İkram Dinçer… Van siyasetinin en tartışmalı isimlerinden birisi. Yalnızca 23’üncü dönem milletvekilliği ile değil öncesinde ve sonrasında yer aldığı mevzular ile de sıkça adından söz ettiren ‘meşhur’ siysasetçilerden. Hüseyin Çelik rüzgarlarının Van’da estiği zamanların da, vekillik görevi sıralarda da adından sıkça söz ettiren bir isim. Trabzon’da vergi rekortmeni olmasıyla da gündeme geldi, milletvekiliği süresince de AK Parti’nin il başkanlığı serüvenlerinde de başrollerde adı geçen isimlerdendi. 23. dönem milletvekilliğinden sonra çok da aktif siyaset yapıyor gibi görünmeyen İkram Dinçer, “Aslında milletvekilliği görevi hiç bitmez” diyor kendisine bu soruyu soranlara. Gerek vekillik gerekse sonrasında da siyasetin hiç hayatından çıkmadığını söyleyen İkram Dinçer, yerel seçimlere bir yıldan az bir süre kalan Şehrivan’ın sorularını cevaplıyor. Anket şirketlerinin meydanlarda cirit atmaya başladığı, paraya basanı 1 numara aday gösterdiği şu günlerde, Dinçer ise adı anketlerde değil ama kulislerde konuşulan isimlerde. Malum anketlerin değil, halkın istediği göğüsler ipi. Biz de halka güvendik ve adı geçen isimlerden biri olan İkram Dinçer ile konuştuk. Hem yerel seçim sürecinde aday olup olmayacağını hem de yerel yönetimleri konuşalım dedik. Gezi Parkın’dan da dem vurduk, çözüm sürecine de dokunduk. Uzun bir aradan sonra bir araya gelince konuşulmadık konu kalmasın dedik. Ha bu arada VATSO seçimlerini de unutmadık elbette. İşte İkram Dinçer’in gözünden Van Büyükşehir Belediyesi ve Yerel Seçimler:

Sayın Dinçer, öncelikle milletvekilliği görevinizin bitmesinden sonraki zamanda neler yaptınız?  

 

Eminim ki diğer birçok milletvekili arkadaşım da bana katılacaktır, milletvekilliği görevi hiç bitmez. Yasama görevi biter ancak siyasi hizmetler, çalışmalar, halkımızın şahsi ya da toplu sıkıntılarını gidermede yardım taleplerine elden geldiğince koşturma bitmez. Bunun yanı sıra, dünya ve Türkiye çok hızla değişiyor. Elimden geldiğince, yaşadığımız yeni çağın gerek teknolojik, gerek sosyal, gerek kurumsal değişimlerini anlamaya, öğrenmeye çalışmaya da aralıksız devam ediyorum. 

 

Milletvekilliğinden sonra siyasetten ve AK Parti’den elinizi çektiniz mi yoksa aktif olarak hala siyasetle uğraşıyor musunuz?

 

Siyaseti bir vazife bir mücahede olarak gören kuşaktan geliyorum ben. 1970’li yıllarda daha öğrenciyken Milli Türk Talebe Birliği bünyesinde ve Milli Selamet Partisi çevresinde aktif siyasi ve sosyal mücadelenin parçası oldum. 1983 yılında Refah Partisi kurulduktan sonra da partinin Van teşkilatının her kademesinde görev yaptım. Rabbim, Milli Gençlik Vakfı’mızın kıymetli çalışmalarının parçası olmayı uzun yıllar boyunca nasip etti. Refah Partisi kapatılınca kurulan Fazilet Partisinde il başkanlığı yaptım. 14 Mayıs 2000 tarihinde Fazilet Partisindeki tarihi kongrede aday olan Abdullah Gül Bey’in yanında yer alan 12 il başkanından biri oldum. Daha sonra Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızla birlikte AK Partimizin kuruluşunda yer aldım. 2007 – 2011 yılları arasında ise, Van halkı tarafından Van’ımızı TBMM’de temsil etmekle görevlendirildim. Yani, siyasi hizmet ve mücahedemiz milletvekilliği ile başlamadı ki onunla bitsin. 30 yıldır olduğu gibi siyasi hareketimizin birçok faaliyetinde nefer olarak aktif şekilde yer alıyor, çalışmalara elimizden geldiğince destek veriyoruz.

 

“ADAYLAR DEĞİL VAN KONUŞULMALI”

 

Adınız şu sıralar sıkça Van Büyükşehir Belediye Başkanı adayları arasında anılıyor? Fikriniz nedir var mı böyle bir adaylık fikri?

 

Seçim yaklaştıkça bu konuda isimler etrafında, gerçek bir bilgiye dayanmayan tahminlerin spekülasyonların söylentilerin artmasını doğal karşılıyorum. Ancak, daha önce birkaç gazeteci arkadaşımızın konuyla ilgili sorularına cevap vermek dışında bu konu ile hiçbir ilgim olmadı. O cevaplarda da belirttiğim gibi adaylık konusunda ne bir planım ne de bir hazırlığım var. Gerek benim gerekse de başka arkadaşlarımızın adlarının anılması benim bilgim dışında bir konu. Kaldı ki ben Van kamuoyunun, seçime daha bu kadar süre varken isimlerden çok ‘nasıl bir Van istiyoruz?’ sorusunun cevabını tartışmasının şehrimiz için daha isabetli olacağına inanıyorum.   

 

 

“HİZMET İÇİN İLLA BELEDİYE BAŞKANI OLMAK GEREKMİYOR”

 

Halk isterse böyle bir adaylığa sıcak bakar mısınız?

 

Varsayımlar üzerine konuşmayı halkımıza saygısızlık görürüm. Dediğim gibi siyaseti kişisel bir kariyer meselesi değil bir hizmet ve sorumluluk olarak görüyorum. Bunca yıldır siyasetteyim. Aday olduğum zaman partim ve şehrim hakkında ne konuşmuşsam aday olmadığımda da onu konuşmuşumdur. Gündemimde adaylık olmaması şehrimizin, insanımızın sorunları ve talepleriyle alakadar olmadığım anlamına gelmiyor. Her Vanlı gibi Van’ı çok seviyorum. Daha önce de belirtmiştim, kaderimiz olan, dünyaya gözümüzü açtığımız, Allah izin verirse, vademiz dolunca da koynunda ebediyete uzanmayı hayal ettiğimiz memleketimdir. Bu sebeple de şehrimizin sıkıntılarıyla, geleceğiyle her Vanlı gibi ben de çok yakından alakadarım. Van’a ve kaderimizin beraber çizildiği hemşehrilerime hizmetten Allah izin verdikçe geri kalmayacağım. Bunun için illa ki belediye başkanı olmak gerektiğine de inanmıyorum.

 

 

YENİ TEŞKİLATIN BAŞARILI MI?

 

Ak Parti İl Teşkilatı’nın durumunu nasıl yorumluyorsunuz? Yeni yönetim sizce başarılı mı?

 

Her şeyden önce ben de bu şerefli teşkilatın bir üyesiyim. Yani kendimi dışarıda bırakıp konuşmam olmaz. Bunu takdir edecek merci Van halkıdır.

 

 

“AK PARTİLİ BELEDİYE ŞART AMA…”

 

Ak Parti’den sonraki BDP’li belediyenin çalışmalarını nasıl görüyorsunuz? Sizce Burhan Yenigün’den daha başarılı oldular mı?

 

Ben açıkçası eğer belediyede AK Partili dönem devam etseydi, bugün şehircilik açısından çok daha güzel bir Van görmüş olurduk diye düşünüyorum. Çünkü AK Parti iktidarı belediyelerdeki başarılardan doğmuş bir siyasi hareket. Şehirlerde yaşayan halkın hayatını kolaylaştıran, hayat standardını yükselten birçok dev icraata, altyapı yatırımına imza attı. AK Parti bu konulara ciddi kafa yoran, somut proje gerçekleştiren bir parti. Ancak, şu hakkı da teslim etmek lazım. Olağanüstü sıkıntılı zamanlardan geçtik. Gerek deprem, gerekse de Kürt sorunu etrafındaki gergin ortam her belediye yönetimi için hiç de kolay olmayan şartlar sunar. Belediye Başkanı Sayın Bekir Kaya’nın da önemli sayılabilecek bir süre tutuklu kalması da şartlarını daha da ağırlaştırdı. Bu açıdan tamamen haksızlık yapmak da istemem. Ama şu anki ortama baktığımızda Van’ın geleceği açısından AK Partili bir belediyenin elzem olduğu açık. BDP, siyasi ajandası, şehirleşmeden önde gelen bir parti. Bence Vanlının şehirleşme ve belediye hizmetlerine odaklanacak bir tercih yapması lazım.

 

 

“AK PARTİ BU SEÇİMİ KAZANACAK”

 

Şimdiden anketler yapılmaya oy oranları ölçülmeye başladı. % 50 Ak Parti’yi önde gösteren anketler bile var. Ama bir de ortada Büyükşehir belediyesi seçimlerinde çok farklı bir seçim olacağı gerçeği var. Yani ilçeler bile büyükşehire oy kullanacak. Sizce önümüzdeki yerel seçimlerde durum ne olur?

 

Belirttiğiniz gibi bir ilki yaşayacağız. Dolayısıyla geçmiş dönemlerin ezberleri ile değerlendirme yapmak yanıltıcı olabilir. Şunu da vurgulamak lazım ki siyasette 10 ay çok uzun bir süre. Bugünden yapılmış anketleri Mart 2014’teki bir seçim için gösterge kabul edemeyiz. Belki seçim hazırlıkları için fikir verebilir o kadar. İnşallah çözüm süreci devam edecek ve biz bu seçime son 10 yılda yaşadığımız bütün seçimlerden çok farklı bir atmosferde gireceğiz. Gerçekten demokratik bir yarış yaşanacağını düşünüyor ümit ediyorum. Ben şahsen böylesi bir ortamda AK Parti’nin kazanacağına inanıyorum.    

 

AK Parti büyükşehiri nasıl alabilir? Var mı aklınızda bir formül ya da bir yol haritası?

 

Elbette ki bütün bir teşkilat olarak bu konuda kafa yoruyoruz. İstişarelerimizde, ilgili kurul toplantılarımızda bu konular da görüşülüyor. Teşkilatımız adına ben konuşamam. Ancak şahsi fikrimi belirtebilirim. Van sıradan bir şehir değil. Uygarlıklara başkentlik yaptı. Yüzyıllar boyunca bütün bölgenin merkeziydi. Fakat 20’nci yüzyıl başında sınır duvarlarının yükselmesiyle ülkenin bir köşesine sıkışmış küçük bir sınır şehrine dönüştü. Osmanlının son döneminde ve Cumhuriyetimizin büyük bölümünde hakettiği yatırımı ve önemi göremedi. Ancak bu olumsuzluğun son 10 yılda radikal şekilde değiştiğini görebiliyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca Van’a en fazla değeri veren, gerçek bir Van dostu olan bir Başbakanımız var. Van’ın muazzam bir ekonomik, coğrafi, tarihi, sosyal potansiyeli var.

 

 

“BELEDİYE BAŞKANLIĞI CUMHURİYET VE MARAŞ’TAN İBARET OLMALALI!”

 

Sınır ötesi ticaretin, gidiş-gelişlerin yükseldiği 21’nci yüzyılın dünyası Van’a hitap ediyor. Van ekonomik yolların kavşağında yer almasıyla hızla hem Türkiye’nin, hem de Kafkaslar, güney Hazar ve Ortadoğuyu içine alan bölgenin çok önemli bir metropolü olabilir. Muazzam coğrafi, tarihi ve turistik potansiyelimizle ise bir dünya kenti olması hayal değil. Tabii ki eğer biz Vanlılar, tarihin, coğrafyamızın ve kaderimizin önümüze serdiği bu altın fırsatlara, şahsi ya da politik çekişmelere gömülerek gözümüzü kapamazsak. İşte bence Van’a bu büyük resmi göstermek lazım. Hep beraber bunu konuşup bunu tartışmamız lazım. Van belediye başkanlığı artık, Cumhuriyet ve Maraş caddelerinin bakımından, birkaç ara sokağın asfaltlanmasından ibaret bir iş değil ve olmamalı. Dar, günlük ideolojik mesajların kalesi veya payandası olarak da görülmemeli. İşte bence parti olarak bu büyük resmi gören bir yol haritasında hareket edip, halkımızı bu potansiyelin heba edilmemesi konusunda bilinçlendirmeli.

 

 

DİNÇER’İN VATSO FAVORİSİ VAR MI?

 

Van Ticaret ve Sanayi Odasındaki seçimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi adayı destekliyorsunuz?

 

Zannediyorum Van tarihinde bu kadar ses getiren bir oda seçimi daha olmamıştı. Ben bunu Van’da sanayi ve ticaretin geldiği nokta ve potansiyelin büyüklüğünün bir sonucu olarak görüyor çok seviniyorum. Ancak, odanın başkanının kim olacağına tek karar verecek olan bence üye sanayici ve işadamlarımız. Sanayici ve tüccarlarımızın kendi iç işine dışarıdan her müdahale, her telkini yanlış buluyorum. Bunun VATSO’nun korumamız gereken itibarına ve seçilecek başkanın konumuna gölge düşüreceğini düşünüyorum.

 

 

“GEZİ OLAYLARININ ARKA PLANINDA BAŞKA ŞEYLER VAR”

 

Gezi Parkı olayları şu an ülkenin en önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Kimi çevereler bu olayı AK Parti’de sonun başlangıcı olarak yorumluyor. Sizce bu olaylar AK Parti’yi bu manada ciddi bir şekilde etkiler mi? Ya da bizim bölgemize yansıması ne olur?

 

Aslında çok farklı boyutları olan bir olayla karşı karşıyayız. Samimi talepleri ve endişeleri olan barışçıl eylemciler var. Onlara orada belediyenin ne yapmak istediği anlatılıyor. Genel olarak Türkiye’deki sosyo-politik iklime ilişkin bütün endişelerinin dikkate alındığı da en yetkili ağızlardan açıklandı. Ancak bu genelde saygı gören talepleri istismar ederek 5 yıl önceki Cumhuriyet Mitingi planlarını devreye sokan çevreler de sır değil. Türkiye’yi Suriye’de yaşanan büyük zulüm karşısında konuşamaz hale getirmek isteyen iki komşu ülkenin piyonlarının kışkırtıcı ellerini görmemek de mümkün değil. Ancak küresel şer şebekelerinin eli en önemli konu. Olaya bazı büyük uluslararası medya kuruluşlarının anında gösterdiği sıradışı ilgi ile küresel sermaye çevrelerinin sözcülerinin provokatif açıklamaları da, olayların Taksim’de toplanan kalabalığı çok aşan küresel bir tertip olduğunun göstergesi. Düşünün, Suriye’deki 100 bin ölüyü, 300 bin yaralıyı, 1 milyondan fazla mülteciyi görmeyen Batı medyası ‘’Türkiye’de insanlar hükümetin elinde çok perişan’’ haberlerinden geçilmiyor. Başbakanımızın ‘faiz lobisi’ sözü rastgele bir söz değildir. Küresel sermaye sistemi, faiz politikaları aracılığıyla gelişmekte olan ülkelerin her ekonomik faaliyetinden adeta haraç alıyor. IMF’ye borcunu bitiren, faiz politikalarını kendi ekonomik gerçeklerine göre belirlemeye başlayan Türkiye’nin bu ekonomik bağımsızlaşmasından çok rahatsız oldukları açık.

 

“CHP VE ULUSALCILAR SAMİMİ DEĞİL”

 

Türkiye Cumhuriyet tarihinin en demokratik dönemini yaşıyor. Elbette mükemmel bir demokrasi değiliz hala. Katedeceğimiz çok yol var. Ancak, bugünkü Türkiye’ye diktatörlük diyen CHP ve ulusalcılar, demokrasi konusunda samimi değiller. Twitter’daki hesabımdan da söyledim, demokrasimizin en büyük sorunu, iktidara halk oyu ile değil, ancak ya darbe ya da kaos ile gelebileceğini düşünen bir muhalefet olmasıdır. ‘Neden bu halk bize oy vermiyor? Halkın desteğini nasıl kazanabiliriz?’ diye soracakları yerde, hükümete muhtıra vermediği için gün aşırı generallere çıkışan bir muhalefetin demokrasi iddiası en büyük yalandır. Biz AK Parti olarak, bizi protesto eden insanları da dinlemeye anlamaya çalışıyoruz. Bize asla oy vermeyeceklerini bilsek bile onların sıkıntıları, endişelerini gidermeye çalışıyoruz çalışacağız. Hak arıyoruz adı altında yıkıcı duygularını tatmin eden, ortalığı yakıp yıkan şehir eşkiyaları bir kenara, talebini barışçıl ve demokratik usüllerde gösteren eylemcileri dinleyeceğiz, saygı göstereceğiz. Ancak, küresel sömürü çarkları karşısında dik duran bir başbakanı yıkmak isteyen bu küresel çetelere karşı ise en güçlü şekilde haykıracağız. 

 

 

“ÇÖZÜM SÜRECİ BU OLAYLARLA İLİNTİLİ”

 

Ya çözüm süreci? Başlayan bu süreçten beklentileriniz nedir? Siz nasıl görüyorsunuz?

 

Çok dikkatli olmak lazım. Türkiye’nin şu anda en önemli meselesi Çözüm Süreci’dir. Ve ben son Gezi Parkı olaylarının bir yönüyle bu çözüm süreciyle de ilgili olduğunu düşünüyorum. Düşünün aylardır tek bir ölüm haberi almıyoruz. Herkes kendini daha rahat ifade edebileceği kanallar bulabiliyor. Sadece Van sokaklarının bugünkü atmosferi ile geçen yıl bu zamandaki atmosferini karşılaştıranlar bile gelinen noktanın önemini görebilir. Çözüm süreci, en başta silahı hayatımızdan çıkarmayı hedefleyen bir süreçtir. Bütün tartışmaları ve talepleri bitireceği gibi bir iddiası yok. İnsanlar arası fikir ayrılıkları yaklaşım farklılıkları asla bitmez. Ancak artık 21’nci yüzyıla girdiğimiz bu çağda, silahsız, molotofsuz, taşsız, sopasız hak aramayı, talepte bulunabilmeyi, siyasi mücadele yapmayı becerebiliyor olmamız lazım. Hem devlet hem de örgütte 20’nci yüzyılın ulusalcı, nasyonal sosyalist anlayışı hızla kırılıyor. Yeni bir çağdayız artık. Bu çağın gerçeklerine uygun bir bakış bir dil ortaya koymamız gerekiyor. BDP’nin Diyarbakır’da Nevruz’da ilan edilen, ‘zamanın ruhunu okuyamayanlar tarihin çöplüğüne gider’ sözü bence bu gerçeği en veciz ifade eden sözlerden biridir.

 

 

“PROVAKASYONA DİKKAT”

 

Cumhuriyet tarihinin en büyük sorununu çözme yoluna girmiş bir Türkiye, bazı küresel ve bölgesel odakları ciddi rahatsız edecektir. En başta bölgede ciddi çıkarları olan, bu bölgede kolları çok uzun, uluslararası güçler. ABD, Avrupa, Rusya ve İsrail gibi güçlerin sürece yaklaşımı önemli. En önemli sorununu çözmüş güçlü ve büyük Türkiye’nin uluslararası güçlerin işine gelmeyeceği açık. Dolayısıyla, gerek PKK içindeki gerekse de Türkiye içindeki bazı kuklaları aracılığıyla provokasyonlar yapabilirler. Büyük uluslar arası güçler dışında, maalesef, terör sorununu halletmiş bir Türkiye’yi istemeyecek yönetimlere sahip komşularımız da var. Onların, örgüt içindeki uzantılarının provokasyonları olabilir. Tabii ki, 28 Şubat’ta gördüğümüz üzere zaman zaman ülkemizde devleti etkileyebilecek güce de erişebilen ‘küçük olsun bizim olsun’ mantığındaki statükocu bazı bürokratik ve ekonomik çevreler de boş durmaz. Ve en nihayetinde insan kaçakçılığından, organ ticaretine, uyuşturucudan, silah ticaretine bir dizi illegal işte terör nedeniyle ciddi paralar kazanan mafyatik organizasyonlar var. Bunların hepsinin provokasyonları olacaktır. Ve ben şahsen Gezi Parkı etrafında koparılan fırtınanın hedeflerinden birinin de, çözüm sürecini başarısız kılma olduğunu düşünüyorum.

 

“SÜRECİ BALTALAMAYA ÇALIŞIYORLAR”

 

Rahmetli Özal’ın bir şekilde ortadan kaldırılmasından sonra bölgemizde yaşananları unutmamak gerek. İşte bu nedenle Tayyip Erdoğan’a en fazla bu bölge insanının sahip çıkması gereken günler bunlar. Seçimde Tayyip Bey’e oy vermeyeceksen bile, bu küresel tezgahın ve onun sözde ulusalcı uzantılarının Başbakanımızın şahsında asıl hedefinin Türkiye’nin büyüme, çözüm ve bağımsızlaşma sürecini baltalamak olduğunu görmek lazım. Van’da ve diğer bölge illerimizin sokaklarında hakim olan sükunet ve sağduyuyu bu gerçeğin görüldüğü şeklinde anlıyorum. Çözüm Sürecini kim baltalamak isterse istesin, kim provoke etmek isterse istesin, halk barışın ve çözümün yanında kararlı durduğu sürece hiçbir şekilde başarılı olamayacaklar. 

Çok teşekkür ederiz Sayın Dinçer.

Ben teşekkür ederim. Bu vesile ile gazetenizin kurucusu Aziz Aykaç beyi de bir kez daha rahmetle anıyorum. Van kamuoyunun bilgilendirilmesinde çok önemli rol oynayan Şehrivan gazetemizin istikrarlı yayın çizgisinin ve başarılarının devamını diliyorum.

 


Röportaj: Ömer Aytaç AYKAÇ

Editör: TE Bilisim