim. Her şeyimiz Van Denizimizin başına onca iş getirip “Van sırtını denize dönmüş” sözünü bile başkalarından aldığımızı da bahse konu yapmıyorum.

Şimdi hep bir ağızdan,

“Van’ı çooook seviyoruz!”

De bırak Allah aşkına, Pabucumun Vanadokya’sı!